Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye Raporu kabul edildi: Katılım süreci askıya alınsın

Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye ile AB arasındaki katılım müzakerelerinin askıya alınmasını öneren kararı Strasbourg'daki genel kurul oturumunda kabul edildi

Türkiye'deki durumun gelecekte iyileşeceğini umut ettiklerini söyleyen sosyalistler ve liberal demokratlar rapordaki öneriye, Ankara'nın adaylık statüsünü tamamen kaybetmesine yol açacağı gerekçesiyle karşı çıktı.

Avrupa Parlamentosu'ndaki Türkiye raporu 370 oyla kabul edildi. Oylamaya katılan parlamenterlerden 109'u ret oyu verdi, 143 üye çekimser kaldı.

Avrupa Komisyonu ve Avrupa Birliği Konseyi'ne, AB'nin Türkiye ile katılım müzakerelerini askıya alması için çağrısı yapan raporda buna gerekçe olarak Türkiye'deki ağır insan hakları ihlalleri gösterildi.

Raporda neler var?

Hollandalı Avrupa Parlamenteri Kati Piri'nin kaleme aldığı raporda Türkiye'de insan hakları ihlallerinin sürdüğü, Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş'ın "keyfi bir kararla tutuklandığı", OHAL'in fiilen devam ettiği, 160 basın kuruluşunun kapatıldığı, Hristiyan ve Aleviler dahil olmak üzere dini azınlıkların baskı altında olduğu öne sürülüyor. İltica başvurularının tavan yaptığının hatırlatıldığı raporda yolsuzluk olaylarının da giderilmediği kaydediliyor.

Raporda, tutuklanan kişilere yönelik davaların çoğunda kesin kanıt olmadan işlem yapıldığı ifade ediliyor. Kabul edilen rapora göre sadece yüzde 7 oranında olumlu sonuç veren OHAL Komisyonu'nda 81 bin dosya hala işlem bekliyor.

İstanbul Havalimanı inşaatında 38 işçinin hayatını kaybettiği hatırlatılıyor ve kötü çalışma koşullarını protesto eden kişilerin cezaevine gönderilmesi eleştiriliyor.

Euronews'in haberine göre raaporda öne çıkan diğer başlıklar şöyle:

OHAL prosedürleri halen yerel idare ve makamlarca devam ettiriliyor. İfade özgürlüğü, toplanma özgürlüğü ve mal edinme özgürlüğü konusunda çok ciddi geriye gidiş var ve bundan endişe duyuluyor.

• Terör iddiasıyla 150 bin kişinin gözaltına alınması ve 78 bin kişinin tutuklanması endişe verici. Bu davaların çoğunda kesin kanıt olmadan işlem yapıldı.

• Gülen Hareketi ve muhaliflere baskı uygulamak için Diyanet İşleri Başkanlığı, Türk istihbarat kurumu tarafından kullanılmaktadır. Bu durum Avrupa ülkelerinin egemenlik haklarını ve sosyal düzenini tehdit ediyor.

• Pasaportların tutuklu veya şüpheli yakınlarını da kapsayacak biçimde iptalleri endişe verici. Bu sürecin idari olarak denetlenmesi ve adli olarak desteklenemeyen iptallerin kaldırılması gerekiyor.

Raporda ayrıca Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komiseri’nin raporuna dayanarak, "terörle mücadele yasasının insan hakları ihlallerini meşrulaştırmak için kötüye kullanılması" konusunda Türkiye uyarılıyor. Terörle mücadele yasasının uluslararası insan hakları standartlarına uygun hale getirilmesi talep ediliyor.

Türkiye'nin "3. ülkelerdeki Türk vatandaşlarına yönelik rahatsız etme, kaçırma, gizli takip ve ihbar hatları açma" gibi yöntemleri sert bir dille kınanıyor. "İllegal kaçırma operasyonlarından" ve 18 ülkeden 101 Türk vatandaşının iadesinden derin endişe duyulduğu ifade ediliyor. "İnterpol’ün hiçbir şekilde Türk muhaliflerini, insan hakları savunucularını ve gazetecileri hedeflemek için kullanılamayacağı" hatırlatılıyor.

4 binden fazla hakim ve savcının işten atılmasının hukukun bağımsızlığı ve tarafsızlığına tehdit oluşturduğu belirtiliyor. 570 avukatın da tutuklanmasının savunma ve adil yargılanma hakkına engel olduğu ifade ediliyor.

Sendika üyeliğinin suç delili olarak ele alınmasından derin bir endişe duyuluyor ve bunun ülkede sendikal hakların gelişmesine yönelik ciddi bir engel teşkil ettiği belirtiliyor.

OHAL'in başlatılmasından bu yana Türk vatandaşlarından gelen sığınma başvurularının çarpıcı biçimde arttığı vurgulanıyor. Avrupa Sığınma Destek Ofisi'ne göre, Türkiye'nin vatandaşları Avrupa Birliği ülkelerine sığınma talebinde bulunan beşinci ülke konumuna yükselmesi endişeye neden olduğu belirtiliyor. Eylül 2018 rakamlarına göre 16 binden fazla iltica başvurusunun hala karara bağlanması gerektiği ifade ediliyor.

Türkiye'de yolsuzluğun birçok alanda yaygın olduğu vurgulanıyor ve bir önceki raporda yer alan uyarılar hatırlatılıyor. Yolsuzluk davalarında soruşturma, kovuşturma ve mahkumiyet sicil kaydının, özellikle üst düzey yolsuzluk davalarıyla ilgili olarak zayıf kalmasından endişe duyulduğu belirtiliyor.

Rapor üye ülkelerin, Türkiye'de risk altında bulunan insan hakları savunucularına desteklerini artırmaları gerektiğini belirtiyor. Türkiye'ye insan hakları savunucularına yönelik AB kurallarının tam olarak uygulanması için çağrıda bulunuluyor.

Bundan sonra ne olacak?

Raporun kabul edildiği Avrupa Parlamentosu, AB'nin yasama organı ancak aldığı kararların bağlayıcılığı yok, tavsiye niteliği taşıyor.

Türkiye ile üyelik müzakerelerinin askıya alınmasını isteyen AP'nin aksine AB'nin yürütme organı olan Avrupa Komisyonu ile birçok birlik üyesi ülke, bu talebe sıcak bakmıyor.

Türkiye'den rapora tepki

Raporun kabul edilmesinin ardından Dışişleri Bakanlığı'ndan yazılı bir açıklama yapıldı. Açıklamada, Türkiye için AB üyeliğinin stratejik bir hedef olarak devam ettiği, raporun tek taraflı ve objektiflikten uzak olduğu belirtildi, "Rapora tarafımızca herhangi bir değer atfedilmesi mümkün değildir. Sözkonusu tavsiye kararı bizim için hiçbir anlam ifade etmemektedir." denildi.

Öte yandan, verilen aleyhte ve çekimser oyların oranının yüksekliği, bu tavsiye kararının esasında 751 üyeli AP içinde de sağlam bir zemin bulmadığını göstermektedir. Önyargılı ve haksız değerlendirmeler barındıran Raporun, AP seçimleri sürecinde, özellikle ülkemizde gerçekleştirilecek yerel seçimlerin arifesinde ve Türkiye ile AB arasında yaklaşık dört yıllık bir aradan sonra düzenlenecek Ortaklık Konseyi’nin hemen öncesinde kabul edilmesi Avrupa’da benimsediğimiz seçim kültürüne aykırı düşmektedir.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, raporu "Avrupa siyasetinde yaşanan vizyon daralmasının endişe verici tezahürlerinden biri" diye nitelendirdi.

 

TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Volkan Bozkır,  "Raporda yer alan asılsız iddiaların, AP Genel Kurulu'nca kabul görmesi, AP'nin ülkemize karşı taraflı ve önyargılı tutumunun devam ettiğinin bir göstergesidir" dedi.

 AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik ise "Bizim açımızdan, değersiz, hükümsüz ve itibarsız bir karar" yorumunu yaptı.

Rapor AB-Türkiye Ortaklık Konseyi Toplantısı'nın hemen arifesine denk gelmesi açısından da önemli. Toplantı, 4 yıl aradan sonra yarın Brüksel'de yapılacak.

Toplantıda Türk heyetine Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, AB heyetine ise Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini başkanlık edecek.

Görüşmede vize serbestisi, Gümrük Birliği'nin güncellenmesi, katılım sürecinde gelinen nokta, "terörle mücadelede iş birliği" gibi konular ele alınacak.

DAHA FAZLA HABER OKU