Bir gazetecinin öyküsü: 90'larda faili meçhule gidersiniz, 2000'lerden sonra tutuklanırsınız, işsiz bırakılırsınız; tek fark bu

"Bir ülkede sorunlar varsa herkes gibi gazetecinin de etkilenmesi kaçınılmaz" diyen Hakkarili Gazeteci Adil Harmancı, 90'larda başlayan gazetecilik hikayesini Independent Türkçe'ye anlattı

Adil Harmancı, gazeteciliğe 1993 yılında Özgür Gündem gazetesinde başladı. Ardından Dicle Haber Ajansı'nda (DİHA) çalışmaya başlayan Harmancı, buradaki görevini 2007 yılına kadar sürdürdü. 

Ayrıca Harmancı, bir dönem Van'da Yeni Yaşam isimli Kürtçe-Türkçe haftalık yayımlanan bir gazete çıkardı. Bu yayını, maddi sorunlardan dolayı 6 ay sonra kapatmak zorunda kaldı.

Harmancı, daha sonra Irak Kürdistan Bölgesi'nde (IKB), Erbil'de yayın yapan önce Aknews'te 4 yıl, ardından Rûdaw'da 1 yıl muhabir ve editör olarak çalıştı. 

Yaklaşık 30 yıldır gazetecilik yapan Harmancı, şimdi ise Van'da yerel yayın yapan Prestij Haber gazetesinde mesleki serüvenine devam ediyor.

Harmancı, 1959 yılında Hakkari'de doğdu. Ortaokuldan sonra, 1973 yılında önce Öğretmen Okulu'na gitti, fakat buradaki serüveni yarım kaldı. Eğitimine yıllar sonra devam etti ve sosyoloji bölümünü bitirdi.
 

Bir gazetecinin hikayesi (7).jpg
Gazeteci Adil Harmancı

 

Harmancı, gazeteciliğe başlama serüvenini şöyle dile getiriyor: 

Aslında lise yıllarında ve sonraki eğitim dönemlerimde her tür meslek aklımdan geçiyordu, gazeteciliği hiç hayal etmedim. Gazeteciliğe başlamam tamamen bir rastlantı olayıdır.

Bugüne kadar vazgeçmemem ise bu mesleğe olan saygımdan dolayıdır. Gazeteciliği alaylı olarak öğrendim, okuluna gitmedim, ama pratikte öğrenmenin zevki de bir başkaymış, onu da öğrendim.

 

 

"Bir yerde arı deliğine çomak sokuyorsunuz;  yara almadan, canınız acımadan çomak sokmaya devam etmeniz beklenemez"

"Gazetecilik yıllarla, dönemlerle izah edilecek bir konu değildir" diyen Harmancı, "Elbette dönemlere not düşmenin faydası vardır, ancak temel konu, yaşadığınız ülkede herkes gibi sizi de saran sorunlar yumağıdır. Bir ülkede sorunlar varsa herkes gibi gazetecinin de etkilenmesi kaçınılmazdır. Bu 90'larda da olur, 2000'lerde de sonraki yıllarda da. 90'larda faili meçhule gidersiniz, 2000'lerde ya da sonraki yıllarda da tutuklanırsınız, işsiz bırakılırsınız, tek fark bu" diye konuştu.

"Tabii ki gazetecinin var olan sorunlardan etkilenmesi biraz daha fazladır" diye vurgulayan Harmancı, sözlerini şöyle sürdürdü:

Çünkü siz o sorunlara işaret ediyorsunuz, bir yerde arı deliğine çomak sokuyorsunuz, bu durumda yara almadan, canınız acımadan çomak sokmaya devam etmeniz beklenemez herhalde. Onun için yakınmanın, 'neler oluyor?' diye bağırmanın hiçbir anlamı yok.
 

 

"Defalarca gözaltına alındım, iki defa tutuklandım"

Harmancı, eşi ve biri 11 aylık, diğeri 3 yaşında iki oğluyla beraber 1996 yılında ailece tutuklandı.

Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde (DGM) duruşmalara çıkan Harmancı ile ailesi, Van ve Batman Cezaevlerinde kaldı. 

Tutuklandıktan 3 ay sonra serbest kaldıklarını söyleyen Harmancı, o günleri şu sözlerle anlatıyor:

Küçük oğlum yürümeyi cezaevinde öğrendi. Galiba onun yürümeyi öğrendiği yer ile benim gazeteciliği öğrenmeye başladığım ortam birbirine benziyordu. İkimiz de yürürken demir parmaklıklara tosluyorduk çünkü…
 

 

90'lı yıllarda defalarca gözaltına alındığını ve iki kez de tutuklandığını ifade eden Harmancı, konuşmasına şöyle devam etti: 

Bu durumdan hiç yakınmadım. Çünkü gözaltına alınmanın da tutuklanmanın da nedeninin gazetecilik yapmamdan kaynaklanmadığını biliyordum. Ortada bir sorun vardı, onunla ilgili bir haber yapınca arılar harekete geçiyordu. Arılar senin o sorunu anlatmanı, çevreye bilgi dağıtmanı istemiyordu.
 

 

"90'lı yıllarda kalem ve kavga iç içeydi"

90'lı yıllarda gazetecilikte yaşanan zorluklar hakkında konuşan Harmacı, "Her bir gün biz Özgür Gündem gazetesi çalışanları için bir olaydı. O nedenle şu olay beni etkiledi, şu etkilemedi diye bir ayırım yapmakta zorluk çekiyorum. Çünkü dediğim gibi, her günümüz bir öyküye dönüşecek kadar yoğundu, kalem ve kavga iç içeydi. Bir yandan haber yapmak diğer yandan da canını kurtarmak için hesap yapmak öyle kolay değildi. Şöyle özetleyeyim; bizim günlerimiz haber derdi ve can derdiyle geçerdi" şeklinde konuştu. 


"Gazetecilik sürecini, 'Daktilomda Postal İzi' adlı kitabımda altında kaleme aldım"

1993 ile 1999 yılları arasında gazetecilik süresince yaşadıklarını kitaplaştıran Harmancı, "Tanıklıklarımı, benimle birlikte çalışanların yaşadıklarını, tanıklıklarını, yer yer mizaha, yer yer drama yönelerek, yer yer de açık, katı ve tavizsiz bilgi sunan bir anlatımla 'Daktilomda Postal İzi' adı altında kaleme aldım ve yayımladım" diye annlattı.
 

 

Harmancı, kitaba gelen tepkiler hakkında şunları söyledi:

Kitaba en büyük eleştiriyi tarihi gizlememi isteyenlerden aldım. Düzen tarihçilerinden yakınıyoruz ya hani 'sahte tarih üretmişler' deyip, ama bu sefer de bunu diyen aynı kesim beni kendi düzenlerinin yazarı gibi görmek istediler. Küsenler oldu. 'Bu kadar açık ve net nasıl anlatırsın?' dediler. Ama bugün bizim o günlerde yaşananların bir yerlerde açık ve net yazılmış olmasına o kadar çok ihtiyacımız var ki… Umarım o kesim bugün bunu algılayabilmiş; görebilmiştir.


"Gazete sayfaları mahkeme emriyle ya boş ya da 'Sansürlüdür' yazısıyla çıkıyordu"

Gazetecilik deneyiminin bir çıktısının da 'delilik' keşfine çıkması olduğunu söyleyen Harmancı, "90'lar için kalem ve kavga bir aradaydı dedim ya; kim kavga eder ki kalemle, yazıyla, kitapla ama ediliyordu. Kaleme kan bulaşıyordu. Gazete sayfaları da mahkeme emriyle ya boş ya da 'Sansürlüdür' yazısıyla çıkıyordu. Ve daha bir ton garip uygulama. İşte o yıllarda 'deli' sözcüğü bolca aklıma takılıyordu" diye konuştu.
 

Bir gazetecinin hikayesi (1).jpg
Adil Harmancı'nın "Deli Felile"yi ziyaretlerinden bir kare

 

"Hep beraber delirmiş miydik, ne?" diye sorguladığını aktaran Harmancı, bu "delilik hali" ile ilgili çıkardığı ikinci kitabını hakkında şunları söyledi:

Van sokaklarında 'Deli Fedile' diye çağrılan bir kadına rastladım. 'Bastonu var, sana vurur' dediler, 'Hoş kurşundan daha sert değil baston' dedim. Kendi kendime Fedile ile konuşmaya karar verdim, evine gittim.

Beklemediğim bir şekilde çok akıllı biz dozda tüm yaşadıklarını bir bir anlattı. Anlattıklarını Delirtilmiş Toplumda 'Deli Fedile' ismiyle kitaplaştırdım, bu sene de 'Fedile II' diye ikinci bir kitap daha yayımladım. Üçüncüsü için de çalışmalarım var.

 

 

"Neden 'Fedile' hikayesi, çünkü herkesi ve her şeyi çok güzel özetliyor onun yaşamı" şeklinde konuşan Harmancı, "Sözünü ettiğimiz 90'ları da öncesini de toplumu da siyaseti de gelenekleri de inançları da özetliyor. Kendini akıllı sananlardan çok daha katışıksız ve doğal bir akıllı olan Fedile'nin yaşadıklarını okuduğunuzda eminim 'bir yerlerde aksayan bir şeyler var' çıkarımı yaparsınız" ifadelerini kullandı.


Harmancı, son olarak şunları söyledi: 

Evet, işte o aksayan şey, sorunlarımızın çözümsüz kalmasının altında yatan şey, herkesin kendini çok akıllı, haklı ama karşısındakini yetersiz ve haksız görmesi yaklaşımıdır. O nedenle böyle bir mecrada bir gazeteci olarak bir dönem yaşadıklarım beni asla üzmüyor, çünkü yaşananların faili birileri değil, hepimiziz.
 

 

 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU