CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK), parti genel merkezinde, Genel Başkan Özgür Özel başkanlığında toplandı. CHP Parti Sözcüsü ve İzmir Milletvekili Deniz Yücel, MYK toplantısı devam ederken toplantının gündemine ilişkin basın toplantısı düzenledi. Yücel’in açıklamaları şöyle:
Ülkemizin dört bir yanında ciğerlerimiz yanıyor, ormanlarımız kül oluyor. Göz göre göre insanlarımız ölüyor. Yetersiz bakanlar, liyakatsiz yöneticiler, alınmayan önlemler bu ülkede insan hayatının, doğanın, canlıların, ekosistemin sonunu getiriyor. Manisa’dan Antalya’ya, İzmir’den Karabük’e, Uşak’tan Bursa’ya pek çok yerde çıkan orman yangınları karşısında, her türlü imkana sahip olan devlet aygıtının bu kadar aciz kalışı adeta insanı çileden çıkarıyor. 14 şehit verdik, yüzlerce can dostumuzu kaybettik, hektarlarca ormanımız kül olup gitti. Felaketler yaşanmadan önlemeyi düşünmeyen, gerekli en temel tedbirleri almayan, eğitim ve donanımı eksik bırakan bir beceriksiz iktidarın elinde, ülkemiz cayır cayır yanıyor. 2021 yılında Muğla'da günlerce süren yangında, ortada olmayan söndürme uçakları bugün hala yoksa yanan ormanların sorumlusu bu iktidar değildir de kimdir?
“23 yıllık saltanatınız boyunca kullandığınız kaynakla kaç uçak, kaç arazöz alınır”
Yaşanan orman yangınları karşısında yüreği yanarak tepki gösteren, çaresizce haykıran, çığlık atan vatandaşa tatminkâr bir açıklama yapması beklenen Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı ise saygısızca, küstahça ‘Cebimizde uçak, arazöz yok’ diye açıklama yapıyor. Bu açıklamasından bile yaptığı işi ne kadar önemsediği, ne kadar ciddiye aldığı belli olan Tarım Orman Bakanı kulaklarını açıp da bizi dinlesin: Sayın Bakan, kimse senin cebinde uçak ya da arazöz aramıyor. Ama 23 yıllık saltanatınız boyunca kullandığınız kaynakla kaç uçak, kaç arazöz alınır; bunu soruyor. 23 milyon hektarlık orman alanına karşı, neden sadece ve sadece 27 yangın söndürme uçağı var; bunu soruyor. Vatandaş vergilerinin nereye harcandığını soruyor. Deprem olur, yardımı üç gün sonra götürürsünüz; otel yangınında 78 canımız yitip gider, işi gücü bırakıp bürokratlarınızı korursunuz; maden faciası yaşanır, madencileri tekmelersiniz; şimdi de ormanlarımız yanıyor, siz sadece ‘Devlet millet el ele’ diyebiliyorsunuz. Yangınlara müdahale etmekteki yetersizliğinizi örtbas etmek için bu milletin vatan sevgisini sömürüyorsunuz. Siz önce afetlerle mücadelede ülkeyi içine soktuğunuz acziyetin hesabını verin.
“Bir ülkede her yıl aynı şey yaşanır mı?”
Bakın, 23 yıllık iktidarın sonunda artan orman yangınları karşısında etkili müdahaleyi sağlayabilecek kapasitede bir hava filosu oluşturmamanın mantıklı bir gerekçesi olamaz. Gözlerini bile kırpmadan canını riske atarak yangına müdahale eden ekipleri yeterli eğitimi vermeden, koruyucu donanımları olmadan yangına müdahaleye göndermenin mantıklı hiçbir gerekçesi olamaz. Kimse bize, bu millete masal anlatmasın. Tarım ve Orman Bakanı, Plan Bütçe Komisyon Toplantısı’nda çıkmış, ‘Bilmem kaç tane uçak var’, ‘Su atma kapasite arttı’ diye konuşuyor. Kardeşim, iyi güzel anlatıyorsun ama sonuç nerede? Sonuç tam bir fiyasko. Yangınları söndürebiliyor musunuz? Hayır. İnsanlarımızı koruyabiliyor musunuz? Hayır. O zaman bize masal anlatmayacaksınız. Bir ülkede her yıl aynı şey yaşanır mı? Yıl olmuş 2025. Dünyada pek çok ülke su atma kapasitesi yüksek uçaklarla, atıldıktan sonra suyun hızlı buharlaşmasını önleyecek formüllerle yangınlara müdahale ediyor. Bizim ülkemizde ise ormanları korumak için ayrılan bütçenin kullanılmasına izin verilmiyor.
“Bakan evlatları bir eli yağda bir eli balda yaşarken siz vatan evlatlarını yangınlarda cayır cayır yaktınız”
Orman Genel Müdürlüğü (OGM), uçak kiralama ihalesini altı ayda sonuçlandıramıyor. Türk Hava Kurumunun (THK) yangın söndürme uçakları satılıyor. Ülke yanmış, umurlarında bile değil. İnsan hayatı değersiz, bakanlar sorumsuz, ‘Biz koltuğumuza bakarız’ diyorlar. Traktörünün arkasına su tankerini alan, damacanayı kapan yangına müdahale için koşuyorsa o bakanın o koltukta işi ne? Bu halkı her felaket karşısında kendi başının çaresine bakmak zorunda bıraktınız. Bu halkı yapayalnız bıraktınız. Bu halkı çaresiz bıraktınız. Bakan evlatları bir eli yağda bir eli balda yaşarken siz vatan evlatlarını yangınlarda cayır cayır yaktınız. Üstüne bir de vatandaşa küstahlık yaptınız. Bundan sonra yapmanız gereken tek şey istifa etmektir.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
“Sayın Şimşek uyuduğunuz o derin uykudan sizi, geleceklerini çaldığınız gençler uyandıracak”
Ormanlarımızdaki yangınlar gibi mutfaktaki yangının ateşi de sönmüyor. Çarşı, pazarda fiyatlar el yakıyor. Tezgâhın arkasında ürününü satmaya çalışan da o ürünü almadan geçmek zorunda kalan da mağdur. Esnaf, siftah yapamadan dükkânını kapatıyor. Marketlerde her gün artan fiyatlar karşısında vatandaş temel gıda ürünlerini alabilmenin yolunu arıyor. Üretici de dertli tüketici de… Gelir eşitsizliği artmaya devam ediyor. Bir avuç zenginin refah içersinde yaşadığı ülkede, milyonlar her gün daha da derinleşen yoksullukla mücadele ediyor. Hal böyleyken Hazine Bakanı Sayın Şimşek, ‘Ülkede kredi notumuz yükseldi’ diye tweet atıyor. Yetmiyor, aklımızla alay edercesine ‘Ekonomimiz yurt içi ve yurt dışı belirsizliklerin ve zorlukların yaşandığı dönemi aşarak tekrar olumlu bir döngüye girdi’ diyor. Sayın Şimşek, bu tweeti ile kime, ne mesaj vermeye çalışıyor ya da kimi daha fazla kandırmanın çabası içinde bilmiyoruz. Ama bildiğimiz şey şu: Dolar 40 lirayı, avro 47 lirayı geçti. Açlık sınırı 26 bin, yoksulluk sınırı 86 bin lira. Peki, asgari ücret kaç lira? 22 bin 104 lira. Emekli maaşı kaç lira? 16 bin 881 lira. Gel de bu parayla geçin. Temmuz ayındaki enflasyon farkları daha cebe girmeden buhar oldu. Vatandaş temel gıda ürünlerine ulaşmada ciddi sorun yaşıyor. Milyonlarca emekli geçinemediği için çalışmaya devam ediyor. Bireysel kredi kartı borçları ve kredi borçları her geçen gün artıyor. İcra dairelerine yeni dosyalar yağmur gibi yağıyor. Gençler ya parasızlıktan ya da çalışmak zorunda oldukları için eğitimlerini yarıda bırakıyor. Bir şekilde okuyabilenler ise dünyanın en iyi ilk 500 üniversitesi arasında olan ODTÜ’den 3,48 ortalamayla mezun olup ABD’den doktora için kabul alıyorlar ama AKP iktidarının değersizleştirdiği Türk pasaportuna vize çıkmadığı için okumaya gidemiyorlar. Bütün bunlar yaşanırken de Mehmet Şimşek, ‘Ülkenin kredi notu yükseldi’ diye açıklama yapıyor. İnsanda biraz olsun utanma olur. Siz hiç merak etmeyin Sayın Şimşek. Uyuduğunuz o derin uykudan sizi, geleceklerini çaldığınız gençler uyandıracak.
“Gencecik evlatlarımız aşırı sıvı kaybına bağlı çoklu organ yetmezliğinden neden ölsün?”
Ormanlarımızdaki yangın, mutfaktaklardaki yangın yetmedi; iki gün önce yüreklere düşen bir başka yangına duyduğumuz öfke hala dinmedi, hala dinmiyor. İskenderun’da sıcak havada eğitim görürken rahatsızlanan yedi askerimizden ikisi yaşamını yitirerek şehit oldu, beş askerimiz ise yaralı. Hayatını kaybeden şehitlerimize Allah’tan rahmet; yakınlarına, sevenlerine ve milletimize baş sağlığı diliyorum. Yaralılara acil şifalar diliyorum. Aşırı sıcak altında bırakılması sonucu askerlerimizin can vermesi, böyle bir facianın yaşanması resmen cinayettir. Milli Savunma Bakanlığının (MSB) gıkı çıkmıyor. Daha çok yakın bir zamanda, mağarada 12 askerimizin metan gazı soluduğu için şehit düştüğünü unutmadık. 20 yaşında gencecik evlatlarımız aşırı sıvı kaybına bağlı çoklu organ yetmezliğinden neden ölsün? Bu nasıl bir ihmaldir? Bu ülkede bize, ‘Askerlerimiz neden su içmedi?’ sorusunu sordurtan siz ama ‘Terörsüz Türkiye’ diye naralar atan yine siz. ‘Terörsüz Türkiye’ dediğiniz günden beri 30 şehit verdik, hem de bugüne kadar hiç duymadığımız, hiç alışkın olmadığımız sebeplerden. Bu ülkede neden kimse eceliyle ölemiyor? Demek ki ‘Terörsüz Türkiye’ demek yetmiyor. Biz şehitsiz, ölümsüz Türkiye istiyoruz. Sorumluların hesap verdiği, gerekirse istifa ettiği ama ağzını kapatıp sus pus üç maymunu oynamadıkları bir Türkiye istiyoruz. Kamuoyunun tatmin olacağı bir açıklama neden hala yapılmıyor? Askerimizi bu sıcakta, su vermeden güneşin alnında yakıp kavuranlar bize bunu açıklamayacak mı, sorumlular hesap vermeyecek mi?
“CHP olarak kendi önerdiğimiz komisyona girmeyecek halimiz yok. Elbette gireceğiz”
Son günlerde kamuoyunun takip ettiği ve tartıştığı konulardan biri de TBMM’de kurulacak olan komisyona CHP’nin temsilci gönderip göndermeyeceği meselesi. Bugünkü MYK toplantımızın gündem maddelerinden biri de buydu. MYK toplantımızda, Gölge Adalet Bakanımız, İzmir Milletvekilimiz Gökçe Gökçen daha önce kurmuş olduğumuz ‘Demokrasi ve Adalet Komisyonu’ çalışmalarıyla ilgili bir sunum yaptı. Grup başkanvekillerimiz, MYK’mızı bilgilendirdi. Öncelikle şunu ifade etmek gerekir ki CHP olarak kendi önerdiğimiz komisyona girmeyecek halimiz yok. Millet, milletvekillerini çalışsınlar diye görevlendiriyor. Elbette gireceğiz. Ama adını biz belirleriz, istediğimiz nisapla karar alırız gibi bir işin içinde de olmayız.
“Komisyonda eşit temsil ya da nitelikli çoğunlukla karar alınacağına dair açıklama yapılsın, biz de komisyona girelim”
Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel, komisyonla ilgili ya eşit temsil ya da nitelikli çoğunlukla karar alınması gerektiğini açıkça ifade etti. Bakın, demokratikleşmeyle ilgili bir komisyon kuruluyor, bu komisyonda Türkiye’ye etkili ve müspet katkılar sağlayacak kararlar alınması bekleniyor. Bu komisyonun işleyişinde demokrasi istemek en doğal hakkımız. O yüzden komisyonda eşit temsil ya da nitelikli çoğunlukla karar alınacağına dair yetkili bir ağızdan bir açıklama yapılsın, biz de komisyona girelim.
“Komisyonda tüm kesimlerin sigortası CHP’dir”
Şunu da eklemek isterim ki o komisyonda başta şehit aileleri ve gaziler olmak üzere terörden zarar gören tüm kesimlerin sigortası CHP’dir. CHP’nin olduğu yerde, üniter devlet tartışılmaz. CHP’nin olduğu yerde, Anayasa değişikliği tartışılmaz. O komisyonda CHP varsa kimse korkmasın. Asıl o komisyonda CHP’nin olmaması risktir. CHP, komisyonla ilgili herkesin duyduğu birtakım endişelerle ilgili denetim ve itiraz görevi görecektir. Ancak şunun da altını çizelim: ‘Diyarbakır’da demokrasi, İstanbul’da otokrasi’ ya da ‘Doğu’da barış, İstanbul’da savaş’, ‘Yeni düşman CHP’; böyle bir yaklaşıma da izin vermeyiz böyle bir oyunun parçası da olmayız.
“129 gün geçti ama ortada hala iddianame yok”
19 Mart hukuk darbesinin üzerinden 129 gün geçti ama ortada hala iddianame yok. Millet iradesi tam 129 gündür tutsak. 19 Mart’tan bu yana başta İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanımız ve Cumhurbaşkanı adayımız Sayın Ekrem İmamoğlu olmak üzere onlarca seçilmiş, yüzlerce bürokrat, çalışan, belediye başkanları özgürlüğü gasbedilerek delilsiz ve ispatsız bir şekilde türlü iftiralarla cezaevinde tutuluyor. Seçilmişlere yapılan zulmün yanı sıra aileleri, avukatları ve onları destekleyen herkes üzerinde kurmaya çalıştıkları baskı ise bu sürecin hukuki değil, siyasi kararların ışığında yürütüldüğünün kanıtı. ‘Diplomasını iptal et’ dediler, ettiler. ‘İşin içine yolsuzluk kat’ dediler, kattılar. ‘Yetmez, bu işi bir şekilde teröre bağla’ dediler, bağlamaya çalıştılar. Atılan bir yığın iftiranın bir tanesini dahi ispatlayamadılar. Haliyle ispatlayamadıkları, delillendiremedikleri bir soruşturmanın iddianamesini de hazırlayamadılar. Bakın, bir kez daha hatırlatıyoruz: Biz kimse yargılanmasın, kimse soruşturulmasın demiyoruz. Ancak yasalarımıza göre tutuksuz yargılama asıl, tutuklu yargılama istisnadır. AKP yargısı, bu soruşturmalarda tutuklu yargılamayı rutin bir uygulama, tutukluluk halini ise cezanın peşinen infaz edilmesi haline getirmiştir. Masumiyet karinesi, lekelenmeme hakkı, adil yargılanma hakkı hem Anayasa ile hem de Türkiye Cumhuriyeti devletinin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile teminat altına alınmıştır. Bu hukuksuzluklar yarın öbür gün, ileride Türkiye Cumhuriyeti devletinin ağır tazminatlar ödemesine neden olacaktır.
“Saray rejimi kaçınılmaz sonu engelleyemeyeceğini çok iyi bilmektedir”
Sırf iktidarda kalabilmek için ülkeyi hukuk çizgisinden, demokrasiden, adaletten bu kadar uzaklaştıran; sırf 23 yıldır tek başlarına sürdürdükleri iktidarlarını kaybetmemek için hukuku siyasetin elinde oyuncak eden; rakiplerini türlü iftiralarla özgürlüklerinden mahrum bırakmayı, Silivri zindanlarına kapatmayı göze alan; iki kez kanser atlatmış ve cezaevi koşullarında tedavi olması, sağlıklı bir şekilde yaşamını sürdürmesi mümkün olmayan bir kişiyi Silivri zindanlarına mahkum eden bir iktidarın artık bu ülkeye, bu millete verebileceği hiçbir şeyi kalmamıştır. İnandırıcılığını kaybetmiş, vicdanlarda mahkûm olmuş, iktidarını kaybetme korkusuyla her geçen gün daha da saldırganlaşan, hata üstüne hata yapan saray rejimi sandık geldiğinde o kaçınılmaz sonu engelleyemeyeceğini çok ama çok iyi bilmektedir. Çünkü artık AKP’lisi de MHP’lisi de geçmişte hangi partiye oy vermiş, hangi gönül vermiş olursa olsun bu haksızlıklara, bu hukuksuzluklara, bu vicdansızlıklara ‘dur’ deme noktasındadır.
“Bütün milletvekili arkadaşlarımız, ağustos ayı boyunca görevlendirildikleri illerde çalışmalar yapacaklar”
Geçtiğimiz cumartesi günü, ilk çumhurbaşkanlığı adaylık ofisimizin açışını gerçekleştirdik. Adayımız içerde ama PM üyelerimiz, milletvekillerimiz, belediye başkanlarımız, il başkanlarımız ve siyasi olmayan isimler, uzmanlar, akademisyenler de dahil olmak üzere, Cumhurbaşkanlığı seçim kampanyamızı 86 milyonla birlikte yürüteceğiz. Ne 15,5 milyon vatandaşımızın oyuyla adaylaşmış olan Cumhurbaşkanı adayımız Sayın Ekrem İmamoğlu’na ne belediye başkanlarımıza ve çalışma arkadaşlarına ne de onların ailelerine uygulanan zulüm, bu mücadelede bizlere de onlara da bir milim dahi geri adım attırmadı, attırmayacak da. Bu ofisler sayesinde adayımız dışardaymış gibi koordineli bir şekilde bütün ülkeye yayılacak bir kampanya çalışması gerçekleştireceğiz. Bütün milletvekili arkadaşlarımız, ağustos ayı boyunca görevlendirildikleri illerde en az üç gün olmak üzere çalışmalar yapacaklar. 81 ilde meslek örgütlerinin, kanaat önderlerinin, kamuoyunun görüşlerini alacaklar ve rapor hazırlayacaklar. Bu çalışma ise hem yürütülen kampanyamıza hem de hükümet programımızın temellerine katkı sağlayacak.
“Cumhurbaşkanlığı aday ofisleri halkındır. Fikri olanı, derdi olanı, katkı koyanı bekliyoruz”
Sayın Ekrem İmamoğlu, sadece CHP’nin adayı değildir. Ekrem İmamoğlu emeklinin, emekçinin, asgari ücretlinin, dar gelirlinin, esnafın, çiftçinin, atanmayan öğretmenlerin, yangında hayatını kaybeden orman işçisinin, gençlerin, yaşlıların, kadınların; kısacası bu ülkede yaşayan ve ezilen tüm kesimlerin adayıdır. Cumhurbaşkanlığı aday ofislerimizde iktidara yürümemizde bizlere omuz vermek, hız katmak isteyen herkese bir bardak çayımız da yerimiz de vardır. CHP’nin çatısı altındaki her yer baba evidir. Cumhurbaşkanlığı aday ofislerimiz cumhurbaşkanını tutsak ettirmeyen, iradesine sahip çıkan ve Ekrem Başkan’ı cumhurbaşkanı olarak görmek isteyen herkesin baba evidir. Cumhurbaşkanlığı aday ofislerimiz geçim sıkıntısından bunalmışların, bugünün karanlığını yarının aydınlığına dönüştürmek isteyenlerin, tütmeyen ocakların, yüzü gülmeyenlerin, karnı doymayanların, önünü göremeyenlerin umudu olacaktır. Haksızlıklara ve hukuksuzluklara karşı isyanın, baskı ve zulme karşı cesaretin, sokağın sesini duymayanlara karşı sokağın çığlığının, haklıya hakkının teslim edilişinin en güzel hali olacaktır. Ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu CHP’nin iktidarı devralışı bu ofislerde başlayacaktır. 86 milyon vatandaşımız da davetlidir. Cumhurbaşkanlığı aday ofisleri halkındır, kapısı da herkese ardına kadar açıktır. Fikri olanı, derdi olanı, katkı koyanı bekliyoruz.
“Bizim için önemli olan komisyonda kimlerin görev alacağı değil, ilkelerdir”
CHP’li Yücel, açıklamalarının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Yücel, komisyonda CHP’den yer alacak üyelerin kimler olacağı sorusuna karşılık şu yanıtı verdi:
Bizim için önemli olan komisyonda kimlerin görev alacağı değil; bizim için önemli olan ilkelerdir, prensiplerdir. Bu konuda partimizin tutumunu, MYK’mızın tutumunu ve tavrını az önce sizlerle paylaştım. Bizim daha önce kurulmuş olan 'Demokrasi ve Adalet Komisyonu' adı altında uzun süredir çalışan bir komisyonumuz var. O komisyonda görev alan arkadaşlarımızdan katılacaklar olabilir, dışarıdan katılacaklar olabilir ama bizim için önemli olan şu anda komisyonun işleyiş biçimi, temsil oranı ve karar alma süreci, karar nisabı. Dolayısıyla CHP’nin bu konudaki hassasiyetleri giderilirse komisyonda görev alacak çok sayıda nitelikli arkadaşımız vardır. Bir şekilde onların görevlendirmeleri yapılır.
ANKA