Çorak toprakların şifası Doktor Foka

Bir zamanlar İmroz’da tüm kötülüklere rağmen iyi kalmayı başarabilen bir doktor vardı. Adı Dimitri Fokas. O doktor, çorak topraklara şifa oldu, o adada ana rahminden çıkan çocukların tuttuğu ilk el oldu

Nice doktorlar geldi gitti şu çorak adaya. Yalnızca onun ismi unutulmadı. O, Rum-Türk tüm İmroz'un (Gökçeada) güvendiği yegâne isimdi. Kaç çocuğu doğurttu 50 yıla yaklaşan meslek hayatında. Kaç insana deva oldu. Herkesler geldi geçti, bir tek onun ismi silinmedi İmroz'un hafızasından. Onun adı Dimitri Foka. İmroz'un unutulmaz doktoru.

Foka 1914 yılında İmroz Ayoi Theodori (Zeytinli) Köyü'nde doğmuştu. Bir evin iki oğlundan biriydi. İlkokulu İmroz'da okumuş lise eğitimini Heybeliada Ruhban Okulu'nda tamamlamıştı. Daha sonra da üniversite için yolu Atina'ya düşmüştü. Atina'da tıp okuyan Foka, zor yıllara denk gelmişti. Almanya Yunanistan'ı işgal etmiş, Akropol'ün tepelerinde Nazi bayrağı havalanmaya başlamıştı. O savaş yerinde Yunan ordusuna pilot olarak katılan kardeşini kaybetti.

Okulunu bitirir bitirmez İstanbul'a dönen Foka, girdiği bir ara sınavla Türkiye'de doktorluk yapmaya hak kazandı ve hemen İmroz'a doktor olarak atandı.

Büyük oğlu Kosta Fokas, babasının Atina'da cerrah olarak stajını tamamladığını ve 1949 yılında İmroz'daki devlet hastanesinde doktorluğa başladığını söylüyor. Babasının 1949'dan 1960'a kadar tek doktor olduğunu anlatıyor Kosta Fokas. Daha sonra Dündar Ölçer isminde bir doktorun adaya geldiğini ve babasıyla birlikte çalıştığını hatırlıyor. Yalnızca babası değil, onlar da Ölçer'in çocuklarıyla zamanlarını paylaşıyorlardı.

Küçük oğlu Takis Fokas da babasının bir branşı olmadığını söylüyor. Babasının İmroz'daki devlet hastanesinde hizmet verdiğinden bahsediyor. Hayatları boyunca babalarını takip etti iki kardeş. Onunla birlikte önce hastalara sonra hastalardan vakit kalırsa ava ya da balığa gittiler. İki evladına mesleğini miras bıraktı Doktor Foka. Büyük oğlu Kosta, babasının bıraktığı o mirası anlatıyor:

"Siz doktorsunuz. Asla kimseyi kimliği nedeniyle ayırt etmeyin. Türk, Rum, Kürt… Sizin için fark etmez."

Bugün iki oğlu da doktor ve her ikisi de babasıyla anılmaktan gurur duyuyor.

foka fotoğraf.jpeg
Doktor Foka

 

"Ona çok şey borçluyuz"

Adaya öğretmen olarak gelen Erol Saygı 1964 yılında Foka ile tanışıyor. 1970 yılında ilk çocuklarının doğumunu Doktor Foka'nın yaptığını söyleyen Saygı, "hastaneyi değil, Foka'yı tercih ettik" diye anlatıyor. Foka'ya güvendiklerini söyleyen Saygı, o doğumda çocuklarından birini kaybediyor. Doktorun 48 saat boyunca o evde kaldığını ve 1 ay süreyle de bebeğin kontrol için sürekli gidip geldiğini hatırlıyor. "Ona çok şey borçluyuz" diyor Erol Bey.

O süreçten sonra ahbaplığının ilerlediğinden bahseden Erol Bey, Foka'nın kendisini çok iyi yetiştirdiğine dikkat çekiyor:

"Çok iyi bir hekimdi. Uzmanlığı yoktu ama her zaman doğru teşhis koyardı. Kendisini aşan konularda mutlaka uzman doktora yönlendirirdi. 50 yıl burada kadın doğum doktorluğu yaptı. Şu açıdan söylüyorum bunu. O süreçte doğan her çocuğun ebesiydi."

Erol Bey, Foka'nın 70-80 yılları arasındaki siyasi gerginliklerden dolayı pasaport alamadığını ve bu yüzden oğlunun mezuniyetine katılamadığını söylüyor. Daha sonra ilerleyen yıllarda oğlunun düğününe gidemediği için üzülen Doktor Foka'ya nasıl yardım ettiğini anlatıyor:

"O zaman da ben Galatasaray Lisesi'nde çalışıyorum. Ali Tanrıyar da lisenin doktoru. Aynı zamanda Özal'ın bacanağıydı ve içişleri bakanıydı. Kendisine söyledim. Sonra kaymakamı ziyaret ettim. O da "bizim için sakıncası yok" dedi. Sonra emniyet müdürüne gittim. "Foka'nın bana çok yardımı dokunmuştur. Ben çok borçluyumdur kendisine. Varsa bir çözümü bunu halledelim" dedim. Emniyet müdür pasaport bölümünü aradı "bir saat içinde pasaportu hazır edin" dedi ve pasaport hazırlandı, Foka düğüne gidebildi."

1964 yılı İmroz için en karanlık senelerdi. Rum halkın bir kısmı göçmeye başlamış, gitmeyenlerse kapısını sıkı sıkıya kapatmıştı. O yıllarda tayini çıktı Foka'nın Anadolu'ya. Ancak Foka gitmeyi reddetti, istifa etti. Açtığı muayenehanesinde hizmet etti tüm adaya.

Erol Bey, Foka her ne kadar istifa etse de çağrıldığı zaman koşa koşa hastaneye yardıma gittiğini anlatıyor. Yalnızca hastane mi çağrıldığı her yere uzak yakın demeden, yol var-yok demeden gidiyordu Foka.

Tüm adanın devası

Kiryako Bey bir Pazar günü ava gidecekleri günü hatırlıyor. Tam yola çıkacakken, koşa koşa birinin geldiğini ve eşinin düşük yaptığını, Foka'dan yardım istediğini söylüyor. O gün o av gezisi başlamadan bitiyor. Foka, soluğu hastanın yanında alıyor.

Kiryako Bey onu "Hipokrat yeminine tam anlamıyla sahip çıkmış bir adam" olarak tanımlıyor. Büyük, küçük herkese derman olan bu doktor Türk-Rum herkesin gönlünde taht kurdu. Hastane, cezaevinde görev yaptığı yetmedi köy köy gezdi, tüm hastalara çare oldu.

Adalı Aris Koutras onun herkese deva olan halini anlatıyor:

"Köylerde kadınlar genelde evde doğum yapıyordu. Foka, herkesin ayağına kadar giderdi. Kimliği, dini, dili fark etmezdi. Köyler birbirine yakın değil, telefon da yok o zaman. Acil bir durum varsa insanlar atın sırtına binerdi, gelir kapısını çalardı. O da arabasına biner hastanın ayağına kadar giderdi."

Koutras'a göre onun bu kadar çok sevilme nedenlerinden biri adada pek fazla doktor olmaması. Ancak en önemlisi herkesin ona güvenmesi. Koutras güven kelimesinin altını özellikle çiziyor:

"Onun verdiği teşhisler her zaman doğru çıkardı. İnsanlar ona güvenirdi. Herkese hastalığına göre ecza dolabından ilaç da verirdi."

Ayoi Theodori (Zeytinli) Köyü'nden Kostas Poulados onun bu kadar sevilmesini yardımseverliğine bağlıyor:

"Çok yardımcı oluyordu. Fakirlik vardı eskiden para almıyordu. Ben size bir hikâye anlatayım. Ben küçüktüm babamı kaybettiğimizde. Öksüz büyüdük. Abim kolunu kırdı. Nereye gideceksin. Tabii ki Foka'ya.

Foka zaten her şeye bakıyor. Ne istersen. Doğum doktoru, kırık-çıkık, kardiyoloji ne ararsan var. Annem abimi oraya götürdü. Önce bir kartona sardı birkaç gün sonra da alçıya aldı. "40 gün sonra gelin" dedi, alçıyı çıkaracak. 40 gün geçti. Annemde 10 lira vardı. Abime vermiş, "git doktora ver, sonra da sor kaç para borcumuz var diye" demiş. Abim gitti alçıyı çıkarttırdı, "sonra kaç para borcumuz var" diye sordu. "Hadi git" demiş. Abim de cebindeki 10 lirayı çıkarıp koymuş masaya. Abime kızmış "al o parayı git buradan" demiş. Yalnızca bize değil, herkese karşı böyleydi."

foka ev.jpeg
Doktor Foka'nın evi

 

Mesleğe adanan bir ömrün hazin sonu

En zor koşullarda bile adasını bırakmayan ve tüm insanının yardımına koşan Doktor Foka, bir gün hastasından dönerken geçirdiği trafik kazası sonucu hayatını kaybediyor. O zaman adliyede tercümanlık yapan Kiryako Bey savcı ile beraber kazanın olduğu yere gittiğini ve cenazeyi teslim aldığı anı anlatıyor:

"Tutanak tutuldu. Cenazenin kimlik tespiti yapıldı. Ondan sonra aldım, buzhaneye koydum. Çocukları gelsin cenazesini kaldırsın diye. Bütün ada o cenazedeydi. Bir daha öyle kalabalık görmedim ben."

Foka tüm hayatını mesleğine ve İmroz'a adadı. 1993 yılında hayatını hazin bir şekilde kaybeden Foka şimdi artık İmroz'un ihtiyarlayan hafızasında hoş bir hatıra olarak kaldı. Bir de köyünde bir mezar taşında… Tüm adanın ümidi ise bu ismin yarınlara kalması. Belki bir gün ömrünü adadığı, şifa olduğu hastaları gibi yenilerine şifa olacağı bir adreste…

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU