Korkutulanlar konuşuyor: Bazı sığınmacı aileler çocuklarını okula göndermemeye başladı, gençler işten ayrıldı

İkinci turda milliyetçi oylara göz diken muhalefet, sığınmacı karşıtı bir dil benimsedi. Bu dil, Türkiye'de yaşama tutunmaya çalışan Suriyelilerin evlerinde bir korku inşa etti

Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda hiçbir aday ipi göğüsleyemese de milliyetçilerin adayı olarak yarışa katılan Sinan Oğan yüzde 5,17 oy aldı. 

Milliyetçi partilerin oyu toplamda yüzde 20'leri aştı.

Sert bir yabancı karşıtı politika benimseyen Ümit Özdağ liderliğindeki Zafer Partisi, 1 milyon 215 bin oy aldı.

İlk kez bir seçime katılan Zafer Partisi'nin aldığı oy oranı yüzde 2,2.

İlk turda şekillenen bu tablo "seçimlerin kilidi artık milliyetçi seçmen" önermesini gündeme taşıdı.

 

Kılıçdaroğlı afiş twitter
Bir okul duvarına asılan afiş / Fotoğraf: Twitter

 

Bu fikir muhalefet tarafından satın alındı ve Millet İttifakı söylemlerini sertleştirdi. 

İlk turda terörle yan yana yürümekle itham edilen Millet İttifakı ve adayı Kemal Kılıçdaroğlu, terörle asıl işbirliği yapan ismin Cumhur İttifakı Adayı Recep Tayyip Erdoğan olduğunu iddia etti ve iddiasını bir adım ileriye taşıyarak Erdoğan'ı "terörün hamisi" ilan etti.

Bu söyleme paralel olarak Suriyeli sığınmacıların ülkelerine geri gönderileceğini, Erdoğan'ın "bir ülkenin namusu" olan sınırları korumadığını daha gür sesle söyleyen Kılıçdaroğlu, Ümit Özdağ'la da bir protokol yaptı. Sığınmacıların 1 yıl içinde ülkelerine gönderileceğini öngören bu protokolün ardından Özdağ, Kılıçdaroğlu'na destek açıkladı.

İlk turdaki kampanyasının ana eksenine sığınmacı karşıtlığını yerleştiren Oğan ise Erdoğan'a destek açıkladı ve Erdoğan'ın tabiriyle "Cumhur İttifakı'nın bir elemanı gibi" programlara katılmaya başladı.

Yani, "seçimin kilidi" olarak görülen iki isim sığınmacı karşıtlığında birleşse de sığınmacıları "en iyi gönderecek cumhurbaşkanı" olarak farklı isimlerde karar kıldı.

Şimdi seçimlere iki gün kala muhalefet, büyük şehirlerin billboardlarına Suriyelilerin gönderileceğini vurgulayan afişler asıyor, her akşam haber bültenlerinde ya da sosyal medyada sığınmacı karşıtı demeçler vermeye devam ediyor.

Türkiye'de resmi rakamlara göre 3,3 milyon geçici sığınmacı, 1,3 milyon da ikamet izniyle ülkede yaşayan yabancı var.

Peki onlar bu yaşananları nasıl görüyor?

Savaştan kaçarak Türkiye'ye sığınan ve çoğunun artık gidecek bir yeri olmadığı için burada hayat kuran milyonlar neler hissediyorlar?

 

Seba Abdullatif.JPG
Seba Abdullatif

 

"Seçimler, ayrımcılığın en net hissedildiği dönem oldu"

Seba Abdullatif, 2012'de resmi yollarla Suriye'den Türkiye'ye geldi.

Lisans ve yüksek lisans eğitimini burada tamamladı. Bir araştırma şirketinde çalışıyor.

"11 yıldır burada yaşıyorum ama bu ne zamana kadar sürer bilmiyorum" diyen Abdullatif, kendisi gibi milyonlarca insanın içine düştüğü belirsizliği işte bu sözlerle anlatıyor.

Suriyelilere yönelik ayrımcılığın pandemi sırasında daha görünür hale geldiğini ve bu durumun ekonomik krizin bir yansıması olduğunu kaydeden Abdullatif, "Seçim dönemi bu ayrımcılığın en net hissedildiği dönem oldu. Ayrımcılık eskiden de vardı ama bu ritimde değildi. Nefret söylemleriyle bu kadar yaygın karşılaşmıyorduk" dedi. 

Ayrımcı söylemden kadınlar ve çocukların da etkilendiğini belirten Abdullatif, "empati eksikliğinden" bahsederek sözlerini şöyle tamamladı:

"Stres ve gerginlik insanların evlerinin içine kadar yansımış durumda. Suriyeliler 'Bize ne olacak, ne yapacağız, nereye gideceğiz' diye düşünmeye başladı. Bizim başka ülkeye gitmemiz ya da Suriye'ye dönmemiz anlatıldığı kadar kolay değil. Suriye'de gidebilecek yeri bile olmayan insanlar var. Ya da Suriye'de idam tehdidiyle yüz yüze gelecek kişiler var. Bombalardan kaçanlar buraya sığındı. Onlar dönebilseydiler çoktan dönmüş olurlardı. Hiç kimse ülkesinin dışında bir hayat kurmayı ya da hayatları boyunca burada kalmayı istemez, ülkesine dönmek ister ama nereye döneceğini bildiği bir yer olmalı."

 

abdurrahman yılmaz.JPG
Abdurrahman Yılmaz

 

"Suriyeliler korku içinde yaşıyorlar"

Abdurrahman Yılmaz da 2012'de savaştan kaçarak Türkiye'ye geldiğini, Türkçe kurslarına gittiğini, Yabancı Öğrenci Sınavı'yla üniversite eğitimi almaya hak kazandığını anlatıyor. Üniversite eğitimi boyunca dernek ve hastanelerde çalıştığını söyleyen Yılmaz bir süre sonra Türk vatandaşlığı hakkı da kazandı. Şimdi yeminli tercümanlık yapıyor.

Suriyelilerin şu anda korku içinde yaşadıklarını belirten Yılmaz, en fazla etkilenenlerin ise sosyal medya kullanıcıları olduğunu söyledi. Propagandaların sosyal medyada yayıldığını belirten Yılmaz, "Ben şahsen ırkçı insanlarla karşılaşmadım. Kimse bana 'Defol git, burada ne işin var' demedi. Ama sosyal medyadan bu sözleri çok duydum" diye konuştu.

 

Tahaelgazi.JPG
Taha Elgazi

 

"Ayrımcılık okullara sıçradı"

Sığınmacı Hakları Platformu Üyesi Taha Elgazi de seçim dönemindeki atmosferin Suriyeli sığınmacılar açısından bir endişe ve tedirginlik yarattığını belirtti.

"Bazı aileler çocuklarını okula göndermekten korkuyor. Çünkü maalesef bazı pankartlar okul duvarlarına ve okul önlerine asılmaya başlandı. Bu da tabii okulların atmosferini korkunç bir noktaya getirdi" diyen Elgazi şunları söyledi:

"İşyerlerinde de bazı sığınmacı gençler işlerini terk etti. İşlerine dönmek için seçim sonuçlarını bekliyorlar. Aileler, çocukları enerjilerini boşaltsın diye onları bir parka dahi götüremiyorlar. Suriyeli sığınmacı toplumu, ayrımcı, ırkçı söylemler nedeniyle bu seçim döneminde maalesef kapalı bir toplum oldu."

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU