"Kontrol bizim bilmediğimiz kişilerin elinde" demişti… Hukukçu Özgenç: Söylediklerim hem mesaj hem de ilgilisine uyarıydı

TV5 yayınında bazı aksaklıklara işaret eden Özgenç, "(28 Şubat'ta) O zaman Tayyip Bey de bu sıkıntıları yaşıyordu. Şimdi neden aynı şeyleri yaşatıyoruz ki insanlara? Sorun burada. Kontrol bizim elimizde değil" demişti

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'n, bazı hukuki meselelerle ilgili zaman zaman Prof. Dr. İzzet Özgenç ile istişare yaptığı belirtiliyor. Özgenç aynı zamanda Türkiye Bilimler Akademisi üyesi 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a en yakın hukukçular arasında gösterilen Prof. Dr. İzzet Özgenç, geçen günlerde TV5'te Mustafa Yılmaz'ın sunduğu programa katıldı.

Adaletteki bazı aksaklıklara dikkati çeken Prof. Dr. Özgenç, şunları söyledi:

"28 Şubat sürecinde bunların hepsine bir şekilde maruz kamış insanlarız, doğrudan veya dolaylı. Mesela ben o zaman Tayyip Bey ile beraberdim. O zaman Tayyip Bey de bu sıkıntıları yaşıyordu. Şimdi neden aynı şeyleri yaşatıyoruz ki insanlara? Sorun burada. Kontrol bizim elimizde değil. Kontrol şu anda, açık söyleyeyim, bizim bilmediğimiz bir kişinin, kişilerin elinde. Ben, bunları açık açık, ulaştırmam gereken insanlara iletiyorum, konuşuyorum. Kimse benim bu söylediklerime itiraz etmiyor."

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Independent Türkçe'nin "Bu sözler bir mesaj mıydı" sorusunu yanıtlayan deneyimli hukukçu, "Her açıklama bir mesajdır. Açıklama içinde şayet bir yanlışlığa işaret ediliyorsa, bu, ilgilisi bakımından aynı zamanda bir uyarıdır" dedi.

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, 5 yıla yakın görev süresinin ardından istifa etmişti.

Gül'ün bazı uygulamalara karşı çıktığı ve rahatsızlığını istifa ederek gösterdiği yorumları da yapıldı.

Hukuk çevrelerinde söylediklerine kulak kabartılan bir akademisyen olan Özgenç, Gül'ün istifasına ilişkin şöyle dedi:

"Bir siyasetçinin istifasını değerlendirmek, bir akademisyen için doğru olmaz. Sayın Bakan'ın görev sürecinde verdiği içeriği doğru ve önemli mesajlar olmuştur. Ancak, bir bakan bakımından önemli olan, bu mesajları hayata geçirme çabasıdır. Sayın Bakan'ın görev yaptığı süreçte hukuk uygulamamızda ve hatta kanuni düzenlemeler itibarıyla önemli yanlışlar yapılmıştır. Bu uygulama ve düzenlemelere ilişkin değerlendirmelerim, zamanında, ilgili kamu otoriteleriyle ve yerine göre kamuyla paylaşılmıştır."

"Sorun, cezaların azlığı değil, sağlıklı infaz politikasının izlenmemesi"

Son yayınlanan adalet istatistiklerine göre 1 yılda 13 milyon kişi şüpheli, 4 milyon kişi de sanık oldu. Soruşturmaların ise 3'te 1'ine yakın bir kısmı davaya dönüştü. Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Üyesi de olan Özgenç'e bu sayıların ne anlattığını da sorduk. 

Cevabı şöyleydi:

"Türkiye'de üniversitelerde akademisyenler tarafından yargının işleyişine ve cezaların infazına ilişkin olarak sağlıklı istatistiki çalışma yapılamamaktadır. Bunun yegane sebebi, ilgili kamu otoritelerinin bilgi paylaşımı ve iş birliği konusundaki cimriliğidir. Bu nedenle, ilgili kamu otoriteleri tarafından kamuyla paylaşılan bilgiler en azından eksiktir. Bu eksik bilgilere dayalı olarak sağlıklı bir değerlendirme yapma imkânımız bulunmamaktadır. Türkiye'de kriminoloji, suç ve ceza siyaseti alanında yapılmış olan akademik çalışmalar, esas itibarıyla, ülkemizin ve toplumumuzun koşulları dikkate alınamadan, başka ülkelerde yapılmış çalışmalardan iktibas şeklindedir. Bu çalışmalara dayalı olarak ülkemizle ilgili olarak sağlıklı bir yargı politikası, suç ve ceza siyaseti belirleme imkânımız bulunmamaktadır. Bu nedenledir ki, hukuk sistemimizde "reform" adı altında yapılan kanuni düzenlemelerde, işe, soruşturma ve kovuşturma sürecinin başından itibaren değil, kanun yoluna ilişkin hükümlerde değişiklikle başlanmıştır. Bu yanlış yöntem dolayısıyladır ki, usule ilişkin olarak yapılan düzenlemelerde dikiş tutturamamaktayız. İş yükü sorununu bir noktada çözmeye çalışırken, sorun başka bir noktada patlak vermektedir. Keza, suçluluk karşısında en kolay yöntem olarak cezaların artırılması yoluna gidilmektedir. Oysa Türk hukuku bakımından sorun, cezaların azlığı değildir. Aksine, suçların karşılığında öngörülen cezalar, diğer medeni ülkeler ceza kanunlarına nispetle yüksektir. Türkiye bakımından sorun, sağlıklı bir infaz politikasının izlenmemesidir. Sağlıklı bir infaz politikasının izlenmemesi dolayısıyladır ki, infaz kurumlarında bulunan hükümlü sayısı, her geçen gün artmaktadır. 

Özgenç'in yanıt verdiği diğer soru ve cevapları ise şöyle:

Kuvvetler ayrılığı vurgusu

Eski AYM Başkanı Haşim Kılıç'ın çok tartışılan bir konuşması vardı. "Dün yargının siyaseti kuşatma gayretlerine karşı çıktığımız gibi bugün de siyasetin yargıyı kuşatmasına izin vermeyeceğiz" demişti. AYM ve HSK'nın yapısı kimi zaman "siyasetin yargıyı kuşatması" olarak yorumlanıyor. Ya siyaset yargıyı ya da yargı mı siyaseti kuşatmak zorunda? Üçüncü bir yol mümkün mü? Mümkünse nasıl başarılır?

Kuvvetler ayrılığı ilkesine sadık kalınırsa ve her kuvvet kendi içinde efektif bir denetime tabi tutulduğu takdirde sorun kendiliğinden çözülecektir. 

"Hukukta aykırılıkların önüne geçecek yeterli düzenlemeler var"

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun, İstanbul'da kar kaosu yaşandığı sıralarda bir büyükelçiyle yemek yemesine ilişkin MOBESE görüntüleri bazı gazeteciler tarafından yayınlandı. Çokça tartışılan bu hususu değerlendirmenizi istesem neler söylersiniz? Bu konuda halkın haber alma hakkı kapsamında değerlendirilebilir mi?

Bu tür hukuka aykırılıkların önüne geçecek yeterli ve etkin kanuni düzenlemelerimiz mevcuttur. Mevzuatımızdaki hükümler doğru ve sağlıklı bir şekilde işletildiği takdirde, bu yanlışlıkların önüne geçmek, pekâlâ mümkündür. 

"Savcılarla ilgili etkili denetim mekanizmaları ya hiç işletilmiyor ya da yanlı işletiliyor"

Tutuklama tedbirinin çok sık uygulandığına şahit oluyoruz. Özellikle medyatik dosyalarda tutuklamalar çok kolay yapılıyor. Gereksiz tutuklama isteyen savcılar ve tutuklama kararına imza atan hakimlerin bu kararları iddia edildiği gibi "baskıdan" mı yoksa vicdani kanaatlerinden mi ileri geliyor? Tutuksuz yargılamanın esas olması gerektiği her zaman konuşulurken bu soruna kim / nasıl dur diyecek?

Hukuk sistemimizde tutuklamanın hangi koşullar altında yapılabileceği etraflı bir şekilde düzenlenmiştir. Hatta, bu düzenlemelerde gereksiz bir şekilde ayrıntıya girildiğini de belirtmek gerekir. Bu hükümlerin gereği yapıldığında sorun kalmaz. Yani sorun, salt bir uygulama sorunudur. Hukuk sistemimiz bakımından sorun, yanlış karar veren hakimler ve yanlış uygulama yapan Cumhuriyet savcıları ile ilgili olarak, yargı yönetimini deruhte eden kamu otoritesinin elinde bulunduğu etkin denetim mekanizmalarının işletilmemesidir veya yanlı olarak işletilmesidir. 


 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU