Bugün Suriyelilerin endişesi nedir?

Haritada ve etkileşimlerinde mevcut olmayan tek taraf, davanın ve konusunun sahibi olan Suriye halkı

Fotoğraf: Arif Akdoğan/AA

Rusya, Türkiye ve Esad rejimi savunma bakanlarının Moskova'daki üçlü toplantısı ve ortaya çıkan fikir ve girişimlerden sonra, Türkiye'nin Esad rejimi ile ilişkilerini normalleştirme dosyasındaki gelişmelere yönelik Suriye tepkisi değerlendirilmeyi hak ediyor.

Bu tepkinin en önemli yanı, rejim nedeniyle maruz kaldıkları tüm felaket ve facialardan sonra Suriyelilerin, rejimle uzlaşmaya karşı olduklarını tekit etmesiydi.

Suriye'nin kuzeybatısında Türk kontrolündeki bölgelerde Suriyelilerin düzenledikleri gösterilerde katılımcıların sloganları da bunu doğruladı.

Suriyelilerin barışçıl gösterileri ve sloganları gösterileri düzenleyenlerin ve katılanların hakkı ve kimsenin bunu tartışmaya hakkı yok.

Dahası, Ulusal Koalisyon ve Müzakere Yüksek Komisyonu'ndaki Suriyeli muhalif liderlerin ölü suskunluğundan sonra bu gösteriler gerekli bir adım olmuş olabilir.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Suriyeli muhalif liderler yalnızca Suriye dosyasını çevreleyen olaylar ve gelişmeler hakkında yorum yapmaktan kaçınmadılar, aynı şekilde olup biteni ve Suriye meselesine etkisini analiz etmekten, davalarında bir ilerleme kaydetmek için Suriyelilerin ne yapması gerektiğini, olabileceklerin en kötüsünden minimum düzeyde kaçınmak için yapılması gerekenleri söylemekten de kaçındılar.

Türkiye'nin Rusya'nın desteğiyle Esad rejimi ile normalleşme süreci, muhalefetin sessizliği ve kendisini yükümlü kıldığı şeyi yapmaması, yaygın ve derin bir öfke atmosferi yarattı.

Bu atmosfer, bilhassa kuzeydoğuda silahlı örgütlerin örsü ile Heyet Tahrir eş-Şam'ın aşırıcılığı ve rejimin tehditleri arasında kalan yaşamları, ekonomik ve sosyal koşulları nedeniyle en çok acı çeken, Türkiye'nin Esad ile normalleşme sürecinin nelere yol açabileceğinden korkan Suriyeliler arasında etkili oldu.

Tüm bu faktörler Suriyeliler arasında ezici bir öfkenin birikmesine yol açtı.

Doğrusu, genel olarak Suriyelilerin ve özel olarak Türkiye kontrolündeki bölgelerde yaşayanların ihtiyacı olan şey, Suriye halk hareketinin davranış ve tepkilerinin önemli bir bölümüne damgasını vuran öfkenin ötesine geçen bir yaklaşım ve çabadır.

Bunun nedeni sadece öfkenin, kısa sürede yatışabilen ve yerini umutsuzluk ve hüsran gibi (ki bu normal bir şey) başka duygulara bırakabilen bir duygu dalgası olması değil.

Buna ilaveten öfke, sorunları ve davaları da çözmez. Özellikle de Suriye davası gibi, iç durumu ve dış ilişkileri oldukça karmaşık hale gelen, bilge beyinler, keskin bakışlar, sağduyulu ve sakin yöntemlerle yönetilen daha fazla beceri ve deneyime giderek daha fazla ihtiyaç duymaya başlayan davaları.

Tüm bunlar Suriyelileri bir sonraki aşama için yeni liderler aramaya, onlara büyük bir güvenoyu vermeye, destekleyerek ve uygulayarak arkalarında saf tutmaya teşvik ediyor.

Böylece Suriyeliler bir sonraki aşamanın getireceği olasılıklardan korunabilir, bir Suriye çözümünün önünü açabilir veya onları çözüm yoluna sokabilir.

Bazı içerikleri ya da ayrıntıları farklı olsa da, bu yönde ilerlemeye yönelik bölgesel ve uluslararası niyetlerin varlığına dair pek çok gösterge bulunuyor.

Böyle bir süreçte öfkenin hiçbir çözüm üretmeyeceğini vurgulamaya gerek yok. Zira öfke sadece pratik sonuçlara ulaşılmasını engellemez, bu sonuçlar yerine hatalar üretir.

Önceki yıllarda Suriyelilerin yokluğunu hissettikleri, daha doğrusu onu üretmekten aciz kaldıkları bir Suriye eylemi, Suriyelileri, kendilerini ve davalarını öfkenin, aceleci adımların, telaşlı politikaların, aciz ve kendilerine herhangi bir rol arayan liderlerin, ajanda sahiplerinin kaprislerine esir etmeleri, bu hatalardandır. Suriyeliler bugün içinde oldukları duruma böyle ulaştılar.

Eğer Suriyeliler öfkelerinden sıyrılıp siyasi ve pratik durumlarını organize etmek için pratik bir yola yönelmezlerse, yokluklarında veya umutsuz sessizlikleri içinde diğer taraflara harekete geçme fırsatı sunacaklar.

Yukarıdakiler bağlamında, iki düzeyli politika birbirini izleyecek. Birincisi, misyonlarının dışında kaldıkları kanıtlanan muhalefet liderleri, Fırat'ın doğusunda Esad rejimi ve SDG'nin (Suriye Demokratik Güçleri) oluşturduğu fiili otoriteler, kuzeybatısında silahlı gruplar ve Heyet Tahrir eş-Şam gibi gücü elinde tutanlar tarafından uygulanan yerel politikalar.

Bunların hepsi olmasa da çoğu (isteyerek veya baskı altında), kendisi aracılığıyla kaybetmekten kaçınacakları uzlaşı noktaları bulacaktır.

Bölgesel ve uluslararası dış düzeye ve özellikle de Moskova yönetimindeki İran-Türkiye eksenine gelince, peş peşe çıkarları yakınlaştırma fırsatları gündeme getirilmeye, nelerin gerçekleştirilebileceği konusunda anlaşılmaya, önümüzdeki dönemde üzerinde anlaşmaya varılması zor olan koşulları olgunlaştırmak için çalışılmaya devam edilecek.

Bahsedilenlerin tümünü gerçekleştirmek, siyasi ve askeri baskılar, savaşlar ve çatışmalar gerektirecek. Çatışma ve savaşların bir bölümü, Suriye ve çevresindeki çatışmaların haritasını değiştirmeye dönük bir savaş şeklini alacak.

Belki de ilk ve en şiddetli savaşlar, kuzeybatı bölgesinde yaşanacak. Nedeni de burada birçok gücün bulunması, onu temsil eden ve liderliğini üstlenen birleşik bir gücün yokluğunda, bölge içerisinde ve kendisini kontrol etmek için bu güçler arasındaki rekabetin yoğun olması.

Kuzeybatı bölgesindeki çatışmaların ve savaşların benzerleri, diğer iki bölgede veya çevresinde de yaşanacak.

Fırat'ın doğusundaki durum iç ve dış düzeyde ciddi bir biçimde ısınacak. Dış düzeyde her ne kadar doğrudan Amerikan varlığı, çatışma ve savaşların belirleyici sonuçları olması fırsatını zayıflatsa da, iç düzeyde yerel taraflar arasındaki mevcut çelişkilerin etkisiyle savaşlara ve çatışmalara tanık olunabilir.

Yerel tarafların çoğu Suriye Demokratik Güçleri'ne (SDG) düşman, siyasi projelerine karşı çıkıyor ve onun kontrolünden kurtulmaya çalışıyor.
 


Elbette Esad rejiminin kontrolündeki bölgelerde, savaşlara dönüşmeleri beklenmese de siyasi ve sahadaki güçlerin haritalarını etkileyecek yüzleşmelere, siyasi mücadelelere ve sınırlı çatışmalara uzak olmayacak.

Rejim krizleri nedeniyle en zor günlerini yaşıyor. İran ile ilişkileri, İran'ın ülkedeki varlığını meşrulaştırma, devlet ve toplum üzerindeki denetimini sıkılaştırma çabaları ortasında hassas bir dönemden geçiyor.

Bu arada Moskova, İran'ın yayılmasını sınırlamak ve Ukrayna'daki savaşı nedeniyle Suriye'den çekilmesini telafi etmek için Türkiye'nin varlığını geliştirmeye yönünde ilerliyor.

Türkiye'nin Esad rejimi ile ilişkilerini normalleştirme fikri, Suriye ve çevresindeki çatışma gölüne büyük bir taş atarak durgun sularını dalgalandırdı. Suriye dosyasıyla ilgili ve müdahil bazı tarafları harekete geçmeye sevk etti. Diğerlerinin de harekete geçmesi uzun sürmeyecek ve bazı hareketlenmelerin şiddetli biçimler alacağına da şüphe yok. Bu da bazıları çatışan güçlerin boyut ve ağırlığında değişikliklere yol açabilecek savaşlara dönüşmesi muhtemel çatışmaların ve mücadelelerin önünü açacak, Suriye'de çözüme ulaşmak için daha iyi fırsatlar yaratılmasına katkıda bulunacak.

Çatışmanın iç ve dış tüm güçleri, Suriye dosyasındaki olası ve muhtemel gelişmeler arasında, aygıtları ve ilişkileriyle hazır bulunuyorlar.

Haritada ve etkileşimlerinde mevcut olmayan tek taraf, davanın ve konusunun sahibi olan Suriye halkı.

Suriye halkının artık aktif, etkileşimli, diğer tarafların arasında yer alıp, Suriyelilerin çıkarlarını, özgürlük, adalet ve eşitlik özlemlerini ifade edecek, Suriye'deki dış müdahalelere son verecek temsilcilere ihtiyacı var. Suriyelilerin endişesi bu olmalı, öfkelenmek ve düşmanlar ile rakipler çemberini genişletmek değil.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Asasmedia

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU