Faili ırkçılık olan bir cinayet: Vail

Prof. Dr. Bilal Sambur Independent Türkçe için yazdı

Vail es Suud / Fotoğraf: Independent Türkçe

Dokuz yaşında bir çocuk olan Vail es Suud, bir mezarlığın kapısında canına kıyarak aramızdan ayrıldı.

Arkadaşları tarafından dışlanması, aşağılanması ve ötekileştirilmesine dayanamayan Vail, çıkışı intihar etmekte bulmuştur.

Küçük çocuğun, okulda yaşadığı zorbalığa ve dışlanmaya tahammül edemeyerek hayatına kıyması, insani ve toplumsal çürümüşlüğün yıkıcı ve zehirli bir meyvesi olarak karşımıza çıkmaktadır.

Barışın, kardeşliğin, hukukun, özgürlüğün, çoğulculuğun öğretilmesi gereken bir kurum olan okulda Vail’in öğretmenlerinden ve öğrencilerden karşılaştığı ırkçı dışlanma ve ötekileştirme sonucu intihar etmesi, okullarımızın ırkçılık, fanatizm ve şiddetin doğum yerleri olmaya başladığını göstermektedir.

Çok küçük yaşlardan itibaren çocuklarımızın Suriyeli düşmanlığı olarak adlandırılan ırkçı bir hastalıkla zehirlenmesi, insanileşme yerine ırkçılığın yaygınlaşmaya ve kökleşmeye başladığını göstermektedir.

Toplumun her tarafını Suriyeli düşmanlığı olarak ifade edebileceğimiz bir çılgınlık sarmış bulunmaktadır.

Ailede, sokakta, kahvede, okulda, ekranda, kısacası her yerde Suriyelileri bütün sorunların kaynağı gören bir nefret ortamı üretilmektedir.

Suriyeli düşmanlığı dediğimiz ırkçılık, kendiliğinden olan bir kötülük değildir.

Güç odakları, sistematik, kasıtlı ve bilinçli bir şekilde gerekli gördükleri zaman, gerektiği kadar ve gerektiği yerde Suriyeli düşmanlığını üreten, yoğunlaştıran ve yaygınlaştıran kışkırtmalarda ve manipülasyonlarda bulunmaktadır.

Suriyeli düşmanlığı dediğimizi ırkçılığı sadece sosyal bir problem olarak düşünemeyiz.

Suriyeli düşmanlığı dediğimiz kötülük, ırkçılık mühendisliği olarak ifade edebileceğimiz bir tasarımın ve kurgunun sonucudur.

Vail’in kendisini asarak öldürmesini, sadece akran zorbalığının acı bir sonucu olarak göremeyiz.

Okulda arkadaşları, öğretmenleri ve diğerleri, sürekli olarak Suriyeli olduğunu gerekçe göstererek hayatı ona zindan ettiler.

Vail, zindan olan hayatından kurtulmak için mezarlık kapısında kendini asma yoluna gitti.

Herkes, Vail’e karşı bir ayırımcılık ve ırkçılık olmadığını söyleyerek olan bitenin gerçek sebebini karartmaya çalışmaktadır.

Irkçılığın başvurduğu tek yol inkardır.

Hiçbir ırkçı, kendisinin ırkçı olduğunu kabul etmez.

Vail’i öldüren şeyin bir kemer değil, ırkçılık olduğu gerçeğinin sahici bir şekilde itiraf etmemiz gerekmektedir.

Irkçılık, hepimizi zehirlemektedir.

Irkçılık tarafından zehirlendiğimizi kabul etmediğimiz sürece, iyileşmemiz ve normalleşmemiz mümkün olmayacaktır.

Bir insanın ölümünün bütün insanlığın ölümü olduğuna inanan bir inancın mensupları olan bizler, artık ölümleri, cinayetleri, savaşları ve katliamları çok çabuk unutuyoruz.

Vail’in ölümünü de çok çabuk unuttuk, hatta konuşulmasını bile istemedik.

Vail’i ölüme sürükleyen ırkçılık ve ayrımcılık zehiriyle yüzleşemedik.

Ensar-muhacir kardeşliğinden hiçbir şekilde esinlenmediğimizi, ırkçılığın ve ayırımcılığın insani ve İslami olanın önüne geçmeye başladığını görmek gerçekten çok kaygı verici bir durumdur.

Siyasetin ve güç mücadelesinin her şeyin üstünde olduğu bir coğrafyada yaşıyoruz.

Güç uğruna şiddeti, ırkçılığı, ayrımcılığı, mezhepçiliği, kabileciliği üretmenin ve yaygınlaştırmanın en kolay siyaset olarak anlaşıldığı Ortadoğu coğrafyasında çocukların ölümü, kadınların çaresizliği ve gençlerin yok oluşu pek önem taşımamaktadır.

Irkçılık uğruna hiçbir çocuğun, kadının ve gencin kurban edilmemesi gerektiğini öğrenmeye, ırkçılık ve ayırımcılıkla sahici ve sahih anlamda insani bir mücadele verme ihtiyacı konusunda farkındalık oluşturmayı ihtiyaç görecek kadar olgunlaşmanın yolunu bulmak lazımdır.

Coğrafyamızın en önemli ihtiyaçlarından biri ırkçılığa ve ayırımcılığa karşı insani bir koalisyon kurma gerekliliğidir.

Savaşın, şiddetin, cehaletin ve sefaletin olduğu bir yerde her türlü ırkçılık, ayrımcılık, cinsiyetçilik ve fanatizm kendisine kolaylıkla yer bulmaktadır.

Irkçılık ve ayırımcılığa karşı insani olanı korumanın ve geliştirmenin yolu olan hukuku, insan hayatına saygıyı, özgürlüğü ve barışı yeşertmek lazımdır.

Hayatımızı kuşatan ölüm kültürüne karşı ırkçılığa ve ayırımcılığa hayır diyen hayat kültürünü yeşertmek, büyütmek ve sürdürmek için bir seferberliğe gereksinim vardır.

Hayat kültürü, açık bir şekilde ırkçılık ve ayırımcılık gibi çocukları, kadınları ve gençleri ölüme sürükleyen her türlü insan düşmanlığına hayır demektedir. 

 

 

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU