Satılık mülteciler

Kapsamlı bir bakış ve derinlemesine bir çözüm olmaksızın bu sorun dünyayı rahatsız etmeye devam edecek. Esasa temas etmeyen çözümler ve dar bakışlı siyasi kazanç politikaları bu sorunun üstesinden gelemeyecek

Fotoğraf: Gareth Fuller/PA

Birleşik Krallık Başbakanı Boris Johnson hükümeti, geçen hafta açıkladığı ve çok sayıda sığınmacıyı Ruanda'ya 'geri dönüşü olmayacak' şekilde göndererek onlardan kurtulma yönündeki tartışmalı planıyla bir eleştiri dalgasına maruz kaldı.

Planın duyurulmasının zamanlaması, birçok kişinin krizler ve skandallar tarafından kuşatılan Johnson'ın bir can simidi aradığını söylemesine neden oldu.

Onlara göre Johnson, göçmenlik kozunun kendisine Brexit referandumunda hizmet ettiği gibi hizmet edeceğine inanıyor.

Fakat Johnson bu sefer başarılı olamayabilir. Çünkü Britanyalı seçmen ekonomik krizle meşgul ve hükümetin performansına, politikalarına ve skandallarına karşı öfkeli.

Ruanda planı Britanyalıların dikkatini dağıtmayacak. Zira "YouGov" tarafından yapılan bir anket, Britanyalıların yüzde 43'ünün buna zaten karşı olduğunu gösterdi.
 

aa.jpg
Fotoğraf: AA

 

Peki plan nedir?

Birleşik Krallık İçişleri Bakanı Priti Patel tarafından imzalanan anlaşmaya göre, planı başlatmak üzere Ruanda hükümetine ilk etapta 120 milyon sterlinlik bir ödeme yapılacak.

Akabinde Britanya hükümeti Ruanda'nın aldığı her sığınmacı için belirli bir miktar ödeyecek. İçişleri Bakanı resmi olarak rakamı açıklamasa da bazı haberlerde Birleşik Krallık'ın (BK) sınır dışı ettiği her kişiye ilk üç ayda 20 bin ila 30 bin sterlin arası bir ödeme yapacağı bilgisi yer aldı. Bu meblağ, "barınma ve yasal işlemler için yardım" adı altında verilecek.

Mülteci meseleleri ve insan haklarıyla ilgili çeşitli siyasi ve basın kuruluşları bu düzenlemeleri insanlık dışı, uygulanamaz, zaman ve kamu parası israfı olarak eleştirdi.

Nitekim Muhafazakâr Milletvekili Andrew Mitchell, plana ve ağır maliyetine dair yaptığı alaycı değerlendirmesinde, her sığınmacıyı Londra'daki Ritz'e yerleştirmenin, hükümetin onları Ruanda'ya göndermek için yapacağı masraflardan daha ucuz olacağını söyledi.

İçişleri Bakanı ise yasadışı göçmenlerin gelişleri mevcut hızda devam ederse, planın maliyetinin uzun vadeli maliyetlere kıyasla "okyanusta bir damla" olacağını söyleyerek iddiaya yanıt verdi.

Ayrıca iltica meselesinin zaten hükümete yılda 1,5 milyar sterline mal olduğunu söyledi.

Planın duyurulmasının ardından gelen eleştiri fırtınası göz önünde bulundurulduğunda, bu planı pazarlamanın ve başarı garantisinin hükümet için kolay olmayacağı açık.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) bunu uluslararası hukukun ihlali olarak nitelendirdi.

Ayrıca BK'yı, "yeterli güvence ve koşullar sağlanmadan mültecileri ve sığınmacıları diğer ülkelere göndererek uluslararası ve ahlaki yükümlülüklerinden kaçmaya çalışmakla" suçladı ki, Britanya hükümetinin dışarıya göndermeye çalıştığı kişilerin hepsi ekonomik nedenlerle yasadışı bir şekilde gelen göçmenler değiller; çoğunluğunu dökülen kanlardan, savaşlardan, şiddetten ve zulümden kaçanlar oluşturuyor.

Bazı siyasi çevreler ve mülteci örgütleri, Johnson hükümetinin, "Afrika ve Ortadoğu'dan gelen mülteciler ile Ukrayna, Bosna veya Beyaz Rusya gibi Avrupa ülkelerinden gelenler arasında ayrım yaptığı için" ayrımcı olduğuna dikkat çekti.

Nitekim Ruanda'ya gönderilecek kimselerin tamamı veya çoğu Afrika'dan ve Ortadoğu'dan gelenlerden oluşacak.


Plan bakanlık içerisinde de anlaşmazlıklara yol açtı ve bakan bunun önüne geçemedi. Nitekim üst düzey personelini, önerdiği düzenlemenin iyi bir yatırım olacağına, kaçak göçmenlere karşı caydırıcılık görevi göreceğine ve insan kaçakçılığı ticaretini vuracağına ikna edemedi.

İçişleri Bakanlığı Daimî Sekreteri Matthew Rycroft, plana dair bazı gerekçeleri reddeden bir açıklama yaptı. Rycroft, bu planın vergi mükellefleri için dikkate değer bir fayda sağlayacağına, yasa dışı yollardan ülkeye girmeye çalışanlara karşı caydırıcı olacağına dair inancının olmadığını belirtti.

Ayrıca kaçakçılık mafyasının da bu planla ortadan kalacağına inanmadığını ifade eden Rycroft, şu değerlendirmede bulundu:

Planın değeri, politikanın caydırıcı olarak ne kadar etkili olduğuna bağlıdır. Fakat caydırıcı bir etkiye ilişkin kanıtlar son derece belirsizdir. Bize paranın karşılığı olarak gerekli güvenceyi sağlayacak kesinliği vermekten çok uzaktır.


Rycroft, planın uygulanmasında ilerleme kaydedilmesi için "bakanlık yönergesi" yayınlaması gerekeceğini belirtti ki bu, kıdemli personelin bakan tarafından önerilen politikanın gerekçesini desteklemediği durumlarda devreye koyulan nadir bir prosedür.

Priti Patel, planın uygulanması için bir bakanlık yönergesi yayınlamak zorunda kaldı ve bakanlığın daimî sekreterinin itirazına rağmen uygulama sorumluluğunu bizzat üstlendi. İçişleri Bakanlığı'nda 30 yıl aradan sonra ilk kez böyle bir yönerge gündeme geldi.
 


Görünüşe göre Johnson hükümeti bir dizi sorunla karşı karşıya bulunuyor. Brexit'in seçmenlere sunduğu refah ve büyüme vaatleri yerine getirilemedi.

Hükümet yasadışı göçmenlerin "akışını" kontrol etme konusu dışında seçmene bir şey sunamadı. Bu konu siyasi ve seçim gerekçeleriyle fazlasıyla abartılıyor ki, rakamlar bunu ortaya koyuyor.

Nitekim geçtiğimiz yıl içinde yasa dışı göçmen sayısı yaklaşık 28 bine ulaştı. 2020'nin sonunda dünyadaki toplam mülteci sayısının 82 milyondan fazla olduğu göz önüne alındığında bu küçük bir rakamdır.

Dünyadaki mültecilerin büyük çoğunluğu (yaklaşık yüzde 85'i) Ürdün, Lübnan, Mısır, Sudan, Pakistan, Bangladeş ve Kolombiya gibi yoksul ülkeler tarafından barındırılıyor.

Zengin sanayi ülkeleri ise mültecilerin sadece yüzde 15'ine ev sahipliği yapıyor. BK'nın sığınmacıları sınır dışı etmek için para ödediği Ruanda bile yoksul ülkeler arasında yer alıyor ve komşu ülkelerden topraklarına gelen mülteciler sorunuyla mücadele ediyor.


Britanya hükümeti ve genel itibarıyla zengin ülkeler, göç ve iltica sorunlarıyla mücadele etmek istiyorlarsa daha esasla çözümler bulmalıdırlar.

Bunun için afet ve çatışma durumlarında insani müdahale için mekanizmalar ve planlar geliştirebilir ya da zengin ve fakir ülkeler arasındaki büyüyen uçurumu kapatmak için ekonomik destek ve işbirliğini teşvik edebilirler.

Kapsamlı bir bakış ve derinlemesine bir çözüm olmaksızın bu sorun dünyayı rahatsız etmeye devam edecek. Esasa temas etmeyen çözümler ve dar bakışlı siyasi kazanç politikaları bu sorunun üstesinden gelemeyecek.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Adem İpekyüz

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU