DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, TBMM’de Yeni Yol Grup Toplantısı’nda konuştu. Babacan şunları kaydetti:
Biz bu ülkenin topraklarında, milletimizin içinde büyüdük. Milletimizin değerleriyle, örfüyle, ahlakıyla, inancıyla yoğrulduk. Siyaseti, millete hizmet etmeyi, bir emanet olarak gördük. 'Emanete hiyanet etmeyin', 'Adaletle hükmedin' ilkeleriyle hareket ettik. Çünkü biliyoruz ki, güç bir imtihandır. Yetki, Allah katında hesabı en ağır olan sorumluluklardan birisidir. Biz o emaneti taşırken, kul hakkına çok çok dikkat ettik.
Kul hakkı, siyasetin değil, vicdanın meselesidir dedik. Tam da bu nedenle; devlet yönetiminde adaletin yok olmasına, liyakatin unutulmasına, istişarenin terk edilmesine, israfın yaygınlaşmasına sessiz kalmadık. Milletin alın teriyle oluşan kaynakların, dar bir grubun menfaatine aktarılmasına rıza göstermedik, bu yanlıştır dedik. Haksızlık karşısında susanlardan olmadık. Koltuğa değil; hakka, adalete ve doğruya bağlı kaldık. Güçlünün değil; haklının ve hakkı teslim edenin yanında olduk.
"Bu millet artık adalet istiyor"
Milli ve manevi değerlerimiz başkaları için günlük siyasetin malzemesi olabilir. Oysa bizim için bu değerler hayat rehberidir. Bazıları için dinimizin kutsalları siyasette istismarın aracı olabilir. Bizim için dinimizin kutsalları, sorumluluk meselesidir. Bu millet artık adalet istiyor, tevazu istiyor, ehliyet istiyor. Adalet kaybolursa, ekonomi de çöker, huzur da çöker. Adalet olmadan bereket olmaz. Allah’ın izniyle, biz bu ülkeye yeniden adaleti, bereketi ve huzuru getireceğiz. Devleti, 'bizden olan – olmayan' diye ayırmadan yöneteceğiz. Biz milletle yürüyoruz. Bir avuç menfaat şebekesinin değil, halkın sesi olacağız. Temel şiarımız; helal kazanç, helal yönetimdir. İsrafa, gösterişe, yolsuzluğa son vereceğiz. Bu ülkeyi yeniden alın terinin değer gördüğü bir düzene kavuşturacağız. Biz, kimseye düşman değiliz. Ama bu ülkenin imkanlarının ve ürettiği değerlerin, bir avuç menfaat şebekesince değil; alın ve akıl teri döken milyonlarca paylaşılmasını hedefliyoruz. İnanarak çalışacak, adaletle yöneteceğiz. Allah’ın izniyle, emanete biz sahip çıkacağız. Bizim davamız ne makam davası, nede rövanş davası. Biz siyasete ahlakı geri getirmek için çalışıyoruz. Her şeyin bir hesap günü var. Sandığın da, tarihin de, vicdanın da. O hesap günü geldiğinde, alnımız açık, elimiz temiz olacak. Yeni Yol, işte bu temiz sayfayı açacakların yoludur. Yeni Yol, emanete sahip çıkanların yoludur. Allah, doğruların yardımcısı olsun .
"Kutuplaştırmadan, kin duymadan; bu ülkeyi yeniden akılla, hukukla, dürüstlükle yöneteceğiz"
Ülkemiz yoruldu. Milletimiz kavgalardan, keyfî kararlardan, günü kurtarma siyasetinden yoruldu. Biz, bu yorgunluğu umutla yenmeye geliyoruz. Türkiye’yi adil kurallarla, güçlü kurumlarla ve ehil kadrolarla yönetmeye geliyoruz. Devlet, keyfilikle değil, hukukla çalışacak. Faiz, kur, enflasyon üçgeninde sıkışıp kalmak yerine; kalkınma odaklı bir ekonomik yapı inşa edeceğiz. Ülkeyi kural tanımaz menfaat şebekelerinden kurtarıp, ekonomiye güven ve öngörülebilirlik kazandıracağız. Aşırılıkların değil, sağduyunun sesi olacağız. Biz kavga etmeye değil, ülkeyi toparlamaya geliyoruz. Çünkü bu ülke, kavga siyasetiyle değil; ortak akılla ve uzlaşmayla büyür. Kutuplaştırmadan, kin duymadan; bu ülkeyi yeniden akılla, hukukla, dürüstlükle yöneteceğiz. Siyaseti, öfkeyle değil; bilgiyle, nezaketle yapacağız. Biz boş konuşmayacağız, çalışacağız. Nefretle, rövanşizmle değil; sorumlulukla hareket edeceğiz. Türkiye’yi yeniden adaletin, özgürlüğün ve istikrarın ülkesi yapacağız. İstikrarı kişilerde aramayacağız. İstikrarı güçlü kurumlarla ve adil kurallarla sağlayacağız. Türkiye’yi bir kişinin keyfi kararıyla değil; sağlam kadrolarla ve istişareyle yöneteceğiz. Biz Türkiye’yi yeniden sağduyuyla, liyakatle, ehliyetle buluşturacağız. Türkiye’yi Akıl, Ahlak ve Adalet üzerinde yükselteceğiz. Yeni Yol, bu ülkenin ortak aklının temsilcisi ve yeniden dirilişinin merkezi olacak.
Mutfakta yangın bir türlü sönmüyor"
Artık sabrın sonuna geldik. İnsanımız dertli. İnsanımız öfkeli. Ülkemizin dört bir yanında vatandaşlarımız isyan ediyor artık. Bakın sadece bir kesimden bahsetmiyorum. Herkes 'bittik' diyor. Esnafından çiftçisine, işçisinden emeklisine... Bir lokma ekmek için sabahın köründe yollara düşen, ama yine de ay sonunu getiremeyen milyonlardan bahsediyorum. Geçim sıkıntısına teslim olmuş, maaşı daha cebine girmeden tükenen gençlerden bahsediyorum. Her akşam, acaba yarını nasıl çıkarırım diye düşünen anne-babaların sesini dile getiriyorum.
Gıda, kira, yakıt, faturalar… Her gün büyüyen bu yük, ağırlaşan bu tablo, vatandaşlarımızın belini çoktan büktü. Millet nefes alamıyor, millet büyük bir geçim sıkıntısı çekiyor. Bu tablo ortadayken, iktidarın gündemine dönüp baktığınızda bambaşka bir dünya görüyoruz.
Koskoca ülkeyi bu hale düşürüp insanların hayatıyla oynayanlar, ne mahcup oluyorlar, ne de gidişatı değiştirmek için kıllarını kıpırdatıyorlar. Adeta aklımızla alay ediyorlar. İktidara sesleniyorum: Ekonomiyi yazboz tahtasına çevirdiniz; deneme tahtasına çevirdiniz. Önce yazıyorsunuz, baktınız olmuyor, sonra siliyorsunuz. Kağıt üzerinde hedefler değişip duruyor, ama mutfakta yangın bir türlü sönmüyor.
"Bıçak kemiğe dayandı"
Milletimiz 'artık yeter' diyor. Bıçak kemiğe dayandı. Kulağınızın üstüne yatmaktan bir türlü vazgeçmiyorsunuz. Ben size vazifelerinizi bir kez daha hatırlatayım. Vatandaşın yükünü hafifletmek sizin göreviniz. Enflasyonu tek haneye düşürmek sizin göreviniz. İnsanımıza huzur vermek, güvenvermek, umut vermek… O da sizin göreviniz. Unutmayın, bu millet sizden bahane değil, çözüm bekliyor. Daha bir ay önce 'yıl sonu enflasyonu yüzde 28,5 olacak' dediniz. Bu hafta açıklanan ekim ayı enflasyonu yüzde 33’e yakın. Enflasyon yüzde 30’un altına inmiyor. İndiremiyorlar.
"Biz enflasyonu tek haneye indirdik"
Bakın arkadaşlar, gerçekten durum vahim. 1970 yılından tam 34 yıl sonra, 2004’de, biz enflasyonu tek haneye indirdik. Üstelik bunu sadece 2 yılda başardık. 2003 ve 2004’deki mali disiplinle bunu başardık. Küçük iniş çıkışlarla da olsa, tam 12 yıl boyunca tek hanede tuttuk.
Faiz, enflasyon tek haneydi . Ülkemizde enflasyonun tek haneli olduğu son yıl 2016. 2017’de enflasyon çift haneye çıktı ve o gün bugündür tek haneye inmedi. Yan tam 9 yıldır Türkiye yüzü tek haneli enflasyon görmedi.
"Çarşıdaki, pazardaki, mutfaktaki, kiradaki, eğitimdeki zam yangınını söndüremiyorlar"
İktidar yıllardır enflasyonu tek haneye indireceğiz, enflasyonu tek haneye indireceğiz diyor, ancak beceremiyor, olmuyor. Asgari ücrete fazla zam yaparsak enflasyon yükselir dediler, milleti perişan ettiler. Ama, olmadı. Enflasyon tek haneye inmedi. Sözüm ona 'tasarruf' adı altında memurun, çalışanın servisine göz diktiler, göstermelik genelgeler yolladılar. Yine olmadı. Enflasyon tek haneye inmedi. Dünyanın en yüksek faizini verdiler; döviz gelsin, kuru aşağı bastırsın dediler. Döviz geldi, fahiş faizi alıp götürdü. Yine olmadı. Enflasyon tek haneye inmedi. Olmadı, olmuyor, olmayacak da. Çarşıdaki, pazardaki, mutfaktaki, kiradaki, eğitimdeki zam yangınını söndüremiyorlar. Hükümet diyor ki, 'pandemi sebebiyle gıda enflasyonu tüm dünyada arttı, bizi de etkiledi'. Biz de diyoruz ki, 'Bir dakika. Sizi kimi aldattığınızı zannediyorsunuz ? Orada duralım. Halep ordaysa arşın burada'. Kendi iş bilmezliğinizin sonuçlarını pandemiye bağlayamazsınız. Pandemiden bu yana bizim de içinde bulunduğumuz OECD ülkelerinde 5 yıllık toplam enflasyon yüzde 41. 2020 Ekim’den 2025 Ekim’e 5 yıllık enflasyondan bahsediyoruz. Peki Tükiye’de kaç? Türkiye’de tam yüzde 713. Velev ki, 713 puanlık enflasyonun 41 puanı pandemi sebebiyle. 713’den düş 41’i, geriye kaldı 642. Bu yüzde 642’lik enflasyonu nasıl izah ediyorsunuz? Onu bir söyleyin hele ya! Söyleyin, açıklayın. Nasıl izah ediyorsunuz?
Buradan iktidara sesleniyorum. Pandemiden bu yana 5 yılda toplam yüzde 41’lik gıda enflasyonun anladık. Siz gıda enflasyonunun yüzde 642’lik enflasyonu anlatın millete hesap verin.
"Güven, vatandaşa doğruları söylemekle kazanılır"
Ben söyleyeyim. Bu fark, tamamen kötü yönetimin farkıdır. Bu fark, Merkez Bankası’nın bağımsızlığını kaybetmesinin farkıdır. Bu fark, karşılıksız basılan paranın farkıdır. Ekonomi güven ister. Güven; hukukla, adaletle kazanılır. Güven; şeffaflıkla kazanılır, sözünün eri olmakla kazanılır. Güven, vatandaşa doğruları söylemekle kazanılır. Doğru hesaptan kaçmaz. Mevcut ekonomi yönetimi, damat döneminin yanlışlarını örtmek için yerle bir ettiler Millet artık bu masallara inanmıyor. Raflardaki etikete bakıyor. Kendi mutfağındaki enflasyon oranını kendisi belirliyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
"Milletin refahını ikinci plana iten bir düzen var"
2023 seçimlerinden bu yana hükümet ekonomiyle ilgili ne yaptı? Faizi artırdı, vergileri artırdı. Başka ne yaptı? Hafızanızı şöyle bir yoklayın, ne yaptı? Koca bir hiç. Üstelik, ekonomiyi bire bir etkileyen hukuk ve adalet alanında büyük yanlışlar yapıldı, yapılıyor. Üzülerek söylüyorum bu kafa işbaşında olduğu sürece ekonomi ayağa kalkamaz. Bu milletin alın teri kutsaldır. O terin hakkını koruyacak olan da dürüst, işinin ehli yöneticilerdir. Bir ülkenin kasası sağlam olsun istiyorsanız, önce sağlam kadrolar kurmalısınız. Bir zamanlar 'orta direk' dediğimiz kesim tamamen çöktü. Geniş kesimler hızla yoksullaşırken, bir avuç insan servetine servet kattı. Ülkede yatırım değil, üretim değil, alın teri değil; yalnızca faiz kazanıyor. Milletimiz de bunun bedelini ödemeye devam ediyor. Emekçinin değil; paradan para kazananların, yani faiz lobilerinin, menfaat şebekelerinin eli güçleniyor. Küçük bir zümre kasasını dolduruyor, ama milyonlar ay sonunu getiremiyor. Faiz geliriyle zenginleşenlerin çıkarlarını gözeten, ama milletin refahını ikinci plana iten bir düzen var artık.
"Bu sadece ekonomik bir mesele değildir. Bu ahlaki bir çürümedir"
Biz diyoruz ki; bu böyle gitmez. Bu ülke, üretimle, adaletle, bereketle ayağa kalkar; faizle, yolsuzlukla, yasaklarla değil. Ekonomiyi ayağa kaldıracak olan; alın terine, emeğe, üretime değerveren bir anlayıştır. Çünkü gerçek bereket, çalışanın sofrasından, üretenin elinden geçer. Gençler artık Türkiye’den umudunu kesmiş durumda. Okuyorlar, çalışıyorlar, çabalıyorlar… Ama karşılarında adaletli bir düzen değil, kapalı kapılar buluyorlar. İş yok. Sınav var. Mülakat var. Orada da torpil karşısında eziliyorlar, emeklerinin karşılığını alamıyorlar. Ve böyle bir ortamda ne oluyor? Boşluk büyüyor. Umut yerini çaresizliğe bırakıyor. İşte o çaresizlik ortamında da sanal kumar ve bahis bataklığı gençleri yutuyor. Bir avuç insan, milyonlarca gencin hayallerinden kirli bir kazanç sağlıyor. Telefonun başında 'kolay para' vaadiyle bir nesil borca, batağa, bağımlılığa sürükleniyor. Bakın bu sadece ekonomik bir mesele değildir. Bu ahlaki bir çürümedir.
"Kumar, kumardır. Yasalı yasa dışısı olmaz"
İktidarı defalarca uyardık, her kürsüde haykırdık. 'Tedbir alın, daha ne bekliyorsunuz?' dedik. Nihayet bizi duymuşlar ki, bir genelge yayınladılar. Yasa dışı kumar ve bahisle mücadele edeceklerini söylüyorlar. Ne güzel değil mi? Ama yetmez ki. Madalyonun bir de diğer yüzüne bakalım. Peki bunun 'yasal' olanı ne olacak? Hani, kendi elleriyle lisans verip, devletin kurumlarını bu düzenin bir parçası haline getirdikleri o sistem var ya… Gençlerin cebindeki son parayı çekip alan, emekçinin umutlarını 'kolay kazanç' masalına satarak sömüren o sistem… Yasadışı olana savaş açıyorsunuz da, yasal görünümlü bu bataklığa neden sessiz kalıyorsunuz? Kumar, kumardır. Yasalı yasadışısı olmaz. Kumara bu kadar kolay erişilmesi kabul edilemez.
Ekonomik çaresizliğin ürettiği bataklıkta milletimiz nefes almaya çalışıyor"
Ey iktidardakiler, bir yandan gençleri 'ahlaklı olun' diye uyarıp, öte yandan onlara devlet eliyle kumar bahis oynatamazsınız. Reklamı yasaklanmalı. İçki, sigara reklamının yasak olduğu ülkede cayır cayır kumar reklamı yapılıyor. Sanal kumar ve bahisle gerçek mücadele, insanı merkeze koyan ve önleyici bir anlayışla olur. Önce kendinize şunu sorun: Bu ülkenin gençleri neden o bataklığa sürükleniyor? Neden umutlarını kaybedip kolay para tuzaklarına düşüyorlar? Gerçekler çok net. Dertlenen görür. Gençlere adil bir yarış sunmazsanız,emeğinin karşılığını vermezseniz, torpil düzeniyle önlerini tıkarsanız, o zaman gençler de maalesef yanlış yollara sürüklenirler. Bugün ülke öyle bir noktaya geldi ki; ahlaki çürümenin, gelir adaletsizliğinin ve ekonomik çaresizliğin ürettiği bataklıkta milletimiz nefes almaya çalışıyor.
"Tek başımıza da kalsak, hakkın, adaletin, doğrunun yanında durduk"
Bu hale biz bir günde gelmedik. Yıllardır yapılan ama görmezden gelinen hatalar bizi bu noktaya getirdi. Yanlış politikaların, liyakatsizliğin ve adaletsizliğin sonucu olarak ülkenin her bir alanı güven erozyona uğradı, değerler aşındı, yok olma seviyesine geldi. İşte tam da bu yüzden kendi yolumuzu çizme noktasına geldik. Biz her zaman doğruya doğru, yanlışa yanlış dedik. Yeri geldi hükümeti eleştirdik, yeri geldi ana muhalefeti uyardık. Tek başımıza da kalsak, hakkın, adaletin, doğrunun yanında durduk. Bu yüzden alnımız ak, başımız dik. Bu yüzden çocuklarımızın, sevdiklerimizin yüzüne gönül rahatlığıyla bakabiliyoruz. Aynadaki suretimize gönül rahatlığıyla bakıyoruz. Bizim hiçbir partiyle ne derdimiz var ne de kavgamız. Bizim derdimiz, bu millete refahı çok görenlerle. Bizim derdimiz, etrafındaki menfaat çemberlerini doyurmakla meşgul olanlarla. Bizim derdimiz, milletine tepeden bakanlarla, parmak sallayanlarla. Bizim derdimiz, iktidara gelince ‘şunları hapse tıkacağız’ diye liste çıkaranlarla. Ne derlerse desinler, istedikleri kadar trolleriyle saldırsınlar…Bazıları diyor ki trollere bakmayın. Gazete trol mü?
Biz kimseye boyun eğmeyiz. Bizim siyasetimiz kutuplaşma üzerine değil, ahlak ve akıl üzerine kuruludur. Bu büyük ve güzel ülkeyi, kendinden olmayana yan gözle bakmayı âdet hâline getirmiş iki kutbun arasına sıkıştırmaya hiç niyetimiz yok. Biz zor yolu seçtik, kimlik siyasetini reddettik. Biz zor yolu seçtik, ırkçılığı elimizin tersiyle ittik. Biz zor yolu seçtik; 'sadece bana benzeyenleri savunayım' anlayışını reddettik; kabileciliği reddettik. Biz yolumuzdan dönmeyeceğiz; onlar da buna alışacak. Bu kadar basit. Biz bu ülkeyi çok seviyoruz. Bu ülkenin insanını, doğasını, havasını suyunu çok seviyoruz. Ne yapıyorsak bu ülke için yapıyor, gece gündüz bu ülke için çalışıyoruz. Gençler adil yarınlarda, bir arada huzur içinde yaşasın diye çalışıyoruz. Emekliler torunlarına harçlık verirken düşünmesin diye çalışıyoruz. Çalışanlar maaşlarıyla birikim yapabilsin, arttırdıklarıyla ev alsınlar, araba alsınlar diye çalışıyoruz.
"Bizim zamanında bu ülkeye yaptığımız bunca hizmeti yok sayıyorlar"
Biz, değerli arkadaşlar; rövanşist hırslarla birilerine gözdağı vermek için değil, memlekete hizmet için çalışıyoruz. Şunu herkes anlasın; bizim vatanseverliğimiz, ayrımcı gazete manşetlerinde değil. Bizim vatanseverliğimiz, o bizden bu bizden değil diye ülkemizi esnaf esnaf ayırmakta değil. Bizim vatanseverliğimiz, göstermelik jestlerde, sloganlarda, hamasette hiiiç değil. Bizim vatanseverliğimiz, layıkıyla yerine getirdiğimiz devlet görevlerinde. Açın bakın. Bizim vatanseverliğimiz, ülkenin en itibarlı dönemlerini yaşattığımız kadrolarımızda. Bizim vatanseverliğimiz, lafta değil; çalışmada, çalışmada, çok çalışmada;Burada burada. Arkadaşlar, biz kuru slogan değil, icraat üretiyoruz icraat. 'Ben oynamıyorum' demiyoruz. İktidara en hakiki eleştirileri sıralıyor, ama alternatifini de ortaya koyuyoruz. 'Sen yapamıyorsun arkadaş, bu iş böyle yapılır' diyoruz. Eğitimde böyle yapılır, sağlıkta böyle yapılır, adalette böyle yapılır, ekonomide böyle yapılır; bu ülke böyle düzlüğe çıkar diyoruz. Her birini tek tek sıralıyoruz. Peki, bizi saldıranlar ne yapıyor? Bizim zamanında bu ülkeye yaptığımız bunca hizmeti yok sayıyorlar. Tüm dünyanın şapka çıkardığı başarılarımıza burun kıvırıyorlar. Ülke için yapacaklarımıza da bakmıyorlar. Baksalar da anlamıyorlar. Çünkü onların derdi, bizim kim olduğumuz. Onların derdi, bizim onur duyduğumuz kimliğimiz. Kendilerine sorsanız uygar olan sadece kendileri, modern olan sadece kendileri. Ama aslında onlar, çok köhneleşmiş bir zihin dünyasının esiri. Ne diyelim, Allah onları o esaretten kurtarıp, gerçekleri görmelerini nasip eylesin.
"Enflasyonun kökünü kazımaya, gençlerimize iş imkânı sunmaya geliyoruz"
İnsanlar soruyor: Yok mu bu işi çözecek birileri? Biz de diyoruz ki: Var. Biz varız. Buradayız. Gün gelecek, herkes görecek: Bu ülke yeniden ayağa kalkacak. Ve biz bunu hep birlikte başaracağız. Emin olun, o günler çok yakındır. Evet değişim zamanı geldi. Çoktan yola çıktık.
Geliyoruz arkadaşlar. Enflasyonun kökünü kazımaya,gençlerimize iş imkânı sunmaya geliyoruz. Esnafımıza nefes olmaya, duran fabrikaların bacalarını tekrar tüttürmeye geliyoruz. İşçimizin alın terinin hakkını vermeye, çiftçimizin toprağına bereket olmaya geliyoruz! Geri adım yok.
Bizde geri adım yok. Milletimizin değerlerine, vatanımıza, bayrağımıza sahip çıkan kadrolarla geliyoruz. Her evin sofrasına huzur ve güven getirmek için çalışıyoruz. Sağlam adımlarla ilerliyoruz. Allah’ın izniyle, çalışkan milletimizin yanında durmaya, adaletisağlamaya, refahı büyütmeye geliyoruz. Dünden daha da kararlıyız. Daha da inançlıyız. İnşallah başaracağız. İnşallah yolun sonu aydınlık olacak. İnşallah el birliğiyle bu güzel ülkeyi layık olduğu şekilde yöneteceğiz. El birliğiyle Türkiye'yi çok daha ileri götüreceğiz.
"Adil olacağız"
Bugün, her zamankinden daha çok çalışma, millet yolunda kararlılıkla yürüme günüdür. Biz var olduğumuz sürece, birlikte hareket ettiğimizde, dayanışma içinde olduğumuzda her türlü engeli aşarız. Göreceksiniz, birlikte başaracağız. Milletimizi aydınlık yarınlara biz kavuşturacağız. Adil olacağız. Liyakatli kadrolarla, istişareyle bu ülkeyi yöneteceğiz. Konuşunca doğruyu söyleyeceğiz. Söz verince tutacağız. Emanete hıyanet etmeyeceğiz. Şeffaf olacağız. Her daim hesap vermeye hazır olacağız.
ANKA