Türkiye seçimlerinin gölgesinde kalan Cidde Zirvesi'nin politik şifreleri

Zirvedeki her hareket, davranış, konuşma ve görüşme simgesel anlamlar taşıyor

Cidde Zirvesi, uzlaşma ve işbirliğine ilaveten geleceğe ilişkin önlem ve umutlara ağırlık verdi / Fotoğraf: AFP

Türkiye'deki seçimin ilk tur sürecinde, kamuoyunun ve medyanın dikkati doğal olarak kimin kazandığına yoğunlaştı. Bu süreçte yurt dışındaki gelişmeler adeta görmezden gelindi.

Oysa 22 Arap ülkesinin üye olduğu Arap Birliği'nin 32'inci toplantısı Suudi Arabistan'ın Cidde şehrinde yapılmaktaydı. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bu arada bazı İsrailli hükümet yetkilileri ile milletvekilleri ise fanatik Siyonist yerleşimcilerini desteklemek üzere Müslümanlarca kutsal sayılan Mescid-i Aksa sahasını işgal ve istila etme girişiminde bulundular.

Arapların yaşadığı Doğu Kudüs'teki Yetimler Okulu ve çevresindeki mahalleyi kuşatarak iskân sömürgeciliği (imar planları) yoluyla şehrin tamamını Yahudileştirme projesini başlattılar.

Bazı batılı ülkelerle Arap dünyası yetkililerinin cılız tepkileri karşısında ırkçı/yayılmacı Binyamin Netanyahu yönetimi şimdilik geri adım attı. Ancak proje iptal edilmiş değil. 

Filistin meselesinde kayda değer biricik kazanım, Birleşmiş Milletler teşkilatının İsrail ordusunun 1948'de işgal ettiği (Hayfa, Yafa, Akka, Celil, Nasıra, Ramle gibi) topraklarda yaşayan Filistinlileri sürgün etmesi olayını "felaket" olarak resmen kabul etmesi oldu.

Cidde Zirvesi'nden önce Moskova'da Türkiye, Suriye ve Rusya dışişleri bakanları görüşmeleri gerçekleşti.

Rusya'nın açıklamasına bakılırsa, Türkiye-Suriye ilişkilerinin normalleşmesi için bir çerçeve oluşturulup zemin hazırlandı. 

Erdoğan'ın seçim öncesi Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad ile resim çektirmek yolundaki arzusu ise henüz gerçekleşmedi.

Bu noktadan hareket eden Suriye yönetimi yanlısı El Vatan gazetesi yazarı Muhammed Nadir El Amri, Türkiye'deki seçimlere değinerek, "İlk turda önde gitmesine rağmen seçmen, R. T. Erdoğan'a ciddi bir uyarıda bulunmuş oldu" tespitini yaptı. 
 

Arap medyası Erdoğan'ın kazanıp kazanmayacağını tartışıyor. Görsel- AFP.jpg
Arap medyası Erdoğan'ın kazanıp kazanmayacağını tartışıyor / Fotoğraf: AFP

 

Türkiye'deki seçimlerle yakından ilgilenen Arap medyasında Erdoğan hakkında bazı yorumlar çıktı.

Birkaç örnek sunalım:

Moskova yönetimi, birinci turda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Suriyeli mevkidaşı Esad'ı, Cidde Zirvesi sonrasında buluşturmak için gayret ediyor; resmi kurumları ve Rusya medyasını seferber ederek, her münasebette bilhassa Erdoğan'ın söz ve etkinliklerinden bahsetmesi gerektiğini belirtiyor. Esad'ın Cidde Zirvesi'ndeki başarısının Erdoğan ile buluşarak taçlandırılmasının zeminini hazırlıyor Rusya.

Ukrayna'nın tahıl ihracatı için yapılan mutabakat mühletini iki ay daha uzatan Rusya'nın esas amacı, Erdoğan-Esad buluşmasını gerçekleştirmektir. Böylece Erdoğan hakkında 'krizleri iyi yöneten zor zamanların adamı' algısını yaratmak istiyor Putin.

Keza, Esad ile Erdoğan'ı buluşturmak Suriyeli sığınmacılar dosyasının ele alınıp bir şekilde halledilmesine de yol açacaktır. Dolayısıyla Erdoğan'ın omuzunda 'ağır ve külfetli mülteci yükü' de hafifletilecektir. 1

 

Esad-Erdoğan buluşması hala gündemde.jpg
Esad-Erdoğan buluşması hala gündemde

 

Kuveyt Eski Enformasyon Bakanı Saad bin Tiflet'il Acemi, "Ya Rab, Erdoğan Kazansın!" başlıklı makalesinde "karizmatik, tecrübeli siyasetçi, iyi hatip ve popüler bir şahsiyet" olarak nitelediği Erdoğan'ın kazanmasının özellikle Körfez'deki Arap ve Ortadoğu ülkeleri açısından gayet hayırlı olacağını vurguluyor; devamında ise şöyle yazıyor: 

Kardeş Türk halkının menfaatine çalışan Erdoğan ile AKP'nin iktidardan düşmesi; Türkiye içinde ciddi mücadelelere, siyasi gerginliklere, iki cumhurbaşkanı adayının farklı meşreplerden (Sünni Erdoğan, Alevi Kılıçdaroğlu) olmalarından ötürü mezhepsel ihtilaflara yol açacaktır.

Dolayısıyla Erdoğan'ın kazanması genelde Arapların, özelde ise Körfez'deki Arapların çıkarınadır. Böylece hem Türkiye'deki istikrar korunmuş olur, hem de bu ülkedeki Körfez kaynaklı milyarlarca dolarlık yatırımlar güvenceye alınmış olacaktır. 2

 

"GBT Chat" hesabından bir yorum yazan Zeki bin Muderdış'ın makalesinden alıntı yapan Independent Arabia gazetesinin seçimle ilgili "Erdoğan Yol Ayrımında" başlıklı değerlendirmesi ise özetle şöyle: 

20 yıldan bu yana iktidarda olan Erdoğan, taraftarları arasında çok ünlüdür. Ancak despot yönetimi ve ekonomik politikaları yüzünden muhaliflerin eleştirilerine maruz kalmaktadır. Rakibi Kılıçdaroğlu ise Erdoğan'dan daha ılımlı olup seçildiğinde idari-ekonomik sistemde değişiklik yapacağını vadediyor. 

Erdoğan bir yandan Türkiye'de değişim/dönüşüm gerçekleştireceğini, diğer yandan Müslüman Kardeşler hareketiyle sıkı ilişkide olduğunu söylüyor. Kimine göre Erdoğan bozuk ekonomiyi düzeltip Türkiye'yi daha demokratik bir ülke yapacak. Karşıtları ise onun daha otoriter ve despot olacağı kanısındalar.

Erdoğan'ın ikinci turda kaybetmesi halinde siyasi geleceğinin ne olacağı bilinmiyor. Ya politikayı terk edecek yahut siyasi hayatına devam ederek tekrar iktidara gelme mücadelesi verecektir. Yolsuzluklar nedeniyle kendisinin yargılanması da mümkündür. Sonuç olarak Erdoğan, yol ayrımındadır. 3 

 

Bir kısım Arap medyasında olumlu bir Kılıçdaroğlu tanımı yapılıyor. AFP.jpg
Bir kısım Arap medyasında olumlu bir Kılıçdaroğlu tanımı yapılıyor / Fotoğraf: AFP

 

Seçimlerin Ürdün ayağında gurbetçilerin gittikleri sandıklarda Erdoğan lehine yüzde 99 oranında (ki böyle bir oran her zaman soru işaretini beraberinde getiriyor) oy alınca, Ürdünlü bir yorumcu "Erdoğan bulutların üzerinde uçuyor…" ibaresini paylaşmış.

Buna karşılık Ürdün gazetesi El Dustur'da yazan Reşid Hasan, "Erdoğan; Sonun Başlangıcı" başlığıyla aşağıdaki yorumu yapıyor:

Erdoğan, seçimin ilk turunda kazanamadı. Kimileri bunu, Erdoğanizm'in sonunun başlangıcı sayıyor…25 yıllık hükmünden usanmış ve bu haliyle Osmanlı padişahlarının mutlak hükümranlığına benzeyen bir yönetim tarzını beğenmeyen Türk halkı, değişim istiyor artık.

Tecrübeli bir siyasetçi olan Erdoğan, komşu ülkelerin Türkiye'ye husumet beslediğinin farkındadır. Pragmatist ve zeki bir politikacı olan Erdoğan, bir türlü başa çıkamadığı gaip kurucu Reis (Kemal Atatürk-F.B.) gibi bir şahsiyetin manevi-simgesel varlığı karşısında, darbe almıştır.

Bu durumda, 28 Mayıs'ta Türkiye Kemal Atatürk'ün kampına mı geçecek, yoksa Erdoğanizm'in sonunu mu getirecektir? Elimizde yeterli bilgi olmadığından, bekleyip göreceğiz. 4

 

Aynı hususta yorum yapan Suriye merkezli El Vatan yazarı Dr. Bessam Ebu Abdullah'a göre ise mevcut durum şöyle:

Erdoğan; İstanbul, Ankara ve Diyarbakır'daki Kürt oylarını kaybetti… Dolayısıyla Erdoğan'ın sonbaharı başladı ama Millet İttifakı'nın beklediği bahar da henüz gelmedi. 

Gerçekte Erdoğan, başa çıkılması zor bir politikacı... Kazanması halinde Suriye ile ilişkileri yeni bir merhaleye girecektir. Türkiye'nin Suriye topraklarından çekilmesi ve terör örgütlerine destekten vazgeçmesi şartıyla normalleşme süreci devam edecektir. 

Moskova'da gerçekleşen 10 Mayıs tarihli görüşmeler, bu zemini hazırlayıp ilerletmeye yönelikti. Bu yüzden Suriye yönetiminin acele etmeyip Erdoğan'la hemen barış arayışına girmemesi isabetli olmuştur. İkinci turda Erdoğan kazanırsa gereği yapılacaktır.

Doğu Perinçek'in sözüyle bitirirsek: 'Türkiye ve Arap ülkeleri açısından Erdoğan köklü bir çözüm değildir. Kılıçdaroğlu ise tam bir felakettir. 5


"Kemalizm'in yükselişi ile Erdoğanizm'in düşüşü" noktasına dikkatleri çeken ABD'de yaşayan Lübnanlı Refik Huri de şöyle bir değerlendirme yapmış: 

İkinci tur her ihtimale açıktır. Rusya, İran, Müslüman Kardeşler hareketi (İhvan) ve bazı Arap ülkeleri Erdoğan'ın kazanmasını isteyip onun için çalışıyorlar. ABD, Avrupa ve aydınlanma yolundaki Arap ülkeleri ise Erdoğan'dan hoşnut değiller.

Bunlar Erdoğan'ın husumet ile dostluk arasında sürekli değişen tavırlarını beğenmiyorlar. Dolayısıyla Kılıçdaroğlu'na sempatiyle bakıyorlar. Çünkü o, Atatürk'ün 'Yurtta Sulh, Cihanda Sulh' şiarını benimsemektedir. 6


Cidde Zirvesi'ne dönersek, simgesel değeri yüksek bazı gözlemlere yer vermeliyiz: 

  • Suudi Arabistan Kralı, Fas Kralı, Kuveyt ile Birleşik Arap Emirlikleri hükümdarları ve Cezayir devlet başkanı farklı nedenlerde toplantıya katılmadılar. Mesela Kuveyt şeyhi ciddi biçimde rahatsız olduğundan, Cezayir Fas'la arasındaki gerginlik yüzünden, BAE hükümdarı M. Bin Zayid ise muhtemelen Yemen sorununda Suudi yetkililerle ihtilafa düştüğünden zirveye yardımcılarını gönderdiler.
     
  • Kral Salman bin Aldulaziz katılmayınca yerine Veliaht Prens Muhammed bin Salman zirveye katılan başkan ve heyetleri karşıladı, zirvenin açılışını yaptı.
     
  • 2011'den itibaren Suriye muhalefetine aktif siyasi ve lojistik destek veren Suudi Arabistan, Çin arabuluculuğu sonucu İran ile barışınca, Suriye karşıtı tavrını değiştirdi. Dolayısıyla Suriye'nin Arap Birliği üyeliğine tekrar alınması ve Devlet Başkanı Beşar Esad'ın ülkesine gelmesini sağladı. Muhammed Bin Selman, Esad'ı sıcak bir gülümseme ve kucaklaşmayla karşılayarak barışma hatırası kabilinden fotoğraf çektirdi. 
     
Muhammed bin Salman ve Beşşar Esad, zirvede adı çok geçen iki devlet adamı.jpg
Muhammed bin Selman ve Beşşar Esad, zirvede adı çok geçen iki devlet adamı

 

  • Zirve buluşmasında Mısır Başkanı Abdulfettah Sisi ile Tunuslu mevkidaşı Qays Said, Esad ile bir arada olmaktan mutlu olduklarını görüntülerle kanıtladılar.
     
  • Veliaht Prens Muhammed Bin Selman, toplu fotoğrafın ortasında yer aldı. Böylece Arap ülkelerinin öncüsü, organizatörü, oyun kurucusu ve müşkülatlarını çözen Marko Paşası algısını yarattı. 
     
  • Suriye resmi ajansı SANA'ya bakılırsa, Suriye'deki iç savaş sırasında silahlı muhalifleri destekleyen Katar Emiri Temim bin Hamad, Esad ile el sıkışıp salona girdi. Ancak bu haber ve görüntü Katar medyasında yer almadı. Hatta El Cezire Kanalı, Esad'ın salona giriş görüntülerini geri plana attı. 
     
  • Katar Emiri Temim, zirveden ve Suudi Arabistan'dan erken ayrıldı. Lübnan medyasına bakılırsa Temim, Esad'ın konuşmasından önce salondan çıkmıştı. Bu olay, Suriye-Katar anlaşmazlığının devam edip etmeyeceğine dair sorular bıraktı ardında. Katar açıklamaları "Suriye meselesinde Arap ortak görüşü ve mutabakatına" vurgu yaparken; diğer bazı haber kanalları, "Esad Osmanlıcı ile İhvan zihniyetli kimseleri İsrail Siyonizm'ine benzetip eleştirirken" Katar Emiri Temim'in salonu terk etmesine dikkati çektiler.
     
  • Aynı olumsuzluk Esad ile Kuveyt Veliaht Prensi Mişel Ahmed arasında yaşandı. Kuveyt'in bu tutumu, daha önce Suriye'nin Arap Birliği'ne yeniden katılmasına karşı durmasının sonucudur.
     
  • Esad ile Ürdün Kralı 2. Abdullah, birbirlerine yakın durmalarına rağmen ikili görüşme yapmadılar. Toplu görüntü sırasında el sıkışmadılar. Malum, Suriye'deki iç savaş sırasında Ürdün, Şam yönetimine karşı kesin bir tutum almıştı. El sıkışmama olayı, şu sıralar Suriye ile normalleşme görüşmeleri yapan Ürdün'ün girişiminin başarılı olup olmayacağı hususunda kuşkuya yol açtı.  Bununla birlikte Ürdün Kralı, "Suriye halkı savaşın bedelini ağır ödemiştir; Suriye'nin Arap Birliği'ne yeniden katılması ülkesindeki krizi çözmenin bir işaretidir" deme gereğini duydu. Neticede Ürdün-Suriye ilişkilerinin ne ölçüde normalleşeceği sorgulanmaktadır.
     
  • Ana salona komşusu Irak'ın Başbakanı Muhammed Şeyya El Sudani ile Esad'ın yan yana girmesi ve arada bir sohbet etmeleri dikkat çekti. 
     
  • Suriye ve onu destekleyen medya haberlerine bakılırsa, bu zirvenin yıldızı "Başkan Esad" idi...
     
Esad'ın zirve konuşması ABD ile Suriye ve Suudi Arabistan arasında diplomatik mücadele olarak tanımlandı.jpg
Esad'ın zirve konuşması ABD ile Suriye ve Suudi Arabistan arasında diplomatik mücadele olarak tanımlandı

 

  • Veliaht Prens Muhammed Bin Selman ile Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmet Abu Ğayt açılış konuşmalarında adını zikrederek Esad'a özel bir ihtimam gösterip onurlandırdılar.
     
  • Artık içişlerine müdahale etmekten vazgeçen Körfez ülkelerinin desteğini alarak toplantıda siyasi ve diplomatik bir başarı kazanmış olan Esad, bundan böyle gerek Türkiye gerekse Suriye'deki Kürtlerle (Salih Müslim'e göre Şam yönetimi SGD ile müzakerelere artık ara vermiştir) daha güçlü bir konumda temasa geçecektir. Yani daha az taviz verecektir. 
     
  • Rusya aracılığıyla Türkiye ile normalleşme görüşmeleri yapan Suriye, mutabakat gerçekleşse bile bir defada olmasa da adım adım normalleşme sürecini kabul edecektir. Zirveden sonra yapılan ortak açıklamada buna ilişkin bir nokta, "Bölgedeki çatışma ve ihtilafların çözümü aşamalı olacaktır" şeklinde formüle edilmiştir.
     
Esad'ın zirveye katılması, ABD Başkanı Joe Biden'ı hoşnut etmedi.jpg
Esad'ın zirveye katılması, ABD Başkanı Joe Biden'ı hoşnut etmedi

 

  • Bazı kaynaklara bakılırsa ABD Başkanı Joe Biden, arka kapı diplomasisine uygun olarak Esad ile temasa geçmiştir. Salih Müslim'in, "ABD hiçbir zaman sizi terk etmeyeceğiz demedi" sözünü de hatırlarsak, "Amerikan yönetiminin SGD ve Kürt hareketini eskisi kadar desteklemeyeceği ama onu yüzüstü de bırakacağı" ihtimali göz önünde bulundurulmalıdır. 
     
  • Ukrayna Başkanı Volodimir Zelenski'nin Cidde Zirvesi'ne katılıp, Rusya ile barışmak için kendi planını açıklayarak destek istemesi de sıra dışı bir girişimdir. Suriye heyetinin, Zelenski'nin konuşması sırasında tercüme aletlerini (kulaklıkları) masa üstüne koyması ise dinleme boykotu olarak algılandı. 
V. Zelensky ile Muhammed Bin Salman, yeni bir barış girişimi buluşması .jpg
Volodimir Zelenski ile Muhammed Bin Selman, yeni bir barış girişimi buluşması / Fotoğraf: AP

 

  • Muhtemelen Suudi yönetimi Zelenski'i davet ederek konuşmasını sağlamıştır. Bu, aynı zamanda Suudi Arabistan'ın gelecekte olası bir barış için sahneye çıkıp arabulucu olacağının işaretidir. Daha önce Çin'in barış girişimini de göz önüne alırsak, arabuluculuk faaliyetlerinin Türkiye gibi ülkeler aracılığıyla değil, Suudi Arabistan ve Mısır gibi güçlü Arap ülkelerinin inisiyatifinde olması uzak bir ihtimal olmasa gerek. 
     
  • Suudi diplomasisinin Arap dünyasındaki "çatışma ve ihtilafları giderme" yönündeki çabalarına ilaveten Ukrayna gibi sıcak savaşın sürdüğü alanlara el atması, kuşkusuz ABD'yi hoşnut etmemiştir. Biden'ın, "Rus uçaklarına Mısır hava sahasını kapatma" önerisi de kabul görmemiştir. Bu yüzden ABD Başkanı Biden ile Veliaht Prens M. Bin Salman arasında soğuk rüzgârlar estiğinden söz edilebilir. 
     
  • Diğer yönüyle böyle bir gelişme Çin ile Rusya'nın bilhassa Körfez ülkelerine yönelik diplomatik hamle yapmasının bir sonucu olarak da kabul edilebilir.
     
  • İran ile Suudi Arabistan arasında normal ilişkiler kurulmasının çatışma ve gerginliklerin sürdüğü Yemen, Sudan, Irak, Lübnan ve Suriye'de olumlu yansımaları olması kaçınılmazdır. Nitekim İsrail'in hava saldırıları ve bombalamalarına karşı misilleme yapan Filistin İslami Cihad hareketinin şimdilik karşı hamle yapmaması yönünde ikna edilmesi, büyük ihtimalle Körfez ülkeleri ve İran'ın telkinleri sonucu mümkün olmuştur. 
     
  • Mısır Devlet Başkanı Abdulfettah Sisi, "Filistin'de iki devletli çözüme vurgu yaparak aynı zamanda Arap halklarını dış müdahalelerin rehinesi olmaktan kurtarmak gerektiği" mealinde bir açıklama yaptı. 
     
  • Ekonomik bakımdan daha zayıf konumunda olan Irak, Ürdün ve Suriye Körfez ülkelerinin mali yatırımlar, altyapı, inşaat, doğalgaz-petrol ve elektrik gibi alanlarda yardımlarına değindiler. 
     
  • Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas, "İsrail saldırılarına ve yeniden toprak işgaline karşı Arap ülkelerinden fiili ve aktif yardım" talep etti. 
     
  • Tunus Başkanı Kays Said, Filistin halkının maruz kaldığı mezalime karşı sessiz kalmama yolunda bir çağrıda bulundu. Yanı sıra Arap ülkelerinin de ortak olacağı yeni bir dünya düzeninin kurulmasının önemine değindi.
     
Rusya Başkanı V. Putin, Cidde Zirvesi'ne çok kutuplu yeni bir dünya düzeni mesajı iletti Reuters.jpg
Rusya Başkanı Vladimir Putin, Cidde Zirvesi'ne çok kutuplu yeni bir dünya düzeni mesajı iletti / Fotoğraf: Reuters

 

  • Yeni dünya düzeni ve çok kutuplu bir dünya demişken, Rusya Başkanı Vladimir Putin zirveye gönderdiği mesajında çok kutuplu yeni dünya düzeninin oluşması gereğine işaret etti.

    Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ise, Çin-Arap dostluğu temelinde ikili ilişkilerin geliştirilmesi ve stratejik ortaklık kurulması yönündeki temennisini dile getirdi. 
Çin Başkanı Şi Cinping, Arap dünyasıyla stratejik ortaklık temennisi mesajını gönderdi.jpg
Çin Başkanı Şi Cinping, Arap dünyasıyla stratejik ortaklık temennisi mesajını gönderdi

 

Zirvedeki her hareket, davranış, konuşma ve görüşme simgesel anlamlar taşıyor. Yukarıda sıralanan gözlemler habercilik boyutuyla magazinsel bir görünüm vermenin ötesinde bu somut gerçekliği de ortaya seriyor. 

Benzer gözlemleri Suudi Arabistan BM Daimi Temsilcisi Halid Menzlavi'nin "Cidde'deki Arap Zirvesi'nde vizyon birliği bir seçenek değil, zorunluluktur" başlıklı yazısında bulmak mümkün. Şöyle ki:

Arap dünyasının içinden geçmekte olduğu son derece karmaşık koşullar gölgesinde, karşı karşıya olduğu zorluklar ve riskler artıyor. Bu da Arap ülkelerini tarihi bir sorumlulukla karşı karşıya bırakıyor.

Arap Zirvesi, Suudi Arabistan Krallığı'nın ev sahipliğinde Cidde'de düzenleniyor ve amacı da Arap dünyasının güvenliğini ve çıkarlarını koruyacak şekilde bu zorluk ve tehlikelerle başa çıkmak için etkili ve birleşik bir Arap pozisyonu oluşturmak. 

Bunun yanı sıra, iç işlerine karışma girişimlerine karşı koymak ve Arap halklarının güvenlik, barış, istikrar ve kalkınma haklarını desteklemek. Bunu sağlamanın yolu da zirve diplomasisidir.

Kendisini dayatan son derece önemli bölgesel ve uluslararası değişimler ortasında düzenlenen Zirve'nin gündemi bilhassa diplomasi ağırlıklı oluverdi. Dolayısıyla acil konularda siyasi karar alıcı liderlerin katılımıyla yapılacak bir toplantıda önemli konular ele alınırken tercih edilen yaklaşımın böyle olduğu vurgulanmalı.

Arap dünyası, çeşitli derecelerde risklerle çevrili hale geldi. Bu da bazı ülkeleri, anlaşmazlıklar, çatışmalar ve bölünmeler sonucunda oluşan boşluğu dolduran bölgesel ve uluslararası güçlerin bölgesel ve uluslararası güç dengelerinin değiştirilmesi için kullandıkları jeopolitik arenalara dönüştürdü.

İşgal altındaki Filistin topraklarında artan ve tırmanan gerilimle birlikte kapsamlı, adil ve kalıcı bir barışa ulaşmak için gerçek veya gerçekçi herhangi bir ufuk tıkanmış bulunuyor. Kutsal mekânlara yönelik saldırılar sürekli artıyor.

Buna ek olarak, Arap Birliği'ne döndükten sonra Suriye, ateşkesi ve sükûneti kalıcı kılma çabalarından sonra Yemen, kapsamlı seçimler düzenlenmesine ihtiyacı olan Libya krizlerinin de çeşitli yansımaları var.

Sudan krizinde ordu ve Hızlı Destek Kuvvetleri krizi çözmek, süregelen çatışmaları sona erdirmek için kapsamlı ve sürdürülebilir siyasi çözümlere ulaşmak, istikrarı ve düzeni sağlamak için bir ön anlaşma imzaladılar. Bunların hepsi Arap ulusal güvenliğini sağlamak için hayati öneme sahip konular.

Öte yandan, Ukrayna'daki savaş ve küresel ekonomik krizin, Arap dünyasında siyasetten ekonomiye hayatın çeşitli yönleri üzerinde birçok yansıması var. Bu yansımalar Arap bölgesini ve ülkelerini farklı derecelerde etkiliyor.

Çıkış ve onu takip edecek yeniden inşa ihtiyacı veya artan komplikasyonlar ve bunun sonucunda ortaya çıkacak çatışmalar, bir dizi zorluk yaratabilir.

Bunların boyutlarının, sadece Arap bölgesindeki çatışma ve anlaşmazlıklardan etkilenen ülkelere değil, haritalarının yeniden çizilmesine tanık olan dünya tarihinin bu son derece tehlikeli aşamasında, uluslararası ilişkilere de yük ve maliyet getireceği göz önünde bulundurmalıdır.

Muhtemel mutabakat, doğası gereği değişen ve uluslararası ilişkiler haritasını alt üst edebilecek yeni verilere göre çıkarlar tarafından yönlendirilecek. Uluslararası ilişkilerin bu verilere göre yeniden biçimlendirilmesi, Cidde'deki Arap zirvesini ortak Arap eylemi sürecinde bir dönüm noktası haline getirecek…


Savaşın yarattığı büyük tahribat, derin ekonomik kriz ile siyasal, toplumsal ve askeri istikrarsızlığın pençesindeki Arap ülkeleri adına Irak Başbakanı Muhammed Şayya el Sudani'nin aşağıdaki cümleleri de umut ve beklentilerinin ifadesi sayılabilir: 

Suriye'nin Arap Birliği'ndeki sandalyesine geri dönmesiyle birlikte, geçmişte kardeşler arasındaki ayrılıkla parçalanan tablo yeniden tamamlandı. Bu dönüş, bölgenin yıllardır kardeşler arasındaki ilişkileri etkileyen bölünme fırtınasını aştığını gösteriyor.

Arap istikrarı vizyon birliğine bağlı ve Arap ülkeleri arasındaki ekonomik ilişkilerin her zamankinden daha fazla gelişmesini gerektiriyor. Bu işbirliğini yıllarca engelleyen ve tecrit edilen ülkelerin Arap birliği çerçevesi dışında hareket etmesine izin veren siyasi bölünmeye yer yok.

Bağdat, bu ay sonunda bu stratejik projeyi (elektrik, doğalgaz, petrol, ekonomik kriz, savaş tahribatı vs-F.B.) ele almak ve uygulamaya geçirmek için, KİK (Körfez İşbirliği Konseyi) ülkeleri, İran, Türkiye, Suriye ve Ürdün ulaştırma bakanlarının katılacağı bir toplantıya ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor… 
7

 
Seçim atmosferinden sıyrıldığımızda, sanırım Türkiye de bu konulara dikkatini verecektir. 

 

 

Kaynakça: 

1. Ray El Yom gazetesi, 19 Mayıs 2023.
2. Independent Arabia, 19 Mayıs 2023.
3. 17 Mayıs 2023.
4. 18 Mayıs 2023.
5. 18 Mayıs 2023.
6. 17 Mayıs 2023.
7. 18 Mayıs 2023.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU