Dinin, birey ve toplum üzerindeki etkisi merak konusu olmaya devam ediyor.
Birleşik Krallık'ta 21 Mart 2021 Cumartesi günü yapılan nüfus sayımında elde edilen veriler birçok araştırmaya kaynaklık edecek gibi görünüyor.
Çünkü sayım sırasında gönüllülük esasına göre isteyenlerin işaretlemesi için etnik ve dini kimliğini belli eden kategorilere de yer verildi.
Nüfus sayımı sırasında doldurulan formlardan elde bilgiler, 29 Kasım 2022 Salı günü Birleşik Krallık Ulusal İstatistik Ofisi'nin sitesinde yayımlandı.
Din sorusu isteğe bağlı olmasına karşın sayıma katılanların yüzde 94'ü yanıt verdi.
İlk kez "Hristiyan'ım" diyenler çoğunluğu kaybederek yüzde 50'nin altına düştü
Buna göre ilk kez, nüfusun yarısından azı yüzde 46,2 oranında yani 27,5 milyon kişi kendilerini "Hıristiyan" olarak tanımladı.
2011'de bu soruyu "Hristiyan" diye yanıtlayanların oranı yüzde 59,3'tü. Bu oran 33,3 milyon kişiye tekabül ediyordu.
13,1 puanlık bir düşüşe rağmen din sorusuna verilen en yaygın cevap "Hristiyan" olmaya devam etti.
Herhangi bir dine mensubiyeti olmayanların yani "dinim yok" diyenler ise ikinci sırada yer aldı.
2011'de kendini 'herhangi bir dine bağlı olmayan' diye tarif edenlerin oranı yüzde 25,2 yani 14,1 milyon kişiydi.
Bu oran 2021'de 12 puan artarak yüzde 37,2'ye yani 22,2 milyona yükseldi.
"Pandemide daha dindar olan yaşlı nüfus hayatını kaybetti"
Önce Birleşik Krallık'taki bu sonuçların nedenlerini, burada yaşayan iletişim danışmanı ve yazar Gözde Sapanlı'ya sorduk.
Sapanlı, çıkan sonucun İngiliz medyasında geniş yer bulduğunu ve toplum bilimcilerin şimdiden konuyu araştırmaya başladığını söyledi.
Pandemide hayatını kaybedenlerin çoğunun yaşlı ve Hristiyan nüfus olduğunu belirten Sapanlı, "Resmi rakamlara göre Birleşik Krallık'ın ölümlerde dünya genelinde ilk sıralarda yer alan bir ülke olduğunu düşünürsek bunun önemli bir faktör olduğunu öngörebiliriz. Birleşik Krallık ve ülkeyi oluşturan tüm uluslarda, özgürlük ve demokrasi ilkelerinin çok kuvvetli olması, ailelerin çocuklarına din seçme konusunda da özgür bırakmalarını ve müdahale edememelerini getiriyor" dedi.
"Din, Z kuşağının hayatında neredeyse hiç yer almıyor"
"Kiliseler, halka katı kurallar koymuyor" diyen Sapanlı, "Aksine kiliseler toplumun her kesiminden insana kapısı açık olan yerler. Dolayısıyla Hristiyan din adamlarının topluma uyguladığı bir baskı yok. Toplumda da hayatını dine göre yöneten insan göremiyorsunuz, seküler yaşam ilkesi toplumun DNA'sında var. Dini kaideler hayatlarında öncelikli değil. Araştırmaya katılanlar arasında Z kuşağı da önemli bir yer alıyor ve bu kuşak tüm dünyada benzer normlara sahip bir kuşak, başka bir deyişle “din” bu kuşağın hayatında neredeyse hiç yer almıyor. Bu kuşak sınır tanımayan dijital dünyaya doğan bir kuşak olduğu için, din kavramını da sorguluyor ve bu süreç içinde de kendini bir dine mensup olarak görmüyor" ifadelerini kullandı.
ABD'de ibadethane mensupluğu yüzde 50'lerin altında
Bu sonuç sadece Birleşik Krallık'a özgü değil. Son yıllarda özellikle batı ülkelerinde yapılan araştırmalarda kendilerini bir dine bağlı veya "inançlı" olarak tanımlayanların sayısında ciddi azalmalar görülüyor.
Örneğin Gallup Araştırma Şirketi tarafından yapılan ve 2021 yılının mart ayında açıklanan bir ankete göre Amerikalıların ülke genelinde ibadethane mensupluğu oranının kayıtların başladığı yıldan bu yana ilk defa yüzde 50'nin altına düştü.
Bu oran 2018'de yüzde 50 ve 1999'da yüzde 70'ti. Ankette göre genç nesillerde cemaat üyeliği azaldı.
Benzer oranlar yakın gelecekte Türkiye'de de görülebilir mi?
Peki Türkiye'de durum nedir? Pew Araştırma Şirketi'nin 2020'deki bir araştırmasına göre "Tanrı inancı, ahlaklı ve iyi değerlere sahip olmak için gereklidir" diye düşünenlerin oranına ülke bazında bakıldığındaysa Türkiye yüzde 75 ile Avrupa'da birinci sırada.
Buna karşın birçok Avrupa ülkesinde bu oran yüzde 50'lerin çok altında kaldı. Yani dini inançlara bağlılık oranlarında Türkiye, Avrupa ortalamasının hayli ilerisinde.
Ancak Türkiye pek çok açıdan batı dünyasındaki gelişmeleri veya değişen trendleri zamanlama farkıyla yani gecikmeli olsa da kısmen veya tamamen yaşayan bir ülke.
Dolayısıyla İngiltere ve ABD'deki bu oranlar birkaç yıl içinde olmasa dahi kuşakların değişmeye başlayacağı 20-30 yıl gibi bir gelecekte Türkiye'de görülebilir mi?
"Kaçınılmaz olacaktır"
İlahiyatçı Prof. Dr. İsrafil Balcı'nın, soruya cevabı "Ben de o kanaatteyim. Kesinlikle olacaktır. Bu kaçınılmazdır zaten" şeklinde oldu.
"Hatta şöyle bir iddiada bulunuyorum" diyen Balcı, şunları kaydetti:
Yani bu tarikat, cemaat diye bilinen klasik geleneğin söylemiyle gidersek daha önceden benim şöyle bir öngörüm vardı. Diyordum ki 100 yıl sonra belki de anlatacağımız din kalmayacak. Çünkü dini değerlerin tamamını neredeyse boşalttık. Dolayısıyla da hem Müslümanların hem de bu bağlamda din hakkında konuşanların inandırıcılığı büyük oranda zayıfladı. İşte zaten 'deizm artıyor' gibi söylemlerin arkasında da bu gerçeği görmek mümkündür. Bu itibarla biz hani Akif'in dediği gibi 'Asrın idrakine dini söyletemediğimiz' sürece bu kaçınılmaz sondur."
"Aradığı soruların cevabını bulamayınca dinden kopuş başlıyor"
Balcı, ikinci olarak günümüzde insanların çok rahat bilgiye ulaşabildiklerine dikkati çekerek, "Bilgiye ulaşabildikleri için sorgulama kapasiteleri de ona göre gelişiyor. Bu itibarla da inanç zaten hani ispatlanabilir bir şey değil. Dolayısıyla da insanlar sorguladıkları zaman, bazı soruların cevaplarını net olarak bulamayınca dinden kopuş başlıyor. İşte Avrupa'da yaşanan budur" dedi.
"Benzer sorunu ve sonucu biz de yaşayacağız"
İlahiyatçı İsrafil Balcı, şunları söyledi:
Bizim gibi doğulu ve geleneksel toplumlar biraz daha geriden gelsek de benzer sorunu veya sonucu biz de yaşayacağız. Ama geç ama yavaş belki o kadar olmasa bile bu kaçınılmazdır. Ben bunu ilahiyat fakültelerindeki öğrencilerin dine yaklaşımı noktasında da görüyorum, halka indiğimiz zaman orada da görüyorum.
"'Kendimi dine ait hissetmiyorum' diyenlerin hepsi inançsız değil"
Dini yaklaşımlara dair saha araştırmaları da yapan Marmara Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Zübeyir Nişancı ise Birleşik Krallık'ta "Kendimi bir dine ait hissetmiyorum" diyenlerin tamamının bu kişilerin inançsız olduğu anlamına gelmediğini kaydederek, "Araştırmalara göre yarısına yakınının bir inancı var ama kendisini bir dine ait hissetmiyor. Organize dine uzun zamandır bir tepki var" yorumunu yaptı.
"Dine ait hissetmemek yaşlılardan ziyade gençler arasındaki bir trend"
Kendisini bir dine ait hissetmemeyi bir trend olarak niteleyen ve bunun Birleşik Krallık'ta 2000'li yılların başından itibaren artarak sürdüğünü belirten Nişancı, "Bu bilim insanları tarafından da takip edilen bir süre. Alt kırılımlarına baktığınızda çoğunlukla yaşlılar arasında değil, gençler arasında büyüyen ve gelişen bir trend. Büyük ihtimalle İngiltere açısından 10-20 içerisinde yaşlılar vefat ettikçe oran artmaya devam edecek ama bir yerde o hız düşecektir diye düşünüyorum" değerlendirmesinde bulundu.
"Türkiye'de henüz inançsızlık oranları Avrupa kadar yüksek değil"
"Peki Türkiye'de durum nasıl" sorusuna Nişancı, "Türkiye'ye gelince saha çalışmalarını dikkate alarak söylüyorum: Türkiye'de inançsızlık oranları henüz Avrupa kadar yüksek değil. Ya da kendini dine ait hissetmeyenlerin oranları da Avrupa kadar yüksek değil" diye cevap verdi.
"Türkiye'de de artabilir ancak bunu destekleyecek veri yok"
"Artabilir mi veya Avrupa'daki trendleri takip edebilir mi" şeklindeki soruya Zübeyir Nişancı, "Bence mümkün ama elimizde bunu destekleyecek veri henüz yok. Türkiye'de modernleşen bir ülke. Belli nüfus trendlerini, kültürel trendleri takip ediyor. Dolayısıyla aynı benzer trendler Türkiye'de de olabilir. Ama yani verilere baktığımızda Türkiye'de inançsızlık veya bir dine ait hissetmeme oranı henüz o kadar yüksek değil" cevabını vererek sözlerini tamamladı.
"Protestan ülkelerde dinin etkisi tamamen azaldı"
Dinler tarihi uzmanı Lütfü Özşahin de Birleşik Krallık gibi Protestan ağırlıklı ülkelerdeki kiliselerin Katolik ve Ortadoks ülkelere göre daha fazla modernitenin etkisinden kalmalarından dolayı buralarda dinin etkisinin tamamen azaldığını söyledi.
Özşahin'e göre buralarda 'dini inancım yok' diyenler, dini inancı olanları sollamış olabilir. Ya da 'Hristiyan'ım' dese bile kültürel anlamda Hristiyan olduklarını söylerler, yoksa kurtarıcı olarak İsa Mesih'e inandıklarından değil.
"Süreç kaçınılmaz olarak İslam dünyasında da devam ediyor"
"Bu olay İslam ülkelerinde gerçekleşir mi" diye soran Özşahin, "Bence İstanbul ülkelerinde de gerçekleşebilir. Çünkü internetin ve iletişim araçlarının büyük ölçüde gençlerimizi, toplumuzu kuşatmasıyla İslam dünyasında da sekülerite sorunu çıkabilir, İslam dininden uzaklaşmak mümkün olabilir" diye cevap verdi ve gerekçesini şöyle açıkladı:
Çünkü İslam'ı temsil ettiğini söyleyen odaklar zaten maalesef İslam dünyasında iyi bir sınav veremedi. Dini temsil makamında olduğunu söyleyen insanların finans kapitalle iç içe olması dinin özünü örtmüştür, dinin kurtarıcı ruhunu ortadan kaldırmıştır. Dolayısıyla bu süreç kaçınılmaz olarak İslam dünyasında da devam ediyor."
© The Independentturkish