Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum: AİHM kararları doğrudan bağlayıcı değildir

“AİHM mahkemelerimizin üstünde temyiz gücüne sahip süper temyiz mahkemesi değil”

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, muhalefetin cumhurbaşkanı adayının seçimi kazanması halinde Güçlendirilmiş Palamenter Sistem taleplerinin olmayacağını öne sürdü / Fotoğraf: AA

Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili ve Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, hazırlıkları süren hukuk reformu, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, AİHM’in Selahattin Demirtaş kararı ve atanmış-seçilmiş tartışmaları gibi konularda açıklamalar yaptı.

Hürriyet muhabiri Erdinç Çelikkan’ın haberine göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gündeme getirdiği hukuk reformu konusunda çalışmaların devam ettiğini belirten Mehmet Uçum, “Aktüel reform gündeminde iki somut belgemiz var. Biri Yargı Reformu Stratejisi Belgesi. Bu belgede birçok hedef var. 2021 yasama yılı içinde buradan kaynaklı kanun teklifleri gündeme gelecektir. Bir diğer önemli belge İnsan Hakları Eylem Planı. İnsan Hakları Eylem Planı bizim aktüel reform gündemimizin diğer referans belgelerinden biri. Bu plan şu anda Adalet Bakanlığımız bünyesinde çalışılıyor” dedi.

“Parlamente sisteme dönüş söylemi aldatmaca”

Uçum, muhalefetin önerdiği  Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem tartışmaları ve Türkiye’nin yeniden Parlamenter Sistem’e dönebileceği yönündeki tartışmalar için, “Türkiye’de şu anda güçlendirilmiş parlamenter sistem tezinin öne çıkarılmasının temel sebebi Cumhur İttifakı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan karşısında daha geniş bir koalisyon oluşturma çabasıdır. Yani pozitif değil negatif bir siyasettir, daha iyi bir yönetim arayışı sebebiyle bu tez savunulmuyor” diye konuştu. 

Uçum, “Eğer bu tezi savunanların destekledikleri aday cumhurbaşkanı seçilirse bunlar Parlamenter Sisteme dönmek yerine Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini işletmek üzerine çalışırlar. Onu devam ettirirler” iddiasında bulundu.

Seçilmiş-atanmış tartışması

Muhalefetin bakanlara ‘atanmış’ demesinin asıl amacının “bürokrasi üzerinden bir vesayet üretme talebi” olduğunun savunan Uçum şunları söyledi:

Hangi cumhurbaşkanı kendi siyasi hedefleriyle farklı olan kişilerle çalışmak ister? Hangi siyasi irade kendine muhalif olan kişilerle çalışmıştır? Cumhurbaşkanının bakanlarının, başkanlarının hükümet programına bağlı kişilerden olması, bunların görevleri gereği çeşitli mecralarda cumhurbaşkanı adına konuşması, demokratik kamuoyunu bilgilendirmesi, gerektiğinde siyasi ve fikri münakaşalara girmesi, eleştirileri yanıtlaması ve eleştiri yapması seçilmiş demokratik iradeye bağlılığın bir sonucudur. Bunun aksini istemek atanmışlara bir egemenlik alanı açma çabasıdır. Atanmışları demokratik iradeyi sınırlamaya çağırmaktır. Yani eski dönemdeki gibi bürokrasi üzerinden bir vesayet üretme talebidir. Bunun da demokrasiyle bağdaşan bir yanı yoktur

“AİHM’in kararı tarihte bir ilk”

Başdanışman Uçum,  AİHM’nin verdiği Selahattin Demirtaş kararı için, “AİHM’nin son kararı Türkiye ile ilgili verdiği kararlar arasında hukuktan en fazla uzaklaştığı, siyasi yoğunluğu en fazla olan, siyasi niteliği adeta zirveye çıkan bir karar olmuştur” dedi.

AİHM kararlarının bağlayıcı olduğu hususunun yanlış anlaşıldığını öne süren Uçum şu ifadeleri kullandı:

AİHM kararları da Anayasa Mahkemesi (AYM) kararları gibi esastan bağlayıcı değildir, bunu unutmamak lazım. AİHM kararları bir konuda ihlal tespit ederse ilgili mahkeme ihlal tespit edilen dosyayı yeniden ele alır bağlayıcılığı bu kadardır. Hatırlayın geçmişte Öcalan’la ilgili yargılamada AİHM ihlal kararı verdi, mahkeme yeniden yargılama yaptı, aynı kararı verdi ve süreç tamamlandı. Bizim uluslararası sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüğümüz dosyanın yeniden ele alınmasıdır. Dosya yeniden ele alındığında mahkeme o karara uyar ya da uymaz. Bağlayıcılık yanlış anlaşılıyor ve anlatılıyor. AİHM, bizim mahkemelerimizin üstünde temyiz gücüne sahip süper temyiz mahkemesi değil. AYM’nin bile böyle bir temyiz gücü yok. 

Uçum, reform kapsamında önümüzdeki dönemde bazı isimlerin tahliye edilebileceği iddiaları içinse, “Reform meselesi bazı siyasi davalarda yargılananların o yargılama sürecindeki durumuna indirgeniyorsa bu son derece cahilce, fırsatçı ve faydacı bir yaklaşımdır. Türkiye’deki yargısal pratiklerde birkaç davadaki yargılamalar Türkiye reform gündeminin içinde en ufak bir yere bile sahip değildir. Reformun sonuçları üzerinden birçok yargılama süreci etkilenebilir. Bunlar da etkilenirse etkilenir, o mahkemelerle ilgili meseledir. Reform söylemi çıktı bazı davalarda tahliyeler olacak deniyor. Olur ya da olmaz, o mahkemelerin işidir, reform gündemiyle bir ilgisi yoktur” dedi.

“Avrupa’nın seviyesini geçeceğiz”

“Avrupa’yla aramızda olan eski ve eskimiş hukuk yeniden yapılanan ilişkilerimize yetmiyor. Elbette batıdan, AB’den vazgeçecek değiliz. Yapmamız gereken yeni ilişkilerimizin hukukunu üretmektir” diyen Mehmet Uçum, “Açıkladığınız çerçevede Türkiye, İnsan Hakları Eylem Planı ile AB kriterlerine daha mı çok yaklaşacak?” sorusuna ise, “Yeni İnsan Hakları Eylem Planında Avrupa’nın insan hakları seviyesini büyük ölçüde geçeceğiz, bırakın yaklaşmayı” yanıtını verdi.

“Çözüm süreci bitmiştir, böyle bir beklenti asla olmamalıdır”

Yeni çözüm süreci başlatılacağı yönündeki iddialar için, “Çözüm süreci bitmiştir, böyle bir beklenti asla olmamalıdır” diyen Uçum, “Asıl sorun Türkiye’de anlamlı denebilecek kitle desteğine sahip bir siyasi çevrenin yüzde yüz terör vesayeti altında olması ve buna direnmemesidir. Türkiye’de aslında tasfiye edilmesi gereken son vesayet terör vesayetidir. Terör vesayeti altında olanlar bundan kurtulmak için bir süreç yönetmek istiyorlarsa Türkiye’deki bütün demokratik güçler onlara bu desteği verir” diye konuştu.

Parti kapatma

Uçum, HDP’nin kapatılması tartışmaları içinse şu değerlendirmeleri yaptı:

Her zaman nihayetinde hukuk neyi gerektiriyorsa o olur. Ancak kesin olan şu ki Türkiye terör vesayetine sonuna kadar artık katlanamaz. Parti kapatma konusunda işin demokrasiyi ilgilendiren başka kısmı var. Hukuki süreçler işi hangi noktaya götürürse götürür. Ancak Türkiye hem de Meclis’te terör vesayetinin bu kadar etkili, güçlü olduğu bir pozisyonu uzun süre kabullenmez. O yüzden belli siyasi mecraların bu terör vesayetine karşı açıkça tavır alıp bu vesayetten kurtulmaları ve terörle mücadeleye samimiyetle destek vermesi gerekir. Ancak bunu yaptıktan ve Türkiye’yi korumayı öncelik haline getirdikten sonra demokratik siyasetin meşru parçası olabilirler ve demokratik süreçlerde yol alma imkanı olur.

Uçum, reformlar kapsamında Meclis içtüzüğü değişikliği ve sosyal medya konusunda düzenlemelerin de gündeme geleceğini belirterek, “Elektronik demokrasi konusunda da kafa yormak lazım. Bunlara ilişkin birçok hazırlık çalışması da var” dedi.

 

Hürriyet

DAHA FAZLA HABER OKU