Iraklılar arasındaki halat çekme oyunu, Irak'ı tüketiyor!

Irak şimdi siyasi bir çıkmazdan geçiyor ve hesaplaşmalara yönelmeye başlamasına karşı çok dikkatli olunmalı

Fotoğraf: AA

Irak hangi uçurumun kenarında duruyor?

Suikastlar bugüne kadar bitmedi. Geçen salı, Ulusal Güvenlik görevlisi Tuğgeneral Kasım Davud Selman, Irak'ın güneyindeki Maysan eyaletinde şoförüyle birlikte öldürüldü.

Rakip taraflardan yapılan sızdırmalarla birlikte oyunlar da giderek çirkinleşiyor. Irak'ın casusluk, gözetleme, bilgisayar korsanlığı ve gizli dinleme ile dolu olduğu kesin.

ABD, 2011'de Irak hükümetine (yani başbakana) temel izleme ekipmanları vermişti.

Daha sonra, 2016 yılında, Irak Ulusal İstihbarat Servisi, DEAŞ'a karşı mücadele amacıyla ABD'den bazıları şifrelenmiş elektronik iletişimi izleyebilen daha gelişmiş ekipmanlar aldı ve bunlar bugün halen Irak Ulusal İstihbaratı tarafından kullanılıyor.

Tabii ki, ABD Irak'taki tüm elektronik iletişimini yüzde 100 izleyebiliyor, ancak Irak her sabah Amerikan Büyükelçiliğinden gelen raporlarla uyanmıyor, bilakis, Iraklı yetkililerin özel oturumlarında birbirlerine ettikleri ve onları bir araya getirmeye yönelik her türlü girişimi boşa çıkaran hakaret ve suçlamalara uyanıyor.

Mevcut sızdırma kampanyasına kimler dahil?

Şimdiye kadar Maliki, Talabani ve Sadr yanlıları hedef alındı ​​ve gelecekte daha fazlasının olması bekleniyor.

Bazıları Başbakan Mustafa el-Kazimi'yi bunu yapmakla suçluyor, ancak büyük olasılıkla esas sorumlular ortalıkta dolaşan tweetlerde bahsedilen oyuncuların bir kombinasyonu.

Ayrıca İran, Türkiye, İsrail gibi diğer ülkelerin de işin içinde olduğu aşikar, çünkü Irak'ın hayal kırıklığı yaratan her şey ile ağzına kadar dolu olduğu biliniyor.

Sesli suçlamalara ek olarak, son birkaç gündür Iraklılar, Maysan İl Emniyet Müdürü'nün rüşvet ve yolsuzluk suçlamalarıyla tutuklanması haberleriyle meşgul.

Yolsuzluk ve bu tür olaylara karışanların tutuklanmasıyla ilgili haberler çoğu zaman ülkede öylesine geçip gitse de, bu kez dikkatleri çeken, üst düzey güvenlik görevlisinin ofisinde suçüstü yakalanma anının, sesli ve görüntülü olarak, elinde paralarla, bu "cüretkarlık (!)" karşısında afallamış ve hayrete düşmüş bir şekilde belgelenmesi oldu.

ABD'nin Irak Kürdistan Bölgesi'nde (IKB) yaptığı gibi, tarafları uzlaştırma girişimleri sürüyor. ABD'nin Erbil Başkonsolosu Irvin Hicks, ülkesinin Peşmerge güçlerinin devam eden reformuna verdiği desteği vurguladı.

Açıklamalar, Amerikalı diplomat ile Peşmerge Bakanı Şoreş İsmail arasında Erbil'de yapılan ve iki tarafın bölgedeki siyasi ve güvenlik gelişmelerini, Erbil ile Washington arasındaki güvenlik iş birliğini ele aldıkları görüşme sırasında geldi.

Açıklamaya göre İsmail, Amerikalı diplomata Peşmerge güçlerinin reformunda kaydedilen ilerleme hakkında bilgi verdi ve Hicks de "desteğin devam ettiğini" vurguladı.

Ama aslında Amerikalı diplomat, Peşmerge güçlerinin birleştirilmesinin çok taraflı destek gerektiren "zor bir görev" olduğunu açıkladı.

Peşmerge Bakanlığı liderliğindeki birleşik Peşmerge gücü, ABD'nin liderlik ettiği DEAŞ ve ortaklarını yenme koalisyonu tarafından desteklenen reform sürecinin kilit parçalarından biri.

İsmail geçtiğimiz günlerde gazetecilere yaptığı bir basın açıklamasında, ana destek güçlerin Bakanlığın komutası altına alındığını söyledi.

Operasyonun başarısının temel taşının "güven inşası" olduğunu vurguladı. Tüm siyasi partileri Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin bu konudaki çabalarını desteklemeye çağırdı.

Bir bütün olarak Irak'a dönelim, Iraklı lider Mukteda es-Sadr salı akşamı "Irak'ta fitne ekmek isteyen taraflara karşı uyarıyoruz" şeklinde bir tweet attı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Irak, Ekim 2021'de pratik bir çoğunluk sağlayamayan parlamento seçimlerinin ardından yaşadığı siyasi çıkmazın 10'uncu ayına giriyor.

Bu, eski cumhurbaşkanı Saddam Hüseyin'den sonra ülke tarihinde işleyen bir hükümetin olmadığı en uzun dönem.

Bağdat'ta politikacılar birbirleri ile tartışırken, başkentteki tahkim edilmiş "Yeşil Bölge" ve çevresinde şiddetli protestolar patlak verdi.

Genel olarak, petrol gelirlerinde son zamanlarda yaşanan ani kazanımların uzun vadeli bir sosyo-politik hesaplaşmayı geciktirdiğine dair bir his var.

Ne var ki Bağdat'ta işleyen bir hükümetin yokluğu, kapsamlı bir reform paketi ve ülkede uzun vadeli istikrar için bir umut olmadığı anlamına geliyor.


Irak, siyasi düzensizliğin tipik bir örneği olmaya devam ediyor.

Amerikan Geçici Koalisyon Yönetiminden miras alınan ve 2005 anayasa referandumunda değiştirilen ve yasalaştırılan demokratik kurumlar, ülkenin mezhepçi bölünmeleri arasında uzlaşı sağlamakta ne yazık ki halen yetersiz kalıyor.

Bunun sonucu da, ittifak kurma çabalarını sık sık engelleyen ve Lübnan benzeri bir siyasetle sonuçlanan kimlik siyaseti baskısı.

Üstelik barış ve demokrasiden beklenen ekonomik kazanımlar da tam olarak gerçekleşmedi ve hatta aksi oldu.

Irak, petrol altyapısını modernize etmek için çalışıp çabaladı ve ekonomiyi fosil yakıtlardan uzakta çeşitlendirmekten bahsetmedi.

Ayrıca dünya petrol fiyatlarındaki çeşitli deflasyonlara da katlanmak zorunda kaldı ve bunlar genellikle ülkenin hibrit petrol sektörü ekonomisini çöküşün eşiğine getirdi.


2021 seçimlerinin sonucu, ulusal siyaseti istikrara kavuşturması umut edilen türden güçlü bir yetki vermedi.

İlk açıklandığından bu yana sonuca, çeşitli partiler ve hareketler tarafından itiraz edildi, bunların pek çok destekçisi, taleplerini kabul ettirmek için bölgeleri işgal etti ve protesto kampları kurdu.

Sonucun meşruiyetine bir başka darbe de, rahatlarını bozup ya da riski göze alıp oylarını kullanan seçmenlerin yüzde 41'inden geldi.


Oylama sona erdikten sonra, milliyetçi Şii din adamı Mukteda es-Sadr liderliğindeki Sadr Hareketi, oyların yaklaşık yüzde 10'unu alarak 73 sandalye kazandı.

Ancak bu oran, 329 sandalyeli Irak Meclisi'nde çoğunluğu elde etmesini sağlamaktan çok uzaktı. Sadr Hareketinin birlikte çalışabileceği diğer büyük ortakların olmaması işleri daha da zorlaştırdı.

Zira seçimlerde ikinci parti 37 sandalye ile (Takaddum Partisi), üçüncü parti 33 sandalye ile (Nuri Maliki liderliğindeki Hukuk Devleti), dördüncü parti 31 sandalye ile (esas olarak bölgesel bir parti olan Kürdistan Demokratik Partisi) oldu. Bunları onlarca küçük parti ile 43 sandalye kazanarak "şaşırtan" bağımsız adaylar takip etti.


Bu sayılar, kurumsal olarak gelişmiş bir Batı demokrasisinde bile koalisyon için bir kabus sayılabilirken, Irak siyasi sisteminin temelini oluşturan mezhepsel ve tarihsel haksızlık şikayetlerine uygulandığında, istikrarlı bir ittifakı neredeyse imkansız hale getiriyor.

İşte tam da bu oldu: Sadr Hareketinin KDP ve Takaddum Partisi ile ortaklık merkezli bir koalisyon kurma yönündeki ilk girişimleri, İran ile bağlantılı çeşitli partilerin engellemesi nedeniyle başarısız oldu.

Nihayetinde Sadr, milletvekillerini meclisten çekmeye karar verdi ve bu da Haziran ayında toplu bir istifaya yol açtı.

Bir ay sonra, İran yanlısı Koordinasyon Çerçevesi Muhammed Şiya es-Sudani'yi (Sadr yanlıları onun için Mukteda Sadr'ın baş düşmanı Nuri Maliki'nin rahminden çıkmış diyorlar) başbakanlığa aday gösterdi. Bu, Sadr'ın destekçileri arasında bir protesto dalgasına yol açtı.


Böylece üst düzey siyaset, milliyetçi Sadr Hareketi ile İran destekli partiler arasında bir ip çekme oyununa dönüştü.

Her ikisi de Şii nüfusun çoğunluğunu temsil ettiğini iddia ediyor ama hiçbiri kendi iradesini diğerine tek taraflı olarak dayatamıyor.

Bu dinamik, Sadr'ın siyasetten nihai olarak çekildiğini açıkladığı Ağustos ayının sonlarına kadar devam etti. Açıklama, takipçilerini Bağdat'ın Yeşil Bölge'sindeki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'na baskın yapmaya sevk etti.

Sadr'ın nihai çekilişi, Irak'ın yavaş yavaş tutuşan siyasi dramasında bir tehdidi ve tırmandırmayı temsil ediyor.

Aslında bu, siyasi iktidara giden meşru yol kapalı oldukça, Sadr Hareketinin başka yollarla mücadeleye başvuracağının duyurusuydu.

Bağdat ve başka yerlerdeki çatışmalarda da görüldüğü gibi, yeni bir siyasi şiddet döngüsünün başlaması için çok fazla zaman geçmesi gerekmedi.

Şiddet ve çatışmalar, Ayetullah es-Sistani'yi Sadr'dan takipçilerine geri çekilmeleri için bir konuşma yapmasını istemeye sevk etti.
 


Olası yeni bir iç savaşla ilgili yazılar uzun zamandır duvarda duruyordu; hedefli öldürme eylemleri iki Şii blok (Irak bloğu ile İran yanlısı blok) arasında yaygın ve büyük siyasi aktörlerin çoğunun, durum kötüleştiğinde başvurdukları paramiliter kanatları var.

24 saat içinde en az 30 kişinin hayatını kaybettiği Bağdat'taki şiddetin vahşeti Sadr'ı bile şaşırtmış görünüyor ve bu nedenle destekçilerine bölgeden çekilme çağrısı yapmayı ve Silahlı Kuvvetlerin harekete geçmesine izin vermeyi kabul etti.

Sadr, çekilme açıklamasından önceki dönemde yeni seçimler için çağrıda bulunmuştu, ancak Irak siyasi sisteminin Balkanlaşması, Sadr ile İran arasındaki (Tahran'ın düzeltmeyi denediği ve başarısız olduğu) zorlu ilişki göz önüne alındığında, yeni bir oylamanın önceki oylamadan farklı bir sonuca yol açacağına inanmak için hiçbir neden yok.


Son zamanlarda Irak'ın lehine çalışan bir şey varsa o da ekonomi. Petrol fiyatlarındaki son toparlanmayla devlet bütçesi açık vermekten fazla vermeye döndü.

Enerji dışı sektörlerde geçtiğimiz yıl etkileyici bir büyüme görüldü. Bununla birlikte, bu sektörler, küresel ekonomiden veya iklim değişikliğinden kaynaklanan yeni şoklara karşı halen oldukça savunmasız.

Örneğin Çin'deki büyük bir durgunluk, enerji fiyatlarını sarsabilir. Küresel gıda piyasalarındaki enflasyon ve iklimin yerel tarımsal üretime verdiği zarar nedeniyle gıda fiyatları artmaya devam ediyor.


İleriye bakıldığında, tüm işaretler Irak'taki Şii siyasetinde milliyetçi ile İran bağlantılı hanedanlar arasında şiddetli bir hesaplaşmayı gösteriyor.

Bu, başlı başına bir siyasi şiddet dalgasını tetikleme potansiyeline sahip. Bununla birlikte, böyle bir şeyin yaşanması olasılığı büyük ölçüde Irak'ın geçici ekonomik toparlanmasının, iç reformlar eksikliği veya Bağdat'ın kontrolü dışındaki makroekonomik güçler nedeniyle raydan çıkmasına bağlı.

Ayrıca ve en önemlisi de bu, eğer İran gruplarını Iraklı milliyetçilere karşı harekete geçirmeye devam ederse, unutulmamalıdır ki, Mukteda Sadr şimdi dursa bile Irak'taki Arap Şiilerinin çoğunluğunun İran karşıtı ruhunu ortaya çıkarmayı başardı.

Irak şimdi siyasi bir çıkmazdan geçiyor ve hesaplaşmalara yönelmeye başlamasına karşı çok dikkatli olunmalı.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU