İranlı kadınların haykırışı ve küçük kız kardeşim Farah

Biraz kulak kesilirseniz, İranlı milyonlarca kadının kurtarılmak için değil, seslerini duyurmak için yükselttiği çığlığı duyacaksınız. Peki, o çığlığa kulak verecek misiniz?

Fotoğraf: Reuters

Halk içinde kırbaçlama cezaları, ekonomik açıdan güçsüz bırakma, toplumsal damgalama... Tüm bunlar, ülkem İran’da, devletlerinin gözünde kadınların ikinci sınıf vatandaş olduğunu gösteren günlük hatırlatma biçimleri.

Bu gerçek, anlatılmayan istismarlar, kısıtlamalar ve aşağılamalarla her gün pekiştirilmeye devam ediyor. Muhtemelen bunların hiçbiri, henüz 9 yaşındayken kendilerinden onlarca yaş büyük yetişkin erkeklerle evlenmeye zorlanan kız çocuklarının hicvedilmesinden daha dehşet verici değil.

Mide bulandıran böyle eylemleri duyduğumda; küçük kız kardeşim Farah’ı düşünmeden edemiyorum.

Farah 15 yaşında. Akıllı, atletik, güzel ve özgür; gerçi kendisi bu sonuncusuna itiraz edecektir. Diğer tüm genç kadınlar gibi, ulaşabildiği tüm sınırları zorlayarak annemize karşı bitmeyen bir savaş halinde.

Farah, bir güç; tıpkı ismini aldığı büyükannemiz gibi. Bu gücü olağanüstü şeylere dönüştürme potansiyeline sahip olduğunu biliyorum. Dolayısıyla, değerini görmezden gelen bir rejimin onun sahip olduğu tüm bu potansiyeli ve yaşamını çaldığını tasavvur etmek acı verici.

Duygusal ve fiziksel açıdan olgunlaşması için yapacak daha çok şeyi varken, çocuk yaşta evlendiğini hayal etmek hayli zor.

Farah, arkadaşları tarafından benimsenmiş, öğretmenleri tarafından cesaretlendirilmiş, atletik alanda kendini kanıtlamış ve başarılı olmak için kendisine tüm olanaklar sunulmuş bir çocuk.

Ama ya toplum onu ileriye doğru sürüklemek yerine, zorla peçe ardına saklayıp en yaşamsal haklarını elinden alsaydı, o zaman Farah kim olurdu?

Farah, koşulsuz eşitlik yolunda ilerleyen Batılı kadınların, halihazırda önlerinde duran engelleri aşmak için çabaladıkları bir dönemde büyüyor. Bir yandan bu gelişme sürerken, haklarına ve varlıklarına yönelen saldırılara karşı direnen İranlı kahraman kadınların öykülerini anlatmak zorunluluk arz ediyor.

Bu güçlü ve onurlu kadınlar, hukuki ayrımcılık, ekonomik adaletsizlik ve toplumsal yasaklarla baskılanıyor. Dünya Ekonomik Forumu’nun ülkeleri “cinsiyet eşitliğinde gösterdikleri gelişme düzeylerine” göre sıraladığı 2018 Küresel Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Raporu’nda İran, 149 ülke arasında 142. sırada yer almıştı.

İranlı kadınlar, boşanma haklarından ve eşit mirastan mahrum bırakılıyor, kocalarının izni olmadan seyahat etmekten menediliyor ve iş piyasasında sistematik ayrımcılığa maruz bırakılıyor. İranlı kadınların üniversite öğrencilerinin yüzde 60'ından fazlasını oluşturduğu bir ortamda yaşanan böylesi baskılayıcı kısıtlamalara, kadınların öğrenim görebilecekleri alanlarda getirilen sınırlandırmalar eşlik ediyor.

Farah, annemle benim ve kız kardeşim İman’ınkinden farklı bir bağ kurdu. Biz birbirimizi büyütmüştük. Ancak Farah’a gelince annem ona küçük ruh ikizim diye sesleniyor. Farah İran’da büyümüş olsaydı, kadınlara yönelik tıbbi tedavideki dikkatsizlik yüzünden bu yıl annemizi kaybedebilirdi. İran’da kadın sağlığı sorunu, anneme yeni konulan kanser teşhisi ve ardından hastalıkla ilgili başlattığı farkındalık kampanyasından sonra daha da görünür hale geldi.

Herkesin bir öyküsü vardır ancak İran’da kadınların yaşadıkları gerçekten yürek parçalayan cinsten. Kadınlar karşılaştıkları engelleri ve katlanmaya çalıştıkları istismarları bana sosyal medya üzerinden anlatıyor. Hepsi yürek burkuyor. Kredi talepleri reddediliyor, “ahlak” polisi tarafından taciz ediliyor ve kocalarının onurunu zedeleyebileceği düşünülen işlere kabul edilmiyorlar.

 

 

Ancak İran hep böyle değildi. Bu kısıtlamalar, geçmiş devrin mirası ya da reformcuların henüz ıslah etmediği, uygulamaya geçmemiş ve arta kalmış kanunlar değil.

İslam devrimi öncesinde büyükbabam ve büyük büyükbabam, kadınlar için geniş haklar ve korunma sağlayan geniş çaplı reformlara imza atmıştı. Sahip oldukları vizyonla, bir nesil boyu kadınların ilerlemesini desteklediler. O kuşak kadınların pek çoğu, eşitliğin tesis edilmesinde büyük adımlar atılmasını sağlayan 1967 ve 1975 Aile Koruma Kanunu’nun geçirilmesinde önemli rol oynadı.

Bu kanunlarla birlikte çok eşlilik yasaklandı, kadınların boşanma hakkı teminat altına alındı, miras hakları genişletildi ve kadınlar için evlilikte en düşük yaş sınırı 18 oldu.

1979’dan sonra bu kanunların hepsi yürürlükten kaldırıldı. Aralık 2018’de, barbar bir uygulama olan çocuk yaşta zorla evlendirmeyi kısmi olarak sınırlandırmaya ve kız çocuklar için evlilik yaş sınırını 13’e çekmeye yönelik bir önerge savuşturuldu. 13...

İran’da kadınların temel haklarına yönelik bu sistematik saldırılar, kadınların özgürlüklerine yönelik hesaplı sınırlandırmalar ve özlerindeki güç ve cesareti boğma girişimleridir. Kadınlar buna boyun eğmemeli.

Farah gibi bağımsız ve iradesi sağlam İranlı kadınlar, kendilerine zulmedenlere karşı her gün mücadele vermeye devam edecek. Ancak desteğe ihtiyaçları var. Bugün kadınlar için yükselen daha büyük eşitlik talebi dalgası yalnızca Batılı kadınlar için olamaz. Bu istek, tüm kadınları kapsamalı.

Farah’ın gördüğü teşvik, onay ve sahip olduğu özgürlük gibi değerlerin tamamı, İran’ın kadınlarının da hakkı. Biraz kulak kesilirseniz, İranlı milyonlarca kadının kurtarılmak için değil, seslerini duyurmak için yükselttiği çığlığı duyacaksınız. Peki, o çığlığa kulak verecek misiniz?

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.  

https://www.independentpersian.com/node

Independent Türkçe için çeviren: Sena Çenkoğlu 

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU