Davutoğlu: Biz Çin ölçeğinde üretim, Avrupa ölçeğinde demokrasi derdik, bunlar Çin ölçeğinde demokrasi getiriyor

Ahmet Davutoğlu, iktidarın açıkladığı yeni ekonomik modeli eleştirdi ve üretimi artıracağının da garantisi olmadığını söyledi

Fotoğraf: AA (arşiv)

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, İstanbul Conrad Otel’de düzenlenen "Gelecek Vizyonu" toplantısında iş dünyası temsilcileri ile buluşarak krizden çıkış için partisinin önerilerini paylaştı. Davutoğlu, Türkiye’de şu anda yaşanan şeyin bir ekonomik kriz değil bir yıkım süreci olduğunu söyledi.

Türkiye’de son dönemde yaşanan gelişmeler için, "Bir akademisyen bir hoca olarak içim yanıyor" diyen Ahmet Davutoğlu, ODTÜ mezunlarının İngiltere’de mezunlar derneği kurduklarını belirterek , "Türkiye 1960’larda Avrupa’ya niteliksiz iş gücünü gönderirdi şimdi ülkenin en iyi yetişmiş beyinleri ülkeyi terk ediyor" diye konuştu.

"Bütün halkalarda problem var"

Türkiye’nin şu anda 4 önemli halkadan ibaret olduğunu ve bunların Cumhurbaşkanı Erdoğan, Erdoğan’ın çevresindeki kurumsal yapı ve ekonomi kadrosu, piyasa, halk kitleleri ve bunları kuşatan hukuk düzeni ve uluslararası ortam olduğunu belirten Davutoğlu, "Bütün bu halkalarda  problem var" dedi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

"Kurumlar yıkıldı, güven kalmadı"

"3 yılda 4 Merkez Bankası Başkanı, 4 TÜİK Başkanı 3 Maliye bakanı değişmişse, ki bunlardan biri de kendi damadıydı, Cumhurbaşkanı ile bu ekip arasında ciddi bir uyum problemi vardır" diyen Ahmet Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

Demek ki böyle bir ekip yok ortada. İşte bu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin getirdiği ucube bir yapı. Cumhurbaşkanı kendi hayal aleminde bir takım ekonomik sonuçlara ulaşıyor ve talimatlarla ekonomiyi yönetiyor. Aramızdaki en temel anlaşmazlıklardan birisi benim kurumlarımda rasyonel olmayan uygulamalara izin vermemem ve yolsuzluğa izin vermemem. 5 yılda düşük profilli başbakan ve bakanlarla nereye geldiğimiz gördük. Cumhurbaşkanı bunu bizzat kendisi istedi. Kurumlar yıkıldı, güven kalmadı. Kurumların iç bünyesi sarsıldı. Her bakan kendi yardımcısı tarafından kontrol ediliyor. Her bir bakan yardımcısı bir sonraki aşamada  bakan olmayı planlayarak bakanın altını oymaya başlamışsa devletin işleyişi yürümez. Böyle kurumsal yapı olmaz.

Davutoğlu, "Ben hiçbir kuruma ehliyet ve likayat dışında kimseyi atamadım. Benimle çalışıp sonradan zor günlerde devreye giren arkadaşlar da umut ışığı olan insanlardı" dedi. 

"Hazine ve Maliye yapısının birleştirilmesinden daha vahim bir hata olamaz"

Merkez Bankası bankacılığının herhangi bir bankacılık olmadığını ve özel uzmanlık gerektiren bir alan olduğunu kaydeden Davutoğlu, bugün Merkez Bankası’nın başında hiç Merkez Bankası tecrübesi olmayan bir ismin olduğunu belirtti.

"Hazine ve Maliye bakanlığının birleştirilmesinin vahim bir  hata olduğunu belirten Gelecek Partisi lideri, "Maliye, gelirleri en etkin şekilde toplarken hazine bunları en iyi şekilde değerlendirme alanı. Bugün ikisi birleştirildi ve ne maliyeden ne hazinden anlamayan bir isim getirildi. Kriz olursa beyefendi üzülecekmiş" diye konuştu. 

"Böyle bir ortamda yatırım olur mu?"

Daha Beştepe’nin içinde krizi anlama konusunda bir anlayış birliği olmadığını öne süren ve "Böyle bir durumda bu krizi yönetmek mümkün mü?" diye soran Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

Zaten Cumhurbaşkanı böyle bir krizin olmadığını iddia ediyor. Hastayı tedavi etmek için önce hastalığı kabul etmesi lazım. Sonra da güven veren bir tedavi yöntemi lazım. Böyle bir güven ilişkisi yok. Merkez Bankası Başkanının söylediği hiçbir sözün piyasada bir karşılığı yok. Çünkü herkes kararı Cumhurbaşkanı’nın verdiğini biliyor. Ve Cumhurbaşkanı bu kararları temel ekonomi biliminden azade olarak veriyor. Kur, enflasyon ve faiz. Ekonomi 1. Sınıfta öğretilen 3 denklemli bir ilişki içindedir. Cumhurbaşkanı ise iki değişkenli bir denklem kuruyor. Arada kur faktörünü çıkarıyor. Faizle birlikte kurun, kurla birlikte enflasyonun fırlayacağını göremiyor. Bu bir bilgi eksikliği olsa yanındaki insanlar bunu düzeltir. Yanındaki insanlar o iklime girdiklerinde Cumhurbaşkanı’na yaranabilmek için o iklimin parçası haline geliyor. Piyasa oyuncuları artık Cumhurbaşkanı dışında kimsenin sözünün değeri olmadığını ve bunun da herhangi bir bilgiye dayanmadığını biliyorlar. Böyle bir ortamda yatırım olur mu?

"Mülk emniyetinin olmadığı yerde yatırım olmaz"

Piyasa oyuncularının düşman olmadığını ve Türkiye’ye yatırım yapan herkesin ulusal olduğunu kaydeden Ahmet Davutoğlu, "Yeter ki gelsin yatırım yapsın. Ama şu anda gelen de sadece spekülatif yatırım imkanı olarak düşünür. Kalıcı yatırım için gerekli demokratik hukuk kuralları işlemiyor. Mülk emniyetinin olmadığı bir yerde, bürokrasinin objektif işleyeceğine güvenin olmadığı bir yerde yatırım olmaz" dedi.

"Ben bakanlığımda bunu yapmadım"

Bundan 3 yıl önce bir Avrupa firması Türkiye’den çıkma kararı aldığını ve firmanın Türkiye’de kalması için kendisinin bir görüşme yaptığını aktaran Davutoğlu, firma yetkililerinin kendisine, "Bir sorunla karşılaşırsak nasıl çözeceğiz?" diye sorduklarını belirterek kendisinin verdiği cevabı şu şekilde aktardı:

Eğer Cumhurbaşkanı ile yakınlıkları varsa ve bir yerde ayak üstü görüşürler, Cumhurbaşkanı’nın de aklına yatarsa 3 dakikada çözülür. Ama olmazsa 30 yılda da çözülmez. Böyle ülke yönetilmez, böyle ekonomi de olmaz. Hiyerarşi kalmamış, kimsenin karar alma gücü kalmamış. Bir bakan iki kelimede bir ‘Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla’ deme gereği hissediyorsa, bu bir süre sonra gerektiğinde "Cumhurbaşkanı istedi ben de yaptım" diyebilmek içindir. Ben bakanlığımda bunu yapmadım. Saygısızlık olsun diye değil makamın hakkını vermek için yapmadım

"Halka yalan söylenmez"

İktidarın açıkladığı 4 bin 250 liralık asgari ücretin daha ilk günden dolar karşısında eridiğini ve bir kaç aya kadar da enflasyon karşısında eriyeceğini belirten Ahmet Davutoğlu, 2016’da kendi başbakanlığı döneminde asgari ücreti yüzde 30 artırarak gelir adaletsizliğini gidermek için seyyanen ödemeler yaptıklarını söyledi. 

Şu anda bakanlık yapan bir ismin o dönem asgari ücretteki yüzde 30 artış için, "Bu artışı seçime yakın yapın" dediğini aktaran Davutoğlu, "Zihniyet farkları burada teşekkül ediyor. Ben bunun sözünü verdiysem yerine getirmek için verdim. Halka yalan söylenmez" dedi.

"Çin modeli, emeğin köleleştirilmesidir"

Halkın giderek yoksullaştığını ve aylık 2 bin TL’nin altında bir gelirle geçinmeye çalışanlar olduğunu ifade eden Gelecek Partisi lideri, "Böylesine yoksullaşmanın olduğu bir yer her an sosyal huzursuzluk ve patlamalara neden olur. O zaman ekonomik kriz toplumsal krize dönüşür. O yüzden OHAL gibi konular piyasaya sürülüyor. Hukukun olmadığı yerde hiçbir sorun çözülemez. Çin modeli emeğin sömürülmesi ve emeğin köleleştirilmesidir. Rekabet, Ar-Ge ve yeni teknoloji ile artar. Rekabet geniş halk kitlelerini ve orta sınıfı yok ederek olmaz. Türkiye gibi demokrasi ve gelir düzeylerine alışmış ülkelerde geniş sorunlar peşinden gelir" dedi.

Kendisinin sürekli, Çin ölçeğinde üretim, Avrupa ölçeğinde demokrasi" dediğini belirten Davutoğlu, "Bunlarsa Çin ölçeğinde demokrasi getiriyorlar. Üretimin Çin ölçeğinde olacağının da bir garantisi yok. Türkiye son 5 yıl içinde rekabet gücünü kaybetti. Kişi başı gelir 12 bin dolardı şimdi 8 bin doların altında indi. Enflasyon tek haneydi. Şimdi nerelere çıktığı ortada. Asıl felaket ise Üretici Fiyat Endeksi’ndeki artış. ÜFE’nin yol açtığı felaket, kalıcı enflasyona neden oluyor" diye konuştu.

Erdoğan’ın "Şeker pancarı üreticisine enflasyonun üzerinde zam verdik" dediğini aktaran Davutoğlu, "Onun enflasyonu senin enflasyonun değil ki. Onun enflasyonu yüzde 100-150 artmış. Makro ekonomideki irrasyonalite mikro ekonomiyi yerle bir etti. Üretici hakkını alamıyor, tüketici olağanüstü bir fiyatla karşı karşıya kalıyor" dedi.

Dış politika eleştirisi: Bırak dünya liderini Uluslararası İlişkiler 1. Sınıf öğrencisi olamaz

"Öyle bir dış politika yürütüyorlar ki, daha düne kadar her türlü suçlamanın hedefi haline getirilen Birleşik Arap Emirlikleri ile olan ilişkilerde birkaç milyar dolar için bugün gelinen nokta ortada" diyen Ahmet Davutoğlu, iktidarı dış politika konusunda şu sözlerle eleştirdi:

Türkiye’nin kurucu üyesi olduğu Avrupa Konseyi, Cumhurbaşkanı tarafından düşman ilan ediliyor.  NATO , Avrupa Konseyi... Zaten bu kurumların içindesin. Varsa bir sorun içeride dile getir. Avrupa Konseyi, Türkçe’yi resmi dil olarak kabul etmiş bir kuruluş. 2016’da ben orada Türkçe konuşma yaptım. Şimdi Türkçe’yi resmi dil olarak kabul etmiş Avrupa Konseyi’nden ihraç edilme ya da üyeliğimizin askıya alınması tehlikesi ile karşı karşıyayız. Erdoğan, ‘Avrupa Birliği’nin kararına uymayacağız’ diyor. Hala Avrupa Birliği ile Avrupa Konseyi’ni karıştırıyorsa bırakın dünya lideri olmayı, uluslararası ilişkilerde 1. Sınıf öğrencisi bile olamaz. Yanındaki danışmanlar danışman değil.

Davutoğlu, "’Aptal olma’ diye mektup alınan, ABD Başkanı Biden’dan bir renadevu almak için Roma’ya gidip İklim Zirvesi gibi önemli bir zirveye gitmeyen, Putin’in kapısında bekletilirken kronometre işletilen en bir ülke olmayı hak etmiyoruz. Uluslararası itibar olmadan ekonomiye güven, ekonomiye güven olmadan da uluslararası itibar olmaz. Evet 2009 krizi Türkiye’yi teğet geçti. Çünkü ekonomi rasyonel yönetiliyordu ve Türkiye’nin itibarı vardı" diye konuştu.

"Sadece sorunları söylemedik çözüm de önerdik"

Bütün bunları yeniden kurmanın mümkün olduğunu belirten Davutoğlu, Gelecek Partisi’nin en önemli farkının tespit ettikleri her sorun karşısında çözümünü de önermek olduğunu söyledi.

Eleştiri yapmanın bile cesaret istediği Türkiye’nin zor şartlarında Gelecek Partisi’ni kurarak iki yıl önce yola çıktıklarını ifade eden Ahmet Davutoğlu, "Akademisyen vasfımla söyleyeyim; bir devlet adamının en önemli performanslarından biri devlet hayatına kazandırdığı insan gücüdür. Ben ekibimle gurur duyuyorum. Bugün bu sağlam kadro ile Türkiye’deki ger gelişmeyi takip ediyor ve çözüm üretmeye devam ediyoruz" dedi.

Pandeminin hemen başında 16 Mart 2020’de pandemi süresince nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini kamuoyu ile paylaşarak hükümete de önerilerde bulunduklarını dile getiren Davutoğlu, "Para basılacaksa basın. Tüm dünya bunu yapacak. Pek çok ülke parasal genişlemeye gitti. Ama bu genişlemeyi bütçenin içine koyun ve hesabını verin.  Bu genişleme 200 milyardı, Damat bakan çarpan etkisi ile 500 milyara kadar büyüttü" dedi.

Davutoğlu, pandemi döneminde işsizlere destek sağlanması, esnafa kredi vermek yerine su, elektrik ve kira giderlerinin karşılanması, çiftçilere mazot ve gübre desteği sağlanması ve ihtiyaç sahibi sosyal kesimlere acil destek sağlanması önerilerinde bulunduklarını belirterek, "Hiçbirini yapmadılar. 3-5 müteahhide kaynak aktarmak için kullandılar" dedi.

"Türkiye bugün yoğun bakımda"

Daha sonraki dönemde de "Güçlendirilmiş Demokratik Parlamanter Sisteme Dönüş" başta olmak üzere, tarım, sağlık ve eğitim gibi temel alanlarda çözüm önerilerini açıkladıklarını ifade eden Ahmet Davutoğlu,  "krizden çıkışın yol haritasını" şu örnekle açıkladı:

"Yoğun bakımda bir hastamız var. Önce yoğun bakımdaki hastayı normal servise almak lazım. Sonra da yavaş yavaş ayağa kaldırmak ve sağlığına  kavuşturmak lazım. Bugün Türkiye, ekonomik,  hukuki ve sosyal adalet açısından yoğun bakımda. Önce nefes alması lazım. Oksijen tüpü ise ifade özgürlüğüdür. İnsan  hak ve özgürlüklerinin olmadığı yerde krizi analiz edemezsiniz. Basın ve üniversiteler bunu tartışamaz. Tartışamadığınız şeyi çözemezsiniz. Bu kadar ekonomi fakültesi var. Neden kimseden bir öneri yok?

Yıkım sürecinden çıkışın yol haritası

"Önce bu yıkım sürecinden çıkışın yol haritasını ortaya koymak lazım" diyen Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, atılması gereken öncelikli adımları şu şekilde sıraladı:

Bilgiye dayalı makro ekonomik politika devreye sokulmalı. Kur-faiz-enflayon üçgenindeki kısır döngü mutlaka çözülmeli Kurumlar yeniden ihya edilmeli. Gelir dağılımını düzeltecek tedbirler seti devreye sokulmalı. Çünkü alınacak bazı makro ekonomik tedbirler gelir dağılımını bozucu etki yaratabilir. Kamu maliyesinden tasarruf yapmak gerekir. Bunun için de yolsuzluğu bitirecek temiz ve şeffaf siyaseti için, imar, ihale ve kamu etik yasasını çıkarmak gerekir. 

Bugün çok haksız bir vergi sistemi ile adaletsiz şekilde toplanan vergilerin 3-5 müteahhide ve yandaş şirketlere pompalandığını, diğer yandan da kamu bankaları üzerinden bir takım verimsiz alanlara yöneltildiğini belirten Davutoğlu, "İlk işimiz kamu maliyesini milletin emaneti olarak görüp adil bir vergi sistemi ile yeniden inşa etmek olacak. Bunu yaparken de israf ve yolsuzluk kanallarını tümüyle kapatmamız gerekir. Finansal sistemleri rasyonel politikalarla finanse edeceksiniz, bütün ekonomi kurum ve kurullarını ayağa kaldıracaksınız ve kamu maliyesini disipline edeceksiniz" dedi.

Davutoğlu, iktidara gelmeleri halinde tüm bunların bir hafta içinde hayata geçirilebileceğini sözlerine ekledi.

"Türkiye’nin eğitim reformuna ihtiyacı var"

Bu acil eylem planının ardından rehabilitasyon için reformlara ihtiyaç olduğunu belirten Ahmet Davutoğlu, bunların başında da eğitim reformu geldiğini söyledi.

Türkiye’de "orta gelir tuzağı" tehlikesine ilk olarak kendisinin dikkat çektiğini söyleyen Davutoğlu, "Türkiye şimdi orta gelir tuzağından alt gelir ligine düşme tehlikesi ile karşı karşıya. Türkiye’yi daha sağlıklı bir ekonomiye dayandırmanın yolunun Ar-Ge’ye dayalı sanayi, dönüşüm, patent ve marka üretme kabiliyeti ve tarımda üretim odaklı yeni  ve kapsamlı bir reformu hayata geçirmektir" dedi.

"Yasaklara ve yolsuzluğa bulanmış iktidardan bu ülkeyi kurtaracağız"

Finans, maliye, üretim ve dış ticaret kanallarını açacak bütünleşik yeni bir modeli hayata geçireceklerini dile getiren Ahmet Davutoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:

Tabla karanlık, tablo hepimizin en çok da gençlerimizin hayatını karartıyor ama bu tablodan çıkışın yol haritası da bizde mevcut. Çok sağlam bir ekonomi ekibimiz var. Artık bu ülkeye zarar vermekten başka bir işe yaramayan ucube cumhurbaşkanlığı hükümet sitemini değiştirecek siyaset ve hukuk kadromuz da var. Bugün iş dünyası ile bütün bu sorunları ve  geleceğimizi aydınlatacak vizyonumuzu paylaşmaktan büyük bir onur duyuyorum. Şartlar zor olabilir ama bu şartları aşacak bilgi ve tecrübe de, cesaret ve kararlılık da bizde var. Önce muhalefet görevini en iyi şekilde yaparak iktidara seçim sandığını  getirecek yolu aydınlatacağız, sonra da yasaklara ve yolsuzluğa bulanmış iktidardan bu ülkeyi kurtararak Türkiye’yi ikinci yüzyılına en iyi şekilde yaşıyacağız.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU