Spordaki sosyal medya boykotu, ırkçılıkla mücadelede başarılı olmaya yeter mi? Talimciler: Farklılıkları kabul eden bir dünya geliştirmediğimiz müddetçe ırkçılık hep olacak

Futbolda ırkçılık ve ayrımcılığın önüne geçebilmek için Birleşik Krallık kulüplerinin başlattığı sosyal medya boykotu, "ırkçılıkla mücadelede yeterli mi" sorusunu akıllara getirdi. Spor sosyoloğu Prof. Dr. Ahmet Talimciler, Independent Türkçe'ye yorumladı

Birleşik Krallık spor camiasının protestosu, pazartesi gecesi sona erecek / Fotoğraf: Reuters

Futboldaki en büyük sorunlar arasında ilk sıralarda yer alan ırkçılık ve ayrımcılık konusunda sık sık sorun yaşayan ülkelerden Birleşik Krallık'ta spor camiası sosyal medya boykotu başlattı.

Sosyal medyada artan siber istismar ve ayrımcı söylemleri protesto etmek amacıyla Facebook, Twitter ve Instagram hesaplarını üç günlüğüne kapatacak kulüpler, futbolun kanayan yarası haline gelen bu soruna dikkat çekmeyi amaçlıyor.

Birleşik Krallık Futbol Federasyonu'ndan yapılan açıklamada kulüplerin 30 Nisan'da başlattığı sosyal medya boykotunun 3 Mayıs 23.59'a kadar süreceği ve Premier Lig başta olmak üzere, tüm liglerdeki takımların bu boykota katılacağı kaydedildi.

 

 

Premier Lig Başkanı Richard Masters ise boykotun önemine dikkat çektiği açıklamasında "Irkçı davranışlar hiçbir şekilde kabul edilemez" diyerek şu değerlendirmeyi yaptı:

Oyunculara karşı sosyal medyada gördüğümüz korkunç tacizlere izin veremeyiz. Premier Lig ve kulüplerimiz sosyal medya şirketlerine bu problemleri ortadan kaldırmak için acil olarak daha fazlasını yapmaları gerektiğini hatırlatma amacıyla bu boykotu yapmaya karar verdi. Sosyal medya şirketlerine meydan okumayı bırakmayacağız ve bu platformlarda çevrim içi tacizlerle mücadele edebilmek için ilkelerinde ve süreçlerinde yaşanacak değişimleri görmek istiyoruz.

Birleşik Krallık spor kamuoyu, geçen şubat ayında sosyal medyada saldırgan gönderilerin filtrelenmesi, engellenmesi ve hızlı bir şekilde kaldırılması yönünde bir adım atılmasını talep etmişti. 

UEFA ve FIFA'dan sosyal medya boykotuna destek

Avrupa futbolunun patronu UEFA, sosyal medyada artan ırkçı ve ayrımcı söylemleri protesto etmek amacıyla Birleşik Krallık spor camiasına destek vereceğini ve Facebook, Twitter ve Instagram'daki sosyal medya hesaplarını üç günlüğüne kapatacağını duyurdu.

 

 

UEFA Başkanı Aleksander Ceferin, internet ortamında taciz ve ayrımcı söylemlerin kabul edilemez olduğunu, bu suçun yayılmasını durdurmak için önlem alınması gerektiğini belirterek, şu ifadeleri kullandı:

Bu kabul edilemez paylaşımların veya mesajların kurbanı olan oyuncu, antrenör, hakem veya görevli, herkesi resmi şikayette bulunmaya çağırıyorum. Zararlı ideolojilerini ortaya çıkarmak için anonim profillerinin arkasına saklanan bu korkaklara fazlasıyla sahibiz.

Birleşik Krallık spor camiasının başlattığı sosyal medya boykotuna bir destek de FIFA'dan geldi.

FIFA'nın Twitter hesabından yapılan açıklamada, sosyal medyada gittikçe artan ayrımcı ve saldırgan gönderilerin kınandığını dile getirilerek şöyle denildi:

Yetkililerin ve sosyal medya şirketlerinin bu iğrenç uygulamalara son vermek için gerçek ve etkili adımlar atmaları gerektiğine inanıyoruz. Çünkü bu durum her zaman daha da kötüye gidiyor ve buna bir son vermek için bir şeylerin hızlı bir şekilde yapılması gerekiyor.

 

 

Sosyal medya boykotuna kimler katılacak?

Sosyal medyadaki en büyük sorunlar haline gelen siber istismar ve ayrımcı söylemlerin önüne geçmek için Birleşik Krallık spor camiasının başlattığı boykot kampanyasına birçok kulüp, federasyon ve medya kuruluşu destek verecek.

FIFA, UEFA, Birleşik Krallık Futbol Federasyonu, İskoçya Futbol Federasyonu, Galler Futbol Federasyonu, İrlanda Futbol Federasyonu, Premier Lig, Championship, 1. ve 2. futbol lig ekipleri, Kadınlar Süper Ligi, İskoçya Profesyonel Futbol Ligi, İskoçya'daki kadın futbol, Birleşik Krallık'taki kriket ve rugby takımları ve dernekleri, Bisiklet Federasyonu, At Yarışı Birliği, Çim Hokeyi ve Tenis Birliği, Barclays, Adidas, Sky Sports, BT Sport, Talksport, Thierry Henry, F1 pilotları Lewis Hamilton, George Russell, Lando Norris gibi isimler ve kuruluşlar, boykota katılacaklar arasında yer aldı.

Sözkonusu kulüp, kuruluş ve sporcuların, pazartesi gece 23.59'a kadar spora dair paylaşımlar yerine sosyal medyada insanların maruz kaldığı ırkçılık, ayrımcılık ve tacize dikkat çekecek paylaşımlarda bulunacağı bildirildi.

 

 

Spor sosyoloğu Prof. Dr. Ahmet Talimciler, dünyada son yıllarda artan ve her geçen gün futbolda etkisini sürdüren ırkçı saldırıları Independent Türkçe için yorumladı.

Talimciler: Farklılıkları kabul eden bir dünya geliştirmediğimiz müddetçe ırkçılık hayatımızda hep olacak

Futboldaki ırkçılığı, "içinde yaşadığımız dünyanın yansımalarının olduğu pek çok alandan sadece bir tanesi" ifadeleriyle nitelendiren Talimciler, ırkçılık sorununun son yıllarda gösterdiği artışı şu sözlerle anlattı:

Özellikle dünyada son yıllarda artan göç sorunu, işsizlik gibi genel olarak insanlığı etkileyen sorunların en çok yansıdığı alanlardan biri ırkçılık. Çünkü insanlar psikolojik açıdan baktığınızda günah keçisi arama eğiliminde. Ve bunu yaparken de kendilerinin dışında olan, kendi gibi olmayanları ortaya koyarlar. Yıllar içerisinde sosyal psikolojide yapılan çeşitli araştırmalar da bunu destekler. O yüzden de tribünlere baktığınız zaman o insanlar yaşadıklarıyla ilgili birtakım handikaplar gördüklerinde kendisi gibi olmayanlar üzerinden bunu gerçekleştirmeye çalışır. 

Önceleri ırkçılığın genel itibariyle ten rengi üzerinden yürütüldüğünü ancak son yıllarda bu durumun oldukça çeşitlendirildiğini dile getiren Talimciler, şunları kaydetti:

Bir zamanlar beyaz, siyah, sarı ırk üzerinden yürüyordu. Son 15-20 yıl içerisinde değişim gösterdi. Neo-ırkçılık dediğimiz sadece ten rengi üzerinden değil, inanç, cinsel tercih, kendisinden farklı köken ve farklı ülkelerden gelenler üzerinden sürdürülüyor. Özellikle Avrupa'da bunun daha yoğun yaşanması 1800'lü yılların ortalarından başlayan batı merkezli bir bakış açısı sözkonusu olduğu görülür. 2. Dünya Savaşı'nda yaşanan süreç ve ardındaki gelişmelerle beraber özellikle 90'lardan itibaren bu işin başka bir aşamaya geçtiğini söyleyebiliriz. Futbol sahaları bu açıdan çok daha kolaylıkla ete kemiğe büründüğü yerlerden bir tanesi. 

Sahada oynayan futbolcular ya da sokakta görülen insanlar üzerinden ırkçılığın çok rahat yansıtılabildiğini dile getiren Talimciler, özellikle sosyal medyanın üzerinde durulması gerektiği görüşünde:

Futbol dediğimiz spor, sadece yeşil sahalar içerisinde oynanan bir alanı kapsamıyor. Aynı zamanda toplumsal hayatın bütününün de yansıdığı bir alan. Böyle düşündüğünüz andan itibaren futbol sahalarına giden ve son 1 buçuk yılda stadyuma gidemeyen ama kendisini orada hisseden seyircilerin kendilerini göstermek için kullanmış oldukları ifadelerin gündelik hayatlarında yaşadıklarıyla bağlantılı oldukları görülür. Tribünlere giden insanlar, tribünlere gittiklerinde ya da takımlarını sosyal medyada ifade ederlerken sadece sloganik ifadeler kullanmazlar. Aynı zamanda gündelik hayatta yaşadıklarını da yansıtırlar. Olaylara buradan bakıldığında tribünlerin sosyal yaşamın bir yansıması olduğu ve yaşanılanların minik bir minyatürünü sunmaya başladığını görürsünüz.

 

Ahmet Talimciler-Independent Türkçe.jpg
Ahmet Talimciler / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

"Bu ve benzeri protestolar, o sıradanlığa ket vurması açısından çok yararlı olur"

Futbolda kanayan bir yara haline gelen ırkçlık sorunuyla ilgili Birleşik Krallık spor camiasının attığı sosyal medya boykotunun problemin çözümünde ne kadar yardımcı olabileceğini sordum.

Bu durumun var olanın gösterilmesi açısından olumlu olacağına dikkat çeken Talimciler, şu yanıtı verdi:

Doğrudan doğruya farkında olmayan, sadece bir yerlerde görüp geçmiş olan insanlara bir şeyler olduğunun hissettirilmesi açısından etkili olur. Futbolun ülkemizde ve dünyada önemli bir kitlesi var. O kitleyi harekete geçirme açısından bu tip faaliyetler oldukça yararlı. Çünkü Türkiye'de de aslında yaygın bir durum var. Kendimizi ifade ederken farkında olmadan birtakım ırkçı tezahürleri hayata geçirdiğimizi anlamayız. Sözkonusu etkinlikler ve dile getirişler son derece önemli. Kitlenin olup bitenler konusunda düşündürülmesi bile önemli katkı sağlayacaktır. Bir şeyler oluyor ve bu durum futbol kulüpleri aracılığıyla üç günlük bir protestoda bulunma veya Floyd olayları sonrası oyuncuların saha içerisinde diz çökerek protesto etme gibi eylemlerin katkısı oluyor. Gündelik hayatın içerisinde insan, bazı şeyleri otomatik olarak yapmayı sürdürür, alışkanlıklarını devam ettirir. Bu ve benzeri protestolar, o sıradanlığa ket vurması açısından çok yararlı olur.

Irkçılık ve ayrımcılık literatürüne bakıldığında yapılan birçok şeyin farkında olmadan yapıldığını vurgulayan Talimciler, "Sokakta kavga ederseniz şiddeti gerçekleştirmiş olursunuz ancak psikolojik olarak baktığınızda kullandığınız küfürler ve alçaltıcı kelimelerle benzer davranışı sergilersiniz. Bu durum ırkçılık için de geçerlidir. Cinsel tercihle ya da ten rengiyle ilgili aşağılama, taklitler yapma, sahaya muz atma gibi. Ya da 'Bunlar yamyam, insan yerler, şuralarda yatarlar' gibi pek çok şey söyleyebilirsiniz. Bunlar öyle bir yürür ki aslında sıradan insanın zihinsel bagajındakiler ortaya çıkar ve gündelik hayatta kullanılır" tanımlamasında bulundu.

 

 

"Kitle içerisinde insan farklı davranır, stadyumun dışında ırkçı slogan atmaz ama içeride..."

Talimciler, insanın eğitim almasını ve yakın çevresinde öğrendiklerinin zihinsel bagaj oluşturduğunu dile getirerek yeri geldiğinde zihinsel bagajda yer alanların kullanıldığını anlattı:

Klasik anlamda bir örnek vereyim. Şu andaki iktidar her ne kadar Araplarla ilgili başka bir şey ortaya koysa da bizim zihinsel bagajımızda onların bizi arkadan vurduğuna dair bir algı vardır. Ve bunu 'Bunlar zaten bizi şurada vurmuşlardı' diyerek kullanırız. Sıradan gibi görünebilir ancak bu Avrupa'da da geçerlidir. 19. yüzyılda batının diğer yerlerden üstün olduğu algısı oluşturulmuştur. Irkçılık ve ayrımcılık da bu nedenle burada karşılık bulmuştur. Özellikle 20. yüzyılın başlarında ortaya atılan fikirlerle bunun biyolojiye uygulanması ve oradan Nazi Almanya'sına kadar giderek ari ırkın diğerlerinden üstün olduğu gibi kavramlar çıktı. Bu en net nerede göstereceklerdi 1936 Berlin Olimpiyatları'nda. Futbolda ise 1936'da Almanya-İngiltere maçında İngilizler sahaya çıkarken Hitler selamı veriyorlar farkında olmadan.

"Dünyada teknolojinin ilerlediği ve ekonominin ön plana geçtiği bu dönemde gündelik hayatın yansımalarının en çok ifade edildiği alan futbola dönmüş vaziyette" diyen Talimciler, sözlerini şöyle sürdürdü:

İnsanların gündelik hayata sıkıştırdığı duygularının yansıtıldığı alan futbol oluyor ve futbol ırkçılığın da kolaylıkla kabul gördüğü yer oluyor. Çünkü burada genel bir kitle var. Kitle içerisinde insan kendini özgür hisseder ve farklı davranır. Stadyumun dışında ırkçı slogan atmaz ama içeride binlerce kişiyle kendinizi farklı bir yerde konumlandırırsınız.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

"Dünyadaki çalkantılar arttıkça ırkçılığın futbola yansıması ortadan kalkmayacak"

Dünyanın içinden geçmiş olduğu süreçte özellikle bir takım ülkelerin dağılması ve beraberinde göçlerin gelmesinin ırkçılığın artmasını tetiklediğini söyleyen Talimciler, Suriye örneğini verdi.

2016'da Madrid'de oynanacak Atletico Madrid-PSV Eindhoven maçı öncesi İspanya'ya giden Hollandalı taraftarların, Madrid meydanında dilenen Suriyelilere para atarak oynattıklarını ve görüntüler sonrası UEFA'nın ilgililere çeşitli cezalar verdiğini hatırlatan Talimciler, şu konuya dikkat çekti:

Görüntülerde bir ayrıntı vardı. Avrupa'nın göbeğinde bunu yağan ve insanlarla alay edenler olduğu gibi onları eleştiren hatta ağır hakaretlerde bulunan insanlar da var. Yaşlı bir çiftin oradaki taraftarlarla tartıştığı görüntüler var. Bu bize şunu gösteriyor: Aldığınız eğitim ve pozisyon ne olursa olsun ırkçılık denilen hastalık kolay kolay geçecek bir şey değil. Çünkü en ufak bir uygun ortamda hemen karşılık bulur. Çoğu insan da bunu kabul etmez. Irkçılık var olan dünyanın içinden geçmiş olduğu ekonomik ve sosyal problemlerle doğrudan bağlantılı. O yüzden de dünyanın yaşadığı çalkantılar arttıkça ırkçılığın gündelik hayata ve futbol sahalarına yansıması ortadan kalkmayacak. ABD'de George Floyd'un öldürülmesi sonrası olayları da PSG-Başakşehir maçında hakemin yaptığı ırkçılığı da gördük. Bununla mücadele için klasik anlamda eğitim deniliyor ama değil. Sadece eğitim değil. Bizim farklılıkları kabul eden bir dünya tahayyülü geliştirmediğimiz, öteki dediğimiz varlığı kabul etmediğimiz ve buna uygun bir yaşam tarzına girmediğimiz müddetçe ırkçılık hayatımızda hep olacaktır. 

"Irkçı eylemde bulunanlara karşı durmamız, bunları afişe etmemiz önem arz ediyor"

Futbol ve benzeri spor dallarında ırkçılığın çok görüldüğünü ancak buna karşılık en çok tepkinin de yine bu alanda gösterildiğini vurgulayan Talimciler, sözlerini şöyle noktaladı:

Dünyanın hemen her ülkesinde bizim ülkemizde takımlara bakın. Afrika, Asya, Amerika ve Avrupa'dan pek çok insan aynı takımda oynuyor. Birbirleriyle farklı dili konuşmalarına ve farklı geleneklerden gelmelerine rağmen futbol paydasında bütünleşiyorlar. Böyle baktığımızda futbolun ayrıştıran yanı olduğu kadar birleştiren bir yanı olduğunu da görüyorsunuz. Futbolda ırkçı saldırılara en net cevabı yine saha içindekiler veriyor. Maç oynanırken Afrikalı bir futbolcuya muz atıldığında tepkiyi sadece o vermiyor, beyaz ten rengindeki arkadaşı da veriyor. Bu yapının içerisindeki herkes bunun aşağılayıcı bir eylem olduğunun farkında. Belki futbolcular içinde böyle düşünenler var ama düşünmeyenler de var. Bizlerin özellikle futbol çapında bu tarz ırkçı eylemlerde bulunanlara çok net karşı durmamız, bunları afişe etmemiz çok önem arz ediyor. 'Böyle bir şey yok' diyerek bu sorunu ortadan kaldıramazsınız. Böyle bir şey var ve olduğu sürece de bunu yapanların yanına kar kalmaması gerektiğini göstermeliyiz. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU