Minimalizmin babası, Alman mimar ve tasarımcı Mies van der Rohe, "Az çoktur" der. Rönesans dehası İtalyan ressam Leonardo da Vinci'ye göreyse "Basitlik, karmaşıklığın son noktasıdır". Ve biz aslında, aradığımız pek çok cevaba yalnızca basit sorular sorarak ulaşabiliriz. Aynı BASE'in küratörü Derya Yücel'in yaptığı gibi...
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Türkiye'nin dört bir yanından yeni mezun sanatçıların eserlerini sanatseverlerle buluşturan BASE, bu yıl 8. edisyonuyla "Sanat ne yapar?" diye soruyor.
Yücel, ilk bakışta basit görünen bu derinlikli soruyla çiziyor BASE'in çerçevesini. Bu sualin çok katmanlı fikirlere kapı açabileceğini düşündüğünü aktaran Yücel, "BASE seçkisinde yer alan genç sanatçılara bu soruyu yönelttik ve verdikleri yaratıcı cevapları sergide göreceğiz" diyor.
Bu sorunun yalnızca genç sanatçıların sanata yaklaşımlarıyla ilişkili fikir vermesinin ötesinde izleyicileri de sanatın anlamı üzerine düşünmeye teşvik edeceğine inanıyorum. Dolayısıyla 'Sanat ne yapar?' sorusu bu yıl sanatçı, yapıt ve izleyiciye ait etkileşimsel bir platform yaratma amacı taşıyor.
"Sanatın sonsuz anlamlar içerdiğini düşünüyorum"
Yücel; sanatın anlamı, işlevi, gerekliliği ve insan üzerinde yarattığı etkilerin farklı tanımları olabileceğini ekliyor:
Sorular sormak, herhangi bir şeyin sanat olabileceği fikri ya da şeyleri sanat eseri kılan o değerin değişkenliğiyle günümüzde üretilen sanatı anlamak konusunda bize yardım edebilir diye düşünüyorum. Sanatın sonsuz anlamlar içerdiğini düşünüyorum. Bana göre bu soru, sanatın anlam dünyasının çoğulluğuna işaret ediyor.
BASE, yeni mezun sanatçıların yaratıcılıklarını ve üretme motivasyonlarını desteklemek, onların sanat profesyonelleri ve izleyicileriyle diyaloglarını geliştirmeyi kendine misyon ediniyor.
Farklı disiplinlerden yaklaşık 150 eser
Bu yıl 2024 mezunu sanatçıların eserleri, 27 Kasım-1 Aralık'ta sergilenecek. 33 şehirdeki 40 üniversiteden yeni mezun 132 sanatçıyı meraklısıyla buluşturacak BASE 2024, The Ritz-Carlton Residences, Istanbul B Blok'ta gerçekleşecek.
Resim, fotoğraf, seramik, cam, heykel, video, yeni medya, grafik tasarım, geleneksel Türk Sanatları gibi farklı disiplinlerden yaklaşık 150 esere ev sahipliği yapacak BASE, her gün ücretsiz olarak ziyarete açık olacak.
Küratör Derya Yücel, BASE'le yeni nesil sanatçıların işlerini 8 yıldır detaylıca inceleme fırsatı buluyor. "Sanat eserlerinin, üretildikleri sosyal koşullar tarafından belirlendiğini ve toplumsal ilişkilerle açıklandığını söyleyebiliriz" diyen Yücel, sözlerine şöyle devam ediyor:
Dolayısıyla sanat yalnızca bireysel varoluşu değil aynı zamanda dünyada aciliyet taşıyan sorunları, kaygıları, korkuları ve umutları da yansıtır. Sanatın sonsuz anlamlar ve farklılıklar içerdiği göz önüne alındığında, BASE katılımcılarının yarattığı farklı bakış açıları, bu çeşitliliğin ifadesi olarak görülebilir. Bu anlamda BASE 2024 katılımcılarının, sanatsal üretimdeki çeşitliliğin farkında, üretim dilinde çoksesli ve sanat aracılığıyla kendilerini ifade etme konusunda belirli bir olgunlukta olduklarını söyleyebilirim.
"Genç sanatçılar ve yapıtları arasındaki ilişkileri gözlemleme fırsatı"
BASE'in sanat üretimi ve paylaşım alanına dair bir misyona sahip, geniş ölçekli bir mezuniyet sergisi olarak görülebileceğini ifade eden Yücel, "BASE 2024 seçkisinin, sanat üretimlerindeki ortak dinamizmi ortaya çıkarırken yeni kuşak genç sanatçılar ve yapıtları arasındaki ilişkileri de gözlemleme fırsatı sunduğuna inanıyorum" diyor:
Bu yıl da BASE'e katılan sanatçıların üretimlerine baktığımızda toplumsal ve bireysel ortak kaygıları, problematikleri, düşünme ve düşleme biçimlerini, hayal gücünü ve günümüz estetik yönelimlerini görebilmemiz mümkün.
"Şans, tesadüfler ve ilişkiler"
Yücel, kendisini sanata ve küratöryal yönetim disiplinine yönlendiren unsurlardan bahsederken, "Bizimki gibi bir coğrafya ve eğitim sisteminde mesleki olarak belirli bir alana yönlenmek, kişisel yetenekler, donanımlar, ilgi alanları, kararlılık gibi zaten olması gereken unsurlar dışında şans, tesadüfler ve ilişkiler gibi etkilerin de şekillendirdiği bir mesele" diyor. Açıkçası ona katılmamak mümkün değil...
"Benim açımdan da bu akışa benzer bir süreç olduğunu söyleyebilirim" diyen Yücel, ailesinde sanatla ilişkili kimse olmadığını söyleyerek ekliyor:
Maçka Anadolu Teknik Lisesi'nde Grafik Tasarım eğitimi alırken, atölye hocam sayesinde klasik sanat tarihine olan ilgim, çağdaş sanata yönelmişti. Liseden sonra da bir yıl görsel sanatlar atölyesine gitmiştim. O dönemde İstanbul Resim ve Heykel Müzesi dışında bir müzemiz olmasa da galeri ve bienalleri gezmeye başlamıştım.
"Yalnızca bu bölümü hedefledim"
İşlerin iyice ciddiye binmesiyse, 1997'de Türkiye'de ilk ve tek Sanat Yönetimi bölümünün Yıldız Teknik Üniversitesi'nde açılmasıyla başlamış:
Çalışmalarını ilgiyle takip ettiğim Beral Madra'nın kurucularından biri olduğunu öğrendiğimde yalnızca bu bölümü hedeflemiştim. 2001'de bölüme girdim. İkinci sınıfta Milliyet Sanat'ta ilk yazım yayımlandı, üçüncü sınıftayken de ilk küratöryal sergi projemi Roxy Club'da hayata geçirdim.
Yücel, lise çağından itibaren sanatla ilişkilenmek istese de sanatçı olmak istemediğini net şekilde bildiğini söylüyor:
Bu alanı seçmemin temel kaynağı her şeyden çok 'istemek' oldu... İlgi alanlarım ve kişisel becerilerimi keşfedip, biraz da dirençli kalarak kendime belirlediğim hedeflere yönelik çalıştım.
Yücel, sanat tarihini "başlangıcından itibaren sürekli olarak değişen biçim, stil, teknik ve fikirler bütünü" diye tanımlıyor.
Günümüzde artık farklı disiplinlerin bir arada ve çok sayıda kombinasyonla kullanıldığı sanat ortamında, gelişen görsel teknolojilerin etkilerini sanat üretimlerinde yoğun şekilde görüyoruz. Bugün yeni medya sanatı her ne kadar çağdaş sanatın bir uzantısı olarak görülse de yakın gelecekte ana akımın bir parçası haline gelecektir.
"Sanatta teknolojinin rolünün etkinleşeceğini düşünüyorum"
Teknolojinin insan yaşamına entegrasyonunun gittikçe arttığını hatırlatan Yücel, "Yapay zeka, artırılmış gerçeklik, sanal gerçeklik ve dijital araçların kullanılmasıyla sanatta teknolojinin rolünün gittikçe etkinleşeceğini düşünüyorum" diyerek ekliyor:
Yapay zeka, post-insan, biyo-teknoloji ve siber kültür temalarını daha fazla göreceğiz. Dolayısıyla küratörlerin rolleri de bu anlamda dönüşecek. Sosyal medya ve dijital platformlar, sanatın değer ölçütlerini değiştiriyor ve sanat eserlerinin üretim, paylaşım ve tüketim biçimlerini dönüştürüyor.
Bunun hem olumlu hem de olumsuz sonuçları beraberinde getirebileceği uyarısında bulunan Yücel, "Örneğin Instagram, Pinterest, TikTok ve benzeri platformlar, sanatçıların eserlerini hızlıca paylaşıp doğrudan izleyicilerle etkileşim kurmalarına olanak tanıyor ve daha geniş kitlelere erişilebilirlik açısından epey etkili bir alan oluşturuyor" diyor:
Sanat eserlerinin ve sanatçıların küresel bir izleyiciye ulaşmasını sağlayan bu süreç, sanat dünyasında önemli değişikliklere ve yeni değer ölçütlerinin oluşmasına yol açacaktır.
"Bireyin kendine özgülüğü değerli"
Yücel, sanat üretimini, bireyin kendi zamanını kaydetme biçimi olarak gördüğününü söylüyor. Ona göre sanat eseri de sanatçının kendi tanıklığının yön verdiği bir yaratıcılık formu.
Genç sanatçılara tavsiyelerinden bahsederken "Bireyin kendine özgülüğü, düşünsel ve yaşamsal perspektifinden izleri nasıl aktardığı değerli, bunu bilince çıkarmaları gerekir. İçerik seçimleriyle onu algılama, anlamlandırma yöntemleri de öncelikli olmalı" diyerek ekliyor:
Ayrıca elbette ele aldığı üretim diline yönelik teknik donanımı ve becerisini geliştirmeli. Yani kullandığı mecra ve araçlara hakim olmalı. Sanat üretimlerini ortaya çıkartan itki ister kavramsal ister formsal olsun, yapıtlarda hem bireysel yönelimlerini hem de zamanın ruhunu yansıtmaları önemli.
"BASE gibi platformların varlığı değerli"
Genç sanatçıların üretimlerine görünürlük sağlayan kurum ve mekanların sayıca yetersiz kaldığını hatırlatan Yücel, "Henüz üretimine yeni başlamış, yeni mezun olmuş sanatçı adayları açısında bu manzara daha da sıkıntılı" diyor:
Bu açıdan, BASE gibi kariyerinin başındaki gençlere yönelik görünürlük sağlayan, sürekliliğini devam ettirebilen ve karşılaşma yaratabilecek her platformun varlığı değerli.
Genç sanatçıların bu tür sergilere katılmasının önemine değinen Yücel, izleyici ve sanat ağıyla karşılaşmaların, kendilerini ifade etme ve iletişimsel yönlerini geliştireceğini hatırlatıyor:
Her türlü karşılaşmanın ve diyaloğun önemli olduğuna inanıyorum.
BASE, bugünden itibaren 1 Aralık'a kadar The Ritz-Carlton Residences, Istanbul'da ziyaret edilebilir.
© The Independentturkish