Yeni Şafak yazarından şiddete karşı öneri: Aciz, her şeyi yapmaya güç yetiremeyecek, kısıtlı kapasiteli insanlar olduğumuzu sıkça hatırlatacağız

Kılıçarslan, medyanın hem şiddeti yaygınlaştırarak yoluna devam ettiğini hem de şiddeti engellemeyi sosyal sorumluluk meselesi olarak gördüğünü yazdı

Fotoğraf: AA

Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan, gündelik şiddetin en büyük nedeninin, “kendini bir taraftan aşırı güçlü, muazzam özgüvenli gören sıradan bireyin bir taraftan da görkemli bir çaresizliğin, iç bayıcı bir yalnızlığın pençesinde kıvranması olarak” açıkladı.

Kılıçarslan, şiddete karşılık, “Kendimize de çocuklarımıza da aciz, her şeyi yapmaya güç yetiremeyecek, kısıtlı kapasiteli, bazen üzülebilen, bazen başaramayan insanlar olduğumuzu sıkça hatırlatacağız. Bizim kuşak değilse bile, sonraki kuşaklar için umut beseleyebileceğimiz tek ‘öğretim metodu’ budur” önerisinde bulundu.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

“Ne öğretiyoruz sıradan insana?” diye soran Kılıçarslan, “Medyada üç temel öğretim segmenti çıkıyor karşımıza. Birincisi insanın her şeye güç yetirebilen bir varlık olduğuna dair değişmez bir anlatı… Sürekli insana ‘aslansın sen, kaplansın sen, biriciksin sen, çok özelsin sen’ diyen bu anlatı, beraberinde inanması zor bir özgüveni ve cahil cesaretini getiriyor. Etrafta ‘kendi hayatının Tanrısı’ o kadar çok insan oluşturuldu ki mesela trafikte ‘kardeşim, ters yönden girmişsin yola, müsaade et de geçeyim’ dediğinizde sizi öldürebilir. Çünkü kendi dünyasının Tanrısı olmak, sorgulanamaz, keyfi kaçırılamaz, eleştirilemez insanlar olmayı da içeriyor” ifadesini kullandı.

“Korkunç bir drama düzeni var”

İkinci segmenti “Her şeyin çözümünün kendi adalet kurallarını uygulamaktan geçtiğini’ salık veren korkunç bir ‘drama düzeni” olarak açıklayan Kılıçarslan yazısında şunları kaydetti:

Vurursun, kırarsın, parçalarsın ve kendi adaletini elbette tesis edersin’ diyen bir dil bu. Eşkiyası, mafyası, kabadayısı, gündüz kadın kuşakları falan filan derken estirilen hava da, verilen mesaj da çok net: ‘Yeteri kadar cesursan kendi işini kendin görürsün.’

“Üçüncü segmentte ise ‘şiddete yalandan karşı medya dili’ var” diyen Kılıçarslan, medyanın şiddeti yaygınlaştırarak yoluna devam ettiğini ve şiddeti engellemeyi güya bir sosyal sorumluluk meselesi olarak gördüğünü yazdı.

Kılıçarslan, “Yürek burkan haber Ankara’dan geldi…’ diye başlayıp yakın planlarla, slow motionlarla ‘bunu herkes yapabilir’ mesajı vermekten öte bir anlamı yok medyanın şiddetle kurduğu ilişkinin” dedi.

“Münferit değil”

“Hadi cesurca konuşalım. Annesinin-babasının ‘prens/prenses’ olarak yetiştirdiği çocuklardan da, toplumun kenarda unuttuğu insanlardan da, varoştan da, lüks semtten de ‘dalga dalga’ yayılan bir şiddet dili var” diyen Kılıçarslan görüşlerini şu sözlerle sürdürdü:

‘Bunun bizi götüreceği yer neresidir?’ sorusu ise üzerine çok az düşündüğümüz, çok az kafa yorduğumuz bir soru. Doktorun verdiği ağrı kesiciyi beğenmedi diye doktorun boğazını kesen adam ‘münferit’ değil çünkü.

 

Independent Türkçe, Yeni Şafak

DAHA FAZLA HABER OKU