Maden Mühendisleri Odası’ndan “Kaz Dağları Madeni” Raporu: Siyanür yanlış anlaşılıyor, ağaçları Orman Bölge Müdürlüğü kesti

TMMOB’ye bağlı Maden Mühendisleri Odası, Kaz Dağları’na 40 km mesafedeki altın madenini inceledi: Kaç ağaç kesildiğinin bilinmediğini belirten MMO, “Siyanürle altın aramacılığı” diye bir olgunun olmadığını belirtti

En büyük tepkiyi, altın madeni sahasında ağaçların kesilmesi çekti

Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne (TMMOB) bağlı Maden Mühendisleri Odası (MMO), Çanakkale’de çok sayıda ağacın kesilmesine neden olan altın madeni sahasında inceleme yaptı. 

Konuyla ilgili ön inceleme raporu hazırlayan MMO rapordaki tespitleri kamuoyuna duyurdu.

Genel Merkez’de ve İzmir Şube Başkanlığı’nda birer çalışma grupları kurulduğunu belirten MMO hem ÇED ve fizibilite raporlarını hem de maden sahasını inceledi.

Maden Kaz Dağları’na 40 km mesafede, aynı ekosistem içinde

Raporda şu ifadeler yer aldı:

İşletme “Kaz Dağları Milli Parkı” sınırlarına 40 km mesafededir. Tartışma işletmenin her ne kadar milli park sınırları dışında olsa da Kaz dağları ekosistemi içerisinde yer aldığı ve ekosistemi etkileyeceği düşüncesinden kaynaklanmaktadır. Bölgede yapılan incelemede aynı eko sistem içerisinde 2 adet kömüre dayalı termik santral olduğu, taş ocakları hariç, bir adet altın madeni olmak üzere bilinen 2 adet metal maden işletmesi ve başka sanayi tesislerinin olduğu da saptanmıştır. Yapılan görüşmelerde cevherin jeolojik yapı içerisindeki dağınıklığı nedeniyle, cevherin tamamının teknik olarak yeraltı işletme yöntemi ile çıkarılmasının mümkün olmadığı ancak ileriki yıllarda cevherin derinleşen kısımlarında bu dağınıklığın yok olması ve derinliğin artması nedeniyle yer altı madenciliğine geçişin düşünüldüğü belirtilmiştir. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Ayrıştırma yöntemindeki sorunlar

Altın madeninin siyanür ile ayrıştırılma işleminde, yöntemi olarak yığın liçi yöntemi yerine, çevreye daha duyarlı olması nedeniyle neden tank liçi yönteminin seçilmediği çalışma grubu tarafından sorgulanmıştır. Firma yetkilileri tarafından yapılan açıklamada, aslında tank liçi yönteminin yığın linç yöntemine göre daha randımanlı olduğu, aynı yöntem ile daha çok altın üretilebileceği ancak ocak sahası içerisinde bulunan altın cevherinin minerolojik, fiziksel ve kimyasal özellikleri gereği teknik olarak tank liçinin mümkün olmadığı belirtilmiştir. 

"Siyanürle altın arama diye bir şey yok"

Öncelikle kamuoyunda yaygın olarak yapılan bir yanlışı düzeltmeliyiz. Maden arama çalışmaları sırasında siyanür kullanılmamaktadır. Yani “siyanürle altın aramacılığı” diye bir olgu yoktur. Siyanür, maden işletmeciliği sırasında altının cevherden ayrıştırılması için yapılan liç işleminde kullanılmaktadır. Diğer bir sorun liç işlemi sürecinde kullanılan siyanürün kontrolüdür. Firma yetkililerinin, işletme faaliyetlerinin ulusal mevzuata uygun olduğunun belirtilmeleri üzerine, Çalışma Grubumuz tarafından firma yetkililerine, bugüne kadar ülkemizde sadece iki maden işletmesinde bulunan ve siyanürün temininden, taşınmasından son kullanımına kadar her aşamanın uluslararası bir prosedür tarafından denetlendiği “Siyanür Kodu”na üye olup olmayacakları sorulduğunda, bu prosedüre müracaatın ocağın üretime başlamasından sonra yapılacağı söylenmiştir. Ancak bu çalışmaların Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından titizlikle denetlenmesi gereklidir.

 

Maden şirketi: Ağaçları Orman Bölge Müdürlüğü kesti

Firma yetkilileri kesilen ağaç sayısını kendileri tarafından da bilinmediğini kesim işlerinin tamamının Orman Bölge Müdürlüğü tarafından yapıldığı, ancak kesim alanı sınırlarının ÇED Raporu sınırları ile aynı olduğu ifade edilmiştir. Çalışma Grubumuz tarafından yapılan incelemede bütün işletme sınırları birebir incelenememiştir. Ancak inceleme yapılan bölgelerde kesimden önce kesimin sınırlarını belirlemek için yapılmış olan sınır işaretleri tespit edilmiştir. 

İşletme karı 472 milyon TL. Devletin kazancı 22 milyon TL olacak

Çalışma Grubu tarafından fizibilite raporunun incelenmesi sonucunda işletmenin ilk yatırım maliyetinin 492 milyon 382 bin USD, işletme maliyetinin 814 milyon 682 bin USD olmak üzere toplam yatırım maliyetinin 1 milyar 307 milyon 64 bin USD olacağı tespit edilmiştir. Buna karşın elde edilecek gelirin 1 milyar 854 milyon 826 bin USD olacağı öngörülmektedir. Bu verilere göre 52 milyon 980 bin USD devlet hakkı, 22 milyon 287 bin USD kurumlar vergisi ödenecek olup bu faaliyetten dolayı firmanın vergilendirilmiş net kazancının 472 milyon 495 bin USD olacağı öngörülmektedir. 

Madencilitkte yer seçme şansı yok

Ekonomik rezervler belirli bölgelerde yoğunlaşmışlardır. Bu nedenle, madencilikte yer seçme şansı yoktur. Madenlerin bulunduğu yerde işletilmesi zorunludur. Yapıldığı bölgelere sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan önemli katkılar sağlayan madenciliğin, emek yoğun bir faaliyet olduğundan istihdamı artırıcı, kırsal kesimden göçleri önleyici ve gelir dağılımını düzenleyici bir etkisi bulunmaktadır. Mevcut kaynakların en iyi şekilde kullanımı, kaynakların atıl durumda bırakılmaması ve bilinmeyen kaynakların belirlenerek üretilmesi ile ülke sanayisinin gelişmesine hız verilmesi gerektiği tartışılmaz bir gerçektir. Fakat bir ülke kendi kaynaklarının yurt içinde işlenmesine ve kullanılmasına yönelik politikalar geliştirip uygulayamıyorsa; bu ülke sanayileşmiş ülkelere ucuz hammadde sağlamaktadır. Bir başka deyişle ülke zenginlikleri gerçek değerlerinin çok altında yurt dışına aktarılmaktadır.

Türkiye'deki altın rezervi 650 ton

Altın, diğer madenlerimiz gibi yeraltı zenginliklerimizden birisidir. Resmi raporlara göre, ülkemizde yaklaşık 650 ton işletilebilir altın rezervi bulunmaktadır. Bu rakam aramalara bağlı olarak artabilir. Yabancı şirketlerin ülkemize ilgileri bu rezervin çok daha fazla olabileceğini göstermektedir. Altın madeninin aranması ve üretilmesinin diğer metal madenlerinden fazlaca bir farkı yoktur. Son zamanlarda ülke gündeminde yoğun olarak yer alan bu konu, ya işletme teknolojisi ve çevre ya da ekonomik boyutuyla gündeme getirilmiştir. Ancak sorun, bir bütünsellik içinde ulusal madenciliğimizin temel tercihleri ve politikalarının neler olması gerektiği açısından yeterince değerlendirilmemiştir. Sorunların farklı temellerde tartışılması çözümü daha da zorlaştırmıştır. Sadece madenler veya ormanlar değil, denizler, dereler, göller, doğal, tarihsel ve kültürel varlıkların tamamı ülkemizin doğal kaynakları olup HALKIMIZINDIR. Madenlerimiz de, diğer doğal kaynaklar gibi ülkemizin gelişimi ve toplumun refahı için, yani kamu yararı doğrultusunda değerlendirilmelidir.

Ekonomik faaliyetler yöre halkıyla barışık olmalı

Yöre halkı ile barışık olmayan hiçbir ekonomik faaliyet kabul edilemez. Geçmiş yıllarda yöre halkı tarafından benzeri alanlarda madencilik faaliyetlerine karşı davalar açılmış ve “sağlıklı ve güvenli bir çevrede yaşama hakkı anayasal bir haktır” gerekçesi ile yargıda iptal kararları alınmıştır. Ancak bu kararalar siyasi iktidar tarafından ekonomik gerekçelerle dikkate alınmayarak uygulanmamıştır. Yaşananlara karşı gelişen toplumsal muhalefetin en önemli nedeni bu durumdur. Bu sürecin de yargıya taşınması kuvvetle muhtemel olup hukuk devleti olmanın gerekleri yerine getirilmelidir.

 

Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU