Türkiye nüfusunun büyük çoğunluğunun kırsal alanda yaşadığı dönemlerde en yaygın görülen adli olayların başında, köylerde toprak ve su kullanımı kaynaklı kavgalar geliyordu.
Kimi zaman tarladaki sınır taşının yerinden oynatılarak karşı tarafın alanına girilmesi, kimi zaman sulama amaçlı kullanılacak suyun bölüşümü sırasında yaşanan tartışmalar ailelerin de katılımıyla büyük kavgalara dönüşürdü.
Ancak kırsaldaki nüfusun azalması, devlet otoritesinin güçlenmesi, tapu kadastro kayıtlarının daha düzenli tutulması, tel örgü gibi önlemlerle sınırların daha net belirlenebilmesiyle arazi kavgaları azaldı. Fakat bu bittiği anlamına gelmiyor.
Halen ülkenin farklı yerlerinde zaman zaman arazi anlaşmazlıkları nedeniyle kavgalar yaşanabiliyor ve bunlar ölümle sonuçlanabiliyor.
Özellikle Güneydoğu bölgesindeki kentler, arazi anlaşmazlığı kaynaklı kavgaların yoğun yaşandığı yerlerin başında geliyor.
200 dönüm arazi için 9 kişi öldü
Son olarak Diyarbakır'ın Bismil ilçesinin Serçeler köyünde aralarında arazi anlaşmazlığı olan 2 aile arasındaki gerilim otomatik silahların da kullanıldığı çatışmaya dönüştü. 9 kişi öldü, 2 kişi de yaralandı.
Olaya dair soruşturma devam ederken 2 ailenin, bir kısmı hazineye ait olan 200 dönümlük buğday tarlası nedeniyle husumetli oldukları iddia edildi.
Aileler arasındaki anlaşmazlığın öncesinde yargıya taşındığı ve dava dosyası Yargıtay aşamasındayken çatışmanın yaşandığı ileri sürüldü.
Bölgedeki arazi anlaşmazlıklarından kaynaklanan olaylar bilim insanlarının araştırmalarına da konu oluyor.
Dicle Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rüstem Erkan ile Harran Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mahmut Kaya, bu araştırmacılardan.
"Aşiretlerden ziyade çatışmalar aileler arasında yaşanıyor"
İlk önce son olayın yaşandığı Diyarbakır merkezli yaşanan arazi çatışmalarını inceleyen Prof. Dr. Rüstem Erkan sorularımızı yanıtladı.
Son dönemlerdeki arazi anlaşmazlığından kaynaklanan olayların aşiretler arası olmaktan ziyade en çok akrabalar arası yaşanmaya başladığına dikkati çeken Erkan, "Daha çok miras yoluyla ya da kimden intikal ettiği çok belli olmayan araziler üzerine başlayan tartışmalarda birbirini öldürme olayları yaşanıyor. Sıkça da kuzenler arasında yaşanan bir durum" dedi.
Silaha ulaşımın kolay olması gerilimlerin kanlı sonuçlanmasına neden oluyor
Erkan'a göre bölgede arazi anlaşmazlıkların diğer bölgelere göre daha kanlı sonuçlanmasındaki en büyük etken silah kültürü ve buna erişmenin kolay olması.
Bu nedenle başka yerlerde tartışma veya darpla sonuçlanabilecek olayların bölgede katliama dönüşebildiğine işaret eden Erkan, "Ailelerden biri tartışmalı arazi üzerinde egemenlik iddiasında bulunursa diğeri çok sert karşılık verebiliyor" dedi.
Baraj nedeniyle arazinin değerlendirdiği Silvan-Bismil hattı hassas bölge
Arazi anlaşmazlıkları nedeniyle kavgaların son yıllarda giderek arttığını ve Diyarbakır'da daha çok Bismil-Silvan hattında yaşandığını belirten Erkan, bunda Silvan Barajı'nın yapımının ardından arazilerin değer kazanmaya başlamasının da etkisi olduğunu söyledi.
Erkan, yaşanan sorunların nedenlerini şu sözlerle anlattı:
Eskiden çok büyük toprak sahibi olan ailelerin sayıları zamanla azaldı. Bazıları bölgeyi terk etti. Bir dönem onların marabası olan köylüler şimdi orada hak iddia ediyor. Bazı tartışmalar ya da çatışmalar da bu şekilde yaşanıyor. Yani geçmişte ağaya, beye ait olup terk edilen araziyi köylüler işliyor. Sonra da '30-40 yıldır ben işliyorum' diyerek bir hak sahipliği ortaya çıkmaya başlıyor. Bu da bir sorun yaratıyor. Dolayısıyla büyük ölçüde bölgedeki bu toprak mülkiyetinin bilinmezliğinden kaynaklanan bir durum olarak ortaya çıkıyor.
"Mal kavgasıyla başlıyor, kan davasına dönüşüyor"
Yaşanan sorunların kan davasına da dönüşebildiğini aktaran Erkan, "Bir başladığı zaman mesele devam ediyor. Yani mal meselesiyle başlıyor, sonrasında kan davasına dönüşüyor. Kan davaları da yıllarca sürüp gidiyor" ifadelerini kullandı.
Sorunun bir kaynağının da sahiplenilmeye çalışılan hazineye ait araziler olduğunu vurgulayan Erkan, "Belli aileler, bir tür ilişki kurarak yıllarca hazine arazisini işliyor. Yeni güçlenen sayısı artan bazı aileler de bunlardan hak iddia etmeye başlıyor. Dolayısıyla aslında büyük ölçüde bu toprak mülkiyetinin belirsizliğinden kaynaklanan bir sorun yaşanıyor" diye konuştu.
"Kamuya düşen kadastro meselesini hakkaniyetli ve hızlıca çözmektir"
"Peki sorun nasıl çözülür?" Prof. Dr. Rüstem Erkan bu soruya, "Arazi çatışmalarının engellenmesi için kamu otoritesine düşen görev üzerine anlaşmazlık olan arazinin kadastro meselesinin hakkaniyet içerisinde hızla halledilmesidir" diyerek sözlerini noktaladı.
"Arazi paylaşımlarında geçmişten kalan husumet birinci neden"
Konuya dair sorumuzu yanıtlayan bir diğer uzman Harran Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mahmut Kaya ise Güneydoğu bölgesinde daha yaygın görülen arazi anlaşmazlıklarının birkaç nedenden kaynaklandığını kaydetti.
Kaya, nedenlerden ilkinin tarım arazilerinin tapu ve kadastro paylaşımı sırasında gasp, zorla el koyma, iltimasla ele geçirme gibi nedenlerle geçmişten kaynaklanıp günümüze kalan husumetler olduğunu söyledi.
"Tapuların güncellenmemesi, çoklu tapu mevzuları da çatışmaya neden oluyor"
Aşiret içi sorunların da arazi anlaşmazlıklarında önemli bir rol oynadığını hatırlatan Kaya, bu yapılarda zaman zaman miras paylaşımlarının mevcut kanun ve geleneksel dini usullere göre yapılmamasının da sorunlara yol açtığını belirterek şunları söyledi:
Tapuların şifahi teminat düzeyinde kalması, güncellenmemesi veya çoklu tapu mevzuları çatışmalara neden olabiliyor. Bu süreçlerde akrabalar arasında dahi zorbalıklar görülebiliyor. Öyle ki kardeşler arasında dahi ya denk gelmeyen oranlarla ya da çeşitli hediyelerle bazen de tümden zorbalıkla kardeşlerinin miras hakkını gasp edenler oluyor. Bu özellikle kız kardeşlere yönelik daha fazla oluyor. Bu durum çatışmalara zemin oluşturuyor."
"Silahlanma da husumetlerin kanlı sonuçlanmasında kritik faktör"
Kaya, modernleşmeyle birlikte toplumsal yapının bozulmasıyla geçmişte sorunlarda arabulucu olan kişilerin etkisiz kalması, artık sözlerinin dinlenmemesi, buna karşılık mevcut hukuki süreçlerin de uzamasının gerilimi artıran diğer etkenler arasında olduğunu kaydetti.
Doç. Dr. Mahmut Kaya da Erkan gibi silahlanma ile ilgili kültürün husumetin kanlı bir şekilde sonuçlanmasında kritik faktör olduğunu söyleyerek, "Hızlı hukuk ve arabulucu mekanizması üzerinde yoğunlaşmakta yarar var" yorumunu yaptı.
© The Independentturkish