"Türkiye'den Oscar'lık film çıkmasını istiyorsanız setteki ışıkçının hayat kalitesini artırın"

Cengizhan Çelik, Indepedent Türkçe için, Amerika'da yaşayan sinemacılarla konuştu: Türkiye'den neden Oscarlık bir film çıkmıyor?

Kolaj: Indepedent Türkçe

Her ne kadar modern sinemanın kurucu babaları olarak Fransız Lumière Kardeşler görülüyor olsa da bu büyülü gerçeklik endüstrisinin merkezi Hollywood!

Sessiz film dönemi, klasik Hollywood sineması, Yeni Hollywood ve çağdaş dönem olarak kendi içinde de bir insanlık çağları gibi ayrılan bu sektör Amerikan ekonomisinde petrol, savunma sanayii gibi alanlarla yarış halinde. 

Dünya artık Kafka'nın da dile getirdiği gibi küçük bir köye dönüştü. Günden güne küçüldü mesafeler...

Öyle ki Güney Koreli bir yönetmen Kore'deki modern kast sistemini anlattığı yerel hikayesiyle Oscar'da 'En İyi Film', 'En İyi Yönetmen' ödülünü alabiliyor artık 

Koreli bir paraziti Amerikan toplumunun kanına enjekte edebiliyor. 

Hal böyle olunca sinema sadece sinema olmuyor. Nasıl ki 2008 ekonomik buhranı zamanında insanlara umut lazım olduğunda Oscar'ı Danny Boyle'un yönettiği Slumdog Millionaire alıyorsa, İran'la savaşın eşeğine gelindiği Dönemde Tahran Büyükelçilik baskınının filmi  Argo'ya ödülü Micheal Obama veriyorsa, LGBT hareketinin güçlü olduğu dönemde Afro-Amerikalı bir eşcinselin hikayesi heykelciğe uzanıyorsa, bu minvalde Oscar, aslında o sene ödülünü verdiği filmin aynı zamanda bir sinema başarısı olarak ele almıyor; bununla birlikte toplumlara da güçlü, subliminal bir mesaj veriyor.

Tabi bu durum yol kazalarına da neden olmuyor değil. Bilhassa düne kadar Beyaz Anglo-Sakson ve heteroseksüel dominant bir yapısı olan akademinin, verdikleri kadar vermedikleri de çok ciddi tartışmalara neden oluyordu.

Bir de bunun üzerine son 5 yılda ciddi krizlere neden olan MeToo hareketinin ortaya çıkardığı yeni dalga kadın haraketli de eklenince aslında son yıllarca hem akademi hem de Oscar kendi içinde bir yenilenmeye gitti. 

Biz de Independent Türkçe olarak Oscar; yani Akademi'nin bu değişimi, dönüşümünü Amerika'da uzun yıllardır sinema endüstrisinde projelere imzalar atan iki Türk isimle konuşmak istedik 

Academi'nin televizyon ödülleri olan Emmy'de ödüllerde oylamaya katılma hakkı olan tek Türk üyesi yönetmen Tekin Girgin ve  New York Uluslararası Senaryo Festivali Kurucusu Emine Dursun'la Oscar'ın dününü, bugününü ve yarınını konuşmak istedik.


Akademi üyesi yönetmen Tekin Girgin
 


- Oscar ödüllerinin sadece bir sinema endüstrisinin ödül töreni olduğunu düşünüyor musunuz yoksa çok daha fazlası mı?

Oscar ödüllerinin bir çok boyutu var, bunlardan birincisi; sinema boyutu, sinemanın kendini teknik, hikaye, sosyolojik ve psikolojik olarak kendini yenileyebilmesi için, stüdyo ve sinemacılar arasında sürekli bir rekabet ve bunu bir hediye ile taçlandırmak. 

İkincisi; Politik. Amerika'daki sosyal dengeyi sağlamak ve tüm dünyadan da filmleri katarak, Hollywood u dünya sinemasının merkezîleştirmesini sağlamak. 

Üçüncüsü; Kültürel. Hollywood Amerikan kültürünü 100 yıldır satıyor ve başarılı da oluyor. 

Dördüncüsü Ekonomi; Hollywood Amerikan ekonomisinin önemli bir kısmını oluşturmakta. 

Oscar ödül töreni dönemi büyük bir gelir kapısı ayni zamanda. 

Filmlerin yarışması için büyük bir lobicilik ve marketing için ciddi bütçeler harcanıyor. 
 


- Dünden bu yana Oscar ödülleri ve siyaset arasındaki ilişkiyi nasıl yorumluyorsunuz?

Hollywood sinema dünyası genelde siyaset bakisi acısından demokrattır…

Kimi zaman Oscar ödüllerini siyasi bir silah olarak da kullanır. 

Her sene Hollywood'un bir sinema bakış açısı vardır. MeToo, Amerikan Siyahi hakları gibi enstrümanlar kullanıyor son zamanlarda. 

Hatırlarsanız 2017'de Trump, Müslümanlar için sınırları kapatmıştı ve ikinci kez Oscar aday olan The Salesman filminin İranlı yönetmeni Asghar Ferhadin'in de Amerika'ya girişi yasaklanmıştı.

 Yasaklar Asghar Ferhadi için kaldırdı ve bu sefer kendisi Amerika ya gelmeyi protesto etti. Hollywood'daki demokrat duruş Asghar Ferhadi'nin yanında yer aldı ve ödülü inadına İranlı yönetmen Ferhadi'ye verildi. 

O zamanların en popüler filmi, Toni Erdmann'ın yönetmeni Maren Ade kadın yönetmendi. Tam da MeToo hareketinin dönemlerinin başındaydı. 
 


- Son yıllarda ortaya çıkan Afro-Amerikalı yönetmen ve oyunculara uygulanan ambargonun yerini bir pozitif ayrımcılık aldığını düşünüyor musunuz?

Afro-Amerikalıların geçmişten beri bir ırkçılık sorunu yaşadığını inkar edemeyiz, fakat son zamanlar da çok dengesiz bir pozitif ayrımcılık oluşmaya başladı.

Sırf herkes kendine ırkçılık lekesi bulaşmasın diye bazen bazı pozisyonlara hak etmeyen insanları getirdiler.

Irkçılık çok kotu bir şey tabi ki, herkese eşit haklar tanınmalı diye düşünüyorum ama eskisi gibi bir tarafı düzelteyim darken bu sefer diğer tarafı da ihmal etmemek lazım. 

Daha dengeli ve samimice olmalı. 


- MeToo hareketi sonrasında Academi'nin kadınlara olan yaklaşımında ne gibi değişiklikler oldu sizce?

Bence bu kadın hakları meselesi çok politize edilerek işlemeye başlandı diye düşünüyorum. 


- Pandeminin sinemaya olan etkisi ödülleri de etkiledi. Yakın gelecekte hem sinema endüstrisini hem de Oscar'ı nerde görüyorsunuz?

Pandemi dönemi gerçekten çok tartışılacak bir durum. 

Sadece sinema endüstrisini değil, tüm dünyayı ve bizim kişisel hayatımızı, hayata, olan bakış açımızı da değiştirdi. İnsan ilişkilerimizi, psikolojimizi, hayata dair her şeyimizi etkiledi diyebilirim. 
 


Tabi ki ekonomik olarak söz etmek mümkün. Sinema dünyasının dijital platformları, çok daha karlı çıktılar. Stüdyolar ve sinema salonları tarihin en büyük zararlarını açıkladılar.  

Bu da ödül törenlerinde büyük değişikliklere neden oldu. Oscar her ne kadar klasik tören gibi devam etmek istese de, törendeki davetli sayısı çok az. Bu bize şunu gösteriyor, artık sinema icin ödül törenlerinin eski prestijleri kaybolacak ve sıradanlaşacaklar.


- Biraz da filmlerden konuşalım; Akademi'nin son yıllarda verdiği ödüllere bakarsak biraz daha sanatsal yönü kuvvetli senaryosu güçlü hikayeler dikkatimizi çekiyor. Bunda insanların artık gişe rekorları kıran filmlerin kalitesi konusundaki sorgulamaları etkili olmuş mudur?

Akademi hep böyleydi, hikaye çok önemlidir. Onun için yabancı filmlerde de genel de ulusal hikayeleri tercih ediyor. Bir toplumun sorunlarını anlatan, dini, politik, sosyolojik, psikolojik, kültürel ve insanın ruhunu okşayan hikayeleri tercih ediyorlar.

Fakat normal boxofice filmler tam tersi daha da çoğalıyor. Z kuşağı sanatsal filmleri değil daha çok görsel efektli ve gerçek olmayan filmleri tercih ediyor.


- Geçtiğimiz yıl bir Kore filmi bırakın en iyi yabancı kategorisini en iyi film ödülünü aldı. Türkiye, Oscar aday adaylık serüveninde neleri yanlış yapıyor? 

Parazit gerçekten çok iyi bir filmdi. Hem kurgusu, yönetmenliği ve görsel olarak daha çok başarılıydı. 

Oscar tarihinde bence çok daha başarılı yabancı filmler var. Parazit 4 tane Oscar alacak kadar iyi değildi aslında. Mesela, Sinema Paradiso, Bicycle Thieves, Life is Beautiful gibi filmler daha iyi. 

Parazit'in 4 Oscar almasının arkasında çok farklı nedenler var bunlardan biri de Hollywood'da bazı yapımcıların dağıtıma ortak olmaları ve Hollywood'un dünyanın diğer renklerine de fırsat tanımasını göstermek olarak gösterilebilir. 


- Türkiye'den bir Parazit (Güney Koreli yönetmenin Kore'de geçen bir hikaye ile en iyi film ve yönetmen ödülünü aldığı yapımı) filmi çıkar mı?

Neden olmasın. Bu kesinlikle mümkün ve Türkiye'de bunu yapacak bir kapasite var diye düşünüyorum. 
Ama şu an ki Türkiye'deki sinema mantıyla çok zor. Her sene hiç Oscar'la alakası olmayan ve birçok yönden eksik olan filmler gönderiliyor. 

Ben şunu anlamıyorum, hiç kimse oturup da daha önce Oscar kazanmış, ya da aday olmuş yabancı filmleri izlemiyor mu? 

Oscar'ın tarzı çok açık ve net ve bunu göremiyorlar mı yoksa filmleri seçen kurul da mi bir sorun var bilemiyorum? 

Türkiye'nin çok evrensel bir sinema diline sahip olması gerekiyor. Çok dar ve mahalli hikayelere sıkışıp kalmışız. 


New York Uluslararası Senaryo Ödülleri Kurucusu Emine Dursun 
 


- Oscar ödüllerinin sadece bir sinema endüstrisinin ödül töreni olduğunu düşünüyor musunuz yoksa çok daha fazlası mı?

Çok daha fazlası. Popüler kültürdeki yeri, bu töreni sadece bir endüstri etkinliği olmaktan daha fazla bir yere taşıyor. Sinema endüstrisinin kendisi de, insanların kendi hayatını ve toplumsal olayları değerlendirme sekline diğer sektörlere nazaran daha etkili. 

Bu etkinin yanı sıra erişilebilirliğinin zorluğu, verdiği global düzeyde tanınmışlıktan dolayı da onu sadece bir endüstri etkinliği/ödül töreni gibi değerlendirmek değerinin altında bir yaklaşım olabilir. 

Bu yıl, katılımcılar içinde en çok çeşitliliğin olduğu yıl. Bu hem Hollywood için farkındalık anlamında bir donum noktası hem de onun etkisi ile - veya hali hazırda günlük hayatımızda olan bu değişimin etkisi ile - hayatımıza yansıyacak/yansımış olan bu farkındalığı normalleştirmek, kabullenmek gibi etkisi olacak.


- Dünden bu yana Oscar ödülleri ve siyaset arasındaki ilişkiyi nasıl yorumluyorsunuz?

Siyasetin karışmadığı herhangi bir yer kaldı mı? Böyle bir ilişki muhtemelen var, önemli nokta bunun dozu, derecesi, isin kalitesine etkisi. Sinema diğer sanat dallarına göre toplumun düzeni, gidişatı ve algılama sekli ile daha yakından ilgili ve etkili.

Bu etki, siyasetin kullanmadan geçemeyeceği kadar büyük. Özellikle de Oscarlar ve bu uluslararası tanınmışlığı siyasetin mutlaka karışacağı kadar büyük. Bu bazen kendini hissettiriyor.


- Son yıllarda ortaya çıkan Afro-Amerikalı yönetmen ve oyunculara uygulanan ambargonun yerini bir pozitif ayrımcılık aldığını düşünüyor musunuz?

Evet. Ve bu olması gereken. Maalesef çok geç kalınmış olsa da, Afro Amerikalılar ve toplumda varlığı ve değerliliği yeterince tanınmamış tüm azınlıklar eşitlik sağlanana kadar pozitif ayrımcılık ile desteklenmelidir.

Oscar'ın da yaptığı, toplumun gidişatını etkileme/gidişattan etkilenme gücü ile tamamen budur.
 


- MeToo hareketi sonrasında Akdemi'nin kadınlara olan yaklaşımında ne gibi değişiklikler oldu sizce?

#MeToo hareketi bize çok şey öğretti. Sinemayı da gerçek hayatimizin bir kesiti olarak görüp ve akademinin de sosyal ve kültürel olarak toplumun hem bir adim önünde ışık tutanı, hem de toplumun durumunu yansıtması açısından değerlendirelim.

Bu anlamda akademi üzerine düşen görevi pozitif ayrımcılık ile sağlamalı. Erkek egemen sektörde, gücün ne kadar tekelde toplandığı ve adaleti sağlamanın ne kadar güç olduğunu öğrendik. 

Weinstein davası bir farkındalık başlangıcı oldu. Film sektörü ile başlayan bu hareket, her alanda kendini gösterdi. Akademi de bu farkındalığın oluşması, değişimin başlaması ve kadınların seslerini duyurmaları acısından toplumsal görevini yaptı/ yapıyor.

Problemlerden bir tanesi sektörün erkek egemen olmasıydı, umuyorum kadınlara pozitif ayrımcılık uygulayarak eşitlik sağlanana kadar destekleyecektir.


- Pandeminin sinemaya olan etkisi ödülleri de etkiledi. Yakın gelecekte hem sinema endüstrisini hem de Oscar'ı nerde görüyorsunuz?

Pandeminin etkisi oldukça büyük. Diğer yıllara oranla birçok filme yabancı kaldık. Dijital platformlar da pandemiye çok hazır değildi - kim hazırdı ki? Yakın gelecekte dijital platformların ve filmcilerle olan anlaşmaların farklılaşıp izleyici odaklı geliştirme ve düzenlemeler yapacaklarını düşünüyorum. 

Bu bir zorunluluk. Akademinin de bu anlamda bir düzenlemeye gideceğini düşünüyorum ki hali hazırda birçok şey değişmeye başladı, sinema salonları gösterimleri ile ilgili film kabul kuralları. İlk defa, geleneksel yol ile değil de dijital platformda izleyiciye ulaşmış filmleri kabul etti. 

Tabi, bu filmlerin önceden sinema salonları ile anlaşma yapmış olması zorunlulukları ile.  

Değişim hızlı olmuyor. Akademi başkanı David Rubin sağlam bir sinema salonu tutkunu ve dijital platformda yayınlanmış film kabulünün geçici olduğunu söylüyor. Bana göre bir sure sonra zorunlu hale gelecek, şimdilik geçici olduğunu düşünedursunlar.


- Akademi'nin son yıllarda verdiği ödüllere bakarsak biraz daha sanatsal yönü kuvvetli senaryosu güçlü hikayeler dikkatimizi çekiyor. Bunda insanların artık gişe rekorları kıran filmlerin kalitesi konusundaki sorgulamaları etkili olmuş mudur?

Bu anlamda akademi, toplumun yönelimini yansıtıyor. Pandemiden önce, gişelere bakıldığında bu değişimin geleceği görülebiliyordu. Bunda birçok parametre etkili olmuş olabilir ve bunlardan bir tanesi de kalite olabilir. 

Ama kaliteli olduğu aşikar Marvellerde de bir düşüş mevcut. Bir dalgalanma sonucu olabilir. Dönem dönem ilgi, beğeni ve yönelim değişiyor. 

Sosyolojik anlamda bu trendler araştırılabilir. Bu değişimin olduğu bir dönemde olabiliriz. 1940'larin filmlerinin konu ve işleyiş sekli, 80'lerden ne kadar farklı? Aynı şekilde 60'larin filmleri 2000'lerden farklı. Dönem dönem 40'larin sadeliğine yaklaşıyoruz, bazen de 90'larin aksiyonlarına. 
 


- Geçtiğimiz yıl bir Kore filmi bırakın en iyi yabancı kategorisini en iyi film ödülünü aldı. Türkiye, Oscar aday adaylık serüveninde neleri yanlış yapıyor?

O kadar çok ki! Ama çoğu da sistemden, sektörden kaynaklı. Örneğin bir ışıkçı günde 17 saat çalıştıktan sonra evine gittiğinde ancak en temel insani ihtiyaçlarını, -yeme-içme barınma- gideriyor, az bir uyku ile sabah 5'de sette yine! 

Bu ışıkçıdan evine gittiğinde yeni ışık teknikleri çalışmasını, dünyada bağımsız sinema trendlerini incelemesini, üzerine kendi kurduğu özel bir ışık tekniğini uygulamasını beklemek abesle iştigal

Önce insani çalışma şartları sağlanmalı, ondan sonra maddi yeterlilik sağlanmalı ki sektör çalışaları ev kirası çocuğun masraflarını düşünmeden gündemini sanatına ayırabilsin.

Ondan sonra kalite zaten gelecektir, kişi de kendini eğitecektir. Kurslar, seminerler, fuarlar düzenleyecektir. Şimdilik lüks gibi gözüken fakat sektörün önce oluşması, sonra da gelişmesi için bunlar gerekli. 


- Türkiye'den bir Parazit filmi çıkar mı?

Elbette çıkar, çok daha iyisi çıkar! 

Eser sahipleri ve sektördeki diğer çalışanlar ne zamanki uygun şartlarda çalışmaya başlarlar, kendilerine ve sanatlarına zaman ayırabilirler iste o zaman muhteşem filmler çıkar.

Meslek birliklerinin görevi ve önemi büyük. Destekleyelim, birlik ile hareket edelim, önce haklarımız korunsun, sonrasında insani çalışma şartları sağlansın.

Akabinde, Türkiye'nin kültürel zenginliği ve insanlarımız yaratıcılıkları ve azimli çalışmaları ile muhteşem filmler çıkacaktır. Bundan şüphe duymayalım.

 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU