Uzmanlar uyardı: Kış aylarında da hastalık bulaştıran keneler var; keklik kene yemez aksine popülasyonu artırıyor

Türkiye’de kene kaynaklı hastalıklar ve can kayıpları yaşanırken, uzmanlar KKKA, Lyme ve Q ateşi gibi tehlikelere dikkat çekti. Uzmanlar vücuttaki kenenin, hastalık bulaştırmadan en kısa sürede çıkarılması konusunda uyarıyor

Yaz aylarıyla birlikte Türkiye'nin her yerinden kene vakaları ve can kaybı haberleri gelmeye başladı.

Uzmanlar, kene vakalarına ve taşıdıkları tehlikeli hastalıklara karşı vatandaşları uyarıyor.

Türkiye’de kenelerin bulaştırdığı hastalıklar arasında Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) ilk sırada. Yaşanan can kayıplarına neden olan da bu sözkonusu hastalık.

Peki Türkiye'de kene tehlikesi hangi seviyede? Hangi keneler hangi hastalıkları taşıyor? Keklik kene ile mücadele de etkili bir yöntem mi?

Independent Türkçe olarak, bu soruları uzman isimlere sorduk.

“Türkiye dünyada, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi’nin merkez üssü”

Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Parazitoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Orkun, Türkiye’nin bulunduğu coğrafyada kene ve kene kaynaklı hastalıkların milyonlarca yıldır var olduğunu ve hem insan hem de hayvan sağlığını tehdit ettiğini vurguladı.

Orkun, “Biz hayvan sağlığı açısından çok uzun yıllardır, kenelerin bulaştırdığı hastalıkların var olduğunu biliyoruz. Ancak insan hastalıkları açısından özellikle dünyadaki yani şu ana kadar olmuş en büyük Kırım Kongo Kanamalı Ateşi epidemisini yaşadıktan sonra insan hastalıkları daha çok ön plana çıktı. Bu da 2000 yılının başında KKKA başladı. Biz KKKA’nın dünyada merkez üssüsüyüz şu an” dedi.

“KKKA dışında kene kaynaklı başka hastalıklar da var”

Saha çalışmalarından yeni döndüğünü belirten Orkun, KKKA kaynaklı vakaların 2000’li yıllarında başında başladığı ve yükselerek devam ettiğini vurgulayarak, “Yıllar içinde dalgalanmalar var ve bunların nedenlerini araştırıyoruz, ancak şu an halen en üst seviyede devam ediyoruz. Bunun yanında Türkiye'de sadece KKKA virüsü değil, kene kaynaklı çok farklı hastalıkların da var olduğunu biliyoruz” ifadelerini kullandı.

Orkun, kenelerin taşıdığı diğer hastalıklarla ilgili şunları söyledi:

Türkiye'de KKKA yanında Lyme hastalığını özellikle Anadolu'nun kuzeyinde hem insanlarda hem kenelerde buluyoruz. Lyme hastalığı insanlarda farklı seviyelerde klinik belirtilere sebebiyet veriyor. Ateş, eklem ağrıları yahut da nörolojik rahatsızlıklar hatta paraliz dediğimiz felç sonuçlarıyla da karşılaşabiliyoruz. Onun yanında son dört yıldır üzerinde çalıştığımız ve hatta ilk defa rapor ettiğimiz “Neoehrlichia mikurensiss” dediğimiz bir hastalık var. Bu da yine Anadolu'nun kuzeyinde, özellikle Karadeniz hattında ve İstanbul, Trakya'da, Trakya'nın kuzeyinde görülüyor. Bu da Avrupa'da yeniden ortaya çıkan hastalık olarak tanımlanıyor ve bu hastalık insanlarda birtakım semptomlara yol açıyor.

Yeni bitirdiğimiz bir araştırmada Dermacentor marginatus dediğimiz bir tür gördük. Anadolu'da çok aktif olan bir tür. Bunda kene kaynaklı riketsiyalar yüzde 50’nin üzerinde enfeksiyonla seyrediyor. Yine Anadolu'da çok farklı ekolojik habitatları araştırdık, özellikle insanlarda laranjitle karakterize olan Rickettsia slovaca ve Rickettsia raoultii dediğimiz bir takım riketsiyal benekli ateşi grubu riketsiyal hastalık etkenlerini yüzde elli üzerinde taşıdığını görüyoruz. Bu çok büyük bir rakam. Hatta biz bunu genelde ilkbahar, sonbahar ve kış aylarında görüyoruz. Yani genelde KKKA’nın inaktif olduğu zamanlarda. Çünkü KKKA virüsü ülkemizde nisanın başında başlar, ağustos sonuna kadar devam eder. Yine de en yoğun olduğunu gördüğümüz zamanlarda mayıs ve hazirandır.

“Kış aylarında bile hastalık taşıyan aktif keneler var”

Türkiye’de genel olarak kene vakaları ve can kayıpları havaların ısınmasıyla başlıyor. Bu durum da kenelerin yaz ayları ile birlikte ortaya çıktığı görüşüne neden oluyor.

Prof. Dr. Orkun ise bu görüşün yanlış olduğunu, kış aylarında bile hastalık taşıyan aktif keneler olduğunu vurguluyor.

Türkiye’deki Dermacentor marginatus türündeki kenelerin özellikle sonbahar ve kış aylarında aktif olduğunu belirten Orkun, bu türün ülkemizde yoğun bir popülasyona sahip olduğunu söyledi ve şöyle devam etti:

Bunlar özellikle benekli ateş grubu rickettsia, bunun yanında Q ateşi dediğimiz, insanlarda çok farklı klinik belirtilere sebebiyet olan, hatta tedavi edilmediğinde bir takım kalp problemlerine de sebebiyet veren coxiella burnetii taşıdığını görüyoruz. Hatta tularemi hastalığının da Kuzey Doğu Anadolu'da vektörlüğünü yaptığını gördük. Buradan anlaşılıyor ki çok çeşitli mikroorganizmalar aslında var. Dünya genelde üç yüzün üzerinde hastalık yapıcı etken var. Kendilerinin naklettiği ve Anadolu'nun coğrafik yapısı da bunların birçoğuna uygun. Çünkü tür çeşitliliği ve biyoçeşitlik bakımından Anadolu coğrafyası zengin. Anadolu’nun hem keneler hem de kene kaynaklı patojenler açısından zengin bir habitata sahip olduğunu çalışmalarımız gösteriyor.

Mesela İç Anadolu'da özellikle Ankara çevresinin için söyleyebilirim size veyahut da birçok noktada var. 12 ay kene aktif. Örneğin siz İç Anadolu'da -2'de de kene bulabilirsiniz. Yaklaşık olarak 50 tür var. Hatta popülasyon olarak baktığımızda bazı türler sonbahar ve kışın çok daha yoğun. Çünkü soğuğa ihtiyacı olan türler var. Yaz aylarında inaktif olan türler var. Dolayısıyla biz Türkiye'de 12 ay kene görebiliriz.

Doğaya keklik salınması kene ile mücadelede etkili mi?

Keneler ile mücadelede kullanılan yöntemlerden birisi de doğaya keklik bırakılması.

Kene vakaların artmaya başladığı yaz aylarında Tarım ve Orman Bakanlığı, orman ve kırsal bölgelere keklik salıyor. Kekliklerin arazide avlanarak, kene popülasyonlarının artmasını engelleyeceği düşünülüyor.

Fakat Prof. Dr. Orkun, bu yöntemin kene ile mücadelede etkili olmadığı görüşünde. Orkun, bilinenin aksine bu yöntemin kene ile mücadelede etkili olmadığını hatta kene popülasyonunda artışa neden olabileceğini söyledi.

Orkun, doğaya keklik bırakılması ile ilgili şu bilgileri verdi:

Bazı yanlışlıklar yapıyoruz. Doğruluğu bilinen yanlışlardan biri de keklik salınması. Keklik kene yemez. Tam tersine, Türkiye'de KKKA odaklarında özellikle kekliklerin kenelerin yavrusuna vektörlük yaptığı ve kene popülasyonu desteklediğini biliyoruz. Bir kekliğin üzerinde yüzlerce kene çıkartabiliyoruz. Dolayısıyla keklik sadece ömrünün ilk birkaç haftası, yani palaz dönemindeyken böcek yiyor. Orada da birtakım zirai zararları olan böcekleri tüketiyor. Zaten doğada kekliğin keneyi bulması da çok mümkün değil. Maalesef sosyal medyada da birtakım hatalı desteklerle de bu iş çok farklı boyuta denk geldi. Ancak bazı odaklarda negatif olarak etkileyecek ve hatta kene popülasyonunu arttırabilecek seviyede de birtakım sonuçlara neden olabilir. O yüzden bunları bilimsel temellerle yapmak gerekiyor. Keklik aslında kenelerin çok sevdiği bir canlı. Hatta bazı keneleri larvalarını çok buluyoruz kekliklerin üzerinde. O yüzden bu konuda dikkat edilmesi gerekiyor. Size çok enteresan bir bilgi vereyim. Türkiye'de en çok keklik popülasyonu gördüğümüz hatta kekliğin cenneti dediğimiz yerler Sivas ve Erzurum'dur. Ancak KKKA vakasını da en çok gördüğümüz yerler burası.

“Keneyi görür görmez çıkartın”

Vücuda yapışan kenelerin bir an önce çıkarılması konusunda uyaran Orkun, “Buradaki altın kural, evet kapalı giysiler giymeliyiz, paçaları içerisine koymalıyız ve günlük kene kontrolleri yapmalıyız. Şu noktanın altını çiziyorum, keneyi görür görmez çıkarmalıyız. Kenenin kimin tarafından çıkarıldığı önemli değil, bir an önce çıkarılması gerekiyor. O yüzden siz tutup keneyi çekin daha sonra bir ateşiniz veyahut herhangi bir belirti görürseniz hemen hastaneye başvurun. Keneyi üzerinizde tutup hastaneye iki üç saat sonra gitmeyin. Böyle bir riske almayın. Keneyi çekip çıkartın. Kene çıkarılması profesyonellik gerektirmez. Kenenin içerisinde virüs var veyahut da bakteri var. Erken çıkartarak henüz size veremeden kurtulabilirsiniz.

Keneyi öldürmek daha çok hastalık bulaşmasına neden oluyor

Memorial Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Funda Timur Kaynak, vücuda yapışan kenelerin öldürülmemesi gerektiğini, aksi takdirde virüsleri yoğun bir şekilde insana bulaştırabileceğini belirtti.

Kenenin bir an önce çıkartılarak hastalığı kısa sürede engellemenin önemine vurgu yapan Timurkaynak şu uyarılarda bulundu:

Hastalık bulaşını en kısa sürede ortadan kaldırmak önemli. Yani ne kadar çok tükürük bezlerinde olduğu için bu virüs ne kadar çok vücutta kalırsa ne kadar çok fark edilmeden kan emmeye devam ederse size verdiği virüs miktarı da artacaktır. Dolayısıyla bir an önce o keneden uzaklaşmak, bir an önce fark edilir fark edilmez o keneyi çıkarmak gerekiyor. Tabii ki bunu çıkarırken de aynı sizin söylediğiniz gibi yapılan uyarılarla beraber artık ezmeden çünkü siz bir stres uyguladığınızda örneğin kimyasal bir şey uyguladığınızda ya da ezdiğinizde daha çok virüsün bulaşına neden olabilirsiniz. Onun için de kafasından tutup hiç zedelemeden ön kısmından tutup dikkatlice çıkarmak gerek. Üstüne herhangi bir kimyasal gaz döken var, yakan var bunların hiçbirisini yapmaksızın keneyi uzaklaştırmak önemli. Çünkü kustuğu zaman daha fazla virüs bulaştırabileceği için en minimal zararı vererek keneden kurtulmak lazım.

İklim değişikliği, kene kaynaklı hastalıkların yayılmasına olanak sağlıyor

Üsküdar Üniversitesi NP İstanbul Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Dilek Leyla Mamçu, ise bulaşıcı hastalıklarının atışları konusunda iklim değişikliğine dikkat çekerek, doğaya yapılan müdahalelerin, virüs ve enfeksiyonların yayılmasına olanak sağladıklarını vurguladı.

Mamçu şunları kaydetti:

Tüm bu hastalıkların ve birçok daha bulaşıcı hastalığın altında iklim krizi yatıyor ne yazık ki. İklim krizi ve göç yollarının değişmesi. Özellikle yabani hayvanların… Adı üzerinde Kırım-Kongo. Kongo'dan ya da Afrika'dan kuzey ülkelere göçen hayvanların, kuşların göç yollarının üzerindeki birtakım değişiklikler, arazi yapısının değişmesi, insan hayatının hayvan hayatıyla daha yakın temaslarda bulunması, en son kovid pandemisinde de gördüğümüz gibi virüslerin normalde bulundukları ortamdan farklı bir ortama gelmeleri bu durumu etkiliyor.  Yani hayvan hastalığı, hayvanda herhangi bir hastalık yapmayan bir virüsün insana geçmesiyle insanlar da hastalık yapar ve hastalık oluşturur hale geliyor. Bu ne yazık ki bizim de içinde bulunduğumuz coğrafyadaki 3 milyardan fazla insan için risk oluşuran bir hastalık oldu. 50. paraleli güneyinde yaşayan birçok ülkede endemik bu hastalık. Bunun gibi başka hastalıkların da yine iklim kriziyle ilişkilendirilmesinin ve özellikle hayvan insan davranışlarının bu konuda sorgulanmasının önemli olacağını düşünüyorum.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU