Şarm el-Şeyh'ten Doha'ya

Doha ve Şarm el-Şeyh'te yaşananların sevindirici yanı, Arap ülkelerinde bir sevinç ve gurur kaynağı olmalarıydı

Katar bu ay 2022 FIFA Dünya Kupası'na ev sahipliği yapıyor / Fotoğraf: AFP

İki sahnenin biri Mısır, Şarm el-Şeyh'te, diğeri Katar, Doha'da yaşandı.

İlk bakışta aralarında hiçbir ortak nokta yoktu;

İlkinde konu iklim değişikliğiydi, ikincisi ise 4 yılda bir düzenlenen FIFA Dünya Kupası finalleriydi.

Birincisinde dünyanın kaderi 1,5 santigrat dereceye bağlıydı. İnsanlar ya önümüzdeki on yıllarda ısıyı azaltmayı başaracak ya da gezegenin yok olmasıyla yaşamları da sona erecek.

İkincisi o kadar dramatik değil ama daha heyecanlı ve kupanın galibi ilan edilene kadar dünya nefesini tutacak.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

İkincisi bir üstünlük ve gün geçtikçe zorluğu artan bir maçtan diğerine geçiş anı. Kıta seviyesinde zorlu ön eleme maçlarının ardından kupaya katılanlar büyük bir gurur yaşadılar.

Ama dilekleri bir kez yerine geldiğinde, her yenilgi onlara dünyanın sonu gibi geliyor. Her ikisine de dünya kalabalık bir şekilde katıldı.

Dünya dillerinin karıştığı eski Babil'in bir resmi gibiydi. Ancak ilkinde, iklimi bozmaktan ve sıcaklığı yükseltmekten sorumlu ABD ve Çin gibi büyük güçler ile nehirleri ve gölleri kuruyacak kadar kuraklığın veya köy ve şehirlerini sular altında bırakan sellerin kurbanı olan diğer ülkeleri bir araya getirmeye çalışılan bir kader için toplanıldı.

Forumda en mutsuz olanlar ise ada ülkeleriydi, çünkü bir denizin veya okyanusun suları altında kalma tehdidi altındalar.

İkincisine sevinç ve neşe hakim görünüyor. Açılış töreni genellikle güzel bir mesaj taşır ve Katar bunda oldukça başarılıydı, çünkü Arapları tanıttı ve insanlığa bir mesaj gönderdi.

Burada farklı kültürler giyimleri, söyledikleri şarkılar ve takımları için yaptıkları tezahüratlarla kendilerini ifade edecek bir yer buldular.

Elleri kalplerinde, kaderin ya da oyunun takımlarına bir turdan diğerine geçmeye izin verip vermeyeceğini merak ediyorlar.


Portekizli Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, Şarm el-Şeyh'ten Doha'ya çok kolay bir şekilde geçiş yaptı.

Birincisinde sorumluluk üstlenen, ikincisinde dünya ülkelerinin bir araya geldiği bir müsabakayı sabırsızlıkla bekleyen ülke başkanları ve liderleri de onunla birlikte geçiş yaptılar.

İki Arap şehri arasında "küreselleşmeyi" ifade eden tek bağ bu değildi, başka şeyler de vardı.

Birincisi, her ikisi de uluslararası medyanın ilgi odağıydı, ancak bu ilgi iki etkinliğe ilişkin haberler yapmakla ya da etkinlikler içinde olup bitenlere ilgi göstermekle sınırlı değildi, konunun dışına çıkan çok şey vardı.

Şarm el-Şeyh'teki etkinlik, iklim ve bu konuda olup bitenlerle ilgili, Doha da Dünya Kupası'nın bu kez önceki dönemlerde olduğundan daha iyi olması için son 10 yıldır pek çok inşaatta bulunmasına rağmen, dünyanın dört bir yanından katılımcılar tüm bunları bir yana bırakıp iki etkinlikle ilgisi olmayan bir şeye dikkat çektiler; insan hakları.

Washington Post'un, Mısır ve Katar'a kusmaya yetecek kadar liberal kini vardı. Dünyanın COP27 Zirvesini Mısır'da ya da Dünya Kupası'nı Katar'ın başkentinde düzenleyerek yanlış yapıp yapmadığını sorguladı.

Kısaca, iki ülkenin dünya yararına yaptıkları için ne kadar uygun oldukları tutumu vardı. Mısır'daki zirve sırasında ne kaos, terörizm ve koronavirüsün ardından gelen reform ve ilerleme ne de BM'nin tüm üyelerini içeren bir forumun organizasyonunda gösterdiği kusursuz örgütlenme, disiplin ve diplomatik liderlikten bahsedildi.

Doha'daki Dünya Kupası'nda yüzölçümü küçük, görünüşü zarif, davranışları saygın bir ülkenin müthiş ve harika organizasyonundan bahsedilmedi.

Bunun yerine, taraftarların tüm Dünya Kupası stadyumlarında yasaklanmış olan bira içmekten mahrum bırakılmasından ve eşcinseller ABD'nin Colorado eyaletinde silahla vurulurken (!) Doha'da eşcinsellik çağrılarının engellenmesinden bahsedildi.

Şu anda dünyanın en önemli etkinliklerinden ikisinin, Arap medeniyetini en iyi ve güzel haliyle sunan iki Arap ülkesinde düzenleniyor olmasından kaynaklanan epeyce bir çekemezlik ve üzüntü vardı.


İki etkinliğin ortak noktası sadece Batı dünyasındaki zehirli gruplardan gelen itirazlar ve eleştiriler değildi, aynı zamanda bölgenin damarlarına iyilik ve hayır pompalayan bir tür yeni Arapçılık ve yeni bölgecilikti.

Şarm el-Şeyh, Arap toplumunda Arapların yok olma tehdidi altındaki dünyada oynamaları gereken rolün kıvılcımını ateşledi.

Arap dünyası, küresel enerji denkleminde her zaman önemli bir figür olmasına rağmen, toplantılar boyunca yeşil ve yenilenebilir enerjinin büyük önemini vurgulamak için en istekli olandı.

ABD ve Rusya'nın bu tür enerjide büyük paya sahip ülkeler oldukları ve üretimde, tüketimde, gezegenin iklimi üzerinde etkili olmakta başı çektikleri doğru.

Ne var ki yeşil enerji ile ilgilenmek konusunda her zaman isteksiz oldular. Özellikle ABD'de, son yıllarda ve on yıllar boyunca iklim sorununun bir uydurma olduğunu, dahası bir tür aldatma eylemi olduğunu düşünmeye devam eden azımsanmayacak ve etkili bir akım var.

Öte yandan, Suudi Arabistan ve Mısır'ın Yeşil Ortadoğu'nun doğuşunu deklare etmeleri, birinciden üçüncüye devrimleri kaçırdıktan sonra, dördüncü nesil teknoloji ve endüstri devrimini yakalamamızın zamanının geldiğini teyit eden seçkin bir gelecek girişimiydi.
 


Dünya Kupası finallerinde genel kural her zaman siyasetten uzak durmak olsa da, Katar devletinin Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ile Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın el sıkışmasını sağlaması, 4 Ocak 2021'de Körfez İşbirliği Konseyi zirvesinde yayınlanan El-Ula Bildirisi ile başlayan yolun devamı niteliğindeydi.

Bildiri, bir yanda Katar ile Mısır, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri arasında ve kısa süre içinde Türkiye'yi de içine alan bir uzlaşının temellerini atmıştı. Böylece Ankara ile hem Riyad hem de Abu Dabi arasındaki ilişkilerin restorasyonu hızlandı.

Mısır ile durum daha karmaşıktı ve üst düzey diplomatik görüşmelere rağmen jeopolitik anlaşmazlıklar iki başkanın el sıkışma anına kadar sürekliliğini korudu.

Kesin olan şu ki, bu koşullarda bu tür adımlar temelsiz değildir, büyük bir diplomatik ve siyasi çabadan sonra atılmışlardır.

Doha ve Şarm el-Şeyh'te yaşananların sevindirici yanı, Arap ülkelerinde bir sevinç ve gurur kaynağı olmalarıydı.

Eleştiriler karşısında dayanışma kadar Arap yetenek ve güçlerinin harekete geçirilmesinden doğan göz ardı edilemeyecek bir coşku da vardı.

Örgütleyen, liderlik eden, yeniliklerde bulunan ve tasarlayan, birbirleriyle ve dünyayla nasıl iletişim kuracağını bilen yeni bir Arap gençliği türü vardı.

İnsanlığın iyiliği için çözümler bulmak amacıyla Şarm el-Şeyh'e gelen dünyanın, medeniyetin beşiğinin en önemli küresel meseleler için en iyi kuluçka makinesi, dünyayı tüketen savaşı durdurma çağrısının yapılacağı en iyi yer olduğunu güçlü bir şekilde hissettiği kesindi.

Katar'ın göz kamaştıran açılış töreni ve organizasyonu, tüm Arap takımlarının desteklenmesi, uzun süredir tanık olmadığımız bir gerçekti.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Asasmedia

Şarku'l Avsat 

DAHA FAZLA HABER OKU