Makedonyalı arıcı Hatice, Hollywood'un kalbini nasıl çaldı?

Oscar adayı belgeselde rol alan Hatice Muratova, Hollywood’un dikkatini çekti

Pazar günkü Oscar Ödül Töreni'nde Hatice Muratova’ya dikkat edin. Kaçırmanız imkansız. Hollywood, Dolby Theatre’da gerçekleşecek yıldızlar geçidindeki tek Makedon Türkü çiftçi o olacak.

Sundance Film Festivali’nde rekor kırarak üç ödül alan “kurgu dışı başyapıt” Bal Ülkesi’nde (Honeyland) yer almadan önce köyün arıcısı Hatice, Kuzey Makedonya’nın yabanında, elektrik ve su tesisatı olmayan kerpiç bir evde yaşıyordu.

Filmin hem En İyi Belgesel hem de Yabancı Dilde En İyi Film ödüllerine aday olmasıyla Hatice, Hollywood yıldızlarının yolda durdurduğu ünlü bir isim haline geldi.

Bal Ülkesi’nin yapımcısı Atanas Georgiev, AFP’ye yaptığı açıklamada, “Sarah Jessica Parker filmi izledikten sonra onunla tanışacağı için çok heyecanlıydı” diyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

56 yıl boyunca televizyonsuz epey mutlu yaşamış Hatice, Sex and the City’den haberdar değildi ama yıldız oyuncunun kahve falına nazikçe bakmaktan geri durmadı.

Georgiev, Hatice’nin Oscar Ödül Töreni için elbise almaya Üsküp’e gittiğinde “yolda kendisiyle selfie çekmek isteyen kalabalık yüzünden 200 metrelik yolu 20 dakikada gidebildiğini” söylüyor.

Filmin kurgusunu da yapan Georgiev, “İnsanlar ona bayılıyor. Bir yıldıza dönüştü. Bir şekilde bununla başa çıkmaktan başka çaremiz yok” diyor.

Hatice’nin Hollywood macerasıyla ilgili konuşan Georgiev, oyuncunun “Kafesteki aslan” gibi görülmesinden endişelendiğini belirterek, “Antropolojik açıdan bunu yapmamamız gerekirdi fakat Makedon kamuoyundan Oscarlar’a gitmesi yönünde yoğun bir baskı vardı” ifadelerini kullanıyor.

Gerçekten Hatice’nin Bekirli’de arılarıyla ilgilendiği, hayvanların kendi paylarını da alabilmeleri için balın sadece yarısını aldığı basit hayatına göre tezatlık daha fazla olamazdı. 

O ve ölüm döşeğindeki, yüzde 50 görme kaybı olan annesi terk edilmiş dağ köyünün son sakinleriydi. Balkanların bu unutulmuş köşesinde hayat zor ama huzurluydu. Ta ki göçebe komşuları Hüseyin ve Lütfiye Sam, ele avuca sığmaz çocukları, tavukları ve ineklerinden oluşan sürüleriyle yanlarına taşınana kadar.

Honeyland’de anlatılan hikaye, biz gezegeni tüketirken çağımıza dair o kadar kusursuz bir mesele ki, New York Times onu “yılın en iyi filmi” ilan etti.

Besleyecek 8 boğazı olan Hüseyin şansını bal üretiminde deniyor.

Fakat yerel bir tüccarın daha fazla üretmesi için baskı yapmasıyla Hatice’nin altın kuralını, balın yarısını arılara bırakmayı, çiğniyor. Bunun da herkes için yıkıcı sonuçları oluyor.

Eleştirmen A.O. Scott, Honeyland’i şöyle övüyor:

Dört başı mamur bir destandan aşağı kalır yanı yok. Gerçek hayattan gelen bir çevre alegorisi ve düşüncesiz komşularla ilgili asırlık soruna parmak basan iğneleyici bir komedi.

Georgiev işin kolay ortaya çıkmadığına dikkat çekiyor.

Yardımcı yönetmenler Tamara Kotevska ve Ljubomir Stefanov’un kameramanlarla beraber, kilometreler boyunca elektrik olmadığı için kameraların pilleri bitene kadar köyde çadırda kaldıkları çekimler üç yıl sürmüş.

Ekip Hatice’nin annesiyle konuştuğu eski Osmanlı Türkçe lehçesini anlamadıkları için Georgiev ilk kurguyu sessiz yapmış.

Yönetmen, “İçgüdümüzle hareket ediyorduk, çevirileri aldığımız anda bütün olay örgüsü bir anda ortaya çıktı. Olağanüstüydü” diyor.

Ellerinde kapitalizmle ilgili bir ahlak hikayesinden çok daha fazlası olduğunu fark eden Georgiev aydınlanma anını şöyle anlatıyor:

Hatice balın yarısının arılar, yarısının da kendisi için olduğunu söyledi. Bu en güçlü cümleydi. (...) Bu ana-kız hikayesi çok güzel ve neredeyse mitolojik ama işin içine bal girdiğinde çatışma, kapitalizm ve tüketimcilik dahil oluyor. Dünyayla ilgili gerçekten önemli bir şey söylüyor.

Georgiev daha en baştan içinden geldikleri doğa ve insan ekosistemine karşı sorumluluklarının had safhada farkında olduklarını söylüyor.

Daha sonra Hatice’nin “medeniyete en yakın köyde,” akrabalarına yakın bir yerde bir kış evine taşınmasına yardım etmişler.

Hatice, Sam ailesi ve topluluğunun geri kalanı için internet bağışçılarına doğal “bio ballarından” yollayan Honeyland Vakfı kurulmuş ve faaliyete başlamış.

Hatice kesinlikle basit bir köylü değil.

Georgiev şöyle anlatıyor:

Keskin bir zekası var, epey akıllı ve farklı dil gruplarından 4 dil konuşuyor;  Türkçe, Makedonca, Arnavutça ve Ulahça.

Georgiev filmin olağanüstü başarısını büyük ölçüde Hatice’nin “müthiş kalbine” atfediyor. Öte yandan rahmetli annenin, işin “kraliçe arısının” da büyüsünün etkisinin büyük olduğuna inanan Georgiev, “Bizi öyle bir büyüledi ki adeta o göçtükten sonra kızına bakmamızı vasiyet etti” diyor.

AFP

 

Independent Türkçe için çeviren: Şafak Küçüksezer

DAHA FAZLA HABER OKU