Yılmaz Vural: Türkiye'de futbol şekilden ibaret, içi boş, bizi aldatıyorlar

Türkiye'de 29 farklı takımda görev alan Yılmaz Vural, Türk futbolunun sorunlarını Independent Türkçe'ye değerlendirdi

Yılmaz Vural / Fotoğraf: AA

Yılmaz Vural, Türkiye'nin en renkli spor insanlarının belki de en başında geliyor. 

"Teknik direktör" denildiğinde ilk akıllara gelen birkaç isimden biri olan Vural, şimdiye kadar 29 takımı çalıştırdı.

Vural, geçen sezon TFF 1. Lig'de Akhisarspor'un teknik patronluğunu yaptı. 

Sezonu 4. sırada bitirerek play-off'lara katılan Yılmaz Vural'ın öğrencileri, Fatih Karagümrük ile oynadıkları maçlardan 3-3 ve 1-0'lık skorlarla ayrılarak Süper Lig'in kapısından döndü.

Teknik direktör Yılmaz Vural, Türk futbolunu Independent Türkçe'ye değerlendirdi.

Türkiye'deki futbolun en büyük probleminin "yöneticilik sorunu" olduğunu savunan deneyimli teknik adam şöyle konuştu:

Futbol Türkiye'de ne ifade ediyor, neden yapılıyor? Buna cevap bulmak lazım. Bu hiyerarşi içerisinde teknik direktörün yeri ne? Eğitiminden tutun da oyuncular ve yöneticilerin bakışına kadar sosyolojik bir tabanı var bu işin. Türkiye'de yönetme konusu çok farklı amaçlar taşıyor. Ya siyasi ya ticari. Sportif bir amaç taşımıyor. 

"Teknik direktör belirlemede siyasilerin önerileri de etkili"

Türkiye'de kulüp yöneticisinin başarısının teknik direktörün başarısıyla ölçüldüğünü dile getiren Vural, teknik adam seçimlerinin de tavsiye, aracı vasıtası ya da siyasilerin de önerileriyle gerçekleştiğini belirterek, "Bu durumda yapılan işe sabırsız bakılıyor ve başarısızlıklar hemen değerlendiriliyor" dedi.

"Teknik direktör yetiştiremiyoruz"

Vural, Türkiye'de teknik direktör yetiştirilememesinin de önemli sorunlardan biri olduğunu söyledi:

Yarışma ligimiz Süper Lig. Her konuda artık kendini tamamlamış ve tamamlamaya yakın insanların yarışacağı bir lig burası. Bir gösteri ligi. Dünyanın her yerinde böyle. Örneğin Birleşik Krallık'ta oyuncudan çok teknik direktörün bir ekonomik değeri var. Orada antrenörlük yapmak kolay, çünkü kabullenilmiş bir şey var. Antrenörün kararlarına herkes saygı duyuyor. Orada bir teknik direktör getirirseniz, götürene kadar araya girmezsiniz. Türkiye'de antrenörü getirirsiniz, başarısızlık varsa çabucak araya girme ihtiyacı hissedersiniz.

Türkiye'de gelişimini tamamlamamış birçok antrenör olduğunu ve bunların yarışma liginde boy gösterdiğini aktaran Vural, "Oyuncu bu gayriciddi durumlardan etkilenir ve teknik direktöre ciddiyetle baktığı bir kurum olduğu için bu yapılan yanlışlar onun gözünde hocasını küçültür. Orada bir otorite oluşturamazsınız" şeklinde konuştu.

"Türkiye'de teknik direktörün bilgisini ölçecek bir kurum yok"

Teknik direktörün ne bilip bilmediğini Türkiye'de ölçecek bir kurum olmadığına değinen Vural, "Türkiye'de antrenör eğitiminde yetersizlik var. Bunların başında antrenman bilgisi yetersizliği var ama bu bilgiyi verebilecek üniversiteler de dahil bir kurum yok. Avrupalı bu konuda araştırmalar yapıyor. Konuyu laboratuvara sokmuş ve sana o bilgiyi vermiyor. Türkiye, bu konuda hep geride kalacak, yetişemeyecek" ifadelerini kullandı.

Türkiye'deki futbol ekonomisinin büyük olduğunu kaydeden deneyimli çalıştırıcı, sözlerini şöyle sürdürdü:

Paramız var. Türkiye'de dinamizm de var. 7-18 yaş aralığında okullara giden 18 milyon çocuğumuz var. Futbol bu kadar zor bir şey değil ki, herkes oynar bunu. Tabi yeteneğiniz de varsa o zaman bambaşka bir şey oluyorsunuz. Bugün Avrupa'nın en iyi statları Türkiye'de yapıldı. Bakın bunların hepsi üst ama altyapı ile ilgili hiçbir çalışma yok. Eğitilmiş bir oyuncuyu yukarı getirip yarıştıramıyorsunuz. Bir yerlere gelenler hep Allah vergisi yeteneğiyle geliyor. Bu iş insanlarla yapılıyor. Karakter yetiştirmeniz lazım. Önce insanlığı öğreteceksiniz ondan sonra iş gelir. Bu insanlar eğitilmiş olarak yukarıya gelmiyor. Geldiği zaman da adapte olamıyor. Bu çok önemli ve sosyolojik bir problem. Bu işçi sınıfının oyunudur. Türkiye'deki işçi sınıfının eğitilmesi, yetiştirilmesi, maddeye bakışını değiştirmemiz gerekiyor. Ünlü bir oyuncu olduğu zaman sınıf atlatıyorsunuz ona ama pedagojik olarak bu sınıfın insanı yapamıyorsunuz. Problemli insanlarla bu işi yapıyorsunuz. Bütün bunlar bir eksiklik.

 

Yılmaz Vural - AA4.jpg
Yılmaz Vural, geçen sezon çalıştırdığı Akhisarspor ile Süper Lig'in kapısından döndü / Fotoğraf: AA

 

"Türkiye'de futbol yönetiminde kimin etkili olduğu sorusunu kimse cevaplayamıyor. Balık baştan kokar" diyen Yılmaz Vural, şu eleştiriyi yaptı:

Federasyon mu, kulüpler mi siyaset mi? TFF 1990'da özerk yapıya kavuştu ama hala siyasetten önemli destek bekliyor. Sıkışıyor 'Parayı veremedim beni affedin','Lütfen Kulüpler Yasası çıkarın. Biz kendimizi idare edemiyoruz' diyerek hep siyasetten destek bekliyor. İyi de biz siyasetten kurtulmak için bu özerkliği istedik. Şimdi niye siyasete gidip 'Bize yasa çıkarın' diyorsunuz. UEFA'nın, FIFA'nın ya da özerk olan TFF'nin kurallarıyla yönetemiyor musunuz? Yapamıyorlar. Çünkü hep taraflı yöneticiler geliyor oraya. Şenez Erzik, Hasan Polat gibi futbolun içinden gelenler dışında hep iş adamları yönetime geliyor. Futbol yönetimi, özel bilgi ister. Sizin Türkiye'de veya dünyada ünlü bir iş adamı olmanız, futbol yönetmeniz için yeterli değildir.

TFF seçimlerindeki delegasyon sisteminin de yanlış olduğunu, bu uygulamayla futbolun idare edilemeyeceğini savunan Vural, şunları kaydetti:

Kulüplerin inisiyatifinde bir delegasyon var. Futbolun tüm değerleri bu işin içine katılmıyor. Medya, oyuncu, antrenör bu seçimlere katılmıyor. Süper Lig kulüplerinin 7 oyu var, şampiyonların 8, TFF 1. Lig takımlarının 2 oyu var. Süper Lig kulüpleri isteseler, aşağıdan da iki takımı yanlarına alsalar 4 sene için seçtikleri federasyon başkanını 1 yıl sonra değiştirebilirler. Baştan aşağı sorunlar yaşıyoruz. Her şeyimiz var, statlarımız güzel, formalar güzel, toplar güzel. Türkiye'de şekil olarak futbol diye bir terim var ama içi boş, aldatıyor bizi.

"En suçsuzlar suçlu görünüyor"

"Türkiye'de 100 yaşını aşmış kulüplerin milyonlarca euro borcu var. Bu durum tamamen bilgisizlikle yönetildiklerini gösterir" diyen Vural, "Kuralsızlık ve denetimsizlikle o kadar serbest bırakılmışlar ki istedikleri atı koşturuyorlar ve birbirlerine çok kötü miras devrediyorlar" yorumunu yaptı.

Mevcut şartlarda Türk futbolunun geldiği noktanın yadırganamayacağını dile getiren deneyimli teknik adam, "İşin en kolay tarafı, tüm başarısızlıkta sahadaki insanlara yönelmek. Başta antrenöre sonra sahadaki oyuncuya. Çünkü saha, tüm doğruların uygulandığı yerdir. İdari, ekonomik ve teknik doğruların uygulandığı yer sahadır. Orada nokta koyulur. İşi oraya idari, teknik ve ekonomik boyutta getiremiyoruz. Suçlamaya gelince antrenör ve oyuncu suçlanıyor. En suçsuzlar suçlu görünüyor" sözleriyle Türkiye'deki başarısızlığın nedenlerini anlattı.

"Siyasetin futboldan elini çekmesi lazım"

Türkiye'nin potansiyeliyle sorunları çözebileceğini ancak bunun için mentalitenin değiştirilerek vizyon kazanılması gerektiğini vurgulayan Yılmaz Vural şu ifadeleri kullandı:

Bir de siyasetin bu işten elini çekmesi lazım. Bakın Türkiye'de hep belediye kulüpleri vardır. Belediye kulübü demek siyaset demek. Bugün siyaset kimi işaret ediyorsa TFF Başkanı o oluyor ve karşısına bir aday dahi çıkmıyor. Bu da futbol kendini idare edemiyor demektir. Ama siyasete sorsan, 'Ben yokum bu işin içinde' diyor. Kulüplere sorsan 'Biz değil federasyon idare ediyor' diyor. Federasyona sorsan 'Neyi ben idare ediyorum, hiç karar alamıyorum ki. Beni yönetiyorlar' diyor. Herkesin topu birbirine attığı, kimsenin sorumluluk almadığı bir sistem bu. Türkiye'de futbol çok kötü kullanılıyor. Çok farklı amaçlarla kullanılıyor. Aklın yolu bir. Türkiye böyle devam ederse, bu yarışta hiçbir zaman önde olamayacak.

 

Yılmaz Vural - AA1.jpg
Vural, Türkiye'nin 29 farklı kulübünde görev alarak ulaşılması güç bir rekora imza attı / Fotoğraf: AA

 

"Düşünebiliyor musunuz bir ülke 18 milyon gencinin içinden sahaya 11 oyuncu çıkaramıyor"

"Yazık gençliğe! Düşünebiliyor musunuz bir ülke, 18 milyon gencinin içinden sahaya 11 oyuncu çıkaramıyor. Bu çok büyük bir ayıptır" diyen Vural, yabancı oyuncuya sınır konulmamasını ama futbolcu yetiştirmek için de bir mecburiyet ortaya çıkarılması gerektiğini söyledi:

Bu kadar yabancı oyuncunun burada olması, onların suçu değil. Ben profesyonel bir antrenörüm, takımların kadrosunu ezbere sayamıyorum. Çok değişken bir yapı var. Çok fazla dışarıdan destek alarak bu işi götürme isteği var. Bu da kısa vadede bir şeyler yapılmak isteniyor demektir. Hazıra konmak demektir. Oyuncu yetiştirmeden, kendi kaynağını kullanmadan bu iş yapılır mı? Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir mantık yok. Yabancı sınırı olsun demiyorum. Yabancı sınırına karşıyım. Avrupa bu sınırı kaldırmışsa biz niye koyuyoruz. Sınır koymayalım tamam ama oyuncu yetiştirecek bir mecburiyet de ortaya koyalım.

Oyuncu yetiştirme konusunda Türkiye'nin oldukça zayıf olduğunu, bu konuda tesis, yetiştirici ve eğiticilerin yetersiz kaldığını dile getiren Vural, "UEFA ve FIFA'daki dosyalar kabarmış duruyor yani. Hiçbir ödeme yapamıyorsunuz adamlara. Puan silmeler, yasaklar, Şampiyonlar Ligi'ne katılamama tehditleri... Böyle bir lig olmaz, sonucunda iflas eder. Taşıma suyla değirmen dönmez. Tabi ki yabancı olsun, çünkü hedefinin Şampiyonlar Ligi olması lazım. Çünkü para orada var. Barcelona, Real Madrid, Manchester United gibi takımlar boşuna büyümedi" şeklinde görüş belirtti.

 

Yılmaz Vural - AA5.jpg
2017'de Göztepe'yi Süper Lig'e çıkarmayı başaran Yılmaz Vural, İzmir ekibinin 14 yıllık hasretini sona erdirmişti / Fotoğraf: AA

 

"İdareciler vizyonlu düşünmüyor"

Şampiyonlar Ligi şampiyonunun elde ettiği astronomik ücrete örnek veren Vural, kulüplerin böyle paralar kazanması durumunda iyi oyuncular getirebileceğinin altını çizerek, şunları söyledi:

Türkiye Ligi'ndeki gelirlerle bu olmaz. Buraya göre oyuncu almak zorundasınız, buraya göre bir potansiyel oluşturmak zorundasınız. İdareciler, bu kadar vizyonlu düşünmüyor. Nihai hedeflerinin bu olması gerektiğini düşünecek yapıda değiller. Bu lig hayal kurmalı, 'Benim hedefim bu' demeli. Bakıyorsunuz 5 milyon euroya Galatasaray oyuncu alıyor. Avrupa'da takımlar bu paraları net olarak vermiyor. Siz, o oyuncular olduğu halde tur atlayamadan elenebiliyorsunuz. O zaman bu paraları Türkiye'de oynamak için mi veriyorsunuz?

Yılmaz Vural, "Bu yanlışların düzeltilebilmesi için bir çaba görüyor musunuz" sorusuna şu yanıtı verdi:

Hayır, görmüyorum. Bu işi kim yönetiyorsa, kim Türk futbolunun idaresinde etkinse, o arkadaşlarımızın böyle bir niyeti yok. Bu durumdan çok memnun gözüküyorlar. Dolayısıyla bu mantıkla hiçbir şey olmaz. Bu konuda dünyada benim kadar farklı takım çalıştırmış ikinci bir antrenör yok. 29 farklı takımda antrenörlük yaptım. En fazla resmi maç yönetmiş ikinci antrenörüm. Ülkemin 7 coğrafi bölgesinde ikişer, üçer kez bulundum. Türkiye'nin genelinde oyuncu yetiştirmede ne durumdalar, tesisleşme, altyapı, yerel medya, taraftarın bakış açısı ve yönetici anlayışını cevaplayabilecek ender insanlardan birisiyim. Bunu yaparken yalnız Türkiye'de değil, 40 yıldan beri Avrupa'da yaşıyorum, Alman vatandaşlığım var, bütün eğitimlerimi aldım. Dünyanın en iyi spor akademisini bitirdim. Almanya'da en iyi antrenörlük kurslarını aldım. Avrupa'da ne oluyor, burada ne oluyor kıyaslamasını yapma becerisine de sahibim. O insanların kültürünü, işe bakış açısını çok iyi bilen birisiyim. Türkiye'de olduğunuz zaman tek tip bakıyor, kendi ülkenizin yargılarıyla değerlendiriyorsunuz. Türkiye'ye geldiğim günden beri bunu anlatmaya çalışıyorum. Gelirken bana dediler ki, 'Hoca, bak bu kadar şey öğrendin ama orada seni anlayacak yönetici, oyuncu, bu bilgiyi verebileceğin bir ortam bulamayabilirsin'. Bilim bile Türkiye'nin kendi pratiğine uymak durumunda kalıyor ki o zaman da bilimlikten çıkıyor.

 

Yılmaz Vural - AA3.jpg

Yılmaz Vural, 1987'de Malatyaspor ile teknik direktörlük kariyerine başladı / Fotoğraf: AA 

 

Fatih Terim'e verilen Türkiye Futbol Direktörlüğü görevi gibi bir yetkinin kendisine verilmesi ve alacağı kararların tam uygulanması durumunda bu sorunların kısaca aşılabileceğini savunan Yılmaz Vural, şu değerlendirmeyi yaptı:

Çünkü potansiyel var. Yeniden bir şey oluşturmak zorunda değilsiniz. Olanı iyi organize etmeniz gerekiyor. Bu ülke gençliği bir gün bu yönetenlere soracaklar 'Dünyanın en lokum mesleğini niye yabancılara veriyorsun, ayıp değil mi' diye. Ama hala ısrarla oraya doğru yöneliyoruz. İçimizden birilerini çıkarma gibi bir eğilimimiz yok. Kötü olan bu. Çünkü herkes palyatif çözümlerle kısa vadede bir iş istiyor. 'Aman önümüzü kapatmayın', 'Çocuk yetiştirmekle mi uğraşacağız? Alırım dışarıdan' peki gerekçeleri ne? Türk oyuncusu pahalı! Niye pahalı? E yetiştirmiyorsun, yok! Kendiniz yapıyorsunuz bunu. Kulüpten bir oyuncu transfer edeceği zaman 10 milyon euro istiyor! Kusura bakma 10 milyon euroya bu ülkede yetişmiş kaç oyuncu var da benden 10 milyon euro istiyorsun. Hem kendileri yapıyorlar hem de kendileri şikayet ediyorlar.

Yılmaz Vural'a, "Bizde neden eski sporcular ya da teknik adamlar kulüp veya federasyon yönetimlerine talip olmuyor" sorusunu sordum.

Deneyimli teknik adamın cevabı şöyle oldu:

Yönetime girmeniz için paranız olması lazım. Sizi oraya laf söyleyin diye almıyorlar ki, para almak için alıyorlar. Türkiye'de yönetici olmak, para vermek demek. Sabah kapıyı açıyorsun para, oyuncunun ödemesi geldi, para, para, para... Çünkü çok borçlular. Benim bilgim paradan daha değerli ama bunu kimse almıyor ki. Herkes bakıyor iş adamları alıyor, niye? E adam zaten işinden parasını kazanıyor, onunla idare ediyor. Benim böyle bir gelirim yok ki. Paralı kulüp ya da federasyon başkanı lazım. O yüzden kimse talip olmuyor. Hele kulüplerde bu işlerde para almaya kalksanız 'Eyvah, Kulübün paralarını alıyor' derler.

İş adamlarının bu durumu iyi kullandıklarını öne süren Vural, sözlerini şöyle noktaladı:

Oradan bir kimlik alıyorlar, onunla bir sürü iş yapıyorlar. Ülkenin Cumhurbaşkanı ile oturup konuşabiliyorlar. Onlar için bu, paradan önemli. Bizim öyle bir durumumuz yok ki. Bir belediye başkanı veya siyasette bir bakan olmak gibi bir niyetimiz yok. Biz futbola hizmet etmek istiyoruz. Yüksek potansiyeli olan bir ülkeyiz. Bu iş düzeltilmek isteniyorsa düzeltilir. Ama maalesef dediğimiz tarzda geliştirme anlamı taşımıyoruz. Futbol, toplum psikolojisini dengeleyen çok önemli sosyal bir olaydır. Bu nedenle hiçbir zaman spor olarak düşünülmedi. Bunu yapabilmek için de çok yetenekli ve eğitilmiş insanların yönetmeye aday olması lazım. Yoksa iş adamı, fabrikatör ama futbol yöneticisi ve sahibi oluyor. Ben 40 senemi vermişim bir oy kullanma hakkım yok. Ama futbolla hiç alakası olmayan bir meslek branşından gelip orada yönetici olmuş diye futbolun geleceğiyle ilgili oy kullanma hakkına sahip oluyor. Böyle bir şey yok! Maalesef bu da kimseyi rahatsız etmiyor, kimse konuşmuyor...

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU