Türkiye Avrupa'nın en büyük plastik atık çöplüğü haline mi geldi? Plastik sanayicileri: Algı yönetimi yapılıyor; çevre uzmanları: Geri adım atılırsa sıfır atık projesi sıfır olur

Plastik sanayicileri, etilen polimer ithalatının yasaklanmasına tepkili. Verilerin yanlış yorumlandığını savunan iş insanlarına göre kararın ekonomik açıdan olumsuz yansımaları kapıda. Çevre uzmanları ise doğru bir hamlede bulunulduğu görüşünde

Türkiye’nin çöplerin ayrıştırılması ve sıfır atık konularında çok daha etkin adımlar artmasının şart olduğu belirtiliyor / Fotoğraf: Reuters

Çevre örgütü Greenpeace'in, Türkiye'de plastik atık ithalatının son 15 yılda 173 kat arttığı ve geçen yıl Birleşik Krallık'taki plastik atıkların yaklaşık yüzde 40'ının Türkiye'ye ihraç edilerek, yasa dışı yollarla toplanıp yakıldığı yönündeki raporunun yankıları sürüyor.

Araştırma sonucunda bazı çevreler "Türkiye'nin Avrupa'nın plastik çöplüğü" olduğunu öne sürmüş, kamuoyunda bu yönde haberlerin yer almasının ardından Ticaret Bakanlığı plastik atık ithalatındaki kapsamı genişletmiş ve son olarak 18 Mayıs'ta polimer (polietilen atık) ithalatını yasaklamıştı.

Türkiye'nin geçen yıl gerçekleştirdiği plastik ithalatının yüzde 70'ini polietilenin oluşturduğu göz önünde bulundurulduğunda, bu karar sektör açısından kritik nitelikte olabilir.

Eurostat ithalat plastik atık.jpg

Eurostat verilerine göre Türkiye, 2019'da 11,4 milyon tonluk ithalatla Avrupa Birliği ülkelerinden en çok atık alan ülke oldu. Türkiye'yi Hindistan, Birleşik Krallık, İsviçre ve Norveç takip etti. AB ülkeleri toplamda 13,4 milyar euro değerinde 31 milyon ton atık ihraç etti / Fotoğraf: Eurostat

Çevreciler karardan memnun, sanayiciler ise tepkili

Rakamların doğru olduğunu ancak verilerin hatalı yorumlanmasıyla bilgi kirliliği yaşandığını savunan plastik sanayicilerine göre algı oluşturulmaya çalışılıyor.

Girdi hammaddesi ithal edip, bunu işleyip, üretip sattıklarını ifade eden sanayiciler, rakamların büyümeye işaret ettiğini savunuyor.

Plastik sanayicileri, bundan sonra atık plastik yerine hammaddenin direkt ithal edileceği gerekçesiyle yasakların artan işsizliğe, kapanan tesislere, yeni zamlara ve enflasyonda yükselişe neden olacağı iddiasında.

İş insanlarına göre çözüm polimer ithalini yasaklamakta değil, denetimleri artırıp sektördeki "çürük yumurtaları" ayıklamaktan geçiyor.

Çevreciler ise son yıllarda Çin Halk Cumhuriyeti, Malezya, Vietnam ve Tayland gibi ülkelerin plastik atık ithalatına koyduğu kotalarla / yasaklarla bu ürünlerin, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu, ilgili ulusal kuralların daha esnek olduğu ülkelere kaydığı uyarısında bulunuyor.

 

Plastik sektörü AA.jpg
Etilen polimerlerden olan plastik atıklarının ithalatı, 2020'de bir önceki yıla göre yüzde 46,5 artarak 438 bin tona ulaştı. İçeriği tam olarak bilinemeyen karışık plastik atıkların ithalatı ise çevresel açıdan kamu menfaati gözetilerek 1 Ocak'tan itibaren yasaklandı / Fotoğraf: AA

 

Türkiye plastik üretiminde dünya 2'ncisi

Türkiye, Almanya'nın ardından plastik üretiminde ikinci sırada yer alıyor.

PETKİM'in üretim kapasitesinin yetersiz kaldığı yerde, hammadde olarak kullanılan plastik atıklar Avrupa'dan ithal ediliyor.

 

PETKİM AA.jpg
PETKİM'in yılda 3,4 milyon ton üretim kapasitesiyle çalıştığı, plastikçilerin talebinin ise 10.5 milyon ton polimeri bulduğu belirtiliyor / Fotoğraf: AA

 

Türkiye'deki plastik atıkların durumu, toplama ve ayrıştırma

Türkiye'de atıkların durumu da tartışılırken, toplama ve ayrıştırma konusunda yol alınamadığı gerekçesiyle eleştiriler yükseliyor.

Çevreciler, bu işin hane halkında başladığını belirtiyor. Ancak işin bir de yerel yönetim boyutu var.

Halk çöpleri ayrıştırsa bile, onu bu şekilde toplayacak bir yerel sistem bulunmuyor.

Merkezi yönetimin de bu konuda adım atması bekleniyor.

Sıfır atık projesinin önemine vurgu yapan çevreciler, Türkiye'nin henüz yolun başında olduğunu ve atması gereken pek çok adımın bulunduğunu da sözlerine ekliyor.

Ticaret Bakanlığı'nın plastik atık ithalatına yasak getirmesinin nedenlerini ve sonuçlarını hem sektörden isimlerle hem de çevre uzmanlarıyla konuştuk.

Taraflara, Türkiye'nin en önemli çevresel projelerinden biri olan sıfır atık hedefinden uzaklaşıp uzaklaşmadığını da sorduk.

"Hammadde konusunda zor durumda olan sektörün plastik hurda ithalatına getirilen yasak ile ağır darbe alması kaçınılmaz"

Plastik Sanayicileri Federasyonu (PLASFED) Başkanı Ömer Karadeniz, sektörde başta otomotiv, beyaz eşya, ambalaj, tarım, elektrik-elektronik ve inşaat olmak üzere 30'dan fazla ara girdi sağlaması nedeniyle kritik öneme sahip olduğunu savundu.

Karadeniz, "Geri dönüşüm ekonomisinin plastik sektörü içindeki payının hızla arttığı bu dönemde, plastik atık hurda ithalatına getirilen yasakların geri dönüşüm sanayimizi durma noktasına getirmesi kaçınılmaz" dedi.

Türkiye'deki hammadde üretiminin yetersizliğine vurgu yapan Karadeniz, mevcut üretimin yüzde 15'te kaldığını ve bu nedenle sektörün arz şoklarına karşı daha açık hale geldiğini öne sürdü.

"Zaten hammadde konusunda zor durumda olan sektörün, son plastik atık hurda ithalatına getirilen bu yasak ile ağır bir darbe alması kaçınılmaz" diyen Karadeniz, onbinlerce kişiden fazla personele sahip işletmelerin mevcut stokları ile üretimi kısa bir süre daha devam ettirseler bile bunu sürdüremeyeceklerini savunarak, işsizlik tehdidin kaçınılmaz bir durum olacağını öne sürdü. 

"İşini düzgün yapan, ülkemiz için katma değer yaratıp ihracat yapan birçok geri dönüşüm tesisi kapanacak ya da yurtdışına taşınacak"

PLASFED Başkanı Karadeniz'e göre asıl sorun, ithalat yasakları sonrasında sektörün yüzde 80-85 bandında olan kapasite kullanım oranının yüzde 30 bandına gerileyecek olması ve bunun sonucunda da işini düzgün yapan, ülke için katma değer yaratıp ihracat yapan birçok geri dönüşüm tesisinin kapanması ya da yurtdışına taşınması.

"Cezalar çare değil, yaptırımlar olmalı"

Atılması gereken adımları da sorduğumuz Karadeniz'e göre cezalar çözüm değil.

Kurallara uyan ve uymayan işletmelerin bir tutulduğu gerekçesiyle eleştiride bulunan Karadeniz, denetimlerin artırılmasının şart olduğunu söyledi.

2050 yılı için küresel plastik üretiminin yüzde 60'nın geri dönüşüm kaynaklı olabileceğinin öngörüldüğünü vurgulayan Karadeniz şunları kaydetti:  

Verilen teşvikler ile sanayicilerimiz, plastik geri dönüşümünde bir işleme kapasitesi oluşturarak ülkemizi bu büyük değişimin bir parçası olma yolunda önemli aşamalar kaydettirdi. Ülkemizdeki toplama ve ayrıştırma altyapısının yetersizliğinden kaynaklı bu işletmeler, girdilerini gözle görülür bir derecede ithalat ile karşılıyor. Bu süreç içerisinde bazı işletmeler de maalesef atık bertarafı konusunda yasalara uymadıkları için kamu otoriteleri tarafından yasaklar getirilmekte ve kurullara uyup işini düzgün yapan işletmeler de zor durumda kalmış oluyorlar.  

Sektörün çatı kuruluşu Plastik Sanayicileri Federasyonu olarak, mevcut sistemdeki sorunların çözümü için etkin bir denetim sistemi ile yasaların dışına çıkan işletmelerin belirlenip cezalandırılması, atık ithalatı yapabilmek için belirli makine ve ekipman kriterleri belirlenmesi ve tüm sorunların çözümü için paydaşlarla ortak hareket edilmesi gerekliliğini düşünüyoruz. Salt ekonomik gerekçelerle hareket edilerek, yasalara uymayan ve söz konusu yasaları çiğneyen az sayıda işletme ile işini düzgün yaparak ülkemize katma değer katan işletmeleri aynı yere koyup cezalandırmak hem sektör için hem ülke ekonomisi için büyük bir hatadır. 

Ömer Karadeniz PLASFED.jpg
Ömer Karadeniz / Fotoğraf: PLASFED

 

"Hurda (atık) ithalatının artması iyi bir şey"

Geri dönüşüm yatırımcısı, TOBB Geri Dönüşüm ve Atık Meclisi Başkan Yardımcısı Plastik Geri Dönüşüm Komite Başkanı Burak Ceylan da benzer görüşleri paylaştı.

Hurda (atık) ithalatının artmasının kötü bir şey değil, aksine olumlu bir durum olduğunu ve diğer sektörlere kıyasla plastikteki katma değerin daha yüksek olduğunu savunan Ceylan, "İhtiyacımı hurdadan karşılarsam o kadar az döviz yurtdışına gidiyor. Hurda ithalatı arttı ama 400 dolara alıyorsak işleyip kaç katı fiyatına satıyoruz. Tonunu 400 dolara ya da 2 bin 200 dolara ithal edebiliyorsunuz, hangisini seçmek daha doğru?" diye sordu.

Plastik hammadde fiyatlarının son dönemde 2,5 katına çıktığını, PETKİM'in ihtiyaç duyulan hammaddenin yüzde 15'ini ürettiğini, geri kalanın ithal edilmesi gerektiğini ifade eden Ceylan, "Kalan yüzde 85'lik kısım için ya PETKİM muadili, yabancı diğer petrokimya ürününü ithal edeceğiz, hurda olarak alıp işleyeceğiz ya da yerli hurdayı dönüştüreceğiz. Ton fiyatı 2 bin 200 dolarlık olanı ithal ettiğimizde, işleyip katma değer oluşturamıyoruz. Orijinale dayalı sanayide katma değer yok, 2 bin 400 dolara satabiliyoruz ancak" şeklinde konuştu.

"Bu haberler Türkiye'nin geri dönüşüm sanayisine açılmış savaştır"

Olumsuz haberlerin Avrupa'daki geri dönüşüm pastasının nasıl dağıtılacağına yönelik tartışma nedeniyle "kasıtlı" şekilde çıkarıldığını savunan Burak Ceylan, "Olumsuz haberler Avrupa'daki geri dönüşüm pastasının nasıl dağıtılacağı ile ilgili. Bu haberler Türkiye'nin geri dönüşüm sanayisine açılmış savaştır" ifadelerini kullandı. 

"Çöp ithalatı diye bir şey yok"

"Türkiye, Avrupa'nın çöpünü ithal ediyor" şeklinde yurtiçinde ve yurtdışında çıkan yayınların "kasıtlı" ve "hatalı" olduğunu dile getiren Burak Ceylan, "Çöp ithalatı, Türkiye'nin de 1993'ün sonunda imzaladığı Basel Anlaşması'na göre yasak. Burada yapılan iş plastik hurda ithalatı. Çöp ithalatı diye bir şey yok" dedi. 

"'Türkiye atık cenneti haline geldi' yorumu hatalı"

Burak Ceylan'a göre "Türkiye atık cenneti haline geldi" yorumu da hatalı. Hurda geri dönüştürülüyor.  Zaten devlet, geri dönüştürülebilecek miktarda ithalat izni veriyor.

Ceylan'ın Adana'daki tartışmalı görüntülere ilişkin yorumu ise şu oldu:

O görüntüler, plastik geri dönüşüm sanayisinde bertarafa gönderilmesi gereken bakiye atık görüntüsü. Yerli mi ithal mi bilinmiyor. Fabrikadan çıkan atık görüntüsü, dışarıdan gelen çöp değil. Ayrıca görüntü eski.

"Yasaklayıcı bir zihniyet yerine denetleyici, kontrolleri artırıcı bir hamle gerekli"

Ticaret Bakanlığı'nın polietilen atık ithalini yasaklama kararını yanlış bulan Burak Ceylan, sektörün bakanlıktan düzenleme beklentisi içinde olduğunu ifade etti.

Mevcut durumdaki gidişatın sürdürülebilir olmadığını savunan Ceylan, "Tamamen yasaklayıcı bir zihniyet yerine denetleyici, kontrolleri artırıcı bir hamle gerekli. Bu işi suiistimal edenlerin ortaya çıkarılması, çevre denetimlerinin artırılması, hurda ithalatı yapacak tesislerin kriterlerinin belirlenmesi ve çok daha disiplinli şekilde uygulanma takibinin yapılması şart" şeklinde konuştu.

 

Burak Ceylan TOBB.jpg
Burak Ceylan / Fotoğraf: TOBB

 

"Sadece Türkiye'nin ihtiyacı olan plastik hammaddeyi değil, dünya pazarlarına mal satıyoruz"

Bakanlığın atık ithalatında kotaları yüzde 50'ye düşürdüğünü ve kaynağında ayrı toplanmayan plastiklerin 1 Ocak itibarıyla yasaklandığına değinen Ceylan, "Geri dönüşüm endüstrisindeki atık dağılımını yerli hurda lehine artırıcı çalışmaları, bakanlık zaten yapıyor. Hedef birkaç yıl içinde bunu, yüzde 50'den başlayıp azaltarak gitmek, yerli hurdaları daha etkin kullanacak mekanizmaları geliştirip, sanayimizi tamamen yerli hurda ile beslenir hale getirmek. Sadece Türkiye'nin ihtiyacı olan plastik hammaddeyi değil, dünya pazarlarına mal satıyoruz" değerlendirmesinde bulundu. 

"Hurdaya katma değer sağlamayanlar ithalat yapmamalı"

Hurdaya katma değer saylayamayanların ithalat yapmaması gerektiğini savunan Ceylan, denetimlerin şart olduğunu, böylelikle kötü örneklerin piyasadan silineceğini ve hurda ithalatının azalacağını savundu.

"Türkiye sıfır atık hedefinden uzaklaşmıyor"

"Türkiye sıfır atık hedefinden uzaklaşıyor mu" diye soruduğumuz Ceylan'a göre "Hayır, uzaklaşmıyor."

Bu alanda atılan adımların henüz emekleme döneminde olduğunu belirten Ceylan, sıfır atık işinin bir anda değil, yıllara yayılarak elde edilecek bir kültür olduğunu söyledi.

 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

 

 

"Çin, Hindistan, Malezya gibi ülkeler bunu boşuna yasaklamadı!"

Çevre Mühendisi Prof. Mustafa Öztürk'e de plastik atıklarla ilgili durumu ve bakanlığın aldığı kararı sorduk.

Plastik atıkların geçmişte Çin'e gittiğini ancak sonra orada alınan bir kararla "ülkeye kirli atık, karışık atık gelmeyecek" denildiğini, sticker (etiket) ve kapağın kabul edilmediği belirten Öztürk, sözlerini şu ifadelerle sürdürdü:

Yüzde 20-30 fireye gidiyor atıklar, geri kazanılması mümkün değil, bu atıkların yakıldığını söylüyorlar, lisanslı Adan Çimento Fabrikası var. Tüm atıkların yakılması mümkün değil, benim çöp depolama alanına gidiyor, beni çöp depolama alanımı yüzde 20 azaltıyor. Sağ sola da dökenler, gelişi güzel açıkta yakanlar var. Dioksin ve furan gibi kanser yapıcı maddeler salınıyor. Uzun süre toprakta bozulmuyor, sizin sofranıza kadar geliyor. Çin, Hindistan, Malezya gibi ülkeler bunu boşuna yasaklamadı! 'Ben senin kirli atığını boşuna mı temizleyeceğim? İstemiyorum' dedi!

"Benim ülkemde zaten kısıtlı olan su kaynakları, Avrupa'nın pis atıklarıyla kirletiliyor"

2020 verilerine göre Avrupa'dan ortalama 700 bin ton plastik atık geldiğini, Türkiye'de ise 4,5 milyon ton plastik atığın çöp depolama alanına gittiğini ifade eden Öztürk, "Avrupalının çöpünü değerlendiriyoruz! Türkiye'ye gelen atık, Hindistan'a ya da Çin'e giden atık kalitesinde olmalı! Temiz plastikler ithal edilebilir ama Avrupalı da onu göndermez çünkü çok maliyetli. Avrupa'da ton başında 150-200 dolar para harcanıyor ayrıştırma için. Ama (Avrupa) Türkiye gibi ülkeye bunu satarken hem ton başına para alıyor hem de kirli atığını gönderiyor! Benim ülkemde zaten kısıtlı olan su kaynakları, Avrupa'nın pis atıklarıyla kirletiliyor" yorumunu yaptı.

"Avrupa'nın atıklarıyla döngüsel ekonomi olmaz, kendi atığınla döngüsel ekonomi sağlayabilirsiniz"

Plastik sektörünün argümanlarına itiraz eden Mustafa Öztürk, "Suyuma, havama, toprağıma, çevreye zarar veriyorsun, depolama alanı ömrünü kısaltıyorsun, peki bunların bedelini neden Avrupalıdan almıyorsun? Benim çevreme, toprağıma, suyuma yazık değil mi? Avrupalı akılsız mı atığını atıp, temizlettirip geri alıyor? Ben kirli ülke oluyorum Avrupa nazarında" dedi.

"Avrupa'nın atıklarıyla döngüsel ekonomi olmaz, kendi atığınla döngüsel ekonomi sağlayabilirsiniz" diyen Öztürk, öncelikle Türkiye'nin atıklarını kaynakta ayrı toplaması, geri dönüştürmesi ve döngüsel ekonomiyi sürdürülebilir hale getirmesinin şart olduğunu da sözlerine ekledi.

 

plastik atık. çöp. Reuters.jpg
Fotoğraf: Reuters

 

"Geri adım atılırsa sıfır atık projesi sıfır olur"

Geri adım atılırsa sıfır atık projesinin "sıfır" olacağı eleştirisinde bulunan Prof. Dr. Mustafa Öztürk'e göre öncelikle halk, yerel yönetim ve merkezi hükümet işbirliğinde kaynakta ayrıştırma yapılması gerekli:

Plastik atıklarla ilgili sıfır atık projesi çerçevesinde bu atıklar kaynakta ayrı toplanmalı. Belediye önce ayrıştırma tesisleriyle altyapıyı kuracak. Senin evinde ayırman da yetmiyor, nereye atacaksın? Belediye, toplama firması ve ayrıştırma firması bir araya gelip mekanizma kuracak. Kendi ülkende değerlendirilebilir 4,5 milyon ton plastik atık var. Bu istenirse hammadde olarak değerlendirilir ama çöpe gidiyor ve 450 yılda bozuluyor! Çöp depolama alan ömrünü de yüzde 20 azaltıyor!

"Türkiye'nin atık yönetim sistemi kurması ve denetimi artırması şart"

Bakanlığın yasağına da değinen Prof. Dr. Öztürk, geçmişte Hindistan, Çin ve Malezya'da da benzer kararlar nedeniyle kavgaların olduğunu ama onların başardığını belirterek, "Türkiye de başarabilir. Türkiye'nin atık yönetim sistemi kurması ve denetimi artırması şart" dedi.

 

Prof. Mustafa Öztürk Çevre Mühendisi Independent Türkçe.jpg
Prof. Mustafa Öztürk:  Bir plastik şişenin içinde süt, ayran, yağ vs ne varsa mutlaka o maddeyi temizlemek lazım. Yiyip içip atıyoruz ama çevre kirliliği oluyor / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

 

"Öncelik sektörün çıkarları değil, çevre ve Türkiye olmalı"

Özyeğin Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ebru Tekin Bilbil de Prof. Dr. Mustafa Öztürk'le benzer görüşte.

Sektörün çıkarlarının değil, çevrenin ve Türkiye'nin geleceğinin öncelikli hale gelmesi gerektiğini ifade eden Bilbil'e göre Türkiye, yabancılar açısından bir "atık cenneti" haline geldi ve önlem alınmazsa 30, 40, 50 yıl sonraki tablo, kamu sağlığı ve çevre açısından bir "felakete" dönüşebilir.

"(Bakanlık) Regüle edemeyeceğini düşünüyorsa, kararın kısa vadede uygun olduğunu düşünüyorum"

Ticaret Bakanlığı'nın gerekli altyapının oluşması için zaman kazanmak amacıyla yasak kararını hayata geçirmiş olabileceğini ve bunun çok önemli olduğunu belirten Bilbil, "Regüle edemeyeceğini düşünüyorsa, kararın kısa vadede uygun olduğunu düşünüyorum" şeklinde konuştu.

"Yaşam, çevre ve su hakkı meselesi öncelik olmalı"

Ancak Doç. Dr. Ebru Tekin Bilbil'e göre ithalata kota getirilmesi de çözüm değil.

Yaşam, çevre ve su hakkı meselesinin öncelik haline getirilmesi gerektiğini belirten Bilbil, plastik sektörünün çok güçlü olduğunu, yasağa karşı lobi faaliyeti yürütebileceğini ve petrol şirketlerinin de iklim değişikliği ile ilgili benzer hamlelerde bulunduğunu savundu.

Üretimin hangi alana katkı sağladığının gözden geçirilerek, "zararı olan ve olmayan" şeklinde ürün gruplarına ayrılması gerektiğini ifade eden Bilbil, "Çok önemli bir üründür, farklı bir teknoloji üretiyorsunuzdur, çok vazgeçilmezdir. Ancak böyle olursa çevreye zararı minimum olan bir ürün olursa istisna sağlanabilir" şeklinde konuştu.

"Hâlâ evlerde çöpler atılırken plastik, cam, kağıt beraber atılıyor"

Hane halkında ve sanayide toplanan ürünün ayrıştırılması gerektiğini vurgulayan Ebru Tekin Bilbil, "Türkiye olarak hedefimiz sıfır atık" diyoruz ama hane halkında daha bu kültür oluşmadı. Hâlâ çöpler atılırken plastik, cam, kağıt beraber atılıyor. Hane halkı ayrıştırır, belediye toplar, yönetim olarak döngüsel politikaya katkı sağlanır. Sıfır atık politikasının uygulanmaya başlaması, plastik torbadan ücret alınması önemli adımlar ama yeterli değil" eleştirisinde bulundu.

 

Doç. Dr. Ebru Tekin Bilbil Özyeğin Üniversitesi.png
Doç. Dr. Ebru Tekin Bilbil / Fotoğraf: Özyeğin Üniversitesi

 

Geçmişte Çin en çok plastik atık ithal eden ülke konumundaydı ama o almamaya başlayınca, Türkiye gibi yeni adreslerin bulunduğuna dikkati çeken Doç. Dr. Bilbil, "Ülkeler atıkları kendi ürettikleri yerde döngüye sokabilir. Döngüsel ekonomi de zaten bunu gerektirir" dedi.

"Plastiği ithal edip hangi noktada, alanda üretime soktuklarını bilmiyoruz"

Ebru TekinBilbil sözlerini, "Gelişmekte olan ülkeler panikledi, ne ABD'de ne Avrupa'da atık yönetimini sürdürebilecek altyapı yok. Türkiye bunu yapabiliyor mu? AB ve ABD yapamıyor, peki biz? Evinin önünde her şeyini ayrıştıran ABD, hurdasını Çin'e satıyordu. Bazı ülkelerin müthiş bir ayrıştırma sistemleri var. İsviçre doğaya zarar vermeyerek bunu başarıyor olabilir. Atık yönetiminde başarılı olmuş bi ülke yapıyor diye, Türkiye de böyle yapacak demek değil. Bir de ürünün hammaddesi atık plastik olmuyor, artık tamamen doğada. Atık plastik üzerine olan üretim gözden geçirilmeli. Ne üretildiğini bilemiyoruz. Geniş bir ekonomi, plastiği ithal edip hangi noktada, alanda üretime soktuklarını bilmiyoruz. Plastik sektörü, farklı çözümler üretmeli" diyerek noktaladı. 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU