Özel'den komisyon açıklaması: "Cumhuriyet kolonunun üzerine küçücük bir çivi çakacağım" diyene müsaade etmeyiz

"Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu ülkenin barışını savunuyoruz"

Fotoğraf: AA

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Kahramankazan'da belediye ve esnaf ziyaretlerinin ardından cuma namazı kıldı. Ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. 

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un kurulacak komisyonun ilk toplantısı için milletvekillerini 5 Ağustos günü Meclis'e davet etmesine ilişkin görüşü sorulan Özel, şunları söyledi:

'Meclis komisyonu, Meclis'in yetkilerini devralan, yasa yapacak, verdiği kararlarla tarihin akışını değiştirecek olan bir komisyon değil. Bu komisyon, Cumhuriyet Halk Partisi'nin yıllardır söylediği kapalı kapılar ardında milleti şüpheye uyandırarak 'gizli pazarlıklar mı var' diyerek iş yapmak yerine, 'gelin Meclis'e, tüm partilerden üye isteyin, meseleyi anlatın, çözülecekse burada çözülsün, konuşulacaksa burada konuşulsun' dediğimiz; şehit aileleri ve gazilerin mutlaka dahil edilmesi, sivil toplumun katkısının alınması, terörden ve yaşanan geçmişteki tüm süreçlerde zarar görmüş kim varsa derdini anlatabileceği, çare arayabileceği ve yasa yapma yoluyla hep birlikte çalışabileceğimiz bir uzlaşı zeminidir.

"Misakımillî sınırları içinde bu Cumhuriyet'in sarsılmaz değerlerinin kurucusuyuz, bekçisiyiz"

Nitelikli çoğunlukla ilgili CHP'nin beklentisine net bir cevap gelmediğini, ancak TBMM Başkanı Kurtulmuş'un aramasının ardından üyelerini verdiğini söyleyen Özel, "Zaman zaman tartışıldı. İYİ Parti kendi takdirleri olmak üzere üç üye vermedi. Hesabı 47'den yapıyorlar. Hesabın üye tam sayısı 50 üzerinden yapılacağı kesin. Meclis Başkanı'nın dışında, onun davetiyle oluşmuş bir komisyondur ve Meclis Başkanı'nın oy hakkı yoktur. O başkanlık edecektir ancak partiler güçleri nispetinde temsil ediliyorlar" ifadelerini kullandı.

Özel, konuya ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı: 

Kamptaki Erdoğan'ın sadece Türkler, Kürtler ve Araplara 11 kere vurgu yapan konuşması olmadık bir rahatsızlık yarattı. Biz Türk'ün de Kürt'ün de Laz'ın da Çerkez'in de –kendim Balkan göçmeni bir ailenin torunuyum– göçmenlerimizin de Misakımillî sınırları içinde, Anayasa'ya bağlı vatandaşlık tanımı, Atatürk milliyetçiliği tanımına bağlı şekilde, bu Cumhuriyet'in sarsılmaz değerlerinin kurucusuyuz, bekçisiyiz. Komisyonda bırakın öyle Cumhuriyet'in kolonlarını kestirmek, 'Cumhuriyet kolonunun üzerine küçücük bir çivi çakacağım' diyene müsaade etmeyiz. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu ülkenin barışını savunuyoruz. Kürtlerle Türkler 100 yıl önce olduğu gibi kol kola girerse, Kürdün de Türkün de çocuğunun karnı doyacak, iş bulacak. Hep birlikte bu ülkeyi Lazıyla, Çerkez'iyle, Boşnak'ıyla, Arnavutluk'tan geleniyle hep beraber Avrupa Birliği'ne sokacağız.

Bu ülke zenginleşecek, işsizlik bitecek, yoksulluk bitecek, yasaklar bitecek. Gençler için yasaksız Türkiye, vizesiz Avrupa gelecek. Bunun için uğraşıyoruz. İktidara yürürken de devralacağımız iktidarda milletin parasını terörle mücadeleye değil, kalkınmaya, emekliye, asgari ücretliye harcamak istiyoruz. Buradan başka ittifak arayışları içinde olan Erdoğan bunu söyledi bir kere, cevabını aldı. Yine de başka ittifak arayışları içindeyse o onun arayışıdır. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak Türkiye İttifakı'nın; Türkiye'nin bütün demokratlarının, sandığa sahip çıkan, darbenin karşısındaki, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e ve şanlı bayrağa sadık herkesin ittifakıyız. Böyle de olmaya devam edeceğiz. Komisyona çalışmalarında başarılar dilerim.

"Alınan grev kararlarının 'milli güvenlik' gerekçesiyle yasaklanması tam bir diktatörlük davranışıdır"

Özel, Türk-İş'e bağlı sendikaların grev kararının Resmi Gazete'de yayımlanan kararla ertelenmesi ve Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay ile Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın dünkü görüşmesine ilişkin, "Takip ettiğim kadarıyla Sayın Işıkhan kâğıda başka yazmış, sonra gitmiş, darbeye para bulan, 'Biz, rezervleri bugünler için biriktirdik' diyen Mehmet Şimşek'ten söz verdiği parayı alamamış, sözünden dönmüş. E, sözünden dönenle, döndüğü masada oturmak yerine ya da onun sözünü yerde bırakan Maliye Bakanı'nın peşinden koşmak yerine –ki bunların tamamı atanmıştır– esas muhatap bir kişidir" diye konuştu.

Özel, şöyle devam etti: 

Bugün zam verilmiyorsa Erdoğan'dır. Sayın Atalay Erdoğan'la görüşmemiş, Erdoğan'ın yardımcısı ile görüşmüş. Erdoğan'dır muhatap. Zammı vermeyen de odur. Emekliyi 14 bin lira gibi bir maaşla altı aydır süründüren de odur. Şimdi hak ettiği asgari ücret düzeyine çıkarmayıp 16 bin lira veren de odur. Asgari ücretliyi açlık sınırı altında tutan da odur.

Buna karşı alınan grev kararlarının 'milli güvenlik' gerekçesiyle yasaklanması tam bir diktatörlük davranışıdır. Emeğin hakkını savunacak olanın grev hakkıdır. Neyi bahane gösterip de böyle yapıyorlar, saçma sapan bir karardır. Ayrıca Türk-İş'in beş yüz yerde eylem yapacağız, grev yapacağız demesi değerlidir. Sözlerinin arkasındalarsa sonuna kadar arkalarındayız. Biz AKP'nin arkasındayız. Bu milletin hakkını yiyenin karşısındayız. O açıdan sendikaların kararı, tutumu doğrudur. Ayrıca bu topraklarda laf ağızdan bir kere çıkar. Sen işçiye vereceğim parayı söz vermişsin. Sonra oradan dönemezsin kardeşim. Dönülmemesi için büyük bir mücadelenin verilmesi lazım.

Özgür Özel, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın yaptığı deprem konutları ihaleleriyle ilgili iddialara ilişkin bir soru üzerine şöyle konuştu: 

Derinlemesine araştırılması, Murat Kurum'un bir an önce bir şeyler söylemesi ve savcılığın harekete geçmesi lazım. Öyle bir noktadayız ki, '650 bin deprem konutu yapacağız, bunu bir yıl içinde yapacağız' deyip oy almış bir iktidar var. 2,5 yıl geçti, daha yüzde 40'ı bile bitmedi deprem konutlarının. Utanmadan 'Çok konut yaptık' diye övünüyorlar.

Şimdi de öyle bir şey çıktı ki, deprem konutu inşa edecek müteahhitler için AKP selektif, AKP seçici bir zırh koymuşlar oraya. O çetenin eliyle iş alınabiliyor ya da müteahhitler bu manaya gelecek taahhüt ve vaatlerle dolandırılıyorlar. Bu ayıplı bir durumdur ama biliyorsunuz bu ülkede yolsuzluk yapmayanlar, hırsızlık yapmayanlar sırf seçim kazandıkları için arkası boş iftiralarla aylarca içeride tutuluyorlar. Bir ispat yok, iddianameyi yazamamışlar. Ama öbür taraftan deprem konutu üzerinden yolsuzluk yapanlar, müteahhit dolandıran çeteler var ve bakanlıkta oluşmuşlar, bakanlıkta buluşmuşlar, bakanlığı sarmışlar. Murat Kurum yine 'bir yılda bitireceğiz' dediği konutları, iki buçuk yılda yüzde 40'ını bitirdiği halde, sanki devlet sözünü tutmuş gibi konuşuyorsun. Ağzını açsın da bu konuda konuşsun.

 

Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU