Doçent adaylarının sonuçları 7 aydır açıklanmıyor… ÖGESEN Başkanı Özkoçak: En büyük savurganlık okumuş insanları okuduğuna pişman etmektir

Yükseköğretim Kurulu'nun doçent adaylarına aylardır bilgi vermediğini belirten Özkoçak, Üniversiteler Arası Kurul'un şeffaf olmadığını askeri darbe ürünü olan YÖK'ün ise mutlak suretle revize edilmesi gerektiğini savundu

Doçent adaylarının sonuçları 7 aydır açıklanmadı / Fotoğraf: AA

Türkiye'de 209 üniversite bulunuyor. 

Bunların büyük kısmı devlete ait eğitim kurumları. 

Diğerleri ise vakıflar tarafından kurulan üniversiteler. 

Ancak birçok üniversitede öğretim elemanı açığı olduğu biliniyor. 

Öyle ki bazı üniversitelerde rektör aynı anda onlarca göreve vekalet ediyor. 

Kadro açıklarının giderilmesi için akademi dünyasında yetişmiş elemanların görevlendirilmesi gerekiyor. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Ama yetişen ve doçent olan birçok kişiye aylardır cevap bile verilmediği ortaya çıktı. 

Öğretim Elemanları SENDİKASI (ÖGESEN) ve Öğretim Elemanları Derneği (ÖGEDER) Genel Başkanı Antropolog Dr. Vahdet Özkoçak, Doçent adaylarının sonuçları hakkında bilgi verilmediğini söyledi. 

Özkoçak, son 2 dönemde yaşananların yükseköğretim ve akademi dünyasına yakışmayacak seviyede olduğu değerlendirmesinde bulundu.

"ÜAK yeterince şeffaf değil"

Doçent adaylarının evraklarını teslim ettikten sonra işlemler hakkında herhangi bir bilgi alamadıklarını aktaran Dr. Özkoçak, "Kargo şeffaflığı dediğimiz bir şey var. Kargonuzu bugün verdiğinizde yarın hangi şehirde olacağına ve nereye ulaşacağına dair bilgi edinebiliyorsunuz. Ancak Türkiye'nin okumuş beyinleri olarak akademisyenler ise çok önemli bir seviye olan doçentliğe başvurduğunda dosyasının ne durumda olduğu ve ne işlem yapıldığını bilmiyorlar" dedi.

 

Vahdet Özkoçak
Vahdet Özkoçak / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

Üniversiteler Arası Kurul'un (ÜAK) doçent adaylarının mailine dönüş yapmadığını ve telefonla bilgi vermediğini savunan Özkoçak, "Dünyanın neresinde bir yere başvurduğunuzda ‘size bilgi veremeyiz, toplantı tarihini söyleyemeyiz' denilir. Bu da şeffaflığın sağlanmamış olmasından kaynaklanıyor. Nedeni de şudur; davalarımıza kadar ‘jüri daima haklıdır' gibi bir sistem kurmuşlar. Yani profesörler istediği zaman doçent adaylarına istediği bahane ile ihlal verebiliyor" diye konuştu.

"Darbe ürünü YÖK revize edilmeli"

Açtıkları emsal davalardan sonra ÜAK'de doçentlik ile ilgili problemlerin gün yüzüne çıkmaya başladığını ve bunun kurumda büyük bir rahatsızlık oluşturduğunu ifade eden Özkoçak, şunları kaydetti:

"ÜAK neredeyse açılan davaların tamamını kaybediyor. Çünkü süreci iyi yönetemiyor. Bu vesileyle bir kez daha belirtmek isterim ki darbe ürünü ucube 2547 sayılı kanun ve Yükseköğretim Kurulu (YÖK) derhal revize edilmeli, çağa ayak uyduran ülkemize ve akademimize yakışır bir pozisyon almalı."

Davalardan sonra kurumda memur değişimlerinin olduğu bilgisini paylaşan Özkoçak, "Hem sendika hem de şahsım adına açtığımız davalardan sonra genel sekreter, genel sekreter yardımcısı ve bir hukuk müşaviri kurumu bırakıp gittiler. Nedeni de şu; çok fazla keyfi uygulama yapılıyor. Davalarla bu keyfi uygulamalara dur dedik. Ayrıca doçent adayları da davalarını açmaya başladılar. Doğrusu Resmi Gazete'de yayınlanan bir karar ile ‘artık dava açmayın' diye aba altından sopa gösterilmesi de çok manidar" ifadelerini kullandı.

 

ÖGESEN uygulama ilişkin Danıştay'a dava açtı
ÖGESEN uygulama ilişkin Danıştay'a dava açtı

 

"YÖK doçent dosyaları üzerinden akademisyenlere mobbing uyguluyor"

Yapılanların akademi dünyasına yakışmadığını ve akademisyenlerin şeffaflık istediğini dile getiren Dr. Özkoçak, sözlerini şöyle sürdürdü:

Bazı şeylerin üstünün kapatılmasının nedeni ‘biz keyfi uygulama yapıyoruz, jüri daima haklıdır, profesörler ne derse onların istediği olur' mantığından kaynaklanıyor. Biz üniversitelerimiz ilk 500'e girsin derdindeyken doçent adaylarımız mağdur ediliyor, psikolojilerini bozuyorlar. Onlara mobbing yapılmasına müsaade ediliyor. YÖK doçent dosyaları üzerinden akademisyenlere mobbing uyguluyor. Sendikamıza ulaşan öyle raporlar okuyoruz ki gerçekten okumaktan hicap duyuyorum. Bu nasıl profesör olmuş diyorum.

"En büyük savurganlık okumuş insanları okuduğuna pişman etmektir"

Birkaç makale ile profesör olanların 10-20 katı üretim yapan doçent adaylarını beğenmediğini ileri süren Özkoçak, sözlerini şöyle tamamladı:

"Doçent adaylarının yüzde 10'u gibi başarılı olamayanlar dosyalara bakıyorlar. Yeterince şeffaf olunmadığına ilişkin kurum sayfalarında ve akademisyenlerin görüşlerinden görülebilir. Uzun zamandır bu böyle. Memurların hiçbirisi bilgi vermiyor. Evrakınız ile ilgili bilgi talep ediyorsunuz ‘bilgi veremeyiz' deniliyor. Devlet kurumlarında dosyanız hakkında bilgi alamamanız kabul edilebilir mi? Dünyanın neresinde böyle bir uygulama var. Bir de bu akademisyenlere, en okumuş beyinlere yapılıyor, düşünebiliyor musunuz? Ancak yeni YÖK Başkanı'ndan fazlasıyla umutluyuz. Aklı ve bilimi önceleyerek bürokrasi zulmü sebebiyle kronikleşmiş ancak çözümü de bir o kadar basit olan sorunları çözüme kavuşturacağına inanıyoruz. En büyük savurganlık okumuş insanları okuduğuna pişman etmektir. Yeter, bu savurganlığı yapmayalım."
 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU