UMHD Genel Başkanı Demir: Mültecilere insanca yaşama hakkı verilsin

20 Haziran Dünya Mülteciler Günü’nde Uluslararası Mülteci Hakları Derneği Genel Başkanı Abdullah Resul Demir, mülteciliği doğuran sebeplerin önüne geçilmesi vurgusu yaparken silah satışlarına dikkati çekti

2018 verilerine göre dünyada toplam 70 milyon kişi yerinden edilmişken, 2019’da bu sayı 80 milyona ulaştı/ Fotoğraf: AA

Suriye, Irak, Afganistan, Myanmar (Arakan), Filistin, Güney Sudan ve Doğu Türkistan gibi yerlerde iç çatışma, baskı, işkence ve zulüm sona ermiyor.

Canını kurtarıp insanca yaşama hakkına kavuşma hayaliyle yola çıkan, oradan oraya savrulan, hayatları kimi zaman bir denizin ortasında kimi zaman ise karada sonlanan, hayatta kalabilenlerin ise çoğunlukla gün yüzü görmekte zorlandığı hayatlara her yıl milyonlarcası ekleniyor.

Dünya artık tüm eşyalarını ve hayallerini bir çantaya sığdırıp, bir umudun peşinde sınırdan sınıra sürüklenen insan görüntülerine aşina. Daha çocukken çalınan hayatlar ise hâlâ hafızalarda...
 

Aylan bebek Reuters.jpg
Üç yaşındaki Alan Kurdi, 2 Eylül 2015'te ailesi ile birlikte Muğla'nın Bodrum ilçesinden Yunanistan'ın İstanköy adasına şişme botla geçmeye çalışırken annesi ve kardeşi ile birlikte boğularak hayatını kaybetmişti/ Fotoğraf: Reuters


BM: 80 milyona yakın kişi yerlerinden edildi

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (UNHCR) Küresel Eğilimler Raporu'na göre 2019 sonu itibarıyla kendi ülke sınırları içinde veya bir uluslararası sınırı aşarak savaş, çatışma ve zulümden kaçanların sayısı 80 milyona yaklaştı. Bu sayı, dünya nüfusunun yüzde 1’ine denk geliyor.

Bir başka deyişle, 2010 senesinde dünyada yerinden edilenlerin sayısı 40 milyon iken, savaş ve çatışma gibi mülteciliği doğuran sebepler ortadan kaldırılmadığından bu sayı, 10 yıl içinde iki katına çıktı.

Çorabatır: Her yüz kişiden biri, evini ya da yurdunu terk etmiş durumda

Küresel Eğilimler Raporu'nu yaptığı yazılı açıklamayla değerlendiren İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi (İGAM) Başkanı Metin Çorabatır 'a göre dünya nüfusunun yüzde biri ya da her yüz kişiden biri, evini ya da yurdunu terk etmiş durumda. 
 

Metin Çorabatır İGAM Başkanı Mülteciler AA.jpg
Metin Çorabatır / Fotoğraf: AA


Çorabatır, mülteci kabul eden gelişmiş ülkelerin çoğunun, uluslararası mülteci hukukuna sahip çıkmak ve başka ülkelere rol model olmak yerine, sınırları kapatıp, yüksek duvarlar örerek zulüm ve savaştan kaçan insanları kendi topraklarından uzakta tutmaya çalışmasını eleştirdi.

Zorla yerlerinde edilen kişilerin yüzde 68'i Myanmar, Afganistan, Suriye, Güney Sudan ve Venezuela’dan geliyor. Rapor, sadece Suriye’de 13 milyondan fazla kişinin yerlerinden edildiğini belirtiyor.

Dünya nüfusunun 30 milyonu mülteci

BM raporu, dünyadaki toplam mülteci sayısının ise 30 milyona ulaştığını gösteriyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Türkiye ise dünyada en fazla mülteci kabul eden ülke konumunda. Ülkedeki mültecilerin yüzde 92’sini Suriyeliler oluşturuyor. Suriye’den kaçarak Türkiye’ye gelen ve kayıt altına alınan 4 milyonluk nüfus, ülkedeki “en büyük azınlık”. 

Diğer taraftan Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin raporunda bir başka noktaya değiniliyor. Çalışma, binlerce çocuğun, Avrupa’da organ ve fuhuş mafyalarının eline düştüğünü söylüyor.

 

20 Haziran Dünya Mülteciler Günü kapsamında Independent Türkçe’ye açıklamalarda bulunan Uluslararası Mülteci Hakları Derneği (UMHD) Genel Başkanı Abdullah Resul Demir ise koronavirüs salgını döneminde özellikle kayıtlı olmayan mültecilerin sağlık ve eğitim hizmetlerine ulaşmada yaşadığı zorluklara vurgu yaptı. 

Pek çok evde televizyon ve internetin olmadığını da hatırlatan Demir, “Birikim yapmak bir kenara dursun, onlar hayatta kalmaya, günlük hayatlarını ikâme etmeye çalışıyorlar. Şartlar giderek zorlaşıyor” ifadelerini kullandı.

“Yılda yaklaşık 10 milyon mülteci doğuyor”

Birleşmiş Milletler'in Küresel Eğilimler Raporu'na da değinen Demir, “Yılda yaklaşık 10 milyon mülteci doğuyor. Geriye dönenlerin sayısı ise yalnızca 385 bin. İnsanlar o ya da bu sebeple mülteci oluyor ve sonrasında da dönemiyor" sözleriyle bunun bir tercih değil, zorunluluk olduğuna vurgu yaptı.
 

UMHD Başkanı Abdullah Resul Demir. AA..jpg
UMHD Başkanı Abdullah Resul Demir / Fotoğraf: AA


Asıl yapılması gerekenin, mülteciliği doğuran nedenlerin ortadan kaldırılması olduğunu vurgulayan Abdullah Resul Demir, dünyada en çok mülteci doğuran yerlerin Suriye, Afganistan ve Arakan olduğunu, savaş ve çatışmaların bitmememesi ve istikrarın sağlanamaması nedeniyle milyonlarca insanın evlerini terk edip ülkelerine dönemediğini, bunun da yeni mülteciler anlamına geldiğini söyledi.

“Dünya nüfusunun yüzde 3,5’i göçmen”

Uluslararası Göç Örgütü’nün 2020 Dünya Göç Raporu’na da değinen Abdullah Resul Demir, dünya üzerinde 272 milyon ülkesinden göç etmiş insanın bulunduğunu belirterek, “2050 tahminleri 230 milyondu. Daha 2020’de 2050 tahminleri 42 milyon aşıldı. Bu bizlere, dünya üzerinde hâlâ gelir eşitsizliği ve sömürü düzeninin olduğunu gösteriyor. BM, Avrupa Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı… Tüm kurumlar birlik olmalı” dedi.

“Silah ihracatını en çok artıran ülkeler ABD ve Fransa”

Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün (SIPRI) hazırladığı rapora ilişkin ise Demir, 2015-2019 döneminde silah ihracatını en çok artıran ülkelerin ABD ve Fransa olduğunu, ihracatta ilk 5 sırayı ABD, Rusya, Fransa, Almanya ve Çin’in paylaştığını söyledi.

“Silah satışları en çok çatışmaların olduğu Ortadoğu’ya yapılıyor”

Bu dönemde yapılan silah satışlarının yüzde 35’inin Ortadoğu’ya gerçekleştirildiğini ve bu bölgeye silah teslimatlarının bir önceki döneme göre yüzde 61 oranında arttığını kaydeden Demir, “En çok silah satılan bölgeler, bir şekilde çatışmaların bulunduğu yerler ve en çok silah satan ülkeler BM Güvenlik Konseyi daimi üyeleri. Buna karşı gelinmeli, silah ihracatı durdurulmalı” dedi.

UMHD Genel Başkanı, BM daimi üyelerinden Çin Halk Cumhuriyeti’nin de Doğu Türkistanlılara dinleri, dilleri ve kültürleri yüzünden uygulamış olduğu sindirme, soykırım, işkence, haksız hapis ve toplama kamplarına da engel olma çağrısı yaptı.
 

Türkiye'deki Suriyeliler AA.jpg
2017 senesinde 3,5 milyon olan Türkiye’de geçici koruma statüsü ile koruma altındali Suriyeli sayısı, günümüzde 4 milyona yaklaştı. Türkiye’deki kayıtlı mültecilerin yaklaşık 1 milyonunu 0-9 yaş arası çocuklar oluşturuyor. Bu rakam, yaklaşık 1 milyon çocuğun Türkiye topraklarında doğduğu ve büyümekte olduğu anlamına geliyor / Fotoğraf: AA

 

“Mültecilere insanca yaşama hakkı verilsin”

Cenevre Sözleşmesi’ne de değinen Abdullah Resul Demir, “Bu sözleşmeye taraf olan ülkeler, mülteci kabul etmek durumunda” dedi.

Yerlerinden edilen 80 milyon kişinin içinde sığınma başvurusu yapanların sayısının 3,5 milyonu aştığını belirten Demir, “Bu kişiler kaçak değil. Dünya hukukuna güvenmişler. Son bir yılda 1,7 milyon kişi, sığınma talebinde bulunmuş. Ancak BM Mülteciler Yüksek Komiserliği, yalnızca 92 bin 400’ünün başvurusunu kabul etmiş. Mültecilere insanca yaşama hakkı verilsin. Cenevre Sözleşmesi gerçekten uygulanırsa mülteciler gelecek hayali kurabilecek” ifadelerini kullandı.

“Türkiye, geçici koruma statüsünü kalıcı hale çevirsin”

UMHD Genel Başkanı Abdullah Resul Demir’e dünyada en fazla mülteci kabul eden ülke konumundaki Türkiye’nin başka neler yapabileceğini sorduğumuzda, tartışmalı bir öneriyi dile getirdi:
 

Türkiye’deki mültecilerin çoğu Suriyeli. 80 milyonluk nüfusta 4 milyon yüksek rakam. Suriyelilerin 8 yıldır burada, geçici koruma statüsündeler. Geçici koruma hakkını siyasi irade gelecekte devam ettirmeyebilir ve yarın mültecilere ‘Gidin’ denilebilir. Mültecilerin gelecekte bu konuda sıkıntı yaşamamaları için bu statü kalıcı hale getirilmeli.

Suriye örneğinden konuşursak, orada okul, hastane, yaşanacak yer mi kaldı? Nereye dönsün Suriyeliler? Onlara haklar verilsin, bir seçim yapsınlar. Kaldı ki bu kişiler arasında Türkmenler de var. Türkmenleri de Suriyeli diye ayıracak mısınız?


“Türkiye, mülteciler ile toplumun uyumunu sağlamalı”

Kalıcı statüye geçilmesinin sınav, mülakat gibi şartlara bağlı olması gerektiğini belirten Demir, "Statülerin sonu vatandaşlığa gider. Bu bir ödüldür ve uyumla olur. Bu kişilerin, topluma uyumunu sağlar" diye konuştu.

Toplumun ana dilini öğrenmenin de uyum için çok önemli bir kriter olduğunu söyleyen UMHD Başkanı, hâlâ Türkçe bilmeyen mültecilerin olmasını bu kişilerin, Türkiye’de kalıp kalamayacaklarını bilmemesine, bu durumun uyum sürecini güçleştirmesine bağlıyor: 
 

Türkçe öğrenmekten, eğitimden başlanabilir. Bunun Türkiye’de kalmak için bir zorunluluk olduğunu bilmeliler. 10 yıl Türkiye‘de ikamet eden bir aileye, çocuklarını lise mezunu yapma şartı koşarsanız, evlatları için her şey yaparlar. Türkçe  öğrenir, uyum sağlar. Toplumla uyum sağlamak, birlikte yaşama kültürü oluşturmak için gereken şartları yerine getirip, kriterleri sağlayanlara vatandaşlık verilmesi gündeme getirilebilir.


“Uyum, suça karışmayı da engeller”

Toplumda uyumun sağlanması ve birlikte yaşam kültürü oluşturulmasının suça karışma oranını da düşüreceğini belirten Demir, “Bir toplumun içinde itilmek, aç bırakılmak, psikolojiyi bozar, bilerek ya da bilmeyerek suça karışmaya teşvik eder. Kişiler hayatını idame ettirmek, karnını doyurmak zorunda. İş, aş verirsen suça karışmazlar, uyum anlamında olumlu olur. Topluma faydalı birer birey haline gelinmesi, vatandaş olarak hem bizlerin hem de onların kazancına” şeklinde konuştu.

“Çay toplayan siyahiler, birlikteliğin göstergelerinden”

Çay toplayan siyahilerin görüntülerine de değinen Demir, bunun birlikteliğin göstergelerinden olduğunu ifade etti. UMHD Genel Başkanı, bir şeyler paylaşıldığında, birlikte çalışıldığında önyargıların silinmeye başlayacağını, onların da bizlerden bir farkının olmadığının görüleceğini savundu.
 

Yunanistan mülteciler AA.jpg
Fotoğraf: AA


“Avrupa, Türkiye’yi taşeron gibi kullandı”

Son olarak Avrupa Birliği’nin (AB) mültecilere karşı tutumunu da sorduğumuz Abdullah Resul Demir, “AB çeşitli projeler üzerinden destek olsa da söz verdiği kadar yardım yapmadı. Geri Kabul Anlaşması’na uyulmadı. Avrupalılar hiçbir zaman taşın altına elini koymadı. Avrupa, Türkiye’yi taşeron gibi kullandı” yorumunu yaptı.

Almanya’nın Türkiye’nin ardından en çok mülteci kabul eden ülke olduğunu belirten Abdullah Resul Demir, AB’nin mültecilere bakış açısının ekonomik olduğunu, insani değerlerin ise sonra geldiğini ifade etti.

“Yunanistan'ı doğrudan suçlamak yanlış”

Demir’e göre koronavirüs salgını yaşanmasaydı, Türkiye’nin sınırları açması sonrasında süreç farklı işleyecekti. Yunanistan’ın mültecileri kabul etmeyişine de değinen Demir, şu yorumu yaptı:

Yunanistan’ı doğrudan suçlamak yanlış çünkü AB böyle emretti, Yunanistan da yaptı. Yunanistan ekonomik açıdan AB’ye muhtaç.

Aslında insanlar, özellikle pandemi döneminde daha rahat empati kurabilir. Herkes eve hapsoldu. Virüs, sınır ayırt etmeksizin her yere yayıldı. Yayılmayan ülkeler bile önlem aldı.

 ABD’nin zengin bir iş insanı ile bir mülteci virüsü yayma açısından aynı riske sahip. Mültecileri hiç görmemeye başladı insanlar, artık gündem bile olmuyor ama unutulmasın ki, onlarınki de can.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU