Gönüllüler Koalisyonu'nun geleceği: Ukrayna için yeni bir güvenlik mimarisi

Dr. Osman Gazi Kandemir Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Teresa Suarez/AFP

Geçen günlerde Paris'te gerçekleşen zirvede 26 ülke, Ukrayna'nın geleceği için tarihi bir taahhütte bulundu. Peki bu koalisyon gerçekten işe yarayacak mı?


Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Élysée Sarayı'nda düzenlediği "Gönüllüler Koalisyonu" zirvesi, Ukrayna'nın uzun vadeli güvenliği konusunda Avrupa'nın en iddialı girişimlerinden biri olarak tarihe geçti.

35 ülkeden temsilcilerin katıldığı toplantıda, 26 ülke olası bir ateşkesin ardından Ukrayna'ya "güvence güçleri" konuşlandırma taahhüdünde bulundu.

Ancak bu büyük adımın arkasında önemli soru işaretleri de yatıyor.


Teoriden pratiğe: Koalisyonun gerçek potansiyeli

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski'nin toplantıya ilişkin değerlendirmesi oldukça çarpıcıydı:

Bugün hâlâ teorik görünüyor.

Bu sözler, koalisyonun karşı karşıya olduğu temel sorunu özetliyor.

26 ülkenin verdiği taahhütler önemli bir diplomatik başarı olsa da bunların somut askeri planlara dönüştürülmesi konusunda ciddi belirsizlikler mevcut.

Koalisyonun askeri boyutuna bakıldığında, ülkeler arasında önemli farklılıklar görülüyor.

İngiltere ve Fransa gibi ülkeler asker göndermeye hazır olduklarını belirtirken, Polonya ve İtalya bu konuda net bir "hayır" dedi.

Polonya Başbakanı Donald Tusk, ülkesinin NATO'nun doğu kanadındaki güvenliği güçlendirmeye odaklanacağını açıklarken, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni hiçbir koşulda asker göndermeyeceklerini kesin dille belirtti.


ABD faktörü: Kritik ama belirsiz destek

Toplantının en önemli gelişmelerinden biri, ABD Başkanı Donald Trump'ın video konferans aracılığıyla liderlerle görüşmesi oldu.

Trump'ın Amerikan kara birliği göndermeyeceğini, ancak hava desteği ve "arka destek" sağlayacağını belirtmesi, koalisyon için hem umut verici hem de endişe yaratıcı bir gelişme.

ABD'nin istihbarat, hava gücü ve komuta-kontrol yetenekleri sağlama taahhüdü, Avrupa kuvvetlerinin etkinliği açısından kritik öneme sahip.

Ancak Trump'ın geçmişteki tutarsız politikaları göz önüne alındığında, bu desteğin sürekliliği konusunda şüpheler var.

Avrupa liderleri, ABD'nin taahhütlerinin kalıcılığı konusunda temkinli bir yaklaşım sergiliyor.


Koalisyon içindeki çatlaklar

Alman medyasının belirttiği üzere, koalisyon 3 ana gruba bölünmüş durumda: Asker göndermeye hazır olanlar, kesin karşı çıkanlar ve kararsızlar.

Bu bölünme, koalisyonun bütünlüğü açısından önemli bir risk teşkil ediyor.
Almanya'nın temkinli yaklaşımı özellikle dikkat çekici.

Şansölye Friedrich Merz toplantıya katılmasına rağmen, "Almanya'da asker gönderilmesi için somut planlar yok" açıklamasını yaptı.

Avrupa'nın en büyük ekonomisi olan Almanya'nın bu tavrı, koalisyonun askeri kapasitesi açısından önemli bir eksiklik yaratıyor.


Türkiye'nin özgün konumu

Türkiye'nin koalisyondaki rolü, diğer üyelerden farklı bir karaktere sahip.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın katılımıyla temsil edilen Türkiye, askeri konuşlandırmadan ziyade arabuluculuk ve gözlemcilik rolüne odaklanıyor.

Bu yaklaşım, Türkiye'nin hem NATO üyesi hem de Rusya ile diplomatik ilişkilerini sürdüren özgün konumunu yansıtıyor.


Ekonomik boyut: Yaptırımlar ve finansman

Koalisyonun sadece askeri değil, ekonomik boyutu da var.

Trump'ın Avrupa liderlerinden Rus petrolü alımlarını durdurmaları konusundaki baskısı, koalisyonun çok boyutlu stratejisini ortaya koyuyor.

2025 için taahhüt edilen 40 milyar euro askeri destek, koalisyonun ciddiyetini gösteren somut bir rakam.


Rusya'nın karşı stratejisi

Moskova'nın koalisyona tepkisi beklendiği gibi sert oldu.

Putin'in Zelenski'yi sadece Moskova'da görüşme teklifine davet etmesi, barış görüşmelerini geciktirmeye yönelik bir taktik olarak yorumlanıyor.

Rusya'nın NATO askerlerinin "herhangi bir formatta" Ukrayna'ya konuşlandırılmasına karşı uyarıları, gerilimin artabileceğine işaret ediyor.
 


Gelecekteki zorluklar ve fırsatlar

Koalisyonun önünde 3 temel zorluk bulunuyor.

  • İlk olarak, bir ateşkesin sağlanması gerekiyor ki bu, mevcut durumda uzak görünüyor.
  • İkinci olarak, koalisyon içindeki siyasi farklılıkların aşılması şart.
  • Üçüncü olarak, ABD desteğinin netleştirilmesi ve kalıcı hale getirilmesi kritik.

Bununla birlikte, koalisyonun bazı önemli avantajları da var.

NATO dışında oluşturulan bu yapı, Rusya'nın veto hakkı bulunan BM mekanizmalarının ötesinde yeni bir güvenlik mimarisi sunuyor.

25 bin ila 30 bin askerden oluşacağı tahmin edilen bu kuvvet, Ukrayna'nın savunma kapasitesini önemli ölçüde artırabilir.


Sonuç: Yeni bir başlangıç

Paris zirvesi, Ukrayna'nın geleceği için önemli bir dönüm noktası olarak değerlendirilebilir.

Zelenski'nin "teorik" değerlendirmesi gerçekçi olsa da koalisyonun somut taahhütleri umut verici.

Önümüzdeki haftalar, bu girişimin gerçek bir güvenlik çerçevesine dönüşüp dönüşemeyeceğini gösterecek.

Koalisyonun başarısı, büyük ölçüde Avrupa içi birliğin sağlanması ve ABD'nin net desteğinin alınmasına bağlı.

Eğer bu koşullar sağlanabilirse, Gönüllüler Koalisyonu Ukrayna'nın uzun vadeli güvenliği için yeni ve kalıcı bir model olabilir.

Aksi takdirde, diplomatik tarihin bir başka "güzel niyet" girişimi olarak kalma riski taşıyor.

Bu süreçte Türkiye'nin arabuluculuk rolü hem bölgesel hem de küresel barış için kritik önem taşıyor.

Koalisyonun geleceği, sadece Ukrayna'nın değil, tüm Avrupa'nın güvenlik mimarisini şekillendirecek nitelikte görünüyor.

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU