250 milyon masum çocuğu kim koruyor?

BM'nin açıkladığı rakam çok ürkütücü ve dünyadaki vicdan sahibi insanları gerçekten utandırıyor

Fotoğraf: Reuters

Hiç şüphe yok ki tüm çocuklar masumdur. Seçtiğimiz başlık, dünyanın geri kalan çocuklarının masum olmadığı anlamına gelmiyor.

Saldırganlığın, savaşların ve çatışmaların kurbanı olan masum çocukların sayısından bahsediyoruz.

Birleşmiş Milletler'e göre, son yıllarda birçok çatışma bölgesinde çocuklara yönelik ihlallerin sayısı arttı.

Bu nedenle yarına denk gelen Uluslararası Çatışma Kurbanı Masum Çocuklar Günü münasebetiyle Birleşmiş Milletler (BM) çatışmalardan etkilenen ülke ve bölgelerde yaşayan 250 milyon masum çocuğu korumak için daha fazla çaba gösterilmesi çağrısında bulunuyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Görüldüğü gibi BM'nin açıkladığı rakam çok ürkütücü ve dünyadaki vicdan sahibi insanları gerçekten utandırıyor.

250 milyon çocuğun çatışma ve savaş mağduru olması gerçeği, dünya genelinde insan hakları çabalarını derinden etkiliyor. Uluslararası insan hakları söyleminin inandırıcılığını zedeliyor.

Çünkü çocukları korumada başarısız olan veya gerekli ve etkili çabaları göstermeyen bir dünya, güveni yitirir.

Burada hemen hemen tüm ülkelerin imzalamış olduğu uluslararası anlaşmalar ve mevzuatlar olduğunu da hatırlatmakta fayda var:

Savaş zamanında sivil kişilerin korunması hakkında 1949 tarihli Dördüncü Cenevre Sözleşmesi, 1977 tarihli İlave İki Protokol, 1989 tarihli Çocuk Hakları Sözleşmesi, çocukların silahlı çatışmalara katılma konusunda Çocuk Hakları Sözleşmesi İsteğe Bağlı Protokolü, uluslararası çocuk kaçırma durumunda medeni yönlerle ilgili Uluslararası Çocuk Kaçırma Hakkında Lahey Sözleşmesi bunlardan bazıları.

1997 yılında kabul edilen Cape Town İlkeleri, çocuk askerlerin silah altına alınmasının önlenmesi, askerden çıkartılması ve topluma yeniden entegrasyonunu teşvik eden en iyi uygulamaları içeriyor.

Ayrıca, çocukların cinsel sömürü ve istismara karşı korunmasına ilişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin Roma Statüsü, mahkemenin ayrıcalıkları ve dokunulmazlıkları anlaşması gibi çocuk haklarını teorik olarak destekleyen ve koruyan bir dizi başka sözleşmeye de işarette bulunuyoruz.

Silahlı kuvvetler veya silahlı gruplarla bağlantılı çocuklara ilişkin olarak Şubat 2007'de Paris'te hazırlanan kural ve yönergeleri de hatırlatmakta fayda var.

Bununla birlikte, tüm bu sözleşme ve antlaşmalar cephaneliğine rağmen, çatışmalar nedeniyle çocuk kurbanların ayısı artıyor.

Bu durum, haklar, mevzuat ve gerçeklik arasındaki mevcut uçurumun yanı sıra, çocuklara yönelik saldırganlığı azaltmada ve onları hiçbir çıkarları veya endişeleri olmayan çatışmalardan korumada başarılı olamayan bu cephaneliği uygulamak için gösterilen çabaların zayıflığını teyit ediyor.

Uluslararası Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin saldırganlığın tezahürlerini ayrıntılı olarak ele alması gariptir.

Nitekim, Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin 38'inci maddesi, silahlı çatışmalara taraf devletleri aşağıdakileri yapmakla yükümlü kılar:

  • Silahlı çatışmalarda kendileri için geçerli olan uluslararası insancıl hukuk kurallarına ve çocuklara ilişkin kurallara saygı duymak ve bu kurallara uyulmasını sağlamak
  • 15 yaşını doldurmamış kişilerin çatışmalara doğrudan katılmalarını engellemek için uygulanabilir tüm önlemleri almak
  • 15 yaşını doldurmamış herhangi bir kişiyi silahlı kuvvetlerine askere almaktan kaçınmak.
     


1949 Cenevre Sözleşmesi'nin İkinci Ek Protokolünün IV. maddesinin üçüncü fıkrası da açıkça 15 yaşın altındaki çocukların silahlı kuvvetlere veya gruplara alınamayacağını ve çatışmalara dahil edilmelerine izin verilmeyeceğini belirtiyor.

1949 yılındaki Dördüncü Cenevre Sözleşmesi, çatışma bölgelerindeki çocukların korunmasının önemini vurgular ve çatışma taraflarının 15 yaşından küçük çocukların ihmal edilmemesi için gerekli tedbirleri almasını, savaş nedeniyle ailelerinden ayrı düşmüş veya yetim kalmış çocukların geçimlerini sağlamalarını, dinlerini ve eğitimlerini kolaylaştırmalarını, mümkünse, çocukların eğitimlerinin aynı kültürel geleneğe ait olan kişilere teslim edilmesini şart koşar.

Soru: Tüm bu garantiler gerçekte nerede?

Çocukluk dönemi en kırılgan ve savunmasız dönemdir. Dünya liderleri ve ebeveynler, çocuk haklarına yönelik güçlü ve katı bir hesap verebilirlik sistemi üzerinde düşünmelidir.

Bu sistem, cezasızlık açıklarını engellemek için etkili bir şekilde çalışmalıdır.

BM'nin kendisi bile, masum çocukların sayısının arttığını kabul ederken, 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri'nin 16. hedefi, tüm çocuklara yönelik şiddetin sona erdirilmesi, istismarın, ihmalin ve sömürünün sona erdirilmesi için bir zaman çerçevesi belirlerken, gerçeklikle ilgisi olmayan bir hedef haline gelmektedir.

Peki, çatışmalar göz kırpmadan çocukları hedef almaya devam ederse geride kaç çocuk kalacak?

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Büşra Abay

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU