Yeni Şafak yazarı: İstanbul Sözleşmesi eşcinselliği yaygınlaştırmıyor

“Sert yasal tedbirler ve sıkı eğitim gerekli bize. Geldiğimiz noktada mesele net: Bunu yapmak zorundayız”

Fotoğraf: Twitter

Yeni Şafak gazetesi yazarı İsmail Kılıçaraslan, kamuoyunda İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”nin bir grubun savunduğunun aksine “eşcinselliği yaygınlaştırmadığını” ifaden etti.

Kılıçarslan, bugünkü köşe yazısında “Türkçe’den azıcık anlayanların” sözleşme hakkında fikir sahibi olabileceğini söyledi:

Elde var bir. İstanbul Sözleşmesi nam sözleşme, eşcinselliğin yaygınlaşması amacına hizmet eden bir sözleşme değildir. Türkçe’den azıcık anlamak ve sözleşmeyi okumak bunun böyle olduğunu görmeye yetecektir.

Kılıçarslan, yazısının devamında her kesimin katılabileceği bir kadına yönelik şiddete karşı anlaşma önerdi:

Mademki İstanbul Sözleşmesi’ni savunanlar “bizim yegâne derdimiz kadına şiddeti önlemektir” demektedirler ve mademki İstanbul Sözleşmesi’ni eleştirenler “bizim kadına şiddetle mücadele etmekle ilgili bir derdimiz yok, bizim derdimiz bu sözleşmenin dili ve kavramları ile” demektedirler; o halde çözüm basittir.

Basittir, zira görülüyor ki kadına şiddetle ilgili olarak tam bir toplumsal mutabakat sağlamanın önünde herhangi bir engel yoktur. İçeriğinde gelecekte bütün toplumsal yapımızı zehirleme riski bulunan “toplumsal cinsiyet”, “partnerlik”, “ev içi”, “cinsel yönelim” ve benzeri yavelerin olmadığı bir sözleşme ile sulh olunabilir. Tabii burada yakıcı soru şudur: “Taraflar sulh olmak istiyor mu?” İstiyorlarsa emin olabilirsiniz ki geniş katılımlı bir “kadına şiddetle mücadele sözleşmesi” üzerinde anlaşılabilir.

“Kadına şiddet, ülkemizin sert gerçeklerinden biridir” diyen Yeni Şafak yazarı yazısını şöyle sonlandırdı:

Bununla yüzleşmek zorundayız. “Merhamet yaşatır” sloganıyla mesafe alamıyoruz. “Efendim tabii biz de kadına şiddete karşıyız” diskuruyla bir yere varamıyoruz. Sert yasal tedbirler ve sıkı eğitim gerekli bize. Geldiğimiz noktada mesele net: Bunu yapmak zorundayız. Bunu “başkalarının kavramlarıyla” mı yapacağız yoksa kendi kavramlarımızla mı buna da şu kavga dilini bırakıp birlikte hareket edebilirsek karar vermiş olacağız.

İstanbul Sözleşmesi hakkında

2011 yılında İstanbul’da yapılan Avrupa Konseyi toplantısıda imzaya açılan bu sözleşmenin tam adı "Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi". Türkiye, sözleşmeyi imzalayan ilk devlet.

Sözleşmenin ana çerçevesini kadına ve ev içi şiddete karşı mücadele oluşturuyor. Sözleşenin amacını ifade eden 1. maddenin ilk bendinde amaç şu ifadelerle anlatılıyor:

Kadınları her türlü şiddetten korumak, kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak.

Sözleşmenin herhangi bir maddesinde aile kurumuna yönelik bir ifade geçmiyor.

Sözleşmenin 80. maddesine göre taraflardan herhangi birinin Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’ne yapacağı bir bildirimle herhangi bir zamanda bu sözleşmeyi feshedebileceği belirtiliyor. Fesih, bildirimin genel sekreterliğe ulaştırıldığı tarihten 3 ay sonra yürürlüğe giriyor. 

Kadın örgütleri, barolar, insan hakları kuruluşları ve bazı siyasi partiler İstanbul Sözleşmesi’ni gerekli buluyor ve sözleşme hükümlerinin uygulanmasını istiyor.

Muhafazakar sivil toplum örgütleri ve bazı medya kuruluşları sözleşmeye şiddetle karşı çıkıyor.

 

Yeni Şafak, Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU