Avrupa’daki Klasik Kürt Edebiyatı Okulu ve Zeynel Abidin Zinar

M. Xalid Sadînî Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Facebook - Zeynel Abidin Zinar

12 Eylül 1980 darbesi ülkenin her tarafında çok tahripkâr oldu. 

Binlerce insan işkenceden geçirildi. 

Yüzlercesi sakat olarak kaldı. 

Bazı insanlar bu işkenceler sonucunda çok öfkelenip dağlara çıktı. 

Bazıları ise hayatında bir daha işkenceye maruz kalmayacak şekilde bir yaşam sürmeye başladı. 

Bir kısmı bir daha hiçbir şekilde tutuklanmayacak kadar uzaklara gitti.

Uzaklara giden insanların bir kısmı örgütsel faaliyetlerine devam etti. 

Bir kısmı da Şivan Perwer'in deyimiyle;

Avrupa sokaklarında kayboldu.

Ama bir kısmı da var ki, hem işkencecilerinin inadına çok önemli işler yaptı, hem de neredeyse kendi varlık sebeplerini, yaşam gayelerini keşfedip gerçekleştirdiler.

İşte bunlardan biri de Zeynel Abidin Zinar'dır.
 


Zeynel Abidin Zinar'ın kısaca tanımalıyız. 

O, 4 Şubat 1953 yılında Batman'ın Beşiri ilçesine bağlı Hedhedka köyünde dünyaya geldi. 

İlkokul ve ortaokulu kendi kazasında okudu. 

1968 yılında kaydolduğu Diyarbakır İmam-Hatip Lisesi'nden “Kürtçü yeşil komünist" diye nitelendirilerek 1971 cuntası tarafından uzaklaştırıldı. 

Durumun normalleşmesi üzerine Batman'da normal bir lisede eğitimine devam etti.

Bu formel eğitiminin yanı sıra daha çocukluğundan medrese eğitimine başlamıştı. 

Önce babası Mela Abdullah'ın, ardından Xelife Yusuf, Mela Sadreddin Yüksel ve Mela Abdurrahmanê Durre gibi dönemin önemli şahsiyetlerinin yanında medrese eğitimine de devam ediyordu. 

Eğitimini bölgenin önemli tasavvuf ve ilim merkezlerinden olan Norşin ve Zokaydê gibi medreselerde almış olması, normal okullarda da okuyor olması onu bölgedeki normal öğrencilerden ayıran bir vasıftı. 

Hem dindar ve hem de sosyal ve siyasal olaylardan haberdar bir insan olarak yetişiyordu. 

Zaten babası Mela Abdullah, çevresinde Mela Mustafa Barzanî'nin bir temsilcisi olarak kabul ediliyordu. 

Klasik medrese öğrencileri neredeyse gizlilik içinde gördüğü medrese eğitimi Arapça ders kitaplarının Kürtçe anlatılmasıyla yapılıyordu. 

Bu eğitimle hem Kürtçe dilbilgisine aşina oluyorlardı hem de medrese çevrelerinde çok bilinen Klasik Kürt Edebiyatı'ndan Melayê Cizîrî, Ehmedê Xanî, Feqiyê Teyran, Melayê Bateyî vb. gibi büyük şairlerle tanışıyorlardı. 

O zamanlar Kürtçe kitap ve dergi yayınlamak yasaktı.

Medrese öğrencileri çokça aşina oldukları, adı geçen şairlerin şiirlerinin kitaplar halinde piyasada bulunmayışına üzülüyorlardı.

Bu onları kıyaslamaya ve dillerinin yasak olduğu gerçeğine götürüyordu.

Bazı medreselerde de "Kürtçülük" yaftasına maruz kalma korkusu vardı.

Bundan dolayı çoğu medrese bu kitapları çok büyük bir gizlilik içerisinde okuyordu.

Zeynel Abidin Zinar, daha öğrencilik yıllarında Kürtçe edebiyatın güzelliğinin farkına varmış ve bunu elinden geldiği kadar okuyor ve okutuyordu.

Böylece dilini ve edebiyatını yasaklara karşı meşrulaştırıyordu.

Bu arada memuriyete girdi ve 1975'ten 1984'e kadar çalışabildi.

1980 darbesi olduğunda, o da benzerleri gibi tutuklanıp ağır işkencelerden geçirildi.

Serbest bırakıldı, kısa bir zaman sonra tekrar tutuklandı.

Her tutuklanışında işkenceye maruz kaldı.

İşkencecileri ona, özellikle “olmayan bir dilde yazdığı için” daha büyük işkence yapıyorlardı.

Toplamda 8 kere tutuklanıp serbest bırakıldı.

Bu 8 defa tutuklanışında da toplamda 178 gün işkence gördü.

178 rakamı Zeynel Abidin Zinar için bir sembol oldu.

Hem bu 178 günde yaşadıklarını “İşkencede 178 Gün” adıyla kitap haline getirdi hem de bu 178 rakamını beynine kazıdı.

Çünkü bundan sonraki hayatı bu rakamın etrafında dönecekti.


Ona yapılan hakaret ve işkencelerden bıkan Zeynel Abidin nihayet 1984 yılında bir yolunu bularak İsveç'e kadar gitti ve oraya iltica etti.

İlticasından sonra, işkence mağdurları komisyonunca Kızılhaç tarafından tedavi altına alındı.

O kadar ağır işkencelere maruz kalmıştı ki ancak 9,5 (dokuz buçuk) yıllık bir tedaviden sonra normalleşebildi.

İsveç'te bir yandan tedavi görüyor, öbür yandan etrafına uyum sağlamaya çalışıyordu.

Gerçi onun gittiği yıllarda Türkiye ve Kürtlerin yaşadığı diğer ülkelerden çok sayıda Kürt mülteci İsveç'e yerleşmişti.

Türkiye'den gidenlerin çoğu sol siyasetlerden gittiği için onlarla bir uyum sorunu da yaşıyordu Zeynel Abidin.

Ama kısa bir sürede toparlandı ve hayatının amacını gerçekleştirmek üzere çalışmalara başladı.
 

zeynel abidin zinar-.jpg
Fotoğraf: Facebook - Zeynel Abidin Zinar​​​​​​​


İsveç devleti yabancılara karşı diğer bütün Avrupa devletlerinden daha hoşgörülü ve daha yardımsever idi.

Bu meyanda okuryazar olanlara da özel bir ilgisi vardı.

Kendi ülkelerinde yazma ve yayınlama imkanı bulamamış ve bundan dolayı mağdur olmuş insanlara karşı bir çok yardım ve teşvik fonu vardı.

Zinar da bu imkanlardan yararlanarak öncelikle bir yayınevi kurdu.

Yine İsveç devletinin sağladığı imkanlarla bir de matbaa kurdu ve kendi yayınlarını orada yayınlamaya başladı.

Zeynel Abidin Zinar yayıncılığının tek bir kriteri vardı; metnin Kürtçe olması.

Onun dışında hiçbir kriter aramıyordu.

Yayınlayacağı kitapta başka hiçbir nitelik aramıyordu.

Konusu önemli değildi.

Yeter ki Kürtçe olsun ve yayınlanacak kadar bir değeri olsun.

Çünkü satma endişesi yoktu ve yayımlayacağı kitapların, satacağı insanlardan çok uzak olduğunun bilincindeydi.

Onun amacı yayınlamaktı.

Ona işkence edenlerin adresini bilseydi, muhtemelen yayınladığı her kitaptan bir adetini onlara da yollardı.

Ona 178 gün boyunca işkence edenler, sürekli olarak, Kürtçe diye bir dil olmadığını, böyle bir dilde kitap yazılmadığını, aslında yazılamayacağını, Kürtçenin Farsça, Türkçe ve Arapça birkaç kelimeden oluştuğunu kafasına vura vura haykırıyorlardı.

Buna karşın o, eğer bir gün bu işkencelerden kurtulabilirse gördüğü işkencenin her günü için bir kitap yayınlayacağına yemin etmişti.

Bu yeminini tutmak ve işkencecilerinden intikam almak için kitap derlemeye, yazmaya, tercüme etmeye başladı.

Bunların yanı sıra okuduğu medreselerde bilinen eskiden yazılmış ve yayınlanmamış onlarca kitabı Arapça harflerden Latince harflere çevirerek yayınladı.
 

zeynel abidimn zinar.jpg
Fotoğraf: Facebook - Zeynel Abidin Zinar


Bunlar içinde neler yok ki?

Melayê Cizîrî'nin Divan'ı, Ehmedê Xanî'nin Nubihar'ı, Melayê Bateyî'nin Mevlid-i Şerif'i, Abdurrahmanê Axtepeyî'nin Rewdun-Ne'îm'inden tut Aktepe Şeyhlerinin neredeyse bütün kitapları, Irak Kürdistan bölgesinde Arapça harflerle yayınlanmış Prof. Sadık Bahaddîn Amêdî'nin Hozanvanêt Kurd gibi antolojilere kadar onlarca kitap var.

Zeynel Abidin Zinar bu tür çalışmaları ile İsveç'te çok önemli bir boşluğu doldurduğu gibi, çoğu insanın hatta belki kendisinin bile fark edemediği bir işe imzasını atmıştır.

O da şudur.

İsveç'e giden ve o günlerde neredeyse bir koloni haline gelmiş olan İsveç'teki Kürt mültecilerin büyük çoğunluğu sol siyasi çevrelerden idi.

Bunların tamamına yakını laik ve seküler insanlar olarak dine karşı mesafeliydiler.

Birçoğu ise, İslam dininin Kürtlerin esaretine sebep olduğunu düşünecek kadar din karşıtı idiler.

Dolayısıyla dini metinlerden uzak ve belki de karşıydılar. 

Buna karşın, İsveç'teki koloninin Kürtçe eğitim ve öğretim ihtiyacı onları bu eski metinlere mecbur kılıyordu.

Esasen başka bir şey de yoktu ellerinde.

Mehmet Uzun, Fırat Cewerî, Hesenê Metê gibi yazarlar çıkmış yeni yeni modern metinler; öyküler ve romanlar yazıyorlardı.

Lakin kökleri yüzyıllara dayanan Klasik Kürt Edebiyatı'nın içinde yeniden neşvünema etmediği bir modern edebiyatın yavanlığını onlar da bilebilecek yetenekte idiler. 

İşte Zinar'ın yayınladığı bu eski metinler yeni dönem yazarlara da ilham kaynağı oldu ve yeni metinlerine eski edebiyatın izdüşümlerini serpiştirdiler.

Böylece hem eski edebiyatlarını öğrendiler hem de bu edebiyatın dayandığı dini duygulara karşı daha hoşgörülü oldular.

Bundan dolayı da İsveç ekolü dini metinlere karşı daha saygılı bir edebiyat yapıyorlar denebilir.

Bunun en güzel örneklerine Firat Cewrî'nin yayınladığı Nûdem Dergisi'nin sayfalarında rastlanabilir.

Ayrıca, Z. A. Zinar ulaşabildiği bütün insanlardan kasetler temin eder ve bu kasetlerin içindeki hikayeleri, şarkıları, destanları deşifre ederek bütün bunları 10 cilt halinde "Xwençe" yani Türkçe anlamıyla "Gonca", ama kendisinin verdiği anlam ile "Davetname" adıyla yayınlar.
 


İçinde 1700 den fazla halk hikayesi, fıkra, şarkı, bilmece vb. folklorik unsurların olduğu bu kitap şimdilerde Kürt Halk Edebiyatı için bir şaheserdir. 

Son derece mütevazı ve kendi halinde çalışmalarını yapan Zinar, başka yeni yazarların da çıkmasına vesile olur.

Kendisine ulaştırılan dosyaları ne kadar düzensiz olurlarsa olsun, onları bilgisayara çeker, tashih ve mizanpajlarını yaparak yayınlar.

Bendenizin de daha hapishanedeyken gönderdiği “Di Kelepora Kurdî de Mamik” yani “Kürt Folklorunda Bilmeceler” dosyası da böyle kitaplaştı.

Dolayısıyla ilk kitabım onun kurduğu Pencinar Yayınları'nda yayınlandı.

Zeynel Abidin Zinar şimdiye kadar 32 tanesi Klasik Kürt Edebiyatı'ndan yaptığı transkript kitapların yanında 87 adet de kendi imzasıyla folklor başta olmak üzere değişik konularda kitap hazırladı ve yayınladı.
 

189071-1322042226.jpg
Prof.Dr. Kadri Yıldırım, Tehsin İbrahim Doski, Xalid Sadini ve Zeynel Abidin Zinar'ın katılımıyla gerçekleştirilen Ehmedê Xanî'nin Fikir Dünyası Paneli'nden bir kare / Fotoğraf: Xalid Sadini


Bunların dışında başka yazarların kitapları da içinde 129 adet kitap yayınlamıştır.

Bütün bu yayınlarının listesine www.pencinar.se adresinden ulaşılabilir.
 

z.a.zinar kitapları.jpeg
Zeynel Abidin Zinar'ın yayımlandığı kitaplar / Fotoğraf: Facebook


Onun amacı ölmeden önce kitaplarının sayısını 178'e çıkarmaktır. 

Ne diyelim; Rabbim ona güç ve kuvvet versin ve amacına ulaşsın.

Umarım bir gün yayımladığı bütün bu kitaplar artık şu veya bu yoldan değil de özgürce ülkemizde yayınlanır ve burada halkımızın hizmetine sunulur.

Zeynel Abidin Zinar'ın bazen acı ve bazen de renkli bir şekilde geçmiş hayatını, sınırları dar bir makaleye sığdırmak zor.

Lakin şimdilik burada keselim.

Ona sağlıklı ve bereketli bir yaşam diliyorum. 

 

 

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.  

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU