Birleşik Devletler: Özgürlüğün bir heykelden ibaret olduğu ülke

ABD otoritesini yeniden güçlendirebileceği hatırı sayılır kaynaklara sahip. Önümüzdeki mücadeleler zor ve tehlikeli ancak insanlık için çok önemli

New York'ta 1886'da inşa edilen Özgürlük Heykeli, ABD'nin simgesi olarak görülüyor (Reuters)

Dünya, 6 Ocak'ta fantastik televizyon karakterlerine benzeyen kişilerin yasama meclisinin bulunduğu ABD Kongresi'ni ele geçirdiği ilginç bir gösteriye tanıklık etti. Birleşik Devletler yönetimi orduya, istihbarat servislerine ve polis birimlerine 1 trilyon dolardan fazla para harcamasına rağmen kendisini Donald Trump'ın destekçilerinden oluşan bir kalabalık tarafından istila edilmiş buldu. Bu kişiler belirli bir planları olmadan geldi ve ülke çapında ciddi bir ayaklanma çıkaramadı. Fakat ABD'de, ülkedeki elitlerin dünya üzerinde egemenlik kurma becerisini zayıflatan ciddi bir bölünme olduğunu açıkça gösterdiler.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Dünyanın dört bir yanında insanlar, Trump'ın ordusunun kendisini "dünyanın en eski demokrasisi" olarak niteleyen kurumun odalarında isyan çıkardığı tuhaf gösteriye bakakaldı. Zimbabve Devlet Başkanı Emmerson Mnangagwa, ABD'nin ülkesine yönelik ekonomik yaptırımlarını Washington D.C.'deki kaosa bağlayan bir tweet attı. 7 Ocak'ta, ABD Kongresi'ndeki olayların ABD'nin demokrasiye destek kisvesi altında başka bir ulusu cezalandırma konusunda hiçbir ahlaki hakkı olmadığını gösterdiğini yazdı ve "Bu yaptırımlar sona ermeli" ifadelerini kullandı. Venezuela hükümeti "siyasi kutuplaşma ve şiddet sarmalı" ile ilgili endişelerini dile getirdi ve ABD'nin artık ‘'saldırganlık politikalarıyla diğer ülkelerde meydana getirdiklerini'' kendisinin yaşadığını açıkladı.

Devlet Başkanı Mnangagwa'nın "ahlaki hak" ifadesini kullanması tüm dünyada yankı uyandırdı. Kendi siyasi kurumlarına karşı böylesine şiddetli bir meydan okumayla karşı karşıya olan bir toplum, hibrit savaşın çeşitli araçlarını kullanarak diğer ülkelerde demokrasiyi ‘'teşvik etme'' hakkına nasıl sahip olabilir?

Diğer kapitalist demokrasiler gibi ABD de, ekonomisine ve toplumuna yönelik olarak büyük ölçekli güvencesizlik ve gelir deflasyonu sonucu artan yüksek servet eşitsizliği oranları gibi aşılması güç zorluklarla mücadele ediyor. 1990-2020 arasında ABD'li milyarderlerin servetlerinde yüzde 1130 artış görülürken ABD'deki ortalama servet yalnızca yüzde 5,37 arttı (bu artış pandemi sırasında daha da belirgindi). Kendi nüfusunun ve dünyanın büyük ikilemlerini umursamıyormuş gibi görünen ABD'deki egemen sınıf için yaşanan sosyal ve ekonomik krizden çıkış basitçe işe yarar bir şey değil. Yönetim milli servet ve gelirde yakışıksız bir paya sahip olan küçük azınlığın servetini korumak için aceleyle hareket ederken pandemide sunulan yetersiz gelir desteği buna örnek gösterilebilir.

ABD'deki egemen sınıf çözemediği ekonomik ve sosyal krize bir çözüm aramaktansa sorununu siyasi meşruiyet sorunu olarak yansıtıyor. Şu anda ABD'deki asıl sorunun Donald Trump ve onun paçavra ordusu olduğu yönünde bir yanılgı mevcut. Fakat Trump sorunun nedeni değil yalnızca belirtisi. Sosyal ve ekonomik kriz daha da büyüyerek kontrolden çıktığı sürece, Trump'ın topladığı seçmen kitlesi aynı şekilde kalacak ve daha da genişleyecek. ABD'li elitlerin büyük bir kısmı istikrarın bir temsilcisi olarak ve ABD'deki düzeni koruyup meşruiyetini yeniden tesis edebileceğini umarak Joe Biden'ın etrafında toplandı. Onlara göre ABD cevap bulamadıkları bir sosyo-ekonomik krizle değil bir siyasi meşruiyet kriziyle karşı karşıya.

Tricontinental Sosyal Araştırmalar Enstitüsü'nün ocak ayı dosyaları arasında bulunan ‘'Alacakaranlık: ABD Kontrolünün Erozyonu ve Çok Kutuplu Gelecek'' başlıklı makale, ABD otoritesinin gerileme sorununu gündeme getiriyor. Irak'a yönelik savaştan (2003) ve kredi krizinden (2010) bu yana, ABD'nin gücünde düşüş ve projelerinde azalma beklentisi var. Ancak ABD aynı zamanda askeri üstünlüğü, finans ve ticaret sisteminin (Dolar-Wall Street Kompleksi) büyük bölümü üzerindeki kontrolü ve bilgi ağları üzerindeki hakimiyetiyle muazzam bir güç uygulamaya devam ediyor. 1940'ların sonundan bu yana ABD, "baskın güçten daha azının yenilgiyi tercih etmek olacağını" belirtiyor. Bu siyasi amaç her ulusal güvenlik stratejisinde yönetim tarafından tekrar edildi. Son 20 yılda yaşanan sosyoekonomik kriz ABD'nin otoritesini zayıflatsa da gücünü aşındırmadı. Dosyamızın adı bu nedenle ‘'alacakaranlık''. ABD'nin gücünü kaybettiği bir sürecin değil, otoritesinin azaldığı bir sürecinin ortasındayız.

Son 20 yılda Çin bilimsel ve teknolojik yeteneklerini geliştirerek ilerleyişini hızlandırdı. Son birkaç yıl içinde Çinli bilim insanları başka yerlerdeki bilim insanlarından daha fazla hakemli makale yayınladı. Aynı zamanda Çinli bilim insanları ve firmalar, başka yerlerdeki bilim insanları ve firmalardan daha fazla patent tescil ettirdi. Bu düşünsel gelişmelerin bir sonucu olarak Çin firmaları güneş enerjisi, robotik ve telekomünikasyon gibi alanlarda temel teknolojik atılımlar gerçekleştirdi. Nüfusunun yüksek tasarruf oranı, Çin devletinin ve özel Çin sermayesinin imalata önemli yatırımlar yapmasını sağladı. Bu durum, Silikon Vadisi'ndeki şirketleri ciddi şekilde tehdit eden Çin'in yüksek teknoloji sektörlerini harekete geçirdi. Bu dosyada, ABD'nin egemen sınıfını Çin'e karşı tehlikeli bir çatışma başlatmaya kışkırtan şeyin bu meydan okuma olduğunu belirtiyoruz. Obama'nın ‘'Asya'ya dönüşü'' ve Trump'ın ‘'ticaret savaşı'', Asya'daki sularda tedbir amaçlı nükleer savaş başlıklarının konuşlandırılmasını içeren askeri bir bileşene sahip.
 


Ülkedeki yönetici sınıf ABD içindeki büyük sosyal ve ekonomik zorluklarla başa çıkmak yerine Çin karşıtı söylemlere sığınıyor. İnsanlar ABD'de istihdam durumu neden bu kadar kötü diye soruyor? Trump'ı destekleyen ya da Obama'ya özlemle bakan elitler, bunun Çin'in yüzünden olduğunu söylüyor. Kovid-19 dünyada ölüm oranının en yüksek olduğu ülke olmayı sürdüren ABD'de neden bu kadar büyük bir tahribat yarattı? Trump, "Çin yüzünden" diyor. Biden da daha yumuşak bir üslupla benzer şeyler söylüyor. ABD'de iktidarda olan sınıfın genel yönelimi, Çin'in yükselişini ABD'deki herhangi bir başarısızlığın mazereti yapmak ve Çin'i ABD'deki her sorundan sorumlu tutmak.

Trump, Obama döneminden kalma Dörtlü Güvenlik Diyaloğu örgütünü (Avustralya, Hindistan, Japonya ve ABD) Çin'e karşı kullanırken; Biden, Çin'e karşı daha geniş bir ‘'demokrasiler koalisyonu'' (Quad ve Avrupa) kurmayı vaat ediyor. ABD'deki egemen sınıfın hangi kesiminin ülkeyi yönettiğine bakılmaksızın, bu liderler başarısızlıklarının tüm sorumluluğunu Çin'e yüklemeye çalışacak. Dosyada da belirttiğimiz gibi bu alaycı ve tehlikeli bir strateji. Çünkü ABD'li seçkinler Çin'in ekonomik gelişiminin onlar için ciddi bir meydan okuma olduğunu, ancak Çin'in dünyaya hükmetmeye yönelik herhangi bir askeri veya siyasi emeli olmadığını çok iyi biliyorlar. Bununla birlikte ABD egemen sınıfı baskın gücünü korumak için korkunç bir savaşı göze almaya hazır.

1972'de Şili'de Salvador Allende'nin sosyalist hükümeti ABD'nin ölümcül baskısı altına girdiğinde şair Nicanor Parra şöyle yazmıştı:

Birleşik Devletler: Özgürlüğün bir heykel olduğu ülke.

Bir yıl sonra ABD yönetimi General Augusto Pinochet'e kışladan ayrılmasını, Allende hükümetini devirmesini ve 17 yıl sürecek bir diktatörlük kurmasını söyledi. Darbe gerçekleşmeden üç yıl önce CIA'in plan müdürü şunları yazdı:

Allende'nin bir darbeyle devrilmesi sağlam ve devam eden bir politika. Birleşik Devletler hükümetinin ve Amerika'nın rolünün saklı kalması için bu eylemlerin gizli ve güvenli bir şekilde uygulanması zorunludur.

Burada geçen "Amerika'nın rolünün saklı kalmasını" sağlama politikası, dosyada ana hatlarıyla belirttiğimiz hibrit savaş tekniklerinin bir parçası.

Cesur kadınlar ve erkekler Pinochet diktatörlüğünü devirmek için savaştı ve öldü. Aralarında, futbol oynamayı seven ve Şili Üniversitesi'nde kimya bilimleri ve eczacılık alanındaki eğitiminden zevk alan genç bir adam olan Ricardo Silva Soto gibi insanlar vardı. Diktatörlüğe karşı faaliyet yürüten Şili Komünist Partisi bünyesindeki Manuel Rodriguez Yurtsever Cephesi'ne katılmıştı. Haziran 1987'de Silva Soto ve diğerleri Arnavutluk Operasyonu'nda soğukkanlılıkla öldürüldü. Şili İnsan Hakları Komisyonu ve Vicaría de la Solidaridad, Santiago'daki Pedro Donoso Caddesi'ndeki evlerinin içinden hiçbir merminin ateşlenmediğini, militanlara yakın mesafeden ateş açıldığını tespit etti. Recoleta'da Silva Soto adında bir halk eczanesi var. 2015'te Şili devlet başkanlığı adayı olan Belediye Başkanı Daniel Jadue tarafından açıldı. Bu eczanenin kurulması, Şili Halk Eczaneleri Birliği'nin kurulmasına ve ülkedeki 94 belediyede Kovid-19'la mücadelede kilit rol oynayan bu tür kuruluşların açılmasını sağladı. Ricardo Silva Soto dünyanın nefes almasını engellemek için öldürüldü fakat adı artık dünyanın hayatta kalmasını sağlayan bir sürecin tepesinde duruyor.

6 Ocak olaylarına verilen küresel tepki ABD'nin otoritesinin büyük ölçüde çöktüğünü gösteriyor. Biden bu otoriteyi yeniden canlandırmak için hibrit savaş dahil her türlü yöntemi kullanacak. Ancak başarılı olma olasılığı düşük. Parra'nın şiiri 1972'de acı bir ironiyle yazılmıştır. Bugün beyaz ırkın üstünlüğünü savunan Trump destekli orduların kamuoyunda ortaya çıkışına ve Siyahların Hayatı Değerlidir hareketine yönelik dünya çapındaki ilgi nedeniyle, Parra'nın açıklaması gerçekliğin bir tasviri olarak görülüyor.

ABD otoritesini yeniden güçlendirecek hatırı sayılır kaynaklara sahip. Ricardo Silva Soto gibi insanlar için gelecekteki mücadeleler zor ve tehlikeli olacak. Fakat insanlığın iyiliği açısından bu mücadeleler çok önemli.



* İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

newagebd.net/article

Independent Türkçe için çeviren: Ahmet Delal Tüy

DAHA FAZLA HABER OKU