Hizbullah ile anlaşanları anlamakta neden zorlanıyoruz?

Genel olarak Lübnan'ın durumu giderek mezhep merkezli bir yapıya bürünüyor. Silahın artan rolü ile devletin küçülen rolü bunun temelinde yer alıyor

Fotoğraf: AA

Özgür Yurtsever Hareketi (ÖYH) lideri Cibran Basil'e yönelik son ABD yaptırımları, ÖYH ile müttefiki Hizbullah arasında bir çatlak oluşturabilir. Bu çatlak da genişlemeye elverişli.

Bu, hem Hizbullah'ın veya ÖYH'nin muhalifi olan hem de olmayan bazı Lübnanlı gözlemcilerin hemfikir olduğu bir sonuçtur.

Dahası, ABD yaptırımlarının gerçekten de bu şekilde sonuçlanması, Lübnan siyasi yaşamında halen gizli ve sessiz kalınmış daha önemli bir gerçeğin ortaya çıkışını da hızlandıracaktır.

Bugüne kadar hakkında sessiz kalınan bu nokta, tam olarak, Hizbullah ile anlaşmanın zorluğudur. ÖYH 2006-2020 arasında bu gerçeği kamufle eden büyük bir istisna oluşturdu.

Böylece bir yandan Hizbullah'a bir “Hristiyan örtüsü” sağladı, diğer yandan Refik Hariri suikastından kaynaklanan boğucu izolasyonundan kurtardı.

ABD yaptırımları, bu uzlaşının bir istisna olduğunu gösterdi ve kurala göre hareket etmenin kapısını araladı.

Peki, neden?

Lübnan'da çok sayıda mezhep merkezli, ama az sayıda dini parti vardır. Hizbullah hem dini hem de mezhep merkezli tek partidir.

Bu, onu kendi içine kapanık ve bununla yetinen, hatta böbürlenen bir parti yapıyor. Böyle bir yapı ile müttefik olmak, prensipte, her zaman zordur.

Dahası, başka nedenlerle müttefikini zor durumda da bırakır. Bu nedenlerden biri de onunla ittifakın, prensipte Lübnan'ın mezhep kriterlerine göre, müttefik partinin kendi mezhebini temsil etme kabiliyetini zayıflatmasıdır.

Avn ve ÖYH, Hizbullah ile ilişkileri nedeniyle boğazlarına kadar batmış bir durumdalar. Nitekim Beyrut Limanı'ndaki patlamadan sonra bocalayan açıklamaları inkara dönüştü.

Diğer yandan, eski bir generalin tesis etmiş olduğu bir parti nasıl ulusal ordunun kendisinden daha güçlü bir orduya sahip bir parti ile ittifak yapabilir?

Silahı varlığının gerekçesi, kimi zaman İsrail ile kimi zaman da Suriye'de sürekli bir savaş içinde olduğunu gizlemeyen, ne zaman ve nerede savaşacağına sadece kendisinin karar verebileceğini söylemekten kaçınmayan, üstelik tamamen İran'a bağlı olduğunu inkar etmeyen bir örgüt ile nasıl müttefik olabilir?

Avn ve akımı, son zamanlarda Trump yönetiminin baskısı, kararları ve son olarak yaptırımları nedeniyle daha da zor durumdalar.

Politikalarında, geleneksel olarak Hristiyanlar için çok şey ifade eden "Batı'ya açılma" ile Hizbullah'la ittifak bir yana varlığını kabul etmeyi birleştirmeleri çok zor bir hale geldi.

Yükseliş zamanlarında mümkün olan, düşüş ve gerileme zamanlarında artık mümkün değildir.

Her ne kadar Şii Emel Hareketi'nin durumu bir dereceye kadar farklılık gösterse de özünde aynıdır. Emel Hareket'i adam kayırmacılık ve menfaatlere dayanan, ünü yolsuzlukla gölgelenen geleneksel Lübnan siyasetinin bir parçasıdır.

Hizbullah ile ittifakı ise onu sınırlayarak hareketlerini kısıtlıyor. İran'a bağlılığı, ideolojisi ve silahının üstünlüğü, Emel Hareketi'nin esnek ve pragmatik olarak tanımlanan doğası ve işlevi ile çatışıyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)


Hatırlatmak gerekirse; Hizbullah ile Emel Hareketi arasında 1980'li yılların sonunda yaşanan çatışmalar, Lübnan İç Savaşı'nın (1975-1990) en kanlı ve şiddetli çatışmalarındandı.

Kendisini durdurmak ve iki tarafı barıştırmak için Suriye ve İran müdahalesini gerektirmişti. Kuşkusuz duygular buharlaşıp yok olmadı. Aralarındaki ittifakın sürmesini sağlayan büyük olasılıkla korkudur.


Hizbullah'ın dağınık Sünni ve Dürzi partilerini silahlandırdığı ve finanse ettiği doğruysa, aynı ölçüde zor bir durumda bıraktığı da doğrudur.

Onun yardımını alanlar, kendi dini grupları içinde ikincil bir rol, Sünniler ile Dürziler arasında Hizbullah'ın eklentileri olmakla yetinmeyi kabul etmeliler. Bu da Sünni ve Dürziler için çekici ve cazip değildir.

Bu noktada iki gözleme daha yer vermeliyiz. Genel olarak Lübnan'ın durumu giderek mezhep merkezli bir yapıya bürünüyor. Silahın artan rolü ile devletin küçülen rolü bunun temelinde yer alıyor.

Ancak bu artan mezhepselleşme ile birlikte Hizbullah'ın müttefiklerinin karşı karşıya oldukları zorluklar da artacaktır. Özellikle de asgari düzeyde de olsa mezhepçi görünmeye çalıştıklarında.


Dahası, mezhep önderliklerinin kendi mezhepleri içinde karşılaştıkları çekince ve itirazların çoğu onlardan "Hizbullah"a karşı daha radikal ve katı bir tavır benimsemelerini talep ediyor.

Bu, Avncı akım dahil Hristiyanlar kadar Hariri liderliğindeki Sünniler için de geçerli. Ancak nasıl ki Hizbullah'ın Hristiyan, Sünni ve Dürzi müttefikleri, boğucu bir mezhep kompozisyonu ışığında, destekçilerinin karşısına daha az mezhepçi bir tutumla çıkmak zorundalar ise, komünistler de öyle olmak zorundalar.

Şimdi onların katillerine katil denmiyor. Direnişteki, devrimdeki ve diğer her şeydeki rolleri otosansüre tabi ve Hizbullah'ın onayladığı veya onaylamadığı ile uyumlu olmalıdır.

Bütün bunlardan, Hizbullah önderliğinde kurulması olası tek ulusal cephenin, Komünistlerin Doğu Avrupa'da veya Baasçıların Irak ve Suriye'de kurdukları türden olduğu sonucu çıkıyor. Ama  Lübnan her şeye rağmen henüz bu noktaya gelmedi.

Gelebilir mi? Kim bilir...

Bir istisna olmak ve kuralı bozmakta diretmek böyle bir şeye yol açabilir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU