Çavuşoğlu'ndan Doğu Akdeniz'de enerji gerilimi mesajı: Rumlar iktidarı paylaşmadığı için müzakereler sonuçsuz kalıyor

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Doğu Akdeniz meselesiyle ilgili bir makale kaleme aldı

Fotoğraf/AA

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Rum Yönetimi Lideri Nikos Anastasiadis'e Akdeniz'deki hidrokarbonun kullanımı ile ilgili ortak komite kurulması önerisinde bulundu ancak Anastasiadis Akıncı'nın önerisini reddetmişti.

Akıncı hidrokarbonlar konusunda ortak bir komite kurulması önerisini, BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs İyi Niyet Misyonu’nda koordinatörlük görevi yapan Sergiy Illarionov aracılığıyla Rum lidere iletti.

Rum medyasının haberine göre Anastasiadis, Mustafa Akıncı'nın önerisini reddederken öneriyi ısıtılarak yeniden masaya konulan bir yemek olarak niteledi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu konuyla ilgili Kıbrıs Postası için kaleme aldığı makalede Rumların iş birliği yapması gerektiğini ifade etti. 

Çavuşoğlu, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin 1960 Antlaşmalarıyla, Kıbrıs Türkleriyle Rumlar arasında siyasi eşitlik temelinde ortaklığa dayanarak kurulduğunu ancak 1963'te Kıbrıslı Rumlar tarafından şiddet kullanılarak gasb edilmesinin üzerinden yarım asırdan fazla zaman geçtiğini belirtti:

Ucu açık, vizyonu ve amacı belli olmayan yeni bir egzersize girilmesine, sırf müzakere etmek için müzakerelere başlanmasını yararlı görmüyoruz. Türk tarafı olarak, hiçbir çözüm yöntemini dışlamıyor, herhangi bir çözüm yöntemini de dayatmıyoruz. Tüm seçeneklerin masada olması gerektiğini savunuyoruz. Bizim için çözüm modelinin adından ziyade mühim olan, çözümün Kıbrıs Türklerinin siyasi eşitliğini ve karar alma mekanizmalarına etkin katılımını ayrıca refah ve güvenliğini garanti altına alacak düzenlemeleri içermesidir.

"Karşımızda AB üyeliğinin tüm nimetlerinden faydalanan, kendisini Ada'nın tek sahibi gören bir Güney Kıbrıs Rum yönetimi bulunuyor" diyen Çavuşoğlu, Rum tarafının Ada'nın ortak sahibi Kıbrıslı Türklerle siyasi eşitlik temelinde güç paylaşımına yanaşmadığı gibi, Ada'nın doğal zenginliklerini de paylaşmak istemediğinin altını çizdi, Akıncı'nın hidrokarbon kaynakları konusunda komite kurulması önerisinin isabetli olduğunu belirtti:

Kıbrıs Türk makamlarının 2011 ve 2012 yıllarında yapmış oldukları iş birliği önerilerini Rum tarafı geri çevirmiştir. Üstelik Güney Kıbrıs Rum yönetimi maalesef, hidrokarbon konusunu, Kıbrıs Türkleriyle paylaşması ve birlikte karar alması gereken bir unsur olarak görmemekte; Kıbrıs Türklerinin haklarını çözümden sonra vermek üzere korumaya aldığını iddia etmektedir. Rum tarafı Ada'nın zenginliklerini şimdi pazarlarken ve gelir elde etmeye başlarken, Kıbrıs Türklerinin bu haklardan yararlanmalarını kendilerinin engellediği çözümden sonraya bırakması ne bizim ne de Kıbrıs Türklerinin kabul edeceği bir durumdur. Bu nedenle Kıbrıs Türklerinin hidrokarbon kaynakları konusunda 13 Temmuz 2019 tarihinde yaptığı öneri son derece isabetli ve zamanlı olmuştur. 


Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon sorununun iki boyutu bulunduğuna dikkati çeken Çavuşoğlu, birinin Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin kıta sahanlığı haklarının savunulması, diğerinin ise bizatihi Kıbrıs meselesi olduğunu kaydetti:

Türkiye Doğu Akdeniz'de en uzun kıyıya sahip ülke olarak kendi kıta sahanlığındaki hak ve çıkarlarını kararlı şekilde korumaktadır. Bu hususun Kıbrıs meselesiyle doğrudan ilişkilendirilmesi doğru değildir,


Makalede "Türkiye'yi dışlamaya yönelik ortaklık arayışları başarısız olmaya mahkumdur" ifadelerine yer veren Çavuşoğlu, Doğu Akdeniz bölgesinde barış ve istikrardan yana olduklarının altını çizdi, Akdeniz'de en uzun kıyı şeridine sahip Türkiye'nin tarihi ve jeopolitik açıdan bölgenin istikrarı ve güvenliği için anahtar konumda olduğuna vurgu yaptı:

Türkiye, Kıbrıs Türkünü hiçbir zaman yalnız bırakmamış, hak ve çıkarlarını korumak için her türlü çabayı göstermiştir. Bundan sonra da gerektiğinde hiçbir fedakarlıktan kaçınmayacaktır. Bu çerçevede, bölgede Türkiye'yi dışlamaya yönelik ortaklık ve iş birliği arayışları başarısız olmaya mahkumdur. Bunu esasen bölgenin gerçeklerinin ve uluslararası hukukun doğal bir sonucu olarak görmek gerekir.

2010 yılından bu yana Doğu Akdeniz’de hidrokarbon yataklarının bulunmasının ardından ABD, İtalyan ve Fransız şirketleri olmak üzere çok sayıda enerji devi Güney Kıbrıs yönetimiyle anlaşmalar yaptı ve bölgede faaliyetlere başladı.

Türkiye'nin Fatih ve Yavuz sondaj gemilerini donanma eşliğinde bölgeye yollaması AB’nin sert tepkisine neden olmuş, Türkiye AB'den gelen yaptırım niteliğindeki açıklamaları kınamıştı.

 

Independent Türkçe
 

DAHA FAZLA HABER OKU