HDP'den ortak cumhurbaşkanı adayı açıklaması: Erdoğan'la benzer aktör arasında tercihe zorlarlarsa, biz o kötülerin tarafı olmayız

HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayip Temel, "Biz Erdoğan'a elbette mecbur değiliz, eyvallahımız da yok. Ama biz Erdoğan'dan daha az kötü birini de tercih etmek zorunda değiliz" dedi

Fotoğraf: Reuters

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayip Temel, cumhurbaşkanı adaylığı tartışmaları ve partisinin ittifak hazırlıklarına ilişkin açıklamalarda bulundu.

İYİ Parti dışındaki muhalefet partileriyle ortak cumhurbaşkanı adayı konusunda görüştüklerini kaydeden Temel, "Erdoğan'ın yarattığı rejim, Türkiye'nin başına bugüne kadar tarihi boyunca gelmiş, en kötü ve uzun süreli rejim. Darbe yönetimlerinde bir dönem olurdu, geçiş süreçleri olurdu. Bu kadar kötü birinin temsili karşısında, şöyle yanılgılara düşüyor muhalefet: Bu kadar kötüyken, biz daha az kötüsünü göstersek herkes mecburen destekler. Bu korkunç bir şey. Bizim HDP olarak bunu benimsememiz mümkün değil. Biz Erdoğan'a elbette mecbur değiliz, eyvallahımız da yok. Ama biz Erdoğan'dan daha az kötü birini de tercih etmek zorunda değiliz" ifadelerini kullandı.

BBC Türkçe'den Ayşe Sayın'a konuşan Temel'in açıklamalarının bir kısmı şöyle:

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, iktidar olduklarında Selahattin Demirtaş'ın Osman Kavala'ın serbest bırakılacağını, sık sık söylüyor. Van'da Mansur Yavaş, Demirtaş'la ilgili "İnşallah" sözünü sonradan düzeltmesi çok tartışıldı. Siz nasıl yorumladınız bu tutumu?

Aslında uzun süredir şu değerlendirmeyi yapıyoruz: Bir akıl Millet İttifakı'nı da adeta iktidar gibi kilitlemeye çalışıyor. Yani ırkçı, milliyetçi ve kimi kesimlere özel düşmanlık besleyen duyguları ki buna Kürtler, kadınlar dahil bir hassasiyet oluşturma adına diğer bloğa benzeştirmeye çalışıyor. Dolayısıyla Millet İttifakı, kendi farkını, iktidar karşısındaki alternatifini bu nedenle yeteri kadar oluşturamıyor, programa dönüştüremiyor.

Bunda İYİ Parti'nin çok belirgin bir rolü var, kodları sebebiyle. Kılıçdaroğlu'nun, "Demirtaş, Kavala serbest bırakılacak, hukuksuzluklar bitecek"söylemi bir proje, bir plan değil. Çünkü bunlar iktidar tarafından yaratılmış haksızlıklardır. Haksızlıkları gidermek bir lütuf, bir vaat olamaz.

Siz mesela Van'da Vanlılara ne öneriyorsunuz? Kürtlerin sorununu, 100 yıllık sorunu nasıl çözeceksiniz? Ülke bütünlüğü, ülkenin demokratikleştirilmesi perspektifinde, nasıl çözeceksiniz? Mesela HDP'nin buna dair sözü var.

Yani eşeğini fakire kaybettiriyor önce, sonra da bulduruyor ve sevindiriyor misali. "İktidarın neden olduğu ağır ihlaller bitecek demek" bir çözüm değil. Bu biraz Sayın Kılıçdaroğlu'na dair eleştirimizdir. Yani Demirtaş'ın özgür bırakılması çok istediğimiz ve yılmadan mücadele ettiğimiz bir şey. Demirtaş ve tüm arkadaşlarımız...Ama bu bir çözüm değil, iktidarın neden olduğu bir sorunu doğal olarak çözmek oluyor.

Mansur Yavaş'ın "inşallah" sonrası, "İnşallah demedim" demesi. Kürtlere adeta şunu hissettiriyor: "Sizin en doğal talebinize bile, inşallah bile demiyoruz". "İnşallah" sözcüğü, İslam kültüründe, hayra vesile olacak her şey için kullanılır. Şimdi aslında bir yol kazası mı, değil. Oradaki hakikat onu gerektiriyordu, çünkü insanlar talep ediyordu. Orada insanların yüzüne "Yanlış söylüyorsun". Bu, "Diyarbakır'da başka, Ankara'da farklı konuşuyor" gibi. "Van'da farklı Ankara'da farklı konuşuyorsunu" biraz ispatlayan bir örnek Yavaş örneği. Gerçekten, AKP'nin de, Erdoğan'ın da kurduğu oyun alanında oyun oynamak anlamına geliyor. Bu çok tehlikeli. Buradan çıkılmadığı sürece, alternatif bir gücün Millet İttifakı tarafından oluşturulamayacağı şüphesi ya da kaygısı derinleşiyor.

resized_2d337-729d6d3327032021n075tayiptemelhdp2.jpg
Tayip Temel: Kılıçdaroğlu ile İmamoğlu ve onların dışındaki başka siyaset dışı veya partiler üstü şahsiyetlerle ilgili etkili sözümüz olur. Fotoğraf: HDP

 

Siz kendiniz bir seçim ittifakı yapacağınızı açıkladınız. Ama cumhurbaşkanlığı konusunda ortak aday arayışı var. Siz daha net bir tavır koymadınız. Adaylık konusunda tutumunuzu açıklamak için neyi bekliyorsunuz?

Biz tutum belgemizde aslında bu soruların bir şekilde önümüze geleceğini öngörerek tavrımızı açıkça belli etmiştik. O da şuydu: Biz parlamento seçimlerinde güç olmayı, her iki bloğu da sayısal olarak kilitleyen bir gücüz. Bizsiz adım atılamaz bir tablo oluşturma konusunda iddialıyız. Ve bu gücümüzün önüne ne kapatma davası ne de başka bir şeyin bunun geçemeyeceğine de çok inanıyoruz.

Ama iş cumhurbaşkanlığına gelince değişiyor tabii. Çünkü cumhurbaşkanlığı konusunda farklı bir konumda Türkiye. Toplumun tüm kesimlerine en büyük kötülüğü yapan kişi tarafından bu makam ele geçirilmiş. Erdoğan'ın yarattığı rejim, Türkiye'nin başına bugüne kadar tarihi boyunca gelmiş, en kötü ve uzun süreli rejim. Darbe yönetimlerinde bir dönem olurdu, geçiş süreçleri olurdu. Bu kadar kötü birinin temsili karşısında, şöyle yanılgılara düşüyor muhalefet: Bu kadar kötüyken, biz daha az kötüsünü göstersek herkes mecburen destekler. Bu korkunç bir şey. Bizim HDP olarak bunu benimsememiz mümkün değil. Biz Erdoğan'a elbette mecbur değiliz, eyvallahımız da yok. Ama biz Erdoğan'dan daha az kötü birini de tercih etmek zorunda değiliz.

Bu ülkenin düze çıkması lazım, gerçekten demokratik zeminde ve ilkelerde yeniden inşasına sebep olacak bir aktöre ihtiyaç var. Dolayısıyla da en önemlisi, Erdoğan'ın yaptığı hiçbir şeyi yapmayacak, Erdoğan'ın yaptığının tersini yapacak bir aktöre ihtiyaç var. Bu konuda hala biz muhalefetle çeşitli temaslar içinde olsak bile bir karara varmış değiliz. Aday üzerine ilkelerimizi koşullarımızı, tutum belgesinde belirttiğimiz gibi muhalefetle de konuşuyoruz. Muhalefet dediğimiz de elbette CHP, DEVA, Saadet ve o eksendeki partiler. Ama tabii İYİ Parti ile bir temasımız yok.

Biz tekrar 27 Eylül 2021'de açıkladığımız tutum belgesine atıfta bulunarak ilkelerimizin ne olduğuna bakılmasını talep ediyoruz. Yani bazı konularda topluma da, partimize de ve partimizin ittifak güçlerine de sözü olacak, sözünü tutacak bir aktöre ihtiyaç var. Belki bu aktörün etrafında tek günlük bir ittifak da gerçekleşebilir. O da seçim ittifakı. Dünyadaki bir sürü faşist rejim, tek günlük, tek gecelik ittifak sonucu değiştirildi. Ama beyan etmeli kendi niyetini. Örneğin, Kürt Sorunu'na yönelik çözümü ne? Cezaevleri sorununa, adaletsizliğe, kayyum gaspına yönelik çözümü ne?

Bu konularda tutum belirleyecek aday. Eğer aday, bu tutum ve sözünü kamuoyunun önünde ve çeşitli temaslarında ortaya koyarsa, elbette biz desteğimizi de ilkelerimizi ortaya koyarak uzlaşmaya hazırız. Ama diyelim ki bizi Erdoğan'la, Erdoğan'a benzer bir aktör arasında tercih yapmaya zorlarlarsa, biz o kötülerin tarafı olmayız. Aday çıkarmayı tartışırız. Çünkü iki kötünün karşısında bir iyinin şansı olabilir Türkiye'de diyoruz.

Yavaş'a olumsuz baktığınızı anlıyorum söylediğinizden…

Bizim görüşümüz nettir ona dair. Ahmet Türk aslında bu konuda çok sade konuşmuştu. Bizim parti görüşünü de ifade ediyor o. Bu son tutumuyla, ne kadar haklı olduğumuz de belki görüldü. Ama diğer iki aktör, Kılıçdaroğlu ile İmamoğlu ve onların dışındaki başka siyaset dışı veya partiler üstü şahsiyetlerle ilgili etkili sözümüz olur.

(Independent Türkçe'den Faik Bulut'a konuşan Ahmet Türk, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş'ın cumhurbaşkanı adayı olması durumunda Kürtlerin desteğini alıp alamayacağı sorusuna "Mansur Yavaş'ın aday olması halinde Kürtlerin ona oy vereceklerini sanmıyorum" yanıtını vermişti).

Eğer muhalefetle uzlaşma olmazsa, Selahattin Demirtaş'ın adaylığı veya eşi Başak Demirtaş'ın gündeme gelir mi?

Bizde böyle bir tartışma hiç yürümedi. Hatta bizim dışımızdaki adaylara yönelik de bir tartışma olmadı. O nedenle Selahattin Demirtaş'ın da, Figen Yüksekdağ'ın da fikrini alarak bir tartışma yürüteceğiz o gün geldiğinde. Adeta partimizin gücünün yarısı neredeyse içeride, dolayısıyla içeridekilerin de tutumu önemli.

 

 

Söyleşinin tamamını BURADAN okuyabilirsiniz

 

 

 

BBC Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU