Koronavirüs sonrası yeni dünya: İki kutuplu düzene de uluslararası birliklere de yer yok; "dijitalize olan ve esnek kalan ayakta duracak"

ABD, Çin, Rusya, AB’li ve iki kutuplu dünya, koronavirüsten sonra nereye evrilecek? Uluslararası örgütler yerini koruyacak mı? İş yapış şeklimiz değişecek mi, dahası hayatta kalmak için kendimizi kaç kez formatlamamız gerekecek?

Görsel: Gerd Altmann

İkinci Dünya Savaşı’nda Almanlar, U2’leri, Enigma şifresini, aküsüz arabayı geliştirdiğinde, İngilizler Enigma şifresine, Alan Turing’in bilgisayarıyla yanıt vermiş ve ABD pilotları için dost bayrağını seçsinler diye, hızlı okuma tekniğini geliştirmişti.

Yani savaş gibi bir olumsuzluğun, bilimsel gelişmelere olumlu etkisi de oldu. 

Bugüne bakıldığında ise çalışmalar, gergin küresel fay hatlarının, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) etkisiyle kırıldığını, yeni dünya düzeninde, hiçbir şeyin eskisi olmayacağını gösteriyor. 

Salgın sonrası tüm uzmanlar, küresel durgunluk bekliyor. Bu durgunluktan herkese, ön koşulsuz, karşılıksız, yaşamlarına yetecek kadar gelir veren, 'Evrensel Temel Gelir Projesi'yle (UBI) çıkılabileceğini savunan görüş de çok. 

Yeni tip koronavirüsün kaynağı belirsiz ama net olan, evden çalışma biçimine yönelik hazırlıkların 5 yıl önce başlaması.

Kovid-19 salgını, ulusları, insan canı, ekonomik kriz ve kıtlık, arasında bir karar vermeye mecbur bırakıyor.

Çünkü ekonominin eski günlerine dönmesi için salgında hızlı bir biçimde pik noktasının görülmesi gerekiyor.

Ancak devletlerin, vatandaşlarını korumak için aldığı tedbirler, pik noktaya varmayı geciktirirken, ekonomik krizi derinleştiriyor.

Yani ekonominin düzelmesi için bazı devletler, vatandaşlarını korumaktan vazgeçip, "sürü bağışıklığı" uygulamasını tercih ediyor.

Ancak bunu açıkça yapmak oy kaybı anlamına geliyor. Ve tüm dünya devletleri, diğer ülkenin ekonomi yarışından düşüp, onun ihracat pastasını almak için fırsat kollarken, bir an önce virüste pik seviyesini görüp, diğer ülkelere göre, ekonomide avantaj sağlamaya çalışıyor.

Tüm ülkeler birbirini, ölü sayısını az gösterip, vatandaşlarını aldatmakla suçlarken, küresel bir satranç oynanıyor. 

Sonuçta dünya, virüs sonrası kısa süreli refaha ve hemen akabinde küresel düzeyde kitlesel işsizlik ve kıtlık tehlikesine gebe.

Burada sistemi ayakta tutmak için, koşulsuz şartsız herkesi maaşa bağlayarak çözen UBI Projesi kabul edilmez ise küresel daralma savaşla sonlanabilir!

ABD, Çin, Rusya, AB’li ve iki kutuplu dünya, virüsten sonra nereye evrilecek? Uluslararası örgütler yerini koruyacak mı? İş yapış şeklimiz değişecek mi, dahası hayatta kalmak için kendimizi kaç kez formatlamamız gerekecek?

İşte bu paradoksu ve salgın sonrası değişen dünya dinamikleriyle Türkiye’yi, uzmanlara sorduk.

Sabancı Üniversitesi Öğretim Görevlisi Emeritus Prof. Dr. Kemal İnan, salgınla ABD ve AB hegomanyasının biteceğini kaydediyor.

Teksas Üniversitesi’nden Prof. Dr. Tevfik Dalgıç, yarı kapalı ekonomi döneminin geldiğini, bazı ülkelerde demokratik, bazılarında ise otoriter devlet anlayışının yükseleceği görüşünde.

Ekonomist Doruk Acar ise Kovid-19 pandemisiyle mevcut tüm örgütlerin sınıfta kaldığını, yeni örgütlerin doğacağını ve “sosyal kapitalizme” doğru bir rejim değişikliğinin ayak seslerinin geldiğini belirtiyor.

Coiny Danışma Kurulu Üyesi, 2018’de “Son İnsan-Dijital Bir Gelecekte Hayatta Kalmanın Yolları” kitabıyla bugünü anlatan Dijital İletişim Uzmanı Tolga Yücel ise sermayenin salgınla hızlanan dönüşümün, öngörmüşlerle, öngörmemişler arasında el değiştirdiğini kaydediyor.

Independent Türkçe’ye konuşan Estonya e-Oturum Programı Sözcüsü Katrin Vaga, iş yaşamı boyunca, iki, üç kez yeniden eğitileceğimiz, sınırlar ve mekânların kalktığı, cep telefonundan dünyayı yönettiğiniz iş yapış şeklinin geldiğini, uygulamaları üzerinden anlatıyor.

Estonya, sanki hep Kovid-19’e hazırlanmış!

Estonya, e-Oturum Programı Sözcüsü Katrin Vaga, Kovid-19'un, iş yapış şeklini, uzaktan iş modellerine dönüştürdüğünü anlatıyor.

Buna göre, salgın sonrası küresel krize kesin gözüyle bakan uzmanlar, dijital dönüşüme hızlı adapte olan kurum ve kuruluşların ayakta kalacağını kaydediyor. 

Anahtar dijitalleşmede

Estonya Cumhuriyeti e-Oturum Programı Sözcüsü Katrin Vaga, salgın sonrası belirsizlikte, kesin olanın, dijital dönüşümü başaran hükümet ve işletmelerin, kriz sonrasında hayatta kalma açısından çok daha avantajlı olacağını kaydediyor.

Dünyanın her yanında hem kamu hem özel sektörün bir gecede uzaktan çalışma, uzaktan iş yapma, uzaktan eğitim, hatta uzaktan evlilik ve aile buluşmaları gibi yeni uygulamalarla sınandığı, tespitini yapıyor. 

Estonya’nın, bir ay önce olağanüstü hal ilan edip, uzaktan çalışma, iş yapma ve eğitim modeline hızlı bir geçiş yaptığını belirten Vaga, kamu hizmetlerinin yüzde 99'unun 20 yıldan uzun süredir dijitalleştiği Estonya’da, bu hızlı geçişin kolay olduğunu belirtiyor.
 

KatrinVaga.jpg
"Estonya, e-Oturum Programı Sözcüsü Katrin Vaga


"Ulusların sınırları, kurumların mekanı kalkıyor"

E-devlet, e-okul, e-sağlık ve daha binlerce e-hizmete sahip, Estonya’nın bir yandan teknik bilgi birikimini diğer ülkelerle de paylaştığını söylüyor.

E- Residency programı ile beş yıldan uzun bir süredir dünyanın her noktasındaki girişimcilere yüzde 100 (online) çevrimiçi iş yapma imkânı sağladıklarını belirten Vaga, bu girişimcilerin, işlerini tam anlamıyla kendi ‘ceplerinden’ yürütebildiklerini kaydediyor.

Mekanların ortadan kalktığını, coğrafyanın önemini yitirdiği sistemde, dünyanın herhangi bir yerinden şirketinizi daha hızlı yönetirken, maliyetleri de ciddi oranda düşürdüğünüzü anlatıyor.
 


"2-3 kez yeniden eğitilmek zorundayız!"

Vaga, iş hayatının geleceği üzerinde çalışan akademisyenlerin, bugünkü kuşağın yaşam süreleri boyunca 2-3 kere yeniden eğitilebilmesinin gerekeceğini öngördüklerini belirtiyor.

Vaga’ya göre bu durum, yeni beceri ve bilgiler kazanma konusunda esnek olabilen iş liderlerinin ve çalışanların uzun vadede daha başarılı olması anlamına geliyor.

Kamu sektörünün de bu noktada inovasyonu, eğitim ve öğretimi destekleyerek, dijital iş hizmetleri yaratarak hem işletme sahiplerine hem de çalışanlara yardımcı olmak için devreye gireceğini öngörüyor.

Vaga, iş dünyasının geleceğinin yeniden değerlendirmeye, maliyetlerini düşürmeye, yenilikçi süreçlere tekrar yatırım yapmaya ve birbirini desteklemeye bağlı olduğunu vurguluyor.
 


Prof. İnan: Salgınla, ABD ve AB hegemonyası bitecek! 

Koronavirüs öncesi dünyanın ekonomik ve toplumsal durumunun sorunlu bir aşamada, olduğunu belirten Emeritus Prof. Dr. Kemal İnan, yaşananların kökeninde teknolojik işsizlik olduğu tespitini yapıyor.

İnan, ABD’de kısa ömürlü olacağı aşikâr olan emek politikalarının Kovid-19 salgını ile bıçak gibi kesildiği ve kontrol altına alınmış gibi görünen işsizliğin patladığını belirtiyor.

Prof. İnan, AB’de, Almanya dışında gelir düzeyleri üretkenliklerinden yüksek ve gelir eşitsizlikleri sosyal politikalar ile dengelenen toplumlarda zaten var olan teknolojik işsizlik sorunlarının bir de Kovid-19’un yarattığı ekonomik boşluklarla aşılması çok zor boyutlara ulaştığını anlatıyor.
 

Prof. Dr. Kemal İnan.jpg
Emeritus Prof. Dr. Kemal İnan


En iyi çözüm: UBI / Evrensel Temel Gelir Projesi

İnan, koronavirüs öncesi teknolojik işsizliğin bir gerçeklik olduğunu kabullenen kesimin gitgide inandırıcılığını artırdığını belirtiyor.

Bu nedenle İsviçre, Finlandiya, Avusturya gibi birçok AB ülkesinde Evrensel Temel Gelir UBI (Universal Basic Income) fikrinin alıcı bulmaya başladığını ve hatta halk oylamalarına sunulduğuna işaret ediyor.

ABD’de Demokrat Parti başkan adayı Amerikalı Silikon Vadisi girişimcisi Andrew Yang’ın önerdiği programda işi olsun olmasın her reşit olmuş ABD vatandaşına UBI olarak ayda 1000 dolar gelir vaat edilmesinin önemine dikkat çekiyor. 

Hizmet sektöründe yeni dönem

Prof. Dr. İnan, en fazla istihdamın olduğu tarım, imalat ve hizmet sektörleri arasında sığınılabilecek en güvenli liman olarak gösterilen insan-insana hizmetler sektöründeki işlerin eriyeceğini öngörüyor. 

Kovid-19 salgını sonrası teknolojik işsizliğin çözümü 

İnan, teknolojik iş(lev)sizliğin kolay bir çözümü olmadığını, birçok ülkenin kamuoyu oylaması yaptığı UBI (Evrensel Temel Gelir: hiçbir ön koşul olmadan herkese karşılıksız yaşamlarına yetecek kadar gelir sağlanması) tezinin bu kez de, koronavirüsün ışığında, değerlendirilmesini öneriyor. 

Prof. İnan, Kovid-19 salgını şartlarında, hiçbir şirketin ya da bireyin, ülkesini terk edemeyeceğine işaret ederek bu durumu fırsata çevirmeyi öneriyor.

İnan, işsizlik sorunu yaşayan ülkelerin, küçük ölçekte bile olsa defacto bir UBI uygulamasına geçmesinin son derece olumlu sonuçları olacağını ifade ediyor.

Yakın ve orta gelecekte, insanlığı ne bekliyor!

İnan, koronavirüs krizinde SIR modeli (pik noktasından sonra salgının kontrol edilmesi) geçerli ise birkaç ay içinde ilk tepe noktasını aşan ülkede krizin sona ereceğinin ilk göstergesi olacağını belirtiyor. 

İnan, koronavirüs krizinde SIR değil de SIRS (iyileşenlerin tekrar enfekte olması) modeli geçerli ise krizin çok daha uzun süreceği tespitini yapıyor. 

Kovid-19 krizinin hayatta kalmakla, ekonomik çöküş, işsizlik, kıtlık gibi, ülkeleri iki tercih arasında bıraktığına işaret ediyor.

İnan, bu dönemde, stratejik ürünlerin başında tarım ve ona bağlı gıda ürünlerinin geldiğini vurguluyor.

Prof. İnan, savaş sonrası ekonomilerin kapitalizm içinde büyümesi gibi koronavirüs sonrası, ekonomilerin büyüyeceğini ve geçici bir refah dönemi yaşanacağını öngörüyor.


"AB ve ABD hegemonyası sona erecek!"

Prof. Dr. İnan, bununla beraber, tartışmalı Avrupa Birliği ve ABD’nin tek kutuplu hegemonyası gibi alışılmış siyasi yapıların büyük bir olasılıkla doğal sonlarına ulaşacağını kaydediyor. 
 

Dorukhan Acar.JPG
Ekonomist Doruk Acar


Doruk Acar: Küresel satranç başlıyor!

Ekonomist Doruk Acar, Kovid-19 pandemisiyle mevcut tüm örgütlerin sınıfta kaldığını ve nokta atışlı yeni örgütlerin doğmakta olduğunu kaydediyor.

Acar, sosyal kapitalizme doğru bir rejim değişikliğinin ayak seslerinin geldiğini belirtirken, ileri teknoloji ve yüksek katma değer üretebilenlerin ayakta kalabileceği dünyada, Afrika kıtasını risk olarak okuyor.

Türkiye’nin stratejik konumu ve yeniliklere hızlı adapte olma gücüyle ayakta kalacağını, AVM gibi işletmelerin önemini yitireceğini öngörüyor.

Ekonomist Doruk Acar, küresel ekonominin dümenindeki bu depremi, koronavirüs öncesinde de gergin olan fay hatlarının bir noktada, bir vesile ile kırılacağının bir sinyali olarak okuyor. 

Küresel liderlik savaşları, küreselleşme ve kapitalizmin mevcut versiyonlarının sürdürülebilir olmadığını söyleyen Acar, rejimin zaten tartışıldığını anımsatıyor. 

Acar, Kovid-19 sonrası dünyada sosyal kapitalizmin daha güçlü olacağı yeni bir dönem beklediğini, belirtiyor. 

Acar, geçmiş dönemin supra-national diye tanımlanan, küresel dev şirketleri ve G-8 lider ülkelerin, mevcut statükoyu korumaya çalışırken, küresel güç düzeninde ilginç bir satranç oynanacağı tespitini yapıyor.  

"Sosyal kapitalizm öne çıkacak; Katma değer üretemeyenler kaybedecek"

Acar, sosyal kapitalizmin öne çıkacağını belirtirken, eğitim-sağlık-kolluk hizmetleri gibi ana ihtiyaç alanlarının eskisinden bile daha önemli bir rol ile hayatımızda olacağını vurguluyor.

Acar, katma değer yaratmayan sektör ve bireylerin işlerinin çok zor olduğunu, küresel ekonominin, sert bir resesyonla muhatap olurken, teknolojiyi kullanamayanların kaybedeceği yeni bir döneme işaret ediyor.

"Yeni döneme ayak uyduranlar ayakta kalacak! Hızla değişip, adapte olamayanlar, işini  kaybedecek"

Acar, KOBİ ve OBİ düzeyindeki şirketler ve koronavirüsün daha sert etkilediği turizm, etkinlik, horeca (otel-restoran-café) gibi sektörlerin çok zor bir döneme girdiklerini kaydediyor.

Acar, dünya ekonomisi küçülürken israfı azaltarak ve gelir eşitliğini biraz daha ön plana çıkartarak yeni bir kapitalizme ulaşmanın mümkün olduğunu savunuyor. 

Acar, bu senaryoda iş kayıplarının kısa dönemli olacağını; iş imkânları şekil değiştirse de, mevcut olacağını ve yeni dönem gerçeklerine ayak uyduran ve katma değer yaratanların ayakta kalacağını anlatıyor. 

"Eski kıta AB’nin gücü azalacak; Afrika kıtası risk olacak"

Acar, virüs sonrasında iki kutuplu dünya liderliği savaşlarının, Amerika-AB-İngiltere ile Çin-Rusya eksenli mücadele olarak süreceğini ve bu süreçte eski kıta olma sıfatıyla AB’nin gücünün azalacağını öngörüyor. 

Acar, koskoca bir kıta olan ve yaşam şartları dünyanın çok gerisinde kalan Afrika kıtası, eğer sosyal kapitalizm biraz daha içselleştirilemezse, dünyanın stabilizesi için bir risk olarak alınacağı ifade ediyor.

"Türkiye kurumsallaşmalı"

Acar, kurumsallaşması şartıyla, Türkiye’nin bu dönemde işgücü ile yeni dönemin stratejik sektörlerine yönelmesi durumunda, bölgesinin önemli aktörlerinden olacağını vurguluyor. 

Acar, Türkiye’nin ekonomik politikalarını bir master plan dahilinde değerlendirerek, odağının, sermaye derinliğini yükseltip, ekonomik kırılganlıkları azaltmak olduğu tespitini yapıyor.

Acar, sağlık, savunma ve iletişimin yeniden bir değerlendirmeye gideceğini kaydediyor.

"Küresel daralma savaşla sonlanabilir!"

Küresel daralmadan kaçış yok, diyen Acar, daha önemli sorunun, daralmanın sonunda nereye varacağı, olduğunu belirterek, şu yanıtı veriyor:

Bu tip küresel daralmaların savaşlarla sonlandığı da görüldü dünyada. Modern dünyada umalım, beklenen daralma ekonomik rasyonelleşme ve sosyal kapitalizm ile aşılabilsin. Şurası kesin ki Küreselleşmenin tanımının değişmekte olduğunu ve yeni bir tanım oluşacağını düşünüyorum.


"Mevcut organizasyonlar sınıfta kaldı"

Acar, Dünya Sağlık Örgütü, Dünya Ticaret Örgütü, Avrupa Birliği, Avrupa Merkez Bankası ve NATO, gibi mevcut organizasyonların Kovid-19 sürecinde iyi bir test veremediklerini belirterek, “Yeni ortaklıklar, yeni modeler, yeni örgütler, yeni işbirlikleri oluşacaktır” diyor.  

Bu işbirliklerinin de çok daha yalın, mikro tanımlı ve daha nokta atışı olacağını kaydeden, Acar, teknoloji barındıran, bilişim, veri kullanımı barındıran işbirliklerini daha sık göreceğimizi sözlerine ekliyor.
 

Tolga Yücel.jpg
Coiny Danışma Kurulu Üyesi, Dijital İletişim Uzmanı Tolga Yücel


Tolga Yücel: Sermaye el değiştirecek

Coiny Danışma Kurulu Üyesi, Dijital İletişim Uzmanı Tolga Yücel'e göre dönüşümü salgınla hızlanan sermaye, öngörmüşlerle, öngörmemişler arasında el değiştirdi.

Kovid-19 pandemisi sonrası asgari yüzde 30’luk daralma öngören Yücel, 2008 krizinden daha büyük bir ekonomik kriz riski ile karşı karşıya, olduğumuzu belirtiyor.

Yücel, bu krizin diğerlerinden en temel farkının, talep şokuyla birlikte tüm dünya ekonomilerini eş zamanlı etkilemesi, olarak okuyor.

Yücel, koronavirüs krizinin, ne bir finansal bir kriz, ne de bölgesel olmadığını belirtiyor:

En önemlisi kimsenin kimseye yardım edecek, ekonomik anlamda refah aktaracak bir durumu da yok.


Yücel, pandemi ile birlikte medyanın gündemi tarandığında, Çin’in insanları fişleyerek ulaştığı çözümlerin, Avrupa’da sağlık yönetimi açısından yeni model olarak alındığına işaret ediyor. 

Eskiden iki dümen varken, şimdi herkesin bir şekilde kendi dümenini tutmaya çalıştığını belirten, Yücel, pandemi sonrasında da herkesin kendi gemisini kurtarmaya yöneleceğini söylüyor.  

Dünyayı büyük bir ekonomik durgunluk beklediğini anlatan, yücel, ülkelerin, bu durgunlukla mücadelede, yalnız olduğunu kaydediyor.

“Mevcut organizasyonlar sınıfta kaldı. Yeni ortaklık ve yeni işbirlikleri geliyor!”

Yeni ortaklık ve yeni işbirliklerinin geldiğini gösteren iki tane temel gösterge olduğunu söyleyen Yücel, bir yanda, ezberlenmiş, statik ve alışılagelmiş müdahale yöntemi ile “hiç bilinmeyene” karşı hazırlıksız bir yönetim anlayışı.

Bir yanda da daha önce uyarılarını yapmış, proaktif davranmış, bu işe zaman ve bütçe ayırmış bir vizyoner, olduğunu savunuyor.

Yücel, gelecekte bu konuları da kapsayacak şekilde dört yeni çatışma noktasını şöyle sıralıyor:

  1. Yetenekliler/ Sıradanlar,
  2. Liberaller / Muhafazakârlar
  3. Küresel Şirketler / Devletler
  4. Refahın Eliti / Diğerleri. 

Yücel burada, virüsle ilgili komplo teorilerinin tamamının, ABD derin devleti ile küresel şirketler arasındaki çatışmaya dayanabileceğine dair kapıyı da açık bırakıyor.

"Yönetimlerin otokratikleşmesi muhtemel"

Yücel, virüs sonrası kısıtlamaların arttığı bir dünyanın bizi beklediğini, bireylerin, toplumlardan ayrıştığı özgürlüklerin ve çirkinliklerin aynı anda insanı şekillendirdiği bir kırılma çizgisine işaret ediyor.

“Batı” veya “doğu”, “genç” veya “yaşlı” gibi tanımlamalar anlamını daha da fazla yitirecek, diyen Yücel, uluslararası şirketlerin yerine, devletlerin ekonomiyle ilgili kararlarda daha etkin olduğu bir döneme girdiğimizi kaydederek, şu saptamayı yapıyor:

Bu etkinlik, bir güç denemesi haline dönüşebilir. Yönetimlerin otokratikleşmesi muhtemel.


"Daha az demokrasi, daha güçlü devletler!"

Korku ikliminde bireylerin, kendini kurtarmasını istediği yönetimin daha tutucu ve kısıtlayıcı taleplerini doğal karşılayacağını belirten Yücel, “Bir yerden bir yere seyahat etme özgürlüğü, hasta olma ihtimali yüksek bir kişinin verilerine erişim hakkı devletlerin yeni kazanımları olabilir. Ekonomik yükü taşıyan devletler, bu yükü kontrol etmek için yeni taleplerle gelecektir” diyor. 

Yücel, yaşanacak ekonomik durgunluğun, küresel duvarların örülmesini getireceğini belirterek, şu ifadeleri kullanıyor:

Bir sonraki kuşak, bizimle ilgili daha da acımasız olacak. Fonksiyon odaklı yaşamak zorunda olacaklar. Bunun bedelini de bazılarımız ne yazık ki, toplumdan soyutlanarak ödeyebiliriz.


Yücel, online erişebilirlik dışında hijyen ve sağlık hassasiyetinin artması sonucu insanların topluca yaptığı aktivitelerin daha az yapılacağını, sinema, tiyatro, sahne sanatları ve eğlence dünyasının da benzer bir şekilde etkileneceğini vurguluyor.

"Can derdiyle, demokrasiden vazgeçeceğiz!"

Bilet alırken, sağlığımızla ilgili bir taahhütname imzalayacağımızı savunan Yücel, toplu alanlara girerken, termal kameralara alışmak zorunda kalacağımızı, belirtiyor. 

Biz, gönüllü olarak tüm verilerimizi dijitale taşımaya başlamıştık bile, diyen Yücel, insanlığın can derdine düşünce, güvenlik-özgürlük dengesinde büyük aşınmalar olacağını kaydediyor. 

"Sosyal kapitalizm öne çıkıyor"

Yücel, 2007’de düzenlenen Davos Zirvesi’nin gündeminin “Ahlaklı Kapitalizm” iken, 2016’da gündemin “Gelir Adaletsizliği” olduğunu ve 2017’de ise ana temanın ise “Sorumlu Liderlik” olmasına dikkat çekiyor.  

Yücel, her on yılda bir kapitalizmin yıkıcı ve eşitsizlik yaratan etkilerini, küresel düzeyde tartıştığımızı belirterek, “İnsan odaklı, dayanışma temelli kurumsallaştırırsak, denge temelinde bir sosyal kapitalizm anlayışından bahsedebileceğiz” sözleriyle önce geçmişle hesaplaşmak gerektiğinin altını çiziyor.

"Afrika’nın kaderi egemen güçlerde olacak"

Yücel, pandemiden sonra, dijitalleşmeyi yakalayamayan, Afrika gibi kıtaların, gereksiz görülebileceğini, kaderlerinin diğer ülke ve insanların elinde olacağını ifade ediyor.


Dalgıç: Kapalı ekonomi dönemi geliyor!

Teksas Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Tevfik Dalgıç, Ulusların üretimlerini kendi ülkelerine alacağını, ileri teknolojiyle işsizliğin de artacağını, bazı ülkelerde demokratik değerlerle yeni işbirliklerinin gelişeceğini, bazı ülkelerde ise otoriter yönetimin yükseleceğini söylüyor.
 

Prof. Dr. Tevfik Dalgıç.jpg
Prof. Dr. Tevfik Dalgıç


Prof. Dr. Dalgıç, global ekonomide genel bir küçülme olacağını, hem dış politikada hem de uluslararası ekonomik olaylarda dayanışmanın ise öne çıkacağını savunuyor.

Küresel ekonominin kendini test edip, hatalarını araştırdığını, belirterek, her şeyin üretimini yabancı ülkelerde yapmanın tehlikesinin görüldüğünü anlatıyor.

Off-shore üretimin bir kısmının Back-shore haline geleceği tespitini yapan, Prof. Dalgıç, özellikle sağlık, savunma ve iletişim alanlarında, ülkelerin, yeniden bir değerlendirme yapacağını kaydediyor.

"Stratejik ürünlerin fiyatı yükselecek"

Stratejik nitelikli ürünlerin off-shore yatırım kararlarında devletlerin izninin gerekebileceği tespitini yapan Prof. Dalgıç, bu durumun bazı ürünlerde fazladan fiyat anlamına gelebileceğini ve devletlerin sübvansiyon yapmalarının beklenebileceğini belirtiyor.

Dalgıç, dünya ticaretinde bir daralma olacağını, işsizliğin artacağını, sosyal medyanın geleneksel medyayı geçeceğini, e-ticaret hacminin geleneksel ticarete yaklaşacağını, internet alışverişi dağıtım şirketlerinin artacağını, kripto parada uluslararası işbirliklerine gidileceğini kaydediyor. 

Küresel daralmanın boyutu 

Dalgıç, pandemi sonrası dünyada, multilateralism-çok yönlü çok taraflı diplomasilerle, güven artırıcı girişimlere öncelik verileceğini düşünüyor.

İdeolojik farklılıkların öneminin azalabileceğini belirten, Dalgıç, bilişim odaklı -Data Driven- teknolojilerinin öneminin artacağını, yapay zeka ürünü çalışmaları, kamu fonlarının destekleyeceğini ve bu alanda yapılan araştırma masrafların vergiden düşürüleceğini anlatıyor.  

"Bazı ülkelerde otoriter yönetim artacak"

Dalgıç, zengin ülkelerin yoksul ülkelere yaptığı yardımların yerini, genel nitelikli kamuya yararlı ve çevresel sorunların alacağını öngörüyor.

Bazı ülkelerde popülist politikacıların virüsle mücadele, gibi bahanelerle daha otoriter olacağını kaydeden Prof. Dalgıç, bazılarının virüsle mücadeledeki hatalarının ise seçim kaybetmelerine neden olacağı tespitini yapıyor. 

 

 

Independent Türkçe

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU