Çağımızın en büyük derdi: Zamansızlık!

Şu günlerde birçok insan aynı şeyden yakınıyor: Zamansızlık! Sahiden de insanlık tarihinin belki de en meşgul insanlarıyız. Hiçbir şeye yetişemeyen ve zamansızlıktan kıvrananlar, uzmanların tavsiyelerine kulak verin

İllüstrasyon: Freepik

Bir gün hala 24 saat, bir hafta da 7 gün. Ancak bu süre artık kimselere yetmiyor. Zaman adeta kuş gibi uçuyor, su gibi akıyor…

Zamansızlıktan yakınanların sayıların her geçen gün artıyor. Bu bir bahane ya da şımarık bir sitem değil, adeta çağımızın hastalığı.

Farkında mısınız? İnsanlık tarihinin belki de en meşgul insanlarıyız. Etrafımıza biraz kulak kabarttığımızda, yapılması gereken ya da yapmak istedikleri işleri yetiştiremeyen sürekli "erteleyen" insanların yakınmalarını daha sık işitiyoruz. 

Peki, kim bu insanlar?

Bir holdingde CEO, bir fabrikada vardiyalı işçi ya da her gün sabahtan akşama kadar bir dükkanda ter döken esnaf veya ev işlerini çekip çeviren yine de değeri bilinmeyen ev hanımları mı?

Okul ve ev arasında mekik dokuyan öğrenciler mi, yarı zamanlı çalışan hatta düzenli bir işe hasret kronik işsizler mi, yoksa tuhaf dünya düzeni yüzünden kendilerini bir kenara itilmiş, unutulmuş hisseden emekliler mi? 
 

Freepik.jpg
İllüstrasyon: Freepik

 

Mesele, zamanı iyi değerlendirememek

Öncelikle, işin ne olduğu, iş yapanın kim olduğunu, hiyerarşik düzendeki görev ayrımını falan tartışmıyor; insanların işleri ve görevleri, çalışma süreleri, işi halletme hızları, yetenekleri, sorumlulukları ve diğer pek çok farklı özelliği de mukayese etmiyoruz.

Çünkü mesele işi, gücü ne olursa olsun, pek çok kişiyi pençesine almış görünen "zamansızlık" sorunu.

Sorun diyorum, çünkü süreli bir yaşamı olan insan için zamanı iyi değerlendirememek ciddi bir problem.

Bu tür sıkıntılarla bunalanlara sormak gerek, yaptığınız işler veya sorumluluklarınızda bir değişiklik oldu mu?

Yanıtınız ister "evet", isterse "hayır" olsun, az sonra görüşlerine detaylarıyla yer vereceğimiz uzmanlarımızın tavsiyelerini mutlaka okumalısınız.

Ama öncesinde şu zamansızlık sorununu ve gerekçelerini biraz daha irdeleyelim. 
 

Freepik2.jpeg
Fotoğraf: Freepik

 

İki esaslı sebebi var

Bazıları iki türlü zamansızlık sorunu olduğunu söylüyor. Birincisi gerçekten yapılması istenen şeyler için vakit bulamamak olarak tanımlıyor.

Bunun da türlü gerekçelerini sıralıyor, zaruri ihtiyaçları karşılamak için para kazanmak zorunluluğu, eğitim hayatını tamamlayabilmek için uzun ders çalışma yükümlülüğü vs..  

Diğer bir zamansızlık problemi ise; zamanı iyi yönetememek hali. 

Samimi olalım, aslında insanın istediği şeyleri yapmak için zaman bulamaması diye bir şey yok , ama "zamanı iyi yöneteme" gerçeği var!

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Yani işiniz ve sorumluluklarınız ne olursa olsun, belli bir program dahilinde zamanını programlayarak bu sıkıntısından kurtulabilir.

Gelin görün ki teknolojik gelişmeler ve onlara paralel gelişen ilgi çekici her türlü dijital ürünler; yani oyunlar, uygulamalar, sosyal medya araçları insanların zamanlarında daha fazla yer alır oldu. 

Ana haber bültenlerinde bile uzun süre kullanılan tablet veya cep telefonlarının küçük yaştan itibaren herkes için tehlike yaratabileceği haberleri daha sık yer alıyor artık.

Sağlık açısından yapılan uyarılar kadar, insan hayatından çalınan süre de sık sık vurgulanıyor. 

Tebessümle kabul edilen dijital oyuncaklarla geçirilen (veya kaybedilen) zaman, aslında öylesine tehlikeli bir hal alıyor ki, bazı uygulamalar; mesela Instagram bile gün içinde ne kadar süre uygulamayı kullandığınızı sizinle paylaşıyor.

Belki de bunu övünç meselesi için yapıyor ama sonuçta aslında ortada boşa geçen süreç tüm gerçekliğiyle yüzünüze çarpıyor.
 

Pexels.jpg
Fotoğraf: Pexels

 

Zaman mutluyken çabuk, mutsuzken ağır geçiyor…

Bir de zaman algısı var tabii. Dikkat ettiyseniz mutlu anlarımız çarçabuk geçerken, stresli, kaygılı zamanlarımız bir türlü geçmek bilmiyor.

Mesela sevilen arkadaşlarımızla yapılan görüşmeler, yaz tatilleri, sevdiğimiz güzel bir yemeği yemek, keyifli bir turistik gezi hemencecik son buluyor. Yani öyle hissediyoruz.

Fakat bir hastalık, bir sınav stresi ya da kötü bir haber alındığında sanki zaman duruyor. İşkence gibi zaman kötü anlarda geçmek bilmiyor.

İşte bunlar da insanın, kişiden kişiye değişen bir zaman algısı olduğunun işareti olsa gerek.

Bu arada bazı uzmanlar, mutluluk salgısı olarak tanımlanan dopamin hormonunun da zaman algısı üzerinde önemli tesiri olduğunu ileri sürülüyor.

Bu konuda yapılan bazı araştırmalar, vücutta dopamin seviyesini arttıran maddelerin zamanın daha hızlı geçtiği algısı yarattığını gösteriyor. 


Tuhaf bir cendere

Okul veya iş yaşamı yüzünden ilk aşkınıza zaman ayıramadığınızda, ailenizin, sevgilinizin doğum gününü unuttuğunuzda, yakın arkadaşınızın düğününü kaçırdığınızda, o çok istediğiniz yurtdışı seyahatini ertelediğinizde, yeni özetle yapmak istediğiniz şeyleri yapamadığınızda, kaçırdığınızda veya ertelediğinizde hissettiğiniz tuhaf bir cendere şu zamansızlık… 

Evet, son zamanlarda herkesin ağzında sakız gibi çiğnediği en büyük sorun "zamansızlık" üzerine, bakın işin uzmanları ne konuşuyor, neler tavsiye ediyor…  


"Doğal yaşamdan uzaklaşan insanın zaman algısı değişiyor"

Columbia Üniversitesi tıp doktoru, halk sağlığı alanında kıdemli araştırmacı, Küresel Mutluluk Konseyi uzmanı ve HASUDER Ruh Sağlığı Çalışma Grubu Üyesi Doç. Dr. Özge Karadağ zamansızlık şikayeti üzerine bakın neler anlattı. 
 

Doç. Dr. Özge Karadağ.jpg
Doç. Dr. Özge Karadağ

 

Dünyanın, özellikle de kentlerde yaşayan insanların yaşam biçiminin değişerek, hızlandığına dikkati çeken Doç. Dr. Karadağ, zamansızlık algısında insanların maruz kaldığı çevresel faktörlerin etkili olduğu görüşünü paylaştı.

Doç. Dr. Karadağ, şöyle konuştu:

İnsanların bir güne sığdırmaya çalıştığı işler ve beynimizin işlediği veri miktarı eskiye göre çok daha fazla. Doğadan ve doğal yaşamdan uzaklaştıkça, insanların zamansızlıktan yakınmalarının arttığına tanık oluyoruz. 

Küreselleşme, ulaşım imkanlarının artmasıyla insanların daha fazla ve hızlı seyahat ediyor olması, örneğin dünyada farklı zaman dilimlerinin hızla kat edilmesi; teknolojinin daha fazla yaşamımıza girmesi, cep telefonu, internet, sosyal medya kullanımının artmasıyla iletişim kanallarımızın ve iletişim kurduğumuz kişi sayısı ve onlara ayırdığımız zamanın artması… 
 


"Dış dünyanın uyaranları arttı"

Ayrıca Doç. Dr. Karadağ'a göre, ticaret, rekabet ve özel sektördeki büyümeye paralel olarak insanlara 7/24 sunulan yeme, içme, alışveriş, ulaşım hizmetlerinin artması ve bu hizmetlerin dinlenmemiz gereken, örneğin gece saatlerinde de sunulmaya başlaması; kentlerin eskiye göre daha karmaşık, daha gürültülü hale gelmesi, kısaca dış dünyadan aldığımız uyaranların artması da söz konusu. 
 

Karadağ, "Tüm bu artan dış uyaranlara doğrudan yanıt versek de vermesek de bir gün içinde beynimizin işlemesi gereken veri akışının artmasıyla fiziksel ve ruhsal olarak olumsuz etkileniyoruz. Dikkatimiz dağılıyor ve yoruluyoruz. Odaklanmamız gereken işlerle ilgili konsantrasyon sorunu yaşıyor, yapmamız gereken işleri daha yavaş tamamlayabiliyoruz, bu da zamanının yetmediği algısını pekiştiriyor" dedi.


"Teknolojinin aşırı kullanımı ruh sağlığını tehdit ediyor"

Giderek daha fazla tüketen ve tüketmek üzere yönlendirilen toplumlar olmanın getirdiği yükler olduğuna vurgu yapan Doç. Dr. Karadağ, "Bana kalırsa, kısa bir zaman diliminde bireylerin tüketmesi beklenen ya da teşvik edilen çok sayıda ürüne ya da hizmete yetişememe hissi de zamansızlık hissini pekiştiriyor olabilir. Benim de yer aldığım Küresel Mutluluk Konseyi'nin geçtiğimiz günlerde yayınladığı Küresel Mutluluk ve İyilik Hali Politika Raporu'nda ve elbette başka uzmanlar tarafından yayınlanan daha pek çok raporda, teknolojinin aşırı kullanımının ruh sağlığı ve iyilik halimize olumsuz etkilerine yapılan vurgu artıyor. Teknolojideki gelişmeler ve hızlı kentleşme, toplumların ruhsal ve sosyal uyum hızına paralel gitmiyor" diye konuştu.
 


"Mental çevre kirliliği ruh sağlığını etkiliyor"

Son yıllarda önem kazanan "mental çevre kirliliği" kavramının altını çizen Doç. Dr. Karadağ sözlerine şöyle devam etti: 

Yaşam alanları ve kentler deyince genellikle ilk akla gelen fiziksel çevre ve fiziksel çevre kirliliği. Ancak fiziksel bir çevrede yaşadığımız kadar mental yani zihinsel ve ruhsal bir çevrede de yaşıyoruz. Fiziksel çevreye göre, nispeten daha yeni bir kavram olan mental çevre; zihinsel işlevler ve ruh sağlığını etkileyen toplumsal etkilerin bütünü olarak tanımlanıyor. 

Bazı araştırmacılara göre, endüstrileşmiş toplumlar fiziksel toksinler ve kirleticiler üreterek, insanların fiziksel sağlığını nasıl olumsuz yönde etkiliyorlarsa; toplumlar aynı zamanda mental toksinler üreterek (örneğin kentlerde çeşitlenen ve artan aşırı reklam ve vahşi diyebileceğimiz pazarlama taktikleri, görsel uyaranlar ve gürültüye maruz kalmak) insanların ruhsal ve sosyal açıdan olumsuz etkilenmesine yol açıyor.

 


"Zaman kaybının sebeplerini bulun!"

Zamansızlıktan şikayet etmenin farklı sebepleri olabileceğine dikkat çeken Doç. Dr. Karadağ, zamanı iyi yönetememenin nedenlerini de şöyle anlattı: 

Belli bir zaman dilimi içinde tamamlamamız ya da daha fazla odaklanmamız gereken işler yerine televizyon izleyerek, internette aşırı zaman geçirerek zaman kaybı söz konusu olabilir. Çalışma saatlerinin fazlalığı, yaşamın diğer alanlarında kişilere ayrılan zamanı azalttığı için yine zamansızlık hissine yol açabilen nedenlerdendir. 

Bu durum iş verenlerden kaynaklanıyorsa, çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine yönelik, kağıt üzerinde mesai dışı görünen gün ve saatlerin gerçek yaşamda da mesai dışı olmasına yönelik savunuculuk yapılması, mevzuat ve idari değişiklikler yapılması önemli. Pandemiyle birlikte pek çok kişi için evden çalışma düzenine geçilmesi de ev ve iş yeri arasındaki, çalışma saatleriyle mesai dışı saatler arasındaki ayrımı belirsizleştirerek, bireylerin gün içindeki zaman ve mekan yönetimini olumsuz etkiledi.


"Zaman yönetimi müfredatta ders olarak konmalı"

Giderek artan yaşam temposunda zaman yönetiminin küçük yaşlardan itibaren hatta okulda verilmesi gerektiğine vurgu yapan Doç. Dr. Karadağ, "Zaman yönetimi küçük yaşlardan itibaren okul eğitiminde, yani müfredatta yer alarak çocuklara ve gençlere öğretilmesi gereken bir beceri aslında. Meslek eğitiminde ve sonrasında çalışma yaşamında da mesleğe özel zaman yönetimi eğitimleri verilmesi gerektiğini düşünüyorum" ifadelerini kullandı.


"Zaman çizelgesi tutun"

Zamansızlıktan yakınanların, günlerini nasıl geçirdiklerine dair bir "öz değerlendirme" yapmalarını öneren Dr. Karadağ, sözlerini şöyle sürdürdü:

Örneğin bir hafta boyunca basit bir zaman çizelgesi tutmak, günlerimizi nasıl geçirdiğimize ışık tutabilir. Buradan hareketle asıl zaman ayırmak istediklerimizin neler olduğunu ve neden zaman bulamadığımızı daha iyi değerlendirebiliriz. 

Zamansızlık hem bireylerin kendisinden hem de dış faktörlerden kaynaklanıyor olabilir. Bireysel ve dış faktörlerin farkına varmak da çözüm açısından önemli. Örneğin kişiler sosyal medyada ya da dijital oyunlarla çok zaman harcadıkları için zaman kaybına uğruyorlarsa, buna yönelik bir bireysel davranış değişikliği yapmalılar. 

Veya da sosyal ilişkilere zamanı iyi kullanmaya yönelik sınırlar getirmek, başkalarının yapabileceği işleri onlara devretmek ya da ekip çalışması kavramını güçlendirmek, çalışma yaşamı ve işyeri gibi çevresel nedenlerden kaynaklanan bir sorun varsa yine burada bir değişikliğe gitmeye çalışmak önemli.


"Zamansızlık, mutsuz ve bıkkın hissettiriyorsa dikkat!"

Zamansızlık şikayetinin herkesin ara sıra başına gelebileceğini belirten Karadağ, "Ama bireyler zamansızlık şikayetiyle birlikte kendilerini sürekli yorgun, çökkün, bıkkın, mutsuz ya da ümitsiz hissediyorlarsa, bu gibi ruhsal belirtilerin farkına varmak ve destek aramak önemli. Bireylerin ruh sağlıklarının olumsuz etkilendiği, yaşam kalitelerinin ve gün içindeki işlevselliklerinin bozulduğu durumlar kişiye ve çevresine alarm vermeli, çünkü depresyon, tükenmişlik sendromu gibi profesyonel destek alınması gereken durumların hem erken tanısı hem de erken tedavisi çok önemli" uyarısında bulundu.
 


"Mental kirliliğin farkına varın"

Son birkaç yüzyılda toplumların yaşamlarında radikal bir dönüşüm gerçekleştiğini insanların, doğal bir dünya yerine "imal edilmiş" bir dünyada yaşamaya başladıklarını düşünen Karadağ, "Zihnimiz de tıpkı hava ve su gibi en önemli doğal kaynaklarımızdan. Temiz bir hava ve su için nasıl mücadele ediyorsa şimdi de ruh sağlığını korumak ve geliştirmek için mental çevre kirleticileriyle mücadele ediyor. Mental çevre kirleticileri ve etkilerini araştırmak, fiziksel çevrenin etkilerini araştırmaktan daha soyut ve dolayısıyla güç̧ bir iş gibi görünüyor! Ancak bilimsel araştırmalar, kanıtlar ve savunuculuk yoluyla toplum liderleri, politika yapıcı ve karar vericilerin mental kirlilik konusundaki farkındalığın arttırılması, şüphesiz yaşadığımız kentler başta olmak üzere toplumların yaşam çevrelerinin ve fiziksel, ruhsal ve sosyal sağlıklarının gelişmesini sağlayacak" tespitini yaptı.


"Birçok işle birden ilgilenmeye çalışıyorlar"

Uzman Psikiyatrist Sevda Bağ'a göre de, "zamansızlık" sorununun insanların ilgi alanlarının artmasına bağlı.

Psikiyatrist, Bağ bu tezini şöyle gerekçelendirdi: 

Zaman sonsuz ama bizim zamanımız sınırlı. Teknolojik gelişmelere rağmen zamanın yetmemesi zamanı planlamaktaki zorlukla ilişkilidir. Dünyanın ilk gününden bu yana bir gün 24 saattir ancak algılanan zaman zamanla daha da kısalmaktadır. Aslında zamanın ‘yetmemesi' zaman kıtlığından kaynaklanan bir durum olmaktan çok insanın pek çok işle birden ilgilenmeye çalışıp hiçbirini tamamlayamamasından kaynaklanmaktadır. Dikkati sürdürememe günümüz insanın en sık rastlanan problemlerinden biri. Dikkatin çelinmesi teknolojik gelişmelerin baş döndürücü hızla hayatımıza girmesiyle daha da artmıştır.
 

psikiyatrist sevda bag1.jpeg
Uzman Psikiyatrist Sevda Bağ

 

"Konsantrasyon sorunu yaşarlar"

Zamansızlıktan yakınan kişilerde "konsantrasyon sorunları" olduğunu belirten Psikiyatrist Bağ, "Sonuçta planlamamız gereken şey zaman değil kendimiz olmalı ancak zamansızlıktan yakınan kişilerde planlamada zorluk olduğu muhakkaktır" dedi.

"Zaman algısındaki değişimin yaşla alakasını olabilir mi?" diye sorduğumuzda ise uzman psikiyatrist Bağ, "Evet, yaşlılarda zaman daha yavaş akmaktadır. Sebebi artık çalışma hayatından ayrılmaları ve aktif hayatın etkisinde olmamalarıdır. Sonuç olarak zamanı yönetmek yaşlılarda daha kolaydır" yanıtını verdi.

Zaman yönetimini iyileştirmek için psikiyatrist Bağ, öncelikli işleri ertelememek gerektiğini vurguladı:

Önceliği olmayan işleri veya faaliyetleri bırak ya da sonraya erteleyin. Yapılan işte daha etkin olun. Bazı işleri devredebilecek bir insan daha bulmak, yani yetki devri yapmak önerilebilir.

 
Zamanımızın en büyük sorunlarından biri olan "erteleme" eyleminin çok sayıda işle meşguliyetin getirdiği bir sorun olarak gören Psikiyatrist Bağ, "Ancak hiçbirinin tam olarak bitirilemediği, işlerin tamamlanamadığı durumudur. Öncelikli olana önem verme ve önemli olana öncelik verme ilkeleriyle, birey zamanı hızlı ve yavaş geçirmeyi dengeleyebilir" dedi.
 

 

İşte etkili zaman yönetimi tavsiyesi

Psikiyatrist Bağ, etkili zaman yönetimi için şu tavsiyede bulundu:

Hafta boyunca yapmak istediklerinizi listeleyin ve bunu öncelik sırasına göre dizin. 

'Günlük yapılacaklar' listesini önceliklerine göre hazırlayın. Listenizin en başındaki işlere büyük bir dikkatle yaklaşın. 

Başladığınız işi bir kerede tamamlayın. 

'Zamanımı en iyi şekilde nasıl değerlendirebilirim?' diye kendinize sorun ve uygulayın.

Bitirme tarihini belirleyin! 

İlk önce sıkıcı olan işi yapın. Şimdi yapın! 

Ödüllendirme sistemi kurun.

İşleri küçük bölümlere ayırın. 

Sizi uyaracak biriyle anlaşın.

 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU