Suudi Arabistan-ABD anlaşmazlığının bitişi mi?

Daha başında olduğumuz uluslararası rekabetin ışığında, ilişkinin yeniden canlanmasına mı tanık oluyoruz? Öyle görünüyor

Fotoğraf: AA

El-Ula'da, diplomasi, askeri, ekonomik, teknik ve kültürel meselelerle ilgili Düşünce Merkezi tarafından düzenlenen, ABD-Suudi Arabistan ilişkilerindeki gerginliklerin ve bundan doğan gelişmelerin açık bir şekilde ele alındığı ve her iki taraftan da kişilerin tartıştığı bir foruma katıldım.

Kapalı gerçekleştiği için nelerin tartışıldığını açıklayamasam da basit ancak önemli bir cümleyi ödünç alabilirim:

Suudi liderliği ve Demokrat Parti bizimle kalmaya devam ederken, bugünün Suudi Arabistan Krallığı, beş yıl önceki Suudi Arabistan Krallığı değil ve bugünün ABD'si de dünün ABD'si değil.


En basit gerçeklerin açıkça söylenmesiyle yapılan tartışma, ilişkiler ve çıkarlar hakkındaki yıllarca süren duygu yüklü tartışmalar yerine daha gerçekçi ve verimli olur.

İki hükümet arasındaki ilişkileri yeniden gözden geçirmeye iten düşüncelerin tamamı olumsuz değil; ulvi çıkarlara göre ikili ilişkilerin gerekliliklerini yansıtıyor.

Washington ile özel ilişkinin kaybedilmesinin Krallığın çöküşüne yol açmayacağı ortada. Bu hurafe, yaklaşık 100 yıllık en uzun ve en istikrarlı modern Suudi yönetimi tarafından çürütüldü.

Çin ile ilişkiler duygulara değil, çıkarlara dayalı. Petrol, arabalar, telefonlar vb. ürünler üzerinden bir alıcı-satıcı ilişkisi söz konusu.

İlişki zayıflasa bile Suudiler, büyük siyasi taahhütlere ihtiyaç duymadan Amerikan ‘Netflix' filmlerini seyretmekten keyif almaya devam edecekler.

Daha sonra Çin, ticaret yolunu ve petrol bölgelerini ya diplomatik elçilerini göndererek koruyacak ya da bölgemizdeki ticaret yollarını korumak için Portekiz, İngiliz ve ABD'lilerin yaptığı gibi ileride savaş gemilerini göndermek zorunda kalacak.

Bence tehlikeli anlaşmazlık sularını geçtik ve ABD ile boşanma aşamasında değil de daha çok karşılıklı açık açık konuşma ve ilişkiyi yeniden düzeltme seanslarındayız. Konunun özü bu.

Bizim hatamız, geçmiş ilişkilerden çok fazla şey beklememiz ve onların üzerine bir şeyler inşa etmemizdir.

Evet, bunlar her iki ülkeye de onlarca yıl hizmet eden önemli, hayati ve başarılı ilişkilerdi.

Petrol ortaklıkları, dünyanın dört bir yanındaki komünistlerle çatışmalar, Baasçılara karşı koymak, Kuveyt'i kurtarmak, kalkınma, üniversitelerdeki burslu öğrenci orduları ve büyük ticari alışverişler eski ilişkilerin parçasıydı.

Tabi her zaman aramız güllük gülistanlık değildi. Siyasi anlaşmazlıklar, büyükelçilerin sınır dışı edilmesi, askeri hayal kırıklıkları ve medya çatışmaları da araya giriyordu.

Uzun bir zaman geçti. Şimdi muhtemelen yeni bir döneme giriyoruz ve bunun geride bıraktığımız 70 yıldan daha iyi olmasını umuyorum.

Petrol olmadan ‘stratejik' bir ilişki olabilir mi?

Washington bölgeye girdiğinde, bunu sadece petrol için yapıyordu.

Riyad, Soğuk Savaş'ta Washington'ın düşmanlarına karşı eski rolünü oynamadan bu ilişki var olabilir mi?

Önümüzdeki günler, reddetme ve Soğuk Savaş ittifakı olmadan güçlü bir ilişki geliştirme fırsatı olduğunu gösterecek.

Suudi Arabistan pozisyonunu yeniden yorumladı ve durumunu düzenledi. Bölgesel ve uluslararası alanda önemli bir ekonomik ülke ve aktör olmak üzere kendine yeni bir pozisyon oluşturmak istiyor ve halihazırda bu yolda ilerliyor.

Rolü artan Riyad, önemli bir siyasi ve ekonomik ortak olmaya geri dönecek.

İlişkinin gidişatına bakarsak, üç ABD başkanının döneminde ilişkinin kargaşadan istikrara doğru ilerlediğini görürüz; Obama döneminde bir kayıtsızlık ve küçümseme vardı.

Suudi Arabistan ve bir bütün olarak bölge, ülkesi için stratejik açıdan bir önem teşkil etmiyordu. Daha sonra cesurca Riyad ile tekrar iş yapan Trump geldi.

Ancak bu, devletin stratejisini içermiyordu. Bugün ise Biden büyük ölçüde Trump'ın adımlarını izledi ve ilişkiyi daha uzun vadeli çizgilerle çerçeveledi.
 


Suudi Arabistan, Washington için petrolüydü. Bugün Suudi Arabistan, kendisini dünyada ekonomik açıdan önemli bir ülke konumuna taşıyor ve diğer kazanımlarını da koruyor; tartışmasız İslami rolü, hayati jeopolitik rolü ve çalkantılı bir bölgedeki istikrarı.

Petrol bundan çeyrek asır ve hatta daha uzun bir süre sonra, son variline kadar küresel politika ve ekonomide önemli bir faktör olmaya devam edecek.

Problemler her iki taraf için de netliğe kavuştu. ABD, Çin'e her gün satılan 2 milyon varil petrolü satın alamaz. Riyad, askeri gücü, doları ve teknik endüstrileri ile egemen olan süper gücü görmezden gelemez.

ABD'liler, Suudi Arabistan'daki yeni gelişme planlarının ve bunun önümüzdeki 10 yılda hangi noktaya geleceğinin farkındalar.

Daha başında olduğumuz uluslararası rekabetin ışığında, ilişkinin yeniden canlanmasına mı tanık oluyoruz? Öyle görünüyor.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Asasmedia

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU