Baas Partisi'ni Irak ve Suriye’deki yoldaşları yok etti

Irak, Ürdün, Lübnan, Sudan ve bazı Arap ülkelerindeki Baas Partisi kalıntıları elbette Arap Sosyalist Baas Partisi'nin hala iyi durumda olduğunu ve kuruluşundan bugüne atlattığı birçokları gibi bu tökezleme dönemini de atlatacağını öne sürüyorlar

Mişel Eflak ve Saddam Hüseyin, 1988 / Fotoğraf: Wikipedia

Geçen pazartesi günü 17 yıldır devam eden bir takipten sonra, 30 Aralık 2006'da idam edilen eski Irak devlet başkanı Saddam Hüseyin'in sağ kolu İzzet İbrahim ed-Duri'nin öldüğü açıklandı.

Bazıları, bu saklanma evresini Nakşibendi tarikatının yanında gizlenerek geçirdiği Kürdistan bölgesinde öldüğünü söylerken bazıları da bunun hiçbir şekilde söz konusu olamayacağını ve muhtemelen Sudan'da öldüğünü belirtiyorlar.

Duri'nin ölümünün, görünüşe göre bugüne kadar sağlam kalmış olan Sudan'daki Baas Partisi örgütü tarafından duyurulmasını da buna kanıt gösteriyorlar.


Irak, Ürdün, Lübnan, Sudan ve diğer bazı Arap ülkelerindeki Baas Partisi kalıntıları elbette Arap Sosyalist Baas Partisi'nin hala iyi durumda olduğunu ve 7 Nisan 1947'de Şam'da kuruluşundan bugüne atlattığı birçokları gibi bu tökezleme dönemini de atlatacağını öne sürüyorlar.

Irak ve Suriye'yi yöneten, bazı Arap ülkelerinde de ana siyasi güçlerden birini teşkil eden bu partinin ilk kurucularının, Mişel Eflak, Salah Bitar ve İskenderun Livası'ndan (Sancağı) olduğu için Livai lakaplı Zeki el-Arsuzi'nin yanı sıra bazı Iraklı şahsiyetler olduğu biliniyor.

Baas Partisi'nin kuruluşundan bahsetmişken, Erkem el-Horani'nin kurmuş olduğu Sosyalist Parti'nin daha en başından yani 1949'da bu partiyle birleştiğine, ancak daha sonra geç bir dönemde, Suriye muhalefeti içinde kendi yolunu çizmek ve siyasi ittifaklar kurmak için ondan ayrıldığına da atıfta bulunmalıyız.

Irak kolu, Şam'da Baas Partisi'nin çekirdeğinin oluşturulmasından sonra tesis edildi; ama 8 Şubat 1963'teki darbesi ile ilk Baas kökenli askeri darbeyi o gerçekleştirdi.

Bu darbe girişiminin başarısız olmasından sonra 17 Temmuz 1968'de ikinci darbe girişiminde bulundu. Darbenin sembol isimleri Abdulhalık es-Samarrai, Hasan el-Bekr, elbette Saddam Hüseyin, Sadun Şakir, Ali Salih el-Sadi, Talib Şebib ve Hazım Cevad idi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)


Irak kolu, bir parti olarak 7 Nisan 1947'deki kurucu konferans ve toplantıya katılmayıp ilk darbe girişiminde başarısız olsa da, tüm Arap dünyasından Baasçıları cezp etmeyi kesinlikle başardı.

Özellikle de Suriye kolunun, iç askeri darbeler dizisiyle somutlaşan iç çatlaklara maruz kalmasından sonra.

Bu askeri darbelerin en ünlüsü hatta Baas mensuplarına göre en kötüsü, 23 Şubat 1966'da gerçekleşen darbeydi.

Bu darbeye giden süreci şu şekilde özetleyebiliriz; 22 Şubat 1958'de kurulan Mısır-Suriye Birliği (Birleşik Arap Cumhuriyeti) müzakereleri sırasında dönemin Mısır devlet başkanı Cemal Abdunnasır'ın öne sürdüğü şartlardan biri de Suriye'deki Baas Partisi'nin kendisini feshetmesiydi.

Suriye halkı ve ulusal akımlarının birliğin gerçekleşmesi için uyguladıkları baskı altında Suriye Baas Partisi bu adımı atmak zorunda kaldı.

Bunun üzerine ordu içindeki Baasçı üst düzey subaylar gizli bir askeri komite kurdular. Komite; Muhammed Umran, Salah Cedid, Hafız Esad, Abdulkerim el-Cundi ve Ahmed el-Mir'den oluşuyordu.

Söz konusu komite, 8 Mart 1963'de Abdulkerim el-Nahlavi liderliğinde Mısır ile birlikten ayrılarak Birleşik Arap Cumhuriyeti'nin yıkılmasına neden olan rejime karşı bir darbe düzenledi.


Bilindiği gibi Suriye'nin yaşadığı ve bugün yaşamaya devam ettiği bütün trajik olaylar, bu komitenin darbeden sonra kendi içinde yaşadığı çatışmaların ürünüdür.

8 Mart 1963 darbesinden sonra çok geçmeden Baas Parti'nin kendi içinde solcular ile sağcılar, yani Emin Hafız grubu ile Salah Cedid grubu adı verilen iki grup arasındaki çatışmalar şiddetlendi.

Bunun sonucunda, Şubat 1968 yılında solcu kanat, partinin kurucularının sembol isimlerini oluşturduğu sağcı kanata karşı darbe yaptı.

Bunlar arasında yukarıda da saydığımız gibi Mişel Eflak, Salah Bitar, Zeki el-Arsuzi'nin yanı sıra Ürdün'den Munif el-Rezzaz ile diğer Arap ülkelerinden şahsiyetler vardı.

Bu nedenle Irak kolu, solcu kanatın gerçekleştirdiği darbenin hedef aldığı sağcı "ulusal liderliğin" tarafını tuttu ve böylece, Baas Partisi'nin Irak ile Suriye kolları adeta birbirlerine düşman oldular.

Aralarında Arapların Cahiliye döneminde uzun bir süre devam eden Dahis ve Gabra Savaşları'na benzer savaşlara ve çatışmalara şahit oldular.


Daha sonra Suriye'de, Hafız Esad 1970'te bilindik darbesini gerçekleştirdi.

Bu darbenin hedefinde, başta Salah Cedid olmak üzere, Yusuf Züveyyin, Muhammed Eid Aşşavi, Nureddin el-Atasi gibi Suriyelilerin yanı sıra, partinin merkez komitesinde bulunan Ürdünlü Dafi el-Jamani ve Hakem el-Fayez ve birkaç Lübnanlı ve Iraklı isimlerden oluşan solcu yoldaşları vardı.

Hafız Esad'ın darbesi, Baasçılar ile hepsi olmasa da Suriye halkının çoğunda, Sosyalist Arap Baas Partisi'nin (Suriye kolu) sona erdiği kanaatini pekiştirdi.

1949'daki ilk darbeden 1970'teki bu son darbeye kadar peş peşe askeri darbelere şahit olan Suriye'nin, bugüne kadar, özellikle de baba Esad'ın ölümü ve şu anda fiili olarak sadece başkent Şam ile bazı bölgeleri kontrol eden oğul Esad'ın yerine geçmesinden sonra yaşadığı tüm bölünmelerin ve trajedilerin bu darbenin ürünü olduğu inancı güçlendi.


İşte şimdi paramparça olan Suriye'nin başına bunlar geldi. Bunun sonucunda, Erdoğan Türkiyesi büyük bir bölümünü kontrol ederken, başkent Şam da Seyyide Zeynep türbesini korumak bahanesiyle İranlıların işgali altında.

Rejim fiili olarak Rusların kontrolünde ve Suriye'nin Akdeniz kıyıları onların kıyısı oldu. Vladimir Putin'in "Aşçısı", Emevilerin başkentinde karar sahibi, son sözü söyleyen kişi haline geldi.

Sünni Suriyelilerin çoğunun kaderi; ya toprağın altındaki yeni geniş toplu mezarlar ya da mültecilik, Avrupa ve Batı'ya giden karmaşık yollarda kaybolmak oldu.


Harun Reşid'in ve Vezir İbnul Alkemi'nin Moğollarla iş birliği yaparak yıkılmasını sağladığı Abbasilerin Bağdatı'na gelince, Velayet-i Fakih devletine bağlı yeni İbnul Alkemler, onu ve büyük Irak'ın tamamını kontrol etmeye başladılar.

Irak halkı dünyanın dört bir yanına dağıldı. Mezhepçi sürüler Irak'ta istedikleri gibi öldürebilir hale geldiler.

Yeni Osmanlı ordusunun birlikleri Kürdistan (Irak) bölgesinin bazı bölümlerini kontrol eder oldu. Bu Arap ülkesinin sınırları ve egemenliği her çeşit güçler tarafından ihlal edilmeye başladı.


Acılarla dolu bu olayları anlatmaya devam edip, Libya'da (Libya Sosyalist Halk Cemahiriyesi) olan bitenlere, Tunus ve Yemen'in yaşadıklarına da değinelim mi?

İlk Müslüman ve Araplara karşı davranışlarından ötürü Arapların kalbinde büyük bir saygı ve değere sahip Habeşistanlı (Etiyopya) kardeşlerimizin neden Sudanlı ve Mısırlı kardeşlerinin sularını kesmeye çalıştıklarını sorgulayalım mı?

Mısır ve Sudan halkının güvenlikleriyle oynamaya çalışan taraflar olduğuna şüphe yok. Aynı şekilde Arapların ve bu iki Arap ülkesinin ulusal güvenliklerini hedef alan tarafları finanse eden sözde Arap taraflar olduğu da kesin.

Daha ne söyleyebiliriz? Bir zamanlar, Baas Partisi'nin mottosu "Ebedi mesaj sahibi, birleşik Arap ümmeti" gibi olan bu ümmetin çocukları, anavatanlarında yerlerinden edilmiş ve dünyanın dört bir yanına dağılmış Filistinlilerin yaşadıkları bölünmeden razılar mı?

İranlıların, Türklerin, kendisinden muzdarip bazı kesimlerin "ne Müslüman ne kardeş" olarak niteledikleri Müslüman Kardeşlerin istedikleri gibi yönettikleri İhvancı Hamas'ın Filistinlilerin kaderleriyle oynaması ve onlara yaptıkları hakkında ne söyleyebiliriz?

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU