Afganistan trajedisinin üzerinden geçen bir yılın ardından

Washington'ın bu yıldönümünü nasıl anacağı bilinmiyor ama büyük ihtimalle dünyanın bu dönemi unutmasını ve çabalarını Ukrayna'da yaşananlara ve Avrupa'daki yeni projesine odaklamayı tercih edecek

Fotoğraf: AFP

Önümüzdeki ay, Afganistan'da Taliban'ın yeniden iktidara gelmesinin birinci yıldönümü.

Yani, ABD'nin 21'inci yüzyılın başından bu yana önem verdiği askeri ve siyasi projesini terk etmesinin üzerinden bir yıl geçti.

ABD'lilerin ve Avrupalıların dikkati her ne kadar Ukrayna'daki savaşın üzerinde olsa da Afganistan'da yaşanan trajedinin büyüklüğünü ve bu trajedinin insani, bölgesel ve küresel siyasi durum üzerindeki yansımalarını anlatmak zor.

Geçen ağustos ayından bu yana ABD'nin resmi tutumu, şubatta Ukrayna'yı işgal eden "Rus tehdidine" odaklandı.

Uluslararası ve Batılı ilgili tamamen Ukrayna'ya yöneldi. Ancak Afgan dosyası göz ardı edilemez.

ABD'nin geri çekilmesinin üzerinden geçen bir yılın ardından sarsıntılar devam ediyor.

Ayrıca Hindistan ve Pakistan gibi ülkeler artık Washington'a bakmadan Afganistan'daki çıkarlarına odaklanıyor.

Orta Asya daha az istikrarlı hale gelirken, Kazakistan gibi ülkelerde iç karışıklık yaşandı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

15 Ağustos 2021, Afganistan Cumhuriyeti'nin çöküş günü.

Bu tarihi günde ABD, ülkeden geri çekilmesini tamamladı, Cumhurbaşkanı Eşref Gani sürpriz bir şekilde ülkeyi terk etti ve Taliban güçleri iktidar dizginlerini ele geçirdi.

2001 yılının sonunda Amerikan işgaline eşlik eden geçiş döneminden sonra 2004 yılında kurulan cumhuriyet 15 Ağustos 2021'te sona erdi ve Afganistan Taliban yönetiminde bir "emirlik" haline geldi.

Bugünün unutulmaz oluşunun bir diğer sebebi, ABD'nin dünyaya önderlik ettiği tarihi bir dönemin sonunu simgelemesidir.

ABD, 20 yıldır taahhüt ettiği bir projeden vazgeçmeye hazır olduğunu tüm dünyaya gösterdi ve liderliğindeki dünya ülkelerinin çoğunluğunda benimsediği vizyonundan uzaklaştı.


ABD bundan yirmi yıl önce, "Taliban" hareketinin ve ideolojisinin tüm dünyayı tehdit ettiğinde ısrarcıydı.

Ancak sadece birkaç saat içinde 38 milyon nüfusu aşkın bir ülkeyi bu harekete teslim etti.

Birleşmiş Milletler (BM), 3,5 milyonu ülke içinde olmak üzere 6 milyondan fazla Afgan'ın evlerini terk ettiğini ve 2,6 milyonunun yurt dışına sığındığını tahmin ediyor.

Aileler dağıldı ve Amerikan projesine dahil olan gençler kaçmak zorunda kaldılar.

On binlercesi Washington'ın onları kabul etme sözünü yerine getirmesini bekliyor. Göç etmeyip ülkede kalanların durumu da pek iç açıcı değil.

BM, Taliban'ın iktidara gelmesinden bu yana en az yarım milyon Afgan'ın işini kaybettiğini belirtiyor.

Afgan bütçesinin yaklaşık yüzde 80'ini oluşturan dış finansmanın büyük bir kısmı kesildi, bu ise ülkedeki ekonomik krizi dünya üzerindeki en şiddetli kriz haline getirdi.

Afganların yüzde 70 ila yüzde 90'lık bir kesiminin yoksulluk sınırının altında yaşadığı tahmin ediliyor.


Taliban rejimi altında hiç yaşamamış koca bir nesil bu acı gerçekliğe uyum sağlamak zorunda.

Genel olarak gençler, mali kriz ve medeni haklarından mahrum bırakılmaları gibi peşi sıra gelen krizlerden muzdarip olsalar da kızlar bu durumdan daha fazla etkileniyor.

Kızların gittiği okullar aylardır kapalı. Şu an sadece bazı ilkokulların kapısı açıldı. Ancak lise ve üniversite çağındaki kız öğrenciler eğitimden mahrum bırakıldı.

Devlet daireleri kadınların yüzüne kapandı ve hafta başında kadınların işlerini görmeleri için erkek akrabalarını göndermeleri gerektiği duyuruldu.

Onlarca kadın hâkim, intikam almak için onları arayan Taliban militanlarından saklanıyor.

Hiçbiri ABD'den vize veya sığınma hakkı alamadı. Hakları gasp edilenlerle ilgili liste uzayıp gidiyor.
 


Geçen bir yıla rağmen Taliban hükümetini "tanıma" sorunu çözülmedi.

Devletlerin çoğunluğu, radikallerle uğraşmak istemiyor. Ancak Afgan halkının terk edilemeyeceği veya dünyadan izole edilemeyeceği konusunda bir farkındalık var.

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) öncülüğündeki BM kurum ve kuruluşları Afganistan'da faaliyet göstermeye devam etse de Asya Kalkınma Bankası gibi birçok kurum, tanınma engeli nedeniyle geçen yazdan bu yana ülkedeki çalışmalarını askıya aldı.

Bugün Kabil'deki hükümeti tanımamaya çağıran sesler var. Bu tanıma eksikliği, ülkeye yardımın ulaştırılmasına ilişkin çeşitli sorunları gündeme getiriyor.

Aslında, Afgan makamlarıyla görüşen ABD, Avrupa ve Arap ülkeleri tarafından zımnen bir tanımanın olduğundan söz edilebilir.

Taliban'ın uluslararası arenada tanınırlık kazanmak için eylemlerini yumuşatmaya çalışacağı umudu vardı. Ancak tüm eylemleri, buna kayıtsız olduğunu gösteriyor.


Ülkedeki nispeten düşük sayıdaki saldırılar ile güvenlik durumunda kısmi bir istikrar olmasına rağmen son zamanlarda silahlı gruplarla çatışmalar yaşanacağı konusunda korkular artıyor.

Bölge ülkeleri için Taliban ile işbirliği yapmak -isteseler de istemeseler de- bir zorunluluk haline geldi.

ABD Başkanı Joe Biden'in yönetimi, dış politikasında insan haklarına öncelik verdiğini iddia ediyor, ancak gerçekte Afganistan'da -ve diğer birçok ülkede- insan haklarını tamamen göz ardı ediyor.

Pek çok kimse ABD'nin insan haklarına bağlılığı iddiasına hiçbir zaman ikna olmadı. Nitekim önümüzde Filistin ve Irak gibi örnekler var.


Taliban hareketinin ülkedeki süper güce karşı kazandığı zaferi anmak için törenler düzenlemesi beklenirken, Afganlar kendilerine has yöntemlerle bu acı hatırayı yaşayacaklar.

Washington'ın bu yıldönümünü nasıl anacağı bilinmiyor ama büyük ihtimalle dünyanın bu dönemi unutmasını ve çabalarını Ukrayna'da yaşananlara ve Avrupa'daki yeni projesine odaklamayı tercih edecek.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Sema Sevil

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU