Saraydan mahpusa Türk romanının son kabadayısı: Kemal Tahir

Sultan Abdülhamid'in hediye ettiği bir evde dünyaya gelen Tahir, alışılmışın dışında bir solcuydu. Hem ideolojik tutumu nedeniyle solcular hem de başta Osmanlı olmak üzere manevi değerleri ele alış biçimi ve yerli duruşuyla sağcılar tarafından çok sevildi

Türk romanının büyük ismi Kemal Tahir, 21 Nisan 1973'te hayata gözlerini yumdu

Gazeteci Mehmet Barlas, Şişli'de bulunan evine Türk romanının büyük ismi Kemal Tahir'i davet eder. Birkaç ay evvel önemli bir ameliyat geçiren Tahir, Barlas'a başka kimlerin konuk olduğunu sorar.

Misafirler arasında fazla tanınmayan tek kişi o günlerde henüz yolun başında genç bir akademisyen olan Mete Tunçay'dır. Diğer misafirler İsmail Cem, Ali Sirmen, Tuncer Arıklı ve beraberinde eşleridir. 

Sofrada tartışmalar seyrinde devam ederken, konu Atatürk'e geldiğinde ortam gerilmeye başlar. Kemal Tahir'in Atatürk konusundaki görüşleri aslında bellidir.

Kemal Tahir daha önce Selim İleri'ye verdiği bir cevapta, 'Atatürk düşmanı olmadığını ama Atatürk'ün putlaştırılmasına karşı olduğunu' şu sözlerle açıkça ortaya koymuştur;

Yorgun Savaşçı 1919'ları anlatır. 1919'larda dünyada Atatürk diye bir kişi yaşamıyordu ki, o kitapta ona karşı olunabilsin.

Aslında ben ne Mustafa Kemal'e, ne de Atatürk'e karşıyım. Atatürk de, Mustafa Kemal de bizim toplumumuzda bazı işler yapmış birer asker paşasıdır.

Biz Ganalı kabile toplumu değiliz. Tarihimizde de, bugünkü hayatımızda da çok çok paşa vardır. Bu nedenle herhangi bir paşaya ya da paşalar grubuna karşı olmak zorunluğunu şimdiye kadar hiç duymadım. Şimdiden sonra duyacağımı da sanmıyorum...


Elbette Atatürk'ü eleştirmeyi bir kenara koyun, Atatürkçü olmamanın suç olarak kabul gördüğü günlerde, Kemal Tahir gibi dobra ve sözünü budaktan sakınmayan birisinin nefret nesnesine dönüşmesinden daha doğal bir durum olamazdı. 

Cemal Süreya yarım ağızla 'Atatürkçü olmamak suç mu?' diye sorduğunda Hasan Pulur, dönemin amiral gazetelerinden Milliyet'te büyük puntolarla "EVET, ATATÜRKÇÜ OLMAMAK SUÇTUR" ismiyle pespaye bir yazı yazacaktı. 
 

Kemal Tahir.jpg
Kemal Tahir / Fotoğraf: Biyografya


Kemal Tahir de bu ithamlardan bıkmış ve resmi ideolojinin dışında konuştuğu için vebalı gibi gösterilmesinden yorulmuş olacak ki sert bir yazı kaleme alacak ve 'hiçbir paşanın Allah yerine konulamayacağını' kendine has üslubuyla dile getirecektir;

Ben, Anadolu halkının yazarıyım. Bu halk, kimilerinin sandığı gibi bir yabancı imparatorluğun, zorla köle edilmiş ve yüzyıllar boyu zorla çalıştırılmış bir köle-halkı değildir. Dünyanın en büyük imparatorluğunu kurmuş, bu imparatorluğu kökleştirip geliştirmiş, en az altı yüzyıl kanıyla, canıyla, aklıyla, malıyla savunup yaşatmış kahraman ve soylu bir halktır.

Bu özelliğiyle çok, pek çok paşa görmüştür. Bunların iyisini de, kötüsünü de pek çok görmüştür. Hiçbir paşa, ne yapmış olursa olsun, bu halka, Allah olacak, Allah tanıtılacak güçte sayılamaz. Ancak ödevini yapmıştır.

Buna karşılık biz ona ne kadar şan ve şeref vermişsek o kadar da eleştirmek hakkı kazanmışızdır. Şan ve şeref verirken miskalle tartmamışsak, eleştirirken de, miskalle tartmak zorunda değiliz. Hele kalemimizi, herhangi bir hesapla, ürkerek kullanacak değiliz.

(Eğer bir dönemde kalemler, dilediklerini -haklı haksız yazamamışlarsa- bunun suçu kalemlere değil, o dönemin despotlarına düşer.)

Anadolu halkları, en küçük kişisiyle, en büyük paşaların kaynağı olduğu için, bütün, gelmiş, gelecek paşalardan üstündür. Bunu herkesten önce paşalar böyle kabul etmek zorundadırlar.


Mehmet Barlas'ın evindeki akşama döndüğümüz zaman, tüm bu ithamlarla mücadele etmiş ve bedel ödemekten kaçınmamış Kemal Tahir'e yönelik Mete Tunçay son derece yakışıksız cümleler kurar. 

Mete Tunçay'ın 'Kemal Tahir, romanlarında tarihi değiştiriyor, çarpıtıyor' gibi ifadeler kullanması masadaki gerilimi artırır.

Hızını alamayan Tunçay, eleştirinin dozunu iyice kaçırır ve Kemal Tahir'in kitaplarının piyasadan toplatılması gerektiğini iddia eder.

Kemal Tahir, bir hayli yorgun ve üzgün bir şekilde ayrıldığı akşamın sabahında hayata gözlerini yumar, tarih 21 Nisan 1973'tür.
 


Mete Tunçay, o gece için şu sözleri söyler;

Kemal Tahir'in hastalığını gerçekten bilmiyordum. Mehmet Barlas'ın evinde kendisini son kez gördüğümde rakısını içiyor, yemeğini yiyor ve heyecanla, 'Türk insanının başkalarına benzemezliği' üstüne nutuk çekiyordu.

Kendisine yönelttiğim eleştirilerin doğruluğuna kesinlikle inanmakla birlikte, hemen o gece vefat edeceğini bilseydim, onu çok daha övücü bir biçimde konuşurdum.

(Milliyet)
 


Dünün saraylısı: Kemal Tahir

'Bir Mülkiyet Kalesi' Kemal Tahir'in kendi çocukluğunu ve ailesini anlattığı otobiyografik romanıdır.

Bu kitapta karakterlerin ismi değiştirilse de babası Tahir Bey'in İstanbul Sarayı'ndan cepheye uzanan sıra dışı hikâyesi anlatılmaktadır. 

Tahir Bey, marangozluk yeteneği sayesinde sarayda Sultan Abdülhamid'in dostluğunu kazanmış, alaylı bir deniz subayıdır.

Kemal Tahir'in yalnızca babası değil, annesi de Saraylıdır. Sultan Abdülhamid'in kızı Naile Sultan'ın maiyetinde bulunan Hubser Hanım, Kemal Tahir'in annesidir. 

Sultan Abdülhamid, zamanında bu çiftin elinden tutmuş ve çok sevdiği Tahir Bey'e bir ev hediye etmişti; ama bu ev çiftin felaketi olacaktı.
 

Abdülhamid.jpg
Sultan II. Abdülhamid


İttihatçılar iktidarı ele geçirdiklerinde Sultan Abdülhamid'in ikram ve ihsanda bulunduğu herkese adeta savaş açmış, dünyadaki tek varlığı evi olan Tahir Bey, hanesini İttihatçıların elinden kurtarmak için büyük bir mücadele vermişti. 

Bazı eleştirmenler, Kemal Tahir'in eserlerindeki Abdülhamid yanlısı tutumun kaynağının Sabık Sultan'ın Tahir Bey'in ailesine yaptığı iyiliklerle açıklamaktadır.

Öyle ki Kemal Tahir 'Bir Mülkiyet Kalesi' eserinde Mahir karakteriyle anlattığı babasının darbecilere karşı direnmemesini sert bir şekilde eleştirmektedir.
 


Nazım'ı Kemal Tahir'e Peyami Safa takdim ediyor

Kemal Tahir, Cumhuriyet'in kuruluşunda Atatürkçü ve devrimlerden yana bir profil ortaya koyar. Ta ki Mustafa Börklüce kaldığı pansiyonda oda arkadaşı olana kadar.

Börklüce sayesinde Kerim Sadi gibi solcu düşünürlerle tanışan Tahir, kendi fikirlerinin ne kadar sığ ve slogandan ibaret olduğunu fark eder; fakat onun hayatındaki asıl değişim Nazım Hikmet ile tanışmasıyla olacaktır. 
 

Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı (5).jpg
Nazım Hikmet / Fotoğraf: Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı


O zamana kadar kendisini şair olarak niteleyen Kemal Tahir, Nazım Hikmet'in ağzından şiir dinlediğinde kendi uğraşının ne denli yapmacık ve gerçeklerden kopuk olduğunu şöyle dile getirecekti; 

O yıllarda Gülhane parkında, eski saraya yakın olan Alay Köşkü'nde sık sık edebiyat akşamları tertip ediliyordu. Bu akşamlardan birinde, şair arkadaşlarımdan biri ile ben de hazır bulundum.

Akşamı tertipleyen heyetin başkanı Peyami Safa, Nazım Hikmet'i dinleyicilere, 'ünlü Türk şairi' diye tanıttı. Nazım, şiirlerini okumaya başladı. Şiirler arasında 'Güneşi İçenlerin Türküsü' de vardı.

Biz de o zamanlar şiir yazıyor ya da yazdığımızı sanıyorduk. Yahya Kemal'in etkisi altında idik, yabancı şairlerden Baudlaire ve Verlaine'i seviyorduk.

Nazım'ın gümbür gümbür şiirini duymamızla kan başımıza sıçradı. O kadar sersemlemiştik ki, sokağa çıkınca aklımızda kalan mısraları birbirine ekleyerek şiirleri restore etmeye çalışırken az kalsın tramvayın altında kalıyorduk.

 

Peyami Safa.png
Peyami Safa / Fotoğraf: Wikipedia


Kemal Tahir sonraları, Geçit dergisi ve Atatürkçülük macerasını şu sözlerle eleştirecekti;

Gözlerimin içi sızlıyor eski halime. Ne saçmaymış düşüncelerim. Hele kocaman Geçit Mecmuası kepazeliğini bir düşün. Ne mutlu ki günler geçiyor ve ne mutlu ki günler bizi, tamamıyla olmasa da, günden güne değiştiriyor.


Kemal Tahir, Nazım ile tanıştıktan sonra yine onun tesiriyle şiiri bırakarak hikâye ve romana yönelir. Bu durumu Fatma İrfan'a yazdığı mektupta şöyle dile getirir;

Nazım Hikmet'i şiirde aşmanın olanağı yok… Belki ulaşmak olur, ama aşmak hayır… Ulaşmak neye yarar… Bir de dar geliyor bana şiir alanı, yetmiyor.
 

Kemal Tahir.jpg
Kemal Tahir


Darbe suçlamasıyla tutuklanır

Kemal Tahir, 15 Haziran 1938'de tarihe "1938 Donanma Komutanlığı Askeri Mahkemesi Davası" olarak geçen yargılama sonucu tutuklandı.

Güya asker olan kardeşi Nuri Tahir vesilesiyle orduda yapılanan ve askeri darbe yapmaya niyetli bir örgüte mensup idi. 

Bu deli saçması iddialarla Kemal Tahir, Nazım Hikmet, Kerim Korcan ve Hikmet Kıvılcımlı gibi birçok aydın tutuklandı.
 

Soldan sağa Piraye, Kemal Tahir, Fehamet, Nâzım Hikmet, Hikmet Kıvılcımlı.jpg
(Soldan sağa) Piraye, Kemal Tahir, Fehamet, Nâzım Hikmet ve Hikmet Kıvılcımlı


Mahkemenin saçmalığı ortaya çıkınca sanıklar çeşitli raporlarla salıverilmek istendi; ama Mareşal Fevzi Çakmak Paşa araya girdi ve sanıkların tahliyesini engelledi. 

Kemal Tahir bu müdahaleyi şöyle aktarır;

Atatürk öldüğü zaman biz mahkûm edilmiştik, fakat cezamız henüz tasdik edilmemişti. Nazım Hikmet, ben, Doktor Hikmet Kıvılcımlı hastalık bahanesiyle altışar, dörder ay raporla salıverildik. Bunu zamanın askeri cuntabaşı görünen Mareşal Çakmak duyunca kudurdu. Raporların zamanı tamamlanmadan bizi tutturup cezaevine kapattı.


Bu mahkûmiyet 1950 yılındaki Demokrat Parti affına kadar sürecek uzun bir mahkûmiyetin de başlangıcı olacaktı.

Tarihin cilvesi, Demokrat Parti döneminde hürriyetine kavuşan Kemal Tahir, arkadaşlarının aksine 1960 Askeri Darbesi'ne destek vermemesiyle de sıra dışı bir yerde durur.

Özellikle darbe sonrası uygulamaları şu sözlerle eleştirir; 

Nasıl bir rezillik bu yahu? Anayasada 'Cumhurbaşkanları vatan ihanetinden başka hiçbir şeyden sorumlu değildir' diye yazarsın. Sonra gece yarısı basarsın Çankaya'yı, elini kolunu bağlayıp denizlerin ortasında bir adaya atarsın!

Adama kim bilir neler yaparsın ki canından bezer. 'Acaba bel kayışı ile asılıp kurtulmanın yolu yok mu?' diye olmaz işlere koşulur… Beni dehşetli ürküten bir şey var bu olayda…

Komitacılıktan yetişmiş, politikada pişmiş Bayar gibi bir adamın az buz işlerde canına kıyması düşünülemez! Demek eziyet ettiler adama! Zora koştular, canından bezdirdiler sonunda…

Sen ne susuyor, suçlu suçlu önüne bakıyorsun? İşkenceye, zulme uğrayan sen, ben olsaydık, o zaman susmaya belki hakkımız olabilirdi. Ama zulüm yapıldığını, işkence edildiğini görüyor, biliyorsak, bizim susmaya hakkımız olamaz!

Biz bağırmalı, bunun namussuzluk olduğunu yere göğe haykırmalıyız…

… İnsanı, insanlıktan çıkaran bir yönetim, hangi mazereti, hatta hangi meşruiyeti olursa olsun, benim karşıma almayacağım bir sistem olamazdı.

… Bir insanın canından bezdirilmesini, namussuzluğun en büyüğü sayıyorum. Benim dünyaya ve insana bakışım bu!

 

yassıada mahkumları.jpg
Yassıada mahkumları


Üstelik Kemal Tahir, bunları söylemesine karşın 6-7 Eylül Olaylarının sorumluluğu da kendisinin üzerine yıkılmaya çalışılmıştı.

Hulusi Dosdoğru, "6/7 Eylül Olayları" isimli eserinde cereyan eden hadiseyi ve korkunç ithamı şöyle aktarır; 

Polis sabıka defterinden bulduğu isimlere göre topladı bizi. Kemal Tahir de polisçe komünist bilindiği için içeri alındı. Sudan sebeplerle bizi içeri aldılar ve taş odalarda yatırdılar.

Harbiye'nin koridorlarında ilk kez karşılaştığımızda Kemal bana, 'Haberin olsun çok büyük tehlike geçirdik, ama hâlâ tehlikeli açmazın içindeyiz. Bu kadar sorumsuzca suçlanmanın arkasında kancıkça bir oyun yatıyor, bu oyunu dünya yutmaz. Türkiye'de solun ayni anda İzmir, Ankara'da ve İstanbul'da ortalığı ayağa kaldırmaya gücü olmadığını dünya biliyor. Bunu dünya yutmaz, bunlara kimse inanmaz. Biz bu noktadan kurtuluruz' dedi.

İçeri alınmamıza doğru teşhis koymuştu.

 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Türk romanının büyük ismi Kemal Tahir; 'Devlet Ana', 'Kurt Kanunu', 'Esir Şehrin İnsanları' (Üçleme), 'Sağırdere' ve 'Bozkırdaki Çekirdek' gibi eserleriyle Türk romanının adeta çehresini değiştirdi.

Sultan Abdülhamid'in hediye ettiği bir evde dünyaya gelen Tahir, alışılmışın dışında bir solcuydu.

Bu sebeple Kemal Tahir hem ideolojik tutumu nedeniyle solcular hem de başta Osmanlı olmak üzere manevi değerleri ele alış biçimi ve en önemlisi yerli duruşuyla sağcı kesim tarafından çok sevildi. 

Kendine has üslubu ve duruşuyla bugün de Kemal Tahir kitapları hâlâ en çok satanlar listesinde olmaya devam ediyor.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU