Sosyal medya tutuklamaları... Yargıç Köse: Dosyalar özensiz hazırlanıyor, hakim ve savcının önüne eksik geliyor, adli kolluk ve adli bilirkişi sistemi kurulmalı

Yargıç Nuh Hüseyin Köse'ye göre, adli vakalar için ayrı güvenliği sağlamak için ayrı birimler olmadığı için polis veya jandarma iki alanda da çalışmak zorunda kalıyor. Hazırlanan özensiz tutunaklara göre verilen kararlar da infiale yol açıyor

Fotoğraf: Pixabay

Türkiye'de son dönemde en çok tartışma yaratan konulardan biri, sosyal medyanın yargı üzerindeki etkisi... 

Yargıdan vicdanları rahatlatan bir kararın çıkmadığı kadına şiddet, çocuk istismarı gibi tüm toplumun ortak hassasiyet gösterdiği konularda, fail yakalanıp çıkarıldığı mahkeme tarafından serbest bırakıldıysa sosyal medya devreye giriyor.

Tepkiler, fail hakkında yeniden işlem yapılıncaya kadar dinmiyor. Tepkilerin ardından fail, işlediği suç tutuklama tedbirinin uygulanması için gerekli koşullar sağlanmasa bile tutuklanarak cezaevine gönderiliyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)


"Kaç RT'ye tutukluyorsunuz abi?"

Eski Yargıçlar Sendikası Başkan Yardımcısı Nuh Hüseyin Köse, Twitter hesabından sosyal medyanın yargı üzerindeki etkisine dikkat çeken bir paylaşımda bulundu.

Köse, "Genç çocuk, tutuklama kararlarının Twitter kampanyası sonucu verildiğini sanıyormuş. 'Kaç RT'ye tutukluyorsunuz abi?' diye soruyor." dedi.

Yargıç Köse, bu ironik paylaşımının ardından bir tweet daha atarak, "Hem yargıçlara hem de sokağa ısrarla tekrarlamakta yarar var: Yargıçlar sadece yürütmeye değil, sokağa, basına, güce ve en önemlisi de önyargılarına ve kendi dünya görüşlerine karşı da sağır olmadıkça adalet olmaz." ifadelerini kullandı. 

Paylaşımlarının ardından Independent Türkçe'ye konuşan Köse, hem bir sorun haline gelen sosyal medya yargılamalarını değerlendirdi hem de çözüm önerilerini sıraladı. 

2004'teki değişikliği hatırlattı

2004 yılında Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu'nda yapılan değişikliği hatırlatarak söze başlayan Köse, "2004 yılında Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu değişti. O zamana kadar bir olay toplumda infial yaratıyorsa, sanık kaçma ve delilleri karartma şüphesiyle tutuklanırdı.  Geçmişte, 'toplumda infial yaratma' kriterinin keyfi tutuklamalara gerekçe yapıldığı iddiaları nedeniyle bu konu çok tartışıldı ve bu gerekçe 2004'teki değişikliklerde, kanundan çıkartıldı" dedi.

2013 yılına kadar toplumda infial yaratan olayın failine yönelik tutuklamalar olmadığını ancak 2013 yılında yaşanan bir olayın, değişikliğe sebep olduğunu dikkati çekerek şunları söyledi: 

"2013 yılında dönemin Adalet Bakanı bir saldırgan tarafından yumruklandı. Olayın ardından fail salıverildi. Bu durum Hükümette ve kamuoyunda tepkilere neden oldu. Yasada, 'doğrudan doğruya para ceza gerektiren durumlarda ve üst sınırı 2 yılı geçmeyen suçlarda tutuklanma tedbiri uygulanmaz' hükmü vardı. Bu olaydan ve toplum vicdanında kabul edilemeyen benzeri tutuklamama durumlarından sonra, o hususa, 'yaralama fiili hariç' eklemesi yapıldı ve 'toplumda infial yaratan olay' konusu da halledilmiş oldu."

İş yoğunluğu, tecrübe eksikliği, delillerin dosyaya geç girmesi...

Şu anda tartışma yaratan salıverme ve tutuklama kararlarının nedenlerini sıralayan Köse, şöyle konuştu:

Geçmişte özellikle taşrada sulh ceza hakimliklerinde genç meslektaşlarımız görev yapardı. Şimdi, büyük kentlerdeki sulh ceza hakimleri, özellikler mesleğinin başında olan hakimlerden seçiliyor. Eskiden taşrada tartışmalı tutuklama ya da salıverme örneklerle karşılaşıyorduk. Ancak şimdi olay yoğunluğu olan büyükşehirlerde de genç meslektaşlarımız görev yaptığı ve suç görüntü kayıtları sosyal medyada sıkça paylaşıldığı için, örnekler çoğaldı. 24 -25 yaşındaki meslektaşlarımız iş yoğunluğu, tecrübe eksikliği ve özgürlük sınırlandırmanın sonuçlarına dair yaşam tecrübesi eksikliği ile delillerin dosyaya geç girmesi gibi nedenlerle tartışmalı tutuklama ya da serbest bırakma kararları verebiliyorlar.

"İnfial görülmeyebilir"

Sosyal medyada tepki çeken olayların faillerinin ilk aşamada serbest bırakılmış olmasının nedenini dosyadaki eksiklikler ve hakim ve savcıların iş yükünün fazla olmasından kaynaklandığına işaret eden Köse, "Yaralama gibi olaylar hakimin savcının önüne geldiği zaman, oradaki infiali göremeyebilir kimi zaman hakimler ve savcılar. Çünkü, güvenlik kamera kayıtları gibi veriler sonradan ortaya çıkıyor, dosyaya yansımamış oluyor. Ya da dosyada vardır görüntü, dosya zaten 150 sayfa olmuştur. İş yoğunluğu içinde hakim ve savcı görüntüleri atlamış oluyor. Görüntüleri yardımcıların hatırlatması gerekiyor." dedi.
 

nuh hüseyin köse.jpg

Eski Yargıçlar Sendikası Başkan Yardımcısı Nuh Hüseyin Köse / Fotoğraf: Twitter


"Tutuklamak için çok ciddi doneler olması gerekiyor"

Tutuklamanın çok hassas bir konu olduğunun altını çizerek, "Özgürlüğün geçici de olsa bir insanın elinden alınması için çok ciddi delillerin, donelerin olması gerekiyor. Ayrıca hakim ve savcıların çok iyi kamu hukuku, sosyoloji ve psikoloji eğitimi alması da gerekli" diyen eski Yargıçlar Sendikası Başkan Yardımcısı, dosyalarda soruşturma aşamasının eksikliğine dikkati çekti:

En önemlisi, soruşturma evrakları çok özensiz hazırlanıyor. Soruşturmayı polis veya jandarma yürütüyor. Polis ve jandarmanın soruşturmaları iş yoğunluğu ve hukuksal bilgi eksikliği gibi nedenlerle nasıl yürüttüğünü biliyoruz.

Nuh Hüseyin Köse'nin önerileri...

Sistemsel bir değişikliğin gerekliliğine işaret eden Köse'nin çözüm önerisi ise şöyle:

Benim uzun yıllardır savunduğum bir sistem var. Sadece Adli kolluk değil, adli bilirkişilik lazım bize. Hukukçular adli kolluğun kurulmasını ister hep ancak o bile hayal oldu. Amerikan sistemindeki gibi, bir savcılık ofisi olacak, polis o ofise bağlı çalışacak. Ayrıca mali suç için mali uzman, orman suçu için orman mühendisi, kriminal uzmanlar savcıya bağlı çalışacak. Polis içinde, suç unsuru olan konulara yürütmeden bağımsız adli kolluk, güvenlik konularına ayrı bir birim bakacak. Şu anda, suç işlenmesini önlemek için de aynı polis gidiyor, adli vaka için de. Böyle olunca, o tutanaklarda çok ciddi sıkıntılar doğuyor. Hakimler savcılar da o tutanaklara göre hareket ediyor. 

Binlerce hukuk fakültesi mezunu dışarıda boşta geziyor. Siz polis ve jandarmaya adli soruşturma yaptırıyorsunuz ama içlerinde hukukçu yok. Buralarda hukukçu istihdam etmek çok mu zor? Adli kolluğun ve adli bilirkişilik sisteminin kurulmasından başka çaremiz yok. 

Adli bilirkişilik sisteminde, savcının etrafında hem balistik, kan tahlili gibi kriminal incelemeleri yapabilecek ekipler olmalı. Bu soruşturma sürecini de hızlandırır. Soruşturmalar bilimsel yapılacak, iddianameler tez gibi olacak. Böylece komik iddianameler okumamış oluruz. Bu sistemi oturtabilmek son derece basit. Pilot bölgeyle başlansın, 1 sene içinde bu sistemi oturtabiliriz. 

Böylece, hazırlık soruşturmasında daha ciddi çalışılmış olacak ve infial yaratan konularda, yargının kararları daha az tartışılacak.


 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU