Kadınlardan 6284'ün tartışılmasına tepki: "Üzerimizden siyaset yapmayın, oy devşirmeyin, bizi rahat bırakın"

Mevcut koruma yasasına rağmen ülkede pek çok kadın cinayeti işlenirken, 6284 sayılı kanunun değiştirilmesi halinde kadınların evlerinde, çocuklarının gözünün önünde şiddete uğramaya devam edeceği, cinayetlerin artacağı ifade ediliyor

Kadınların yaşamlarının "pazarlık konusu haline" getirildiği tartışmaları, 6284 sayılı kanunla yeniden gündemde.  Türkiye'nin 2021 senesinde bu kanuna dayanak olan İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesi de eleştiri konusu olmuş, kadın hakları savunucularının protestolarıyla karşılaşılmıştı / Fotoğraf: Twitter

Yeniden Refah Partisi'nin (YRP) Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) ile temaslarında "Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun"un kaldırılmasını talep etmesi, tepkiyle karşılandı.

Partiler, ittifakta anlaşsa da kanunun içeriği ve amacı, kamuoyunun en önemli gündem maddeleri arasında yerini aldı.

Geçen günlerde Cumhur İttifakı'na Hür Dava Partisi'nin (HÜDA PAR) de katılmasıyla mevcut tartışma alevlendi. 

HÜDA PAR'ın Hizbullah bağlantılı olduğu iddiası, akıllara bir kez daha 1998'de kaçırılarak Konya'da bir mezar evde 38 gün sorgulanıp domuz bağıyla öldürülen, kaybolduktan 555 gün sonra evin temeline gömülü halde bulunan Konca Kuriş'i getirdi.

 

Konca Kuriş Twitter.jpg
Konca Kuriş / Fotoğraf: Twitter

 

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık'ın "Varlığının tartışmaya açılması dahi bizce kabul edilemez" şeklinde nitelediği 6284 sayılı kanunun siyasi pazarlık konusu haline gelmesine tepkiler büyüdü.

AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin de kanunla ilgili konuştuğunda hedef haline getirildiğini ve tehdit mesajları aldığını belirterek, yalnız bırakıldığı iddiasında bulundu.

"Kadın değerleri üzerinden siyaset yapmayın, oy devşirmeyin, bizi rahat bırakın"

Independent Türkçe'nin görüş aldığı isimler, 14 Mayıs tarihinde gerçekleştirilecek cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri yaklaştıkça kadınların siyasi malzeme haline getirilmesine tepkili. 

Kadın hakları savunucuları, yaşananları hem "üzücü" hem de "endişe verici" olarak nitelendirirken, toplumsal cinsiyet eşitliği ve yaşam tarzına saygı taleplerinden geri adım atmayacaklarını vurguluyor. 

 

Nahide Opuz Twitter.jpg
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 2009 senesinde Türkiye'yi Nahide Opuz ve annesini maruz kaldıkları sistematik erkek şiddetine karşı korumayarak ayrımcılığa neden olduğu için mahkum etmişti. Bu karar aynı zamanda AİHM düzeyinde, bir devletin kadına yönelik şiddetle mücadele etme yükümlülüğünü vurgulayan ilk karar olmuştu. İstanbul Sözleşmesi bu karar üzerine inşa edilmiş, devletlere kadınları şiddetten korumanın yanı sıra şiddeti önlemek için de yükümlülükler tanımlamıştı / Fotoğraf: Twitter



"6284'ü kaldırmak, kadınların sahadaki yaşam haklarını yok etmek demek"

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) Başkanı Canan Güllü'ye göre 6284 sayılı kanunu kaldırmak, kadınların sahadaki yaşam haklarını yok etmek anlamına geliyor.

Adalet ve Kalkınma Partisi'nin değiştiği eleştirilerine katılmayan Güllü, AK Parti hep aynı çizgide olsa da başlarda asıl amacından farklı bir görüntü çizildiğini savunuyor.

İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme hamlesiyle gerçek yüzün net şekilde ortaya çıktığını savunan Güllü, "AKP, uzun yıllardır siyasetini kadın ve din ekseni üzerine kurdu ve 2011'den itibaren bu konudaki argümanlarını el yükselterek rahatsız edici boyuta getirdi. AKP değişmiyor aslında, hedefe ulaşmak için zaman zaman gömlek değiştiriyor. Hangi hedefe kitleniyorsa taleplere cevaz veriyor, tam zıttı noktaya gitmekten siyaset uğruna çekinmiyor" yorumunu yaptı.

Kadının birey olmaktan çıkarılarak aile kavramı adı altına sabitlenmeye çalışıldığını ileri süren Canan Güllü'ye göre bir kesim, kadınlar çalışmasın, kendi ayakları üzerinde durmasın, sosyal hayatta olmasın ve üreme üçgeninde kalsın istiyor.

Mevcut iktidara daha fazla yetki verildiğinde tarikat, cemaate ekseninde kalıp, şerri düzenin normlarının yerine getirilmeye çalışılacağı iddiasında da bulunan Güllü'ye göre İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanuna ilişkin yapılanlar, gerçek hedefin yolundaki sıra taşları.

Dolayısıyla 6284'ün gündeme getirilmesinin mevcut iktidardan beklenen bir hamle olduğu gerekçesiyle buna hiç şaşırmadıklarını kaydeden TKDF Başkanı Güllü, şöyle konuştu: 

'Resmi nikah olmadan dini nikah olmaz' maddesinin kaldırılması, infaz affıyla suçluların bırakılması ve bugün Danıştay savunmalarında argüman haline getirdikleri 6284 sayılı kanun, medeni gibi görünen, yapay tarikat İslamı'nı hayata geçirmeye yönelik hamleler. Yeniden Refah Partisi, HÜDA PAR gibi kadın konusunda yaşam hakkı gözetmeyen, insanları şiddet odağında bırakan zihniyetle yapılan pazarlık, kadınlar ve tüm insanlık için ürpertici bir görüntüdür."

 

 

"Siyasi masada pazarlık hale getirmek kadınları gözden çıkarmaktır"

6284 sayılı kanunun özetle "Kadına kalkan el, benim nezdimde adaletle, hukukla kırılır" diyerek, devletin tüm kurumlarıyla kadının yaşam hakkının korunmaya çalışıldığını dile getiren Güllü, şiddet olduğunda kadın beyanının kabul edilmesinin şart olduğu görüşünde.

Evlerde kameranın olmadığını belirten Canan Güllü, "İş yerinde olsa da kuytu köşelerde şiddeti göremezsiniz. Bu nedenle kadın beyanı kabul edilir. Bunu tartışmaya açarak, siyasi masada pazarlık hale getirmek kadınları gözden çıkarmaktır" ifadelerini kullandı.

HÜDA PAR için "Hizbullah artığı" ifadesini kullanan Güllü, "Konca Kuriş, 'sanal dinin sahte normlarını kabul etmediğini' söylemişti. Bunun neresi yanlış. Ama öldürüldü. HÜDA PAR, parlamentoda neyi savunacak? Sanal dinin taciriyle yoldaşlık yapılıyor. Yol arkadaşı oldukları, yarın talimat verecek! Kirli pazarlığa el vermiş, Adalet ve Kalkınma Partisi'ne güvenebilecek miyiz? 6284 pazarlığıyla aslında, canı istediğinde istediği yere direksiyon kıran görüntü verdi" şeklinde konuştu.

14 Mayıs'taki seçimlerde tüm kadınların demokratik haklarını kullanarak kendilerine yaşam hakkı tanıyan partilerin yanında olması çağrısı yapan Güllü, sözlerini "Yaşam haklarımıza sahip çıkacağız, tarikat ve cemaatlere verilecek hayatlarımız yok. Sadece kendi hayatlarımıza değil, önümüzdeki nesillere, çocuklara, torunlara, cumhuriyetin ikinci yüzyılında çağdaş ve demokratik Türkiye için herkese borcumuz var" diyerek noktaladı.

 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

 

"Kadın ve çocuklar üzerinden siyaset yürütülmesin"

Avukat Semra Yıldız da 6284 sayılı kanun üzerinden geçen tartışmalara tepkili.

Kimi siyasetçilerin, içinde "kadın" geçen her şeye alerjileri olduğunu savunan Yıldız, İstanbul Sözleşmesi'nden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bir gece kararname ile çekildiğini hatırlatarak, "Aralarında muhafazakâr kesimin önde gelen bazı kadın derneklerinin de bulunduğu çok sayıda kişi, kurum ve kadınlar; Türkiye'nin sözleşmeden çekilmesine itiraz etmişti. Şimdi de 6284 sayılı kanunla ilgili tartışmalara başladılar" şeklinde konuştu. 

Kadınlarla ilgili tartışmaların erkekler tarafından yapılmasını eleştiren Semra Yıldız, sözlerine şöyle devam etti: 

Elimizde kalan tek korunma kalkanımız 6284 sayılı yasayı yine kendi lehlerine dönüştürmek istiyorlar. Ya da en kötüsü tamamen kaldırmak istemekteler. Bu artık kadının ve çocuğun korunması adına bu temel bir yasadır ve asla siyasi malzeme haline getirilemez. İzin vermemeliyiz. Bu yasayı polemik malzemesi yapanlar ve bazı siyasi baskılarla, her türlü karar alma yetkisi olan cumhurbaşkanına gece kararnamesi yasayı kaldırmasına yönelik bir nevi siyasi baskıdır. Bu ortamda en çok korunmaya muhtaç olan kadın ve çocuklar üzerinden siyaset yürütülmesi, Türkiye'nin muasır medeniyetler seviyesinden ne kadar uzaklaştığının da göstergesidir. 6284 sayılı kanun, 8 Mart 2012'de kabul edilmiştir. Bu yasanın kabulünde de birçok sivil toplum örgütleri ile kadınların büyük bir payı vardır."

"Bu toplumda 'kadın meselesi' siyasi bir mesele olmuş"

Avukat Yıldız'a göre ilgili yasa kadın lehine hükümler içerse de uygulamada aksaklar yaşanıyor. Bu nedenle kadına karşı şiddet ve cinayetler katlanıyor.

Öncelikle "kadın" önyargısını kırarak, kanunların ve uygulamaların gelişimi üzerine yoğunlaşmak gerektiğini belirten Yıldız, toplumda "kadın meselesi"nin siyasi bir mesele olduğu eleştirisini yönelterek ekledi:

"Ancak bizim bu mevzularda ilerlememiz çağdaş medeniyetler seviyesine erişmemiz için daha çok yol kat etmemiz gerekir. Üzülerek söylemeliyim ki, haklarımız bir bir ellerimizden giderken oturup seyirci kalırsak, 1930'lu yıllarda Mustafa Kemal Atatürk sayesinde edindiğimiz temel hak ve özgürlükler seviyesini arar duruma düşebiliriz."

 

Avukat Semra Yıldız Independent Türkçe.jpg
Semra Yıldız / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

"Yapılan tartışmalar bir zihniyetin tezahürüdür"

6284 sayılı yasanın aile kavramının zedelediği yönündeki iddiaları çürüttüğünü ifade eden Semra Yıldız, söz konusu kanunun, şiddete uğrama ihtimali olan aile bireylerini ve hatta bu olasılık dahilindeki erkekleri de koruduğunu belirtti.

Yapılan tartışmaların bir zihniyetin tezahürü olduğunu savunan Yıldız, "Birçok kadın bu yasa nedeniyle öldürülmekten kurtuldu. Koruma ve uzaklaştırma kararlarıyla kadınlar çocukları ile güvenli bir yere sığındı. Bu itibarla bu yasanın kaldırılması ya da değiştirilmesi, kadınların bizzat evlerinin mutfaklarında ve çocuklarının gözünün önünde şiddete uğramaları ve daha da ötesi öldürülmeleri demek olur. Bu koruma yasası varken bile kadınlar ve çocuklar en güvenli hissettikleri evlerinde öldürülüyorlar. Aksi halde çok çok vahim bir tabloyla karşı karşıya kalırız" değerlendirmesinde bulundu. 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU