Sudan Ümmet Partisi çetrefilli sorunları giderecek mi?

Ümmet Partisi, geleneksel görüşlere sahip Heyetu’l Ensar tarafından temsil edilen bir hilafeti hak ettiğine inandığı geniş bir İslamcı tabana tutunuyor

Meryem el-Mehdi, olağan kongre gerçekleştirilene kadar Ümmet Partisi liderliği görevinden uzaklaştırıldı (Hasan Hamid)

Meryem Sadık el-Mehdi’nin Abdullah Hamduk’un ikinci hükümetinde Ümmet Partisi’nin adayı olarak Dışişleri Bakanı olarak görevlendirilmesinden sonra parti tarafından birbiriyle çelişen iki açıklama yayınlandı. Birinci açıklamada partinin İsrail ile barış konusundaki tutumunun ilkeli olduğu ve yönetimle bağlantılı olmadığı ayrıca bakanın bu konuda partinin görüşlerini benimseyeceği belirtilmişti. İkinci açıklamada ise Dışişleri Bakanı’nın hükümetin bu konudaki tutumuna bağlı olduğu teyit edildi. Bu durum, partinin iç ve dış sorunlarla karşı karşıya kaldığında partinin mevcut iktidar ve muhalefetin tutumları arasında net bir duruşu olmadığını yansıtıyor.

İslamcı taban

Ümmet Partisi, geleneksel görüşlere sahip Heyetu’l Ensar tarafından temsil edilen bir hilafeti hak ettiğine inandığı geniş bir İslamcı tabana tutunuyor. Heyetu’l Ensar, Sudan’da bir mehdi devleti kurma ve aynı zamanda modern haliyle siyaset uygulamayı amaçlayan dini bir grubu oluşturuyor. Partinin hem siyasi hem de dini gelişim tarihini belgelemesine rağmen belirsizlik, Heyetu’l Ensar oluşumunu siyasi gölgede tutarak ve seçimler sırasında partiye oy verme konusundaki geniş üyeliğinden yararlanarak çevreliyor. Öte yandan Sudan’ın gerek askeri gerek demokratik olsun tüm siyasi dönemlerindeki büyük etkileşimi ve üzerindeki parmak izlerine ışık tutuyor. Partinin örtbas etmeye çalıştığı anlaşmazlık İmam Abdurrahman el-Mehdi’nin 1961 yılının Ekim ayında ölümünden sonra yaşananlarla bağlantılı. Heyetu’l Ensar, 1946 yılında Mehdi’nin imametine biat etmişti. Herhangi bir halefi olmamasına rağmen oğlu el-Hadi Abdurrahman el-Mehdi’ye Heyetu’l Ensar’ın imamı olarak biat edildi. Ancak siyasi liderlik konusunda parti içinde çatışmalar yaşandı. Ancak çatışmalar Ümmet Partisi’nin yeniden birleşmesi ve yeğeni Sadık el-Mehdi’yi yardımcısı olarak görevlendirmesiyle sonuçlandı. 1969 yılında Cafer en-Numeyri’nin komünist özellikler taşıyan darbesini gerçekleştirmesi üzerine başta Ümmet Partisi olmak üzere İslami güçler karşıt bir tavır sergiledi. Bu durum 1970 yılında Heyetu’l Ensar’ın kalesi konumundaki Aba kalesinde şiddet olaylarına yol açtı. Olayalar sonucunda Hadi el-Mehdi’nin öldürülmesi üzerine Sadık el-Mehdi grubun liderliğine geçti.

Bu olaylar partinin tüm askeri hükümetlere karşı intikam almak isteyen bir konuma gelmesine yol açtı. Partiden uzun bir süre dini söylemler yükseldi. Ancak tarih boyunca düzenlenen mitinglerde Mehdi devleti kurma hayali baskın görünüyor. Bu hayal özellikle de parti, Sudanlı partiler arasında önemli bir rol oynamaya başladıktan sonra 1986 yılında iktidara geçmesi ve ortak tabanını genişletme niyetiyle birlikte Heyetu’l Ensar oluşumu için çok daha önem kazandı.

Parti ittifakları

Ümmet Partisi tarihi ve siyasi rolüne rağmen sergilediği birçok tutum devletin üstünde bir parti olmayı arzuladığını gösteriyor. Sudan üzerindeki Britanya-Mısır egemenliğinden bu yana Mısır’a karşı tarihsel bir düşmanlığın tezahürleri görünüyor. Sonraki tutumlar bu düşmanlığın Sudan hesabına genişlediğini ortaya koydu. İngiliz hükümeti 1947 yılında Mısır ile birleşme seçeneği sunduğunda, parti liderleri Londra'ya giderek İngiliz yönetiminden bu tekliften vazgeçmesini talep etti. İngiliz istihbaratı, bu talebe karşı durmak için İsrail ile işbirliği yapmalarını tavsiye etti. Ümmet Partisi, bir kez daha Cemal Abdunnasır döneminde komünist bir yöneliş yaşanabileceği ve bunun Sudan’ın Sovyetler Birliği komutası altına sokacağı düşünülmesi üzerine İngiliz hükümetinden yardım istedi. Partinin Birleşik Krallık ile bağları oldukça açıktı. Parti liderleri İngiliz hükümetine Abdunnasır’ın hareketlerine karşı olduklarını söylediler. Sovyetler Birliği'nin yardımıyla Yüksek Barajı inşa etmek için gerekli parayı elde etmek için 26 Temmuz 1956'da Süveyş Kanalı'nı kamulaştıran Abdunnasır'a düşmanlığı olan Birleşik Krallık'ın Ümmet Partisi ile olan duruşuna katkıda bulundular. Ardından 29 Ekim- 7 Kasım 1956 tarihleri arasında bu kriz nedeniyle İngiltere Fransa ve İsrail tarafından Mısır’a karşı üçlü bir saldırı patlak verdi. İngiliz hükümeti Ümmet Partisini razı edecek daha fazla adım atmamaya başladığında parti liderleri, Abdunnasır’a karşı İsrail ile işbirliği yapmayı öneren İngiliz istihbaratıyla temasa geçti.

Mısır konusundaki bu tutum hala partinin onunla ilişkilerinin önünü tıkıyor. Bununun en önemli göstergelerinden biri de Mehdi’nin silahlı hareketlerden oluşan Nida Sudan (Sudan’ın Sesi) mitinglerine katılmasının ardından 2018 yılının Temmuz ayında Mısır topraklarına girişine izin verilmemesi oldu. Kahire uzun bir süre boyunca Mehdi ve Sudan’daki daimi muhalefetin durağı konumunda kaldı. Mısır ona söz konusu mitinglere katılmama önerisinde bulundu. Bu da onun bu tutumu Sudan meselesiyle ilgili dış dikte olarak nitelendirmesine yol açtı. Kahire’nin bu adımı, Mehdi’nin Mısır topraklarında iken Sudan ve Mısır’ın pozisyonuna karşı Etiyopya’nın yanında yer aldığı Nahda (Rönesans) Barajı ve Halayib Üçgeni meseleleriyle ilgili yaptığı açıklamalar nedeniyle bir tırmanış olarak yorumlandı.

Ortak tutumlar

1964 yılından beri hem parti lideri ve hem de Heyetu’l Ensar’ın imamı olan Sadık el-Mehdi’nin geçtiğimiz yıl 26 Kasım’da vefat etmesinin ardından parti olağan kongre toplanana kadar göreve Fadlullah Burma Nasır’ın getirildiğini açıkladı. Abdulmahmud Abbu Heyetu’l Ensar grubunun imamı oldu. Açıklanan isimlerin her ikisi de Mehdi ailesine mensup değil. Yapılan açıklamada söz konusu görevlendirmeler onaylanmış gibi görünse de parti Genel Başkan Yardımcısı Meryem el-Mehdi ve eski Devlet Başkanı Ömer el-Beşir’in eski Yardımcısı Abdurrahman el-Mehdi’nin görevlerinden uzaklaştırılması dikkat çekti.

Öte yandan Sadik el-Mehdi’nin yıldızı parlarken beklentiler, parti liderliğinin üç oğuldan biri olacağı yönündeydi. Siyasi sahnede yaşanan gelişmeler, siyasi partiler arasındaki çatışma, sivil ve askeri unsurlar arasındaki endişeler, Ümmet Partisi'nin liderinin ölümünden önceki ve sonraki performansında açıkça görülen bir tür kafa karışıklığını ortaya çıkardı.

Parti çatışmaları

Parti birçok kez geçiş hükümetine katılmayı reddetti. Bunlardan ilki 2019 yılında geçiş hükümeti kurulduktan sonra partinin Askeri Geçiş Konseyi’nden iktidar sivil bir hükümete devretmesini talep etmesi üzerine gerçekleşti. Ancak İbrahim el-Bedevi’yi Maliye Bakanı ve Nasruddin Mufrih’i Din İşleri ve Evkaf Bakanı olarak önerdiler. Geçtiğimiz Nisan ayında Ümmet Partisi, Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri(ÖDBG)  iktidar koalisyonu içerisindeki faaliyetlerini durdurma kararı aldı. Bunun nedeninin ise geçiş hükümetinin özellikle de ÖDBG’nin performansındaki temel kusurların ortaya çıkması olduğu ifade edildi. Bunun yanısıra silahlı hareketlerle müzakere dosyasının yönetimindeki ihlale dikkat çekildi.

Bu gerekçelere bakarsak, tek başına kusuru değil, kendisini diğer siyasi partilerle eşit koşullarda bulan Ümmet Partisi'nin statüsünü protesto ettiklerini görürüz. Son demokratik seçimlerin galibi olmanın tarihsel avantajı, ‘kurtuluş’ rejiminin sonra ermesinden sonra yeniden elde edemedi. Komünist Parti gibi diğer partilerin yıldızı parladı. Ümmet Partisi’nin bu protestosuna hükümeti Komünist partinin yönettiği ve ‘çiftlik fidesi’ olarak adlandırdıkları Komünist arkadaşlarının Hamduk’u etkilediği iddiası eşlik etti. Ayrıca bu grubun başta Maliye Bakanlığı olmak üzere çok sayıda bakanlığın yönetimine müdahale ettiği Ümmet Partisi eski bakanı İbrahim el-Bedevi’yi istifaya sevk ettiği de ifade edildi. Bu grup mevcut Maliye Bakanı Cibril İbrahim’e, Hamduk tarafından Yetkilendirmeyi Kaldırma Komitesinin kararlarına göre geri kazanılan fonları ve varlıkları almak ve yönetmek ayrıca 30 Haziran 1989 rejimini dağıtıp ve bu şirketin Maliye Bakanlığı'nın görevinden çıkarılması için Sudan Holding Şirketini kurmaya yönelik çıkarılan bir kararnameyi teslim etme konusunda aceleci davrandı. Tüm bunların Komünist partinin iktidarda bilinen isimlerle açık bir varlığa sahip olmamasına rağmen yapılması Ümmet Partisi’ni kızdırdı.

Yeni teşkilatlanma

Bu teşkilatlanmadan önce, Ümmet Partisi, ÖDBG’yi ve diğerlerini de içine alan devrim güçlerinin hükümet ile vatandaşlar arasındaki toplumsal sözleşmeyi yenileme ve geçiş dönemi ve anayasa belgesinde belirtilenlere uygunluğunun kontrol edilmesi için bir kuruluş kongresi düzenleme talebinde bulundu. Söz konusu kongrede, partinin, hükümete karşı bir grup insanın temsilcisi olarak eşit olmayan fırsatlar politikası gölgesinde eşitlik gerekliliğini içeren sosyal sözleşmeye odaklanılmasını talep edildi. Hükümetin dağılmasının ardından parti ikinci Hamduk hükümetine bazı adaylar önerdi. Meryem Sadık el-Mehdi Dışişleri Bakanı olurken, Tahir el-Harbi Tarım Bakanlığı’na getirildi. Cadin Ali Ubeyd Enerji ve Petrol Bakanı olarak görevlendirildi. Ayrıca Nasruddin Mufreh, Din İşileri ve Evkaf Bakanı olarak atandı.

Gerçekçiliğe meydan okuma

Ümmet Partisi’nin oynadığı bu rol, ulus-devletin özellikle dış politikalarında ve uluslararası ilişkilerinde oynadığı rolü benimseyerek siyasi gerçekçiliğe bir meydan okuma olarak nitelendirilebilir. Parti, mücadele tarihine ve devlete meydan okumasına ‘ümmetin ordusu’, partinin önceki hükümete karşı silahlı eyleminde önderlik ettiği askeri kanadına ve Heyetu’l Ensar'ın temsil ettiği manevi desteğe güvenmeye devam ederken devletin gücüne ulaşamamasına rağmen, yine de İsrail'le barış sorunu ve Rönesans Barajı gibi Uluslararası konulardaki rolünü vurgulamayı sürdürdü.

Geçtiğimiz Ekim ayında Sadık El-Mehdi, İsrail ile barış anlaşmasını protesto etmek için Din İşleri ve Evkaf Bakanlığı'nın konferansından çekilip, partisinin pozisyonunun Sudan halkını temsil ettiği için tersine çevrilmeyeceğini açıklamıştı. Beşir rejimi tarafından devrilmeden önceki son demokratik sistemde Sudan halkını temsil edenin Ümmet Partisi olduğuna vurgu yapan Mehdi, Hartum’un ‘3 hayırına’ darbe gerçekleştirmenin imkansız olduğunu söyledi. Mehdi, “Barış meselesi Sudan'ın siyasi arenasına nesnel bir gerekçe gösterilmeden ve kabul edilemez, zorbaca bir şekilde sunuldu” şeklinde konuştu.

Bunlar, Sadık el-Mehdi'nin siyasi amaçların hizmetinde Heyetu’l Ensar tabanına duyulan güven için ilkeli olduğunu düşündüğü ve taviz vermediği kabul etmediği tutumları arasındaydı. Uluslararası politika, devletler arasında işbirliği olasılığını artıran kurumlara dayandığından, parti uluslararası oyuncular arasındaki konumunu güçlendirdi. Bu, Yeni dışişleri bakanının engelleri kaldırmak ve Ümmet Partisi'nin çetrefilli sorunların üstesinden gelmek ve yarı-ulus ötesi bir parti oluşturmak için bunlarla etkileşime girme fırsatlarını değerlendirmek için bir çerçeve inşa edeceği, Sadık el-Mehdi tarafından sağlanan mevziler ve çelişkiler cephanesidir.

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU