Afet bölgelerinde bazı vatandaşlar, araçları durdurup kimlik soruyor… Silahlı kontrol görüntüleri yeni bir riskin işareti mi?

Orman yangınlarının yaşandığı bazı yerlerde kimi vatandaşların yol kesip, kimlik kontrolü yapmaları tartışma yarattı. Bu olaylar münferit mi yoksa devlet otoritesinin zayıflaması halinde yaşanabilecek güvenlik zafiyetinin göstergesi mi?

Türkiye, günlerden beridir orman yangınlarıyla uğraşıyor. Yangınları söndürmek için gerek görevliler gerekse bölgedeki vatandaşlar, ciddi bir çaba içerisinde.

Türkiye, geçmişte de farklı afetlerle mücadele etti. Ancak bu afet sırasında geçmiştekilerden farklı bir görüntü zaman zaman kameralara takılıyor ya da görgü tanıklarınca dillendiriliyor.

Ormanların "Ateşin Çocukları" adlı bir örgüt tarafından yakıldığı iddialarının ardından özellikle bazı köylerde vatandaşların silahlı bir vaziyette devriyeye çıkıp suçlu aradığı, yol kesip, kimlik kontrolü yaptığı görüldü.

Bu olaylar çok olmamakla birlikte özellikle Antalya ve Muğla civarlarında bazı görüntülere rastlandı.

Örneğin 30 Temmuz 2021 Cuma günü Büyük Alanya gazetesinde Ersoy Çakır imzalı bir haberde yer verilen fotoğrafta pompalı tüfekli bir sivil vatandaş, durdurduğu bir araç şoförünün kimliğini kontrol ederken görüntülendi.

alanya.jpg
Alanya Gazipaşa'da bir sivil, silahıyla kimlik kontrolü yaparken görüntülendi / Fotoğraf: Büyük Alanya Gazetesi - Ersoy Çakır

 

Köylüler devriye atıp, kimlik kontrolü yaptılar

Haberde şu ifadelere de yer verildi:

"Gazipaşa Küçüklü Mahallesi girişinde halk tarafından yol kontrol altına alınmış. Dağlık bölgeye giden herkesin kimliği kontrol ediliyor, kuş uçurtulmuyor. Gece giderken 15 kişilik grup vardı, ancak yangın dönüşü nöbet değişimi olduğundan 5 kişi var. Ormanın her bölgesinde köylüler parsel parsel dağılmış, devriye atıyorlar. Mahalle halkı ayakta, gece boyu yangın olmayan bölgeleri de kontrol altında tutuyorlar. Küçüklü Mahallesi girişinde nöbet tutan mahalleliye yarım saat dil döktüm, ancak girebildim. Ben basınım dememe rağmen 'Ben basın masın dinlemem, buraya kimse giremez' diyorlar." 

 

Belediye Başkanı Twitter'dan uyardı: Yol kesip, havaya ateş açanlar süreci zorlaştırıyor

Manavgat Belediye Başkanı Şükrü Sözen de bölgesinde yaşanan benzer olaylar nedeniyle 31 Temmuz 2021 Cumartesi günü Twitter hesabından provokatörlere dikkat çekerek, şu uyarıda bulundu:

Bu şahıslar 'kundakçı, şüpheli' yakalama teşebbüsüyle asılsız ihbarlardan yola çıkarak, sokaklarda kimlik kontrolü, yol kesme ve masum vatandaşları korkutacak derecede havaya ateş etme gibi eylemler gerçekleştirerek yaşadığımız bu süreci daha da zorlaştırmaktadır. Toplumsal birlikteliğimizi sergilememiz gereken bu zorlu dönemde, hepimizin duygularımıza sahip çıkıp, kontrollü olmamız gerekmektedir.

Jandarma görevlisi, köylüleri yol kesme ve şiddetten uzak durma konusunda uyardı / Video: Twitter

 

Jandarma görevlisinin sağduyulu açıklaması takdir topladı

Yine Antalya'da çekildiği belirtilen bir başka görüntüde ise bir jandarma görevlisinin çevresine topladığı köylülere hitaben uyarıda bulunarak "Burada terörist yok, sırt çantası ölçü değil, bilmediğin plaka hakkında fikir yürütme, şiddetten uzak dur, yol kesme; sonra pişman olursun" dediği görüldü.

gölköy.jpg
Bodrum Gölköy'de kundakçı oldukları şüphesiyle vatandaşlarca durdurulan iki kişi linçten zor kurtuldu / Görsel: kenttv.net

 

Bodrum Gölköy'de 2 kişi linçten zor kurtuldu

Yine Bodrum merkezli Kent TV'nin 2 Ağustos 2021 tarihli haberine göre, Gölköy Mahallesi'ne bağlı ormanlık alanda nöbet tutarak kundakçı arayan vatandaşların şüphelenerek yakaladıkları iki kişi linçten zor kurtuldu. Bu görüntüler çekilerek sosyal medyaya da servis edildi.

 

"Sivil gençler aracımı durdurup kontrol yaptılar"

Yetkililerden gelen uyarıların ardından bu tarz girişimler azalıyor gibi görünse bile tümden bitmiş değil.

Örneğin Muğla bölgesindeki yangınları da takip eden serbest fotoğrafçı Serdar Çalık, Twitter hesabından 4 Ağustos 2021 Çarşamba sabahında attığı bir mesajında "Az önce Mumcular (Bodrum'a bağlı) yolunda sivil gençler aracımı durdurup kontrol yaptı. Yangın bölgesinden geldiğime inanınca bıraktılar. Resmen insan avına döndü bu iş" iddiasında bulundu.

Yaşananlar münferit mi yoksa yeni bir tehlikenin işareti mi?

- Peki yakın tarihteki afetlerde pek görülmeyen bu tür olayları nasıl yorumlamak lazım?

- Yaşananlar münferit mi yoksa bir riski mi işaret ediyor?  

- "Ormanlar bilerek yakılıyor" iddiasından dolayı az sayıda vatandaşın elde silah sokağa inmesi 17 Ağustos depremi gibi milyonlarca insanın yaşamını etkileyebilecek daha büyük afetlerde yaşanabilecek olası güvenlik zafiyetinin işareti olabilir mi?

- Bireysel silahlanmanın artması devlet otoritesinin zayıfladığı, yanlış bilgilerin dolaşıma sokulduğu ortamlarda riski yükseltir mi?

Bu soruları farklı isimlere sorduk.

 
ilhan.jpg
İlhan Cihaner / Fotoğraf: AA

 

"Küçük bir olay sonu öngörülemeyen olaya dönüşebilir"

Eski CHP Milletvekili ve Başsavcı İlhan Cihaner, yaşanılan olayları "tehlike" olarak niteledi.

"Türkiye'de yabana atılamayacak bireysel silahlanma var" diyen Cihaner, "Toplumun bir kesimi, diğer kesimine karşı neredeyse düşmanlaştırılmış vaziyete. Bazı sorumsuz insanların yaptığı açıklamalar var. Örneğin bir gazetenin yazarı, yangını terör örgütüyle birlikte CHP'nin çıkardığını söyleyecek kadar kontrolünü kaybedebiliyor. Dolayısıyla küçük bir olay, öngörülemeyen bir olaya dönüşebilir. O kaygıyı yabana atmamak lazım. Bu noktada birinci sorumluluk devlet gücünü kullanan yetkililerde. Kalabalığı dağıtmak için sağduyulu bir konuşma yapan jandarma görevlisinin dili bütün yetkililerin benimsemesi gereken bir dil olmalı" ifadelerini kullandı.

"Her eline silah alan kimlik kontrolüne başlar ise yangından daha büyük tehlikeler açar"

Bir kundaklama varsa bunun hesabının sorulması ve en ağır şekilde cezalandırılmasının gerektiğini söyleyen Cihaner, şunları belirtti:

Zaten yasada bunun cezası ağırlaştırılmış hapis. Ama bu adaleti yurttaşların kendisinin sağlaması mümkün değil. Vatandaş ancak adaletin sağlanması için taleplerini yükselterek bunu yönetime iletmeli. Aksi takdirde her eline silah alan yolu kesip kimlik kontrolüne başlar ise şu an mücadele ettiğimiz yangından daha büyük tehlikeler açar Türkiye'nin başına. O nedenle gerek iktidarın gerek medyanın kullandığı dile dikkat etmesi gerekiyor.

"Asker, yangın söndürme sürecine daha çok dahil olmalı"

Cihaner, son olarak 350 bin personele sahip olmasına karşın Türk Silahlı Kuvvetleri'nden (TSK) yangınların söndürülmesinde yeterince faydalanılmadığını da öne sürerek, "Sonuçta organize, hiyerarşi içinde hareket eden bir yapı. Şimdi dahil olmasa ne zaman olacak? Hem yangınların daha hızlı söndürülmesine katkı sağlar, hem de kimi gruplarca yol kontrollü gibi toplumsal sorunlara yol açabilecek davranışlara da izin verilmez" diye konuştu.

orhangazi.jpg
Orhan Gazi Ertekin / Fotoğraf: Twitter

 

"Şiddetle sorunun çözülebilir olduğunu gören topluluk devletin gücünün zayıfladığı an uygulamaya hazır hale gelir"

Demokrat Yargı Derneği Eş Başkanı Hakim Orhan Gazi Ertekin, son yıllarda Türkiye'de şiddetin siyasetin önüne geçtiğini öne sürerek, "Şiddet öğrenilebilir ve öğretilebilir bir şey. Şiddetle sorunun çözülebilir olduğunu gören topluluk, devletin gücünün zayıfladığı an da aynı şiddeti uygulamaya hazır hale gelir. Kendini serbest hisseder. Kendi iktidarını kurmaya çalışır. Bu çok tehlikeli bir öğrenme şekli. Türkiye, son 10 yılda bu korkunç tünelin içine girmiş durumda" iddiasında bulundu.

"Devletin yetişemediği alanda çeşitli topluluklar şiddet uygulamaya başlıyor"

Devlet içerisindeki söylemlerin, hitabetin değişmesinin ve sokak ağzının hakim olmasının da toplum içinde şiddet eğiliminin artmasına neden olduğunu iddia eden Ertekin, "Yangında devletin yetişemediği alanda şiddetle işlerin kolaylıkla çözülebileceğini gören çeşitli topluluklar şiddet uygulamaya başlıyor. Kendi bulunduğu yerde kimlik sormaya, bunu bir çıkara çevirmeye çalışıyor. Bunu besleyenin bizzat devlet veya devlet içindeki politik kanaatler olduğu düşüncesindeyim" dedi.

hanifiavcı.jpeg
Hanifi Avcı / Fotoğraf: Arşiv

 

"Kendiliğinden oluşan, tepkisel bir durum. Ciddi bir tehdit değil, devamı olmaz"

Emekli Emniyet Müdürü Hanifi Avcı ise yaşanan olayların ciddi bir tehdit olduğunu ve gelecekte olası afetlerde devamı olacağını düşünmediğini belirterek, "Ormanların birilerince yakıldığı söylentilerinin ardından vatandaşın bundan etkilenip, 'Bu kişileri yakalayalım' diyerek kendiliğinden oluşan, tepkisel, başka bir amacı olmayan bir durum olduğu kanaatindeyim" iddiasında bulundu.

ferhat.jpg
Ferhat Kentel / Fotoğraf: Twitter

 

"Yeni kriz zamanlarında cezasız kalma garantisi ve özendirmesi kapımıza somut bir şekilde dayanmış durumda"

Sosyolog Prof. Dr. Ferhat Kentel, basına da yansıyan görüntülerle ilgili olarak "Aslında bu durum tam bir güvensizliğin eseri. Ama bu güvensizlik hali devletin acziyetinin (daha önceki tecrübelere dayanarak atfedilen "kötü niyetinin") bariz olduğu kriz / felaket zamanlarında tavan yapıyor" dedikten sonra sözlerine şöyle devam etti:

Orman yangınları işte bu krizi tetikleyen çok ama çok acı ve acıklı bir olay. Buna eklenen ve giderek daha çok karşımıza çıkan yeni olay ise devletin "seferberlik", "Emasya" kurgularında veya çeşitli zamanlarda (6-7 Eylül gibi) hazırda tuttuğu / devreye soktuğu şiddet… Ancak özellikle 15 Temmuz vesilesiyle gerçekleştirilen ve yeni kriz zamanlarında tekrar devreye sokulma ve cezasız kalma garantisi verilen "silah kullanma" yetkisi ve özendirmesi kapımıza çok daha somut bir şekilde dayanmış durumda…Bu özendirmelerin arkasından ne geleceğini hayal etmek çok zor değil. Ama öyle anlaşılıyor ki, toplumu yönetemeyen devletin insanlar arasında yarattığı "şiddet yoluyla sorun çözme" dersi epey yol almış. Bu haliyle devlet gene yönetememeye devam edecek ama en azından kirli işlerini de kendine taban olan silahlı lümpen kesimlere havale etmiş olacak. Tabii ki bunun da bir yönetme biçimi olduğunu kabul edebiliriz…

"Gelecekte totaliter bir devletle örtüşmüş olan vatandaşların neler yapabileceğini tahmin etmek çok zor olmaz"

Ormanları silahla koruduğu iddia edilen bir adamın "kimlik kontrolü" yapmasının şiddetin bu kadar sıradanlaşabildiği bir ortamda kendi başına ironik olduğunu söyleyen Kentel, şöyle konuştu:

Kontrolün o kimlik kartında neye odaklandığını sormadan edemiyor insan. Mesela yaşa mı bakıyor? Yoksa nüfusa kayıtlı olunan yere mi bakıyor? Keşke haberi yapan gazeteci sorsaydı şu soruyu: kimliği kontrol edilen kişinin nüfusa kayıtlı olduğu yerin, örneğin "ötekiliğin" sembolü olan bir bölge olması halinde kontrolör milis gücü ne yapmayı düşünür mesela? Zaten devletin ve devletin uzantılarının ne yaptığını biliyoruz ama "vatandaş" "kimlik" kontrolü yaptığı zaman, boyut atlamışız demektir. Yani hangi "kimliğin" "suçlu", hangi "kimliğin" "suçsuz" olduğuna eğer bir "vatandaş" karar veriyorsa, gelecekte totaliter bir devletle örtüşmüş olan "vatandaşların" neler yapabileceğini tahmin etmek çok zor olmaz. Tarihte neler olabileceğinin örneklerini ise Nazi Almanya'sında ya da Sovyetler Birliği'nde, faşist İtalya'da vs. görebiliriz.

ayhan.jpg
Ayhan Akcan / Fotoğraf: Umut Vakfı

 

"Pompalı tüfeklerin kolaylıkla satılmasının önüne geçilmeli"

Umut Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Psikiyatr Doktor Ayhan Akcan, yıllardan beri bireysel silahlanmanın toplumsal olaylarda da sorunlara yol açabileceğine dair açıklamalar da yapıyor.

Öncelikle sivil insanların kendilerini devletin yerine koyarak yol kesmesinin oldukça yanlış olduğunu belirten Akcan, görüntülerde kimi kişilerin ellerindeki pompalı tüfeklere dikkat çekerek şu uyarıda bulundu:

Bunlar av tezkeresi kapsamında alınıyor. Kişinin ibrasına bağlı olarak satılıyor. Bir avcı derneğine üye olması, faturası bulunması yeterli. 15 yıldan beri bu konu Türkiye'de tartışılıyor. Bu tür otomatik görünümlü av tüfeklerinin tabanca kapsamına alınarak ruhsatlı tabanca satışı gibi sıkı denetime alınması gerektiğini defalarca söyledi. Kolaylıkla satılmalarının önüne geçilmeli. Çünkü toplumsal olaylarda da risk yaratabilirler.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU