Enkazda üç saat kalan Karasu: Arama çalışmalarında "Sesimi duyan var mı?" diye bağırıldığını duyduğumda sanki o enkazın altına yine giriyorum

Enkaz altında kalıp, kurtarılanlar o anlarda neler hissediyor? 1999 depreminde Sakarya'da ailesiyle birlikte enkaz altında kurtarılan Sevgi Karasu o anları anlattı

Sevgi Karasu, enkaz altında kalan insanların yaşadıklarını anlattı / Fotoğraf: Independent Türkçe - AA Arşiv

İzmir'deki sarsıntı ve sonrasında yaşananlar, deprem gerçeğini bir kez daha insanların gözlerinin önüne serdi.

Her deprem, birçok drama ve bir o kadar da mucizeye tanıklık edilmesine yol açıyor.

Özellikle enkazdan insan kurtarma çalışmaları her saniyesi önem taşıyan son derece hassas bir konuların başında yer alıyor.

Birçok insan, depremde enkaz altında kalınması halinde ne hissedeceğini ya da nasıl davranması gerektiği sorusunu en azından bir kere düşünmüştür.

Bir insanın hayatta yaşayabileceği en acı deneyimlerden biri olan enkaz altında kalınmasını yaşayıp sağ kurtulan binlerce insan var.

Onlardan biri de Sevgi Karasu.

Karasu, 17 Ağustos 1999 depreminde Sakarya'da yıkılan binalarının enkazından tam üç saat sonra komşuları tarafından kurtarıldı.

Yaşadığı anlarda hissetikleri kendisiyle benzer kaderi yaşayan binlerce insanın duygularına tercüman olacak nitelikte.

Karasu ailesi de 17 Ağustos 1999'da depreme gecenin saat 03.00'ünde uykuda yakalandı.

İlk sesi Karasu'nun o zaman 11 yaşında olan kardeşi duyarak "Evde hırsız var" diye seslenince ayağa kalkan anne ve babası o an deprem olduğunu anladı.

Baba seslenen çocuğunun odasına girip üstüne kapanırken, anne de o günlerde üniversite üçüncü sınıf öğrencisi olan kızı Sevgi'nin odasına girdi.

"Yerden bir kırmızı ışığın yükselmesiyle binanın yıkılması bir oldu"

Gürültüye uyanan Sevgi Karasu'nun karşında gördüğü annesine "Anne" diye seslenmesi, annesinin de ona "Deprem oluyor" demesiyle binanın yıkılması bir oldu.

O anları Independent Türkçe'ye "Yerden bir kırmızı ışığın yükseldiğini gördüm" diye anlatan Karasu, "Onunla birlikte binanın çökmesi bir oldu. Evimiz, Sakarya'nın Çark Caddesi'nde beş katlı bir binanın ikinci katındaydı. Enkaz altında kalmıştım. Babam yan odada kardeşimi korumak amacıyla üzerine yatmış olarak enkaz altındaydı. Ben ile annem parmak uçlarımız birbirine değecek şekilde enkaz altındaydık. Her yer karanlıktı. Bağırışlar çağırışlar duyuluyor, üzerlerimize toprak parçaları dökülüyordu" dedi.

İçerideki hava bitecek diye korkuyordum

Yatağından kalkmaya fırsat bulamayan Sevgi Karasu, enkazın altında parmaklarıyla dokunabildiği annesiyle konuşabildiğini belirterek şöyle  devam etti:

"Üzerime bir kolon, bacaklarımın üzerine ise bir masa gelmişti. Bacaklarımı hissetmiyordum. Nefes almakta zorlanıyordum. İçerideki hava bitecek diye korkuyordum. 10-15 santimetrekarelik bir alana sıkışmış kalmıştım. Annemle konuşuyorduk. Zaten o olmasa tek başıma kalamazdım. Annem yukarıdan gelen sesleri duyunca bizi de kurtarırlar deyince ben ise binanın beş katlı olduğunu bizim ise ikinci katta olduğumuzu, kurtulmamızın zor olduğunu söyledim."

Seslerini duyan babasının ve komşularının gayretiyle kurtuldu

Karasu'nun anlatımına göre, annesinin kurtulma süreci ilk olarak babası ve kardeşinin enkaz altında kalmasından bir buçuk saat önce çıkmasıyla başladı.

Babası ve kardeşinin bulunduğu yer yüzeye daha yakındı ve yapılı bir insan olan babası biraz da kendi gayretiyle çıkmayı başarmıştı.

Enkaz altındayken kendisinden daha iç tarafta olan eşi ile kızının seslerini duymuştu baba.

Çıktığı gibi yaralı haline bakmadan "Eşimle kızım enkaz altında. Sesleri geliyor" diyerek çevrede bulduğu komşuları alıp gelerek enkazı kaldırmaya başladı.

"Yukarıdaki sesleri duyuyorsun ama kendi sesini zor duyuruyorsun"

Karasu o anları şu sözlerle dile getirdi:

Enkaz altındayken yukarıdan sesleri duyuyorsun ama aşağıdan yukarı sesini duyurmak kolay olmuyor. En sonunda bir bağrışımızı duyup o yönü kazmaya başlamışlar. Sesler yaklaştıkça bir taraftan kullandıkları aletlerden başımıza bir şey saplanacak diye korkuyor insan. Bize ulaştıklarında önce annemi çıkarmaları gerekiyordu. Çünkü ben daha iç taraftaydım. Annem önce 'Sevgi'yi çıkarın' dedi. Ancak bulunduğu nokta itibariyle önce annemin çıkarılması gerekiyordu. Ben o an anneme 'Beni burada bırakma' diye seslenince 'Tamam' dedi. O an bayılmışım. Önce annemi ardından beni çıkarmışlar.

depremler.jpg
Depremler Türkiye'de ciddi can ve mal kaybına neden oldu / Fotoğraf: AA

 

Dakikalar sonra bulunduğu yere yangın ulaştı

Karasuların binasının altında araba garajı vardı ve enkaz altındaki araçlarda yangın başlamıştı.

Çok büyük şans eseri Karasu ve annesi çıkarıldıktan sonra yangının etkisi çıkarıldıkları yere ancak kadar ulaşmıştı.

Bir kaç dakida geç müdahale edilese ya yangından ya da dumandan belki de öleceklerdi.

Sevgi Karasu, çıktığı anda uzun süre ağırlık altında kalmanın verdiği hissizliğin de etkisiyle bastığı her yerin pamuk gibi geldiğini, o an sanki yolun yarılacağı ve içine yeniden düşeceği gibi his yaşadığını belirterek, "Enkaz altında ne hissediyor insan?" sorusunu şöyle cevapladı:

"Nefes almanın kıymetini anlıyorsun. Bütün yaşamın, söylediklerin söyleyemediklerin gözünün önünden geçiyor. Kendinle ilgili hesaplaşmalar yaşıyorsun. O an anneme 'hakkını helal et' demiştim. Hani bazı insanlar derler ya sakat kalacağıma ölseydim diye. Hayır öyle olmuyor. Enkaz altındayken yaşamın ne kadar önemli olduğunu anlıyorsun."

Kötü anıları hafızasından silmek için uğraştı

Karasu, uzun süre yaşadığı olayların etkisinde kaldı ve o kötü anıları hafızasından silmek için uğraştı.

O binada enkazdan kurtulan dört kişiden biriydi.

Ancak kimlerin öldüğünü hatırlamıyor.

Psikolog bu durumu o anıları aklından silmek istemesine bağlamış.

Sevgi Karasu'ya enkaz altında kalma durumunda uzmanların bazı tavsiyeler verdiğini, kendisinin ne önereceğini de sorduk.

"Üç saat enkaz altında kaldım ama bana 30 sene gibi geldi"

Karasu, o ana dair tavsiye vermenin güç olduğu görüşünde.

"Ben üç saat kaldım enkaz altında. Sabah 06.00 gibi çıkardılar. Hiçbirşey tavsiye edemiyorum. Bir kere depreme ne zaman, ne koşullarda yakalanacağın belli değil. Hani diyorlar ya yardım çantası bulundurun, masa altına yatın. O an onları düşünemiyorsun. Bina bir anda yıkılabiliyor çünkü. Ölenlerin çoğu evlerinin ara koridorlarında öldü. Benim yataktan kalkmam belki hayatımı kurtaran neden oldu. Kalksam evin ortasında ölebilirdim. Üç saat kaldım ömrümden 30 yıl kalmışım gibi geldi."

"'Sesimi duyan var mı?' sözü beni benden alıyor"

Karasu aradan geçen yıllara karşın halen yaşadığı o kötü anıyı hafızasından silebilmiş değil.

Yaşanan her deprem o acısını yeniden yaşatıyor.

Enkaz arama çalışmalarında ne zaman "Sesimi duyan var mı? Sesimi duyuyor musun?" diye bağrıldığını duysam bu, beni benden alıyor. Sanki o enkazın altına yeniden giriyorum gibi hissediyorum” diye anlattı duygularını.

Ancak yaşanılanlardan sonra insanların hayatın ve sevdiklerinin değerini daha iyi anladığını da ekledi.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU