Filistin kötüden daha kötüye doğru gidiyor

ABD’nin Tel Aviv Büyükelçiliği’nin Kudüs’e taşınması ve Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak tanınması sonrasında Washington, Filistinlilere yönelik olan tüm finansal desteğini kesti

İşgal altındaki Kudüs’te devam eden demografik savaş, henüz İsrail lehine sonuçlanmadı / Fotoğraf: AFP

Filistin davası, çatışmayı Tel Aviv lehine çözmek ve Yüzyılın Anlaşması’nı uygulamak için benzeri görülmemiş İsrail- ABD saldırıları ortasında, net bir ufka sahip olmadan 2020 yılına girecek.

Tel Aviv ve Washington’ın gelecek yıl, 1976 sınırlarında bağımsız bir Filistin Devleti kurma çabalarını yok etmek için Batı Şeria’da sınırlı yetkilerle bir özerk yönetim kurma ve Gazze Şeridi’ni ondan ayırma projelerini tamamlaması bekleniyor.

Avrupa Birliği (AB), Rusya ve Çin, çatışmayı sona erdirmek için tek yol olarak iki devletli çözüme bağlı olduklarını belirtirken, diğer taraftan ise bunu gerçekleştirmek için pragmatik bir pozisyona girme hususunda isteksiz davranıyor.

ABD’nin pozisyonu

2019 yılında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Ağvar bölgesini İsrail’e dahil etme ve burada egemenlik ilan etme taahhüdünde bulundu. Söz konusu taahhüt, iki devletli çözüme dayalı siyasi sürecin sona ermesine yol açacak bir adım olarak yorumlandı.

Netanyahu, "gelecekte tekrarlanmayacak tarihi bir fırsat olarak gördüğü" Trump’ın Beyaz Saray’daki varlığından yararlanarak Ağvar bölgesini İsrail’e dahil etmek için ABD’nin desteğini almaya çalışıyor.

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ise Ağvar bölgesinin ve Ölü Deniz’in kuzeyinin ilhak edilmesi halinde İsrail ile yapılan tüm güvenlik, siyasi ve ekonomik anlaşmaları iptal edeceğini duyurarak Filistinlilere bir sonraki aşamaya hazırlanma çağrısında bulundu.

Bu gelişme, ABD’nin pozisyonunda görülen bir değişikliğin ardından yaşandı. Filistinliler bu değişikliği, "İsrail yandaşlığından onunla ortaklığa" doğru bir hamle olarak değerlendirdi.

ABD’nin Tel Aviv Büyükelçiliği’nin Kudüs’e taşınması ve Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak tanınması sonrasında Washington, Filistinlilere yönelik olan tüm finansal desteğini kesti. ABD ayrıca Batı Şeria’daki İsrail yerleşkelerinin de yasal olduğunu ve uluslararası hukuka aykırı olmadığını öne sürdü.

Batı Şeria’daki yerleşim birimlerinin sayısı 250’nin üzerinde. İsrail, gece gündüz bu yerleşim birimlerini yerleşkelerin İsrail kasabaları olarak görülmesinin yanı sıra Filistinlilerden ayrı bir yolla birbirlerine bağlamaya çalışıyor.

İşgal altındaki Kudüs

İşgal altındaki Kudüs’te Filistinlilere ait evlerin yıkılma hızının artmasına ve İsrail’in Filistinlileri kovmak için ortaya koydukları önlemlerin çoğalmasına rağmen demografik savaş, henüz İsrailliler lehine bitmiş değil.

Gözlemcilere göre demografik savaş, "şehri çevreleyen yerleşim bloklarını (Ma’ale Adumim, Gush Etzion ve Giv’at Ze’ev) ilhak etmek ve Filistinlileri Kudüs’ten kovmak için siyasi bir karar alınarak ve Kudüs çevresindeki yerleşkeler arasında bir yol ve tünel ağı inşasıyla" İsrailliler lehine sonlanabilir.

İşgal altındaki Doğu Kudüs’teki Filistinlilerin sayısı 220 bin İsrailli karşısında 350 bin civarında. Eski Şehirde ise 4 bin İsrailli karşısında 32 bin Filistinli yaşıyor.

Ancak İsrailliler coğrafi savaşı Doğu Kudüs’ün yüzde 87’sini işgal ederek sonlandırmayı başardı. Filistinliler de yüzölçümü yüzde 13 olan bir bölgeye sıkışıp kaldı. Bu durum ise onları şehri terk etmeye, Anata, Kafr Agab, er-Ram ve Şufat gibi çevre kasabalarda yaşamaya itti.

Washington ve Tel Aviv, Guatemala dışındaki diğer ülkeleri büyükelçiliklerini Kudüs’e taşımaya ikna edemedi. Ancak Macaristan ve Brezilya, işgal altındaki şehirde ticari ofisler açtılar.

Filistinliler, Brezilya’nın kararını eleştirirken kararı “ahlak dışı bir davranış” olarak nitelendirdi ve Brezilya’nın “dünya düzenini zayıflatmaya ve uluslararası hukuku ihlal etmeye dayalı popülist, faşist ve ırkçı zihniyeti benimseyen güçlerin yanında yer aldığını” vurguladı.

"Yüzyılın Anlaşması"

Filistinliler, ABD’nin ‘Yüzyılın Anlaşması’ olarak bilinen barış planını açıklamayı ertelemesine rağmen Washington’ın davalarını yok etmeye çalıştığını savunuyor.

Filistin yönetimi, ABD Büyükelçiliği’nin Kudüs’e taşınmasından bu yana Washington ile bağlarını koparmış halde. Yetkililer, ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin “büyükelçiliği taşıma adımından geri çekilmesi ve iki devletli çözümü desteklemesi” konusunda ısrarlarını sürdürüyor.

Aynı şekilde ABD Temsilciler Meclisi, “İsrail’in mevcudiyetini güvence altına almak ve Filistin halkının meşru taleplerini yerine getirmek için” iki devletli çözüm ilkesinin uygulanması çağrısı yapan bir kararı oyladı.

Trump yönetimi, mültecilerin geri dönüşünü engellemek için de Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı’nı (UNRWA) tasfiye etmeye yöneldi.

Trump yönetimi, Ağustos 2018’den bu yana yaklaşık 1 milyar 2 yüz milyon ABD doları tutarındaki yıllık bütçesinin dörtte birine denk gelen yıllık yaklaşık 365 milyon dolar tutarındaki mali yardımını kesmeye devam ediyor.

Filistinliler söz konusu durumu ABD ve İsrail’in UNRWA’yı tasfiye çabalarının bir parçası olarak nitelendirdi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, ajansın görev süresini 3 yıl daha uzatmak üzere bir oylama gerçekleştirdi.

Ancak bu siyasi destek, UNRWA’nın Batı Şeria, Gazze Şeridi, Ürdün, Suriye ve Lübnan’daki beş faaliyet bölgesinde hizmet vermesini sağlayan bir finansal desteğe henüz dönüşmüş değil.

Ajans yetkilileri, Washington’ın yardımını kesmesi nedeniyle mali krizin 2020 yılında da devam etmesini bekliyor.

Fetih ve Hamas

Batı Şeria ve Gazze Şeridi arasında bir ayrılığa dönüşmeye başlayan Fetih ve Hamas hareketleri arasındaki bölünme halinin sona ermesi çerçevesinde iki taraf geçen iki ay boyunca ulusal birliğe ulaşmanın bir yolu olarak yasama seçimlerini takiben Devlet Başkanlığı seçimlerinin yapılmasında uzlaşı sağladı.

2007 yılında, Hamas hareketinin Gazze Şeridi’nin kontrolünü ele geçirmesinden bu yana ulusal uzlaşıya yönelik başarısız girişimlerin ardından seçimlerin bölünmeyi sona erdirecek bir anahtar olduğu kararı alındı.

Fetih ve Hamas arasındaki anlaşmazlık, Devlet Başkanı Abbas’ın İsrail’den ‘Filistinlilerin işgal altındaki Kudüs’te oy kullanmaya izin vermesini’ istemesi sonrasında yeniden baş gösterdi.  

Hamas siyasi büro üyesi Musa Ebu Merzuk, Devlet Başkanı Abbas’ı “Filistin ulusal mutabakatını reddetmekle ve İsrail’in Filistin Yönetimi’nin Kudüs’te seçim yapma talebine cevabını beklemekle” suçlarken “Bu yanıt, asla gelmeyebilir” dedi.

Gözlemciler, seçimlerin bölünme halini sonlandırmada başarılı olacağından şüphe ederken “Seçimler, ulusal uzlaşıyla sonuçlanmalıdır” değerlendirmesinde bulundu.

Boykot hareketi

Diğer yandan İsrail'i Boykot Hareketi, uluslararası hukuku ihlal etmesi ve Filistinlilere karşı ırkçı uygulamalar ortaya koyması dolayısıyla İsrail’e yönelik yaptırım çemberini genişletmek için kampanyalarını sürdürüyor.

Hareket, Güney Afrika’nın İsrail ile ilişkilerini azaltmayı başarırken İngiltere’deki Sendikalar Konfederasyonu’na yönelik İsrail ile silah ticaretini sonlandırma ve uluslararası şirketlere de işgal altındaki Kudüs’te demiryolları inşaatı ihalelerinden geri çekilme çağrısı yaptı. Hareket ayrıca Avrupa’daki işçi sendikalarını da İsrail ve Avrupa Birliği (AB) arasındaki ortaklık anlaşmasını da askıya almaya çağırdı.

ABD’de yapılan kamuoyu yoklamaları, Demokrat seçmenlerin yüzde 44’ünün İsrail’i boykot etme kararını desteklediğini gösterdi. Ankete göre ABD’lilerin yüzde 72’si de boykot hareketini engelleme girişimlerine karşı çıkıyor.

Trump yönetiminin ve bazı Avrupa ülkelerinin İsrail'i Boykot Hareketi’ni anti-Semitizm’e bağlama çabalarına rağmen hareket liderleri, 2020 yılında İsrail’e karşı boykotun daha da genişlemesini bekliyor.

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Kübra Şahin

independentarabia.com/node/81061

DAHA FAZLA HABER OKU